- 1088 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ETRAFI DAĞLIK, ORTASI BAĞLIK BİR ŞEHİR: ERZİNCAN…
M. NİHAT MALKOÇ
Mengüceklilerin Başkenti: Erzincan…
Halk tabiriyle “etrafı dağlık, ortası bağlık bir şehir”dir Erzincan… Doğu Anadolu’nun Yukarı Fırat Bölümünde yer alan Erzincan, birçok kadim medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Bugünkü Erzincan, alabildiğine düz ve bereketli bir ova üzerinde kurulmuştur. Kara, hava ve demir yolları ağına sahip ender yerleşim yerlerinden biridir burası. Hemen her yüzyılda ağır bir depremle yüzleşen Erzincan’ın tek eksiği denizdir; o açığı da gölleriyle ve göletleriyle kapatmaktadır. Kısacası Erzincan, yaşamak için bütün güzelliklere sahip ender şehirlerdendir.
Anadolu’nun kapılarının Türklere açılmasına vesile olan Malazgirt Zaferinden sonra Sultan Alparslan, Mengücek Ahmet Gazi’yi Karasu ve Çatlı nehirleri vadilerinin fethiyle vazifelendirmişti. O da Erzincan ve Kemah’ı da içine alan bölgeyi hâkimiyeti altına alıp, Kemah’ı merkez yaptı. Erzincan zaman içinde birçok kez el değiştirdi. Yavuz Sultan Selim’in Safevîlerle yaptığı Çaldıran Savaşı’ndan sonra Erzincan ve Kemah, Osmanlıların eline geçti.
Erzincan’ın Çayırlı, İliç, Kemah, Kemaliye, Otlukbeli, Refahiye, Tercan ve Üzümlü adlarında sekiz ilçesi mevcuttur. Bu ilçeler arasında Otlukbeli’nin tarihî bir önemi vardır. Zira Fatih Sultan Mehmet’le Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan arasındaki savaş burada yapılmış.
Urartuların Mirası: Altıntepe…
Erzurum-Erzincan yolu üzerinde yer alan Altıntepe, Erzincan’ın görülmesi gereken tarihî kalıntılarının başında gelmektedir. Urartulara ait bu şehir kalıntısından bugüne kalanlar görülmeye değerdir. Hititler, Medler, Persler ve Makedonyalılar bu kaleye sahip olmuştur. Onların ardından sırasıyla Selçuklular ve Osmanlılar şehre egemen olmuşlardır. Ecdadımız burada camiler, köprüler, kervansaraylar ve hamamlar yaparak şehri imar etmiştir. Günümüzde hâlâ ayakta olan Çadırcı, Taşçı ve Paşa Hamamları Osmanlı’dan kalmadır.
Erzincan kadim bir payitahttır aynı zamanda. Bu şehir, tarihî süreç içerisinde Mengüceklilere başkentlik yapmıştır. Bu kadim şehir, tarihte İpekyolu üzerinde kurulmuştur. Zaman içerisinde mühim ticarî canlılıklar yaşamıştır. Munzur Dağlarının ortasına düşen Erzincan, deprem illeti yüzünden daima yenilenmiş ve zorunlu olarak yer değiştirmiştir.
Deprem Kuşağında Canhıraş Mücadele…
Tarihî süreç içerisinde depremin pençesinden bir türlü kurtulamayan Erzincan, bu açıdan bakınca talihsiz bir şehirdir. Yüzlerce yıllık emekle biriktirilen nice değerler ve değerliler birkaç saniye içinde yok olup gitmiştir bu şehirde. Şehrin hafızası bir anda sekteye uğramıştır. Bu, gelişmekte olan bir şehir için ciddi bir ruhsal travmadır. Bunun yanında depremden kaynaklanan yoğun göçler, şehrin bütünlüğünün bozulmasına ve kültürel dağılmaya neden olmuştur. İstanbul’da yaşayan Erzincanlıların sayısının, Erzincan’da yaşayanlardan daha fazla olduğunu söylersek meselenin ciddiyeti daha iyi anlaşılır.
Erzincan hiçbir şeyden çekmedi depremden çektiği kadar… Ülkemizde yaşanan en büyük deprem olarak bilinen 1939 Erzincan Depremi şehri yerle bir etmiştir. Bu deprem sırasında on binlerce insanımız hayatını kaybetmiştir. Bu depremden evvel, şehir Fırat kenarında kurulmuştu. Burası yerle bir olunca hayatta kalan insanların çoğu göç eylemiş, şehri terk etmeyenler ise iki sene boyunca çadırlarda yaşamak mecburiyetinde kalmıştır. Bundan sonra geçici bir şehir kurulmuş, halk bu derme çatma evlerden oluşan şehirde elli yıl yaşamıştır. Bugünkü şehir, büyük oranda 1992 depreminden sonra inşa edilmiştir. Yeni kurulan bu şehir, gayet planlı ve intizamlıdır. Bu şehir sıfırdan, kâğıt üzerinde planlandığı için son derece düzgün bir yapıya sahiptir. Onun içindir ki bütün sokaklar birbirini doksan derecelik açılarla kesmektedir. Bu arada geçmişte prefabrik evler bahçelere kurulmuştur.
Erzincan’ın Manevi Mimarları…
Erzincan’ın manevi mimarlarından biri olan Terzi Baba, her kesim tarafından kabul gören, şehrin manevi dinamiklerindendir. Halk, bu Allah dostunun türbesini sıklıkla ziyaret etmektedir. Burada dualar edilmekte ve dileklerde bulunulmaktadır. Halkın manevi önderlerinden olan bu kıymetli şahsiyet adına bir de modern camili külliye inşa edilmiştir.
Öte yandan Nakşibendi Şeyhi Piri Sami Hazretleri’nin kabri de bu güzide şehirde bulunmaktadır. Kemaliye’ye bağlı Ocak Köyü’ndeki Hıdır Abdal Sultan Türbesi, Erzincan’ın mistik ruhunu yansıtan, Selçuklu ve Osmanlı mimarisinde yapılmış manevi yapılardandır.
Erzincan’da Recep Yazıcıoğlu’nun İzleri…
Şehirler vardır ki idarecileriyle et ve tırnak gibi bütünleşmiş ve özdeşleşmiştir. İşte o ender şehirlerden biri de Erzincan, o müstesna idarecilerden biri de “muhalif vali” olarak hafızalarımızda yer eden merhum Recep Yazıcıoğlu’dur. Yazıcıoğlu, Trabzonlu olmasına rağmen adı hep Erzincan’la birlikte anılır olmuştur. Çünkü o, görev yaptığı süre içerisinde, Erzincan’a damgasını vurmuştur. Erzincanlılar ona “Efsane Vali” , “Süper Vali” sıfatlarını layık görmüştür. Erzincanlılar, valilerine sahip çıkmış ve onu bağırlarına basmıştır.
Sıra dışı renkli kişiliğiyle tanınan ve sevilen, protokole rağbet etmeyen Vali Recep Yazıcıoğlu, Erzincan’da devletle halk arasındaki duvarları kaldırmış, tabir caizse “halkın valisi” olmuştur. O, daima halkın içinde yer almıştır. Erzincan’da rafting, kano ve yamaç paraşütü gibi doğa sporlarının gelişmesinde merhum valinin büyük katkıları olmuştur.
Yazıcıoğlu’nun, Kemaliye-Başpınar arasında Karasu Nehri üzerinde, bütün bürokratik engellere rağmen, yaptırdığı köprünün hikâyesi Ayşe Kulin’in bir romanına ve aynı romandan uyarlanan bir diziye de konu olmuştur. Öte yandan günümüzde hizmete açılan, Türkiye’nin en uzun kayak pistine sahip Ergan Dağı Kayak Tesisleri de Yazıcıoğlu’nun rüyasıydı. Keşke bu tesise onun adı verilseydi. Bugün Erzincan’da Recep Yazıcıoğlu adını taşıyan ortaokul, cadde, tünel ve köprüler vardır. Bu da gösteriyor ki Erzincanlılar valilerine vefada kusur etmemiştir.
Etrafı Dağlık, Ortası Bağlık Bir Şehir….
Doğunun cazibe merkezi olan Erzincan, doğası bozulmamış bakir bir yerleşim yeridir. Erzincan’ın güzelliklerini ve özelliklerini muhafaza etmek, orada yaşayanların ve yetkililerin boynunun borcudur. Buradaki o güzelim meyve ve sebze bahçelerini beton yığınlarına kurban etmemeliyiz. Erzincan doğayla barışık ve doğal kalmalıdır. Buraya gelenler öncelikle huzur ve sükûn bulmalıdır. Varsın sanayisi ve fabrikası olmasın Erzincan’ın, dert değil…
Erzincan deyince çoğumuzun aklına tulum peyniri gelir. Burada üretilen tulum peynirleri yaylalarda otlatılan koyunların sütünden elde edilir. Yani tamamen doğaldır. Sadece tulum peyniri değil; üzümü, elması ve ketesi de meşhurdur. Özellikle kete Erzincan sofralarının olmazsa olmazıdır. Erzincan mutfağı, ülkemizin zengin yemek kültürünün önemli bir parçasıdır. Bu şehrin lezzetleri, ziyaretçilerinin damaklarında hoş bir esinti bırakır.
Çayırlı’nın göleti, Üzümlü’nün üzüm ve meyve bağları görülmeye, tandır ekmeği ise tadılmaya değerdir. Refahiye; adı üzerinde bereketli topraklarıyla refah ve huzur diyarıdır. Burada birçok gölet bulunmaktadır. Buradaki Seyyidi Sinan Türbesi ve Ermeni Kadıköy Kilisesi ziyaret edilen yerlerdendir. Fırat Nehri kıyısındaki Kemah, eskiden Mengücek Beyliği’nin merkeziydi. Urartular’dan kalma kalesi hâlâ ayaktadır. Gülabi Bey Camii’ni görmeden dönmemek gerekir. Ayranpınar Buz Mağaraları doğal buzdolabı hükmündedir. Acemoğlu Boğazı Kanyonu seyredenlerde hayranlık bırakan doğal bir mekândır. İliç, Erzincan’ın uzağına düşmüş bir ilçesidir. Alman gezgin Moltke; eski adıyla Eğin, yeni adıyla Kemaliye’yi “Asya şehirlerinin en güzeli” olarak takdim etmiştir. Kemaliye’nin bin bir zahmetle açılan taş yolları, doğa harikası kanyonları görülmeye değerdir. Mengücekler zamanında yaşayan Sultan Melik’e ait Melik Gazi Türbesi, Kemah’ın manevi simgelerindendir. Öte yandan Erzincan türküleri, zengin halk kültürünün birer yansımasıdır.
Sanatta ve Siyasette Erzincan Kökenli Meşhurlar…
Erzincan, sanatta ve siyasette ülkemize çok mühim değerler yetiştirmiştir. Birçok meşhur insanın nüfus kâğıdında “Erzincan” yazar. Böyle yazmasa da birçok önemli isim, o topraklara aittirler. Arabesk sanatçısı Adnan Şenses, sanatçı Ali Ekber Çiçek, Sanayi Eski Bakanı Ali Coşkun, Ulaştırma Eski Bakanı Binali Yıldırım, gazeteci Can Tanrıyar, ses sanatçısı Demet Sağıroğlu, tiyatro ve sinema sanatçısı Haluk Bilginer, oyuncu Kadir Savun, Türk Halk Müziği sanatçısı Özay Gönlüm, politikacı Doğu Perinçek, şair İbrahim Sadri, ses sanatçısı Kerim Tekin, yazar Hekimoğlu İsmail, sinema ve tiyatro sanatçısı Metin Akpınar, şarkıcı Mustafa Sandal, sanatçı Davut Sulari, türkücü Hüseyin Turan, oyuncu Oya Aydoğan, sinema sanatçısı Şafak Sezer, tiyatro ve sinema sanatçısı Tamer Karadağlı, eski Başbakanlardan Yıldırım Akbulut, politikacı Mustafa Sarıgül, Savunma Eski Bakanlarından Vecdi Gönül, hikâyeci Mustafa Kutlu gibi isimler Erzincan kökenli meşhurlardır.
Başbağlar’dan Yükselen Ağıtlar…
Farklı inançları ve kültürleri içinde barındıran, sevgi ve hoşgörü potasında eriten Erzincan, ülkemizin en huzurlu şehirlerinin başında gelmektedir. Birileri bu huzur ve sükûn ortamını çok görmüş olacak ki 5 Temmuz 1993’te bu şehrin Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar adlı köyüne hainler tarafından saldırılmış, köy ateşe verilmiş ve 33 insanımız hunharca katledilmiştir. Başbağlar’dan yükselen ağıtlar, yürekleri dağlamıştır. Fakat ülkesini ve milletini çok seven insanlar, bu oyunu görmüş ve gereken cevabı sükûnetle vermiştir.
Erzincan, Adrenalin ve Spor Tutkunlarını Çağırıyor….
Munzur Sıra Dağları’nın eteklerinde bulunan, 2 bin 970 metre yüksekliğindeki Ergan Dağı, Kış Sporları ve Doğa Turizmi Merkezidir. Türkiye’nin en uzun, dünyanın ikinci en uzun kayak pisti Erzincan’ın bahsi geçen Ergan Dağı’nda bulunmaktadır. Buraya havaalanından on dakikada varabilirsiniz. Burada bakir doğa, o olağanüstü güzelliğini ziyaretçilerine cömertçe sunmaktadır. Telesiyejlerle ve gondol-teleferiklerle yapacağınız yolculuklar doğayı alabildiğine içselleştirmenize ve keşfetmenize yardımcı olacaktır. Burada bembeyaz karların üstünde mangal keyfi yapmak işten bile değildir. Böylelikle mangalın sıcaklığı içinizi de ısıtacaktır. Uzun yürüyüş parkurları da sizi kendine çekecektir.
Bunların yanında Erzincan’da rafting, kano ve yamaç paraşütü gibi doğa sporlarını yapmak için her türlü imkan mevcuttur. Fırat Nehri’nın coşkun suları, macera tutkunu rafting meraklılarını içine çekmektedir. Kış mevsimindeki kar kayağının yazdaki alternatifi su kayağıdır. Dağcılık ise bu şehrin macera tutkunlarının bir başka alternatifidir. Öte yandan ata sporumuz cirit de Erzincan’da hâlâ ısrarla yaşatılıyor. Yani bu şehir her türlü spora müsaittir.
Girlevik Şelâlesi’nde Rakseden Sular…
Erzincan’ın doğal güzellikleri sayılamayacak kadar çoktur. Erzincan’ın bir su şehri olduğunu söylersek abartmış olmayız. Girlevik Şelâlesi, ziyaretçilerine adeta görsel bir şölen sunmaktadır. Burada suyun raks ettiğine şahit olursunuz. Su sesinin doğal bir musikiye dönüştüğü bu şelâle, emsalsiz bir doğa harikasıdır. Kışın donan bu şelale, göz alıcı görüntüsüyle dünyanın en ilginç ikinci şelalesi olarak literatürdeki yerini almıştır. Burası doğal bir mesire yeridir. Öte yandan Ekşisu, şifalı Böğert maden suyunun kaynağıdır. Yine Erzincan’daki Kükürtlü Kaplıca ziyaretçilerine şifa sunan bir doğa harikasıdır. Erzincan’a bir de Esentepe’den bakmalı. Çünkü burası Erzincan’ın balkonu hükmünde hâkim bir noktadadır.
Eskiyle yeninin uyum içinde olduğu Erzincan, ümitle korku arasında sıkışıp kalmış bir şehirdir. Fakat her dem tazelenen ümitleri, vehimlerle yoğrulan korkularından daima önde yürüdüğü için, aydınlık yarınlar onu beklemektedir. Munzur Dağlarının uslu çocuğu Erzincan’ın gönüllerdeki tahtını hiçbir şehir dolduramayacak; o hep özel ve güzel kalacaktır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.