- 872 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
ZELİHA’NIN BABASI
Kendisi kutsal saydığı işine devam ediyordu ama, cunta öncesi örgütlemeye çalıştığı demiryolu işçileri dahil tüm semtli onu gördüğünde tüyleri diken diken ondan köşe bucak kaçıyordu. O, mekana, kahveye girdiğinde, semtli inadına oynadıkları oyuna yumuluyor, sanki hayatlarında oyundan başka bir şey yokmuş gibi davranıyordu.
1982’nin 17 eylülünde, sırtında kirli parkası kahveden içeri attı adımlarını Sami. Kendine yönelmiş tanıdık, tedirgin gözlere aldırmadan kapıda durdu öylece. Başını okey ıstakalarına gömmüş semtliyi süzdü. Cunta öncesinde de üstünde çalıştığı, Sirkeci istasyonunda çalışan Arnavut Tayfun’u görünce rahatladı.
*Öykümde kullandığım fotoğraf/resim bana ait değil, internetten alıntıdır.
YORUMLAR
işte bu yüzden toplumsal sorunlarda halkı yüzde yüz suçlayamıyor insan. halk derken kendimi soyutladığımı düşünmeyin zira hepimiz dahiliz bu tanıma. halkın üzerinde darbelerle, silahlarla, tehditlerle, sürgünlerle kurulan ve dışa değil de içe yönelik tehditkâr bir devletin halkının apolitik, araştırmayan, geliştirmeyen, öğrenmeyen bir halk olması kaçınılmaz. önce Türk halkına maledilen erdemleri kaybettik, sonra yine Türk'e özgü cesareti, sonra inancı, sonra da herşeyi.
hal böyle olunca herşeye maddi olarak bakmaya başladık. dostluklara, aşklara, ölümlere ve trajedilere. ama umut hep oldu.
öykünüzde de bu halkın yaşadığı travmalar ilk ağızdan anlatılırcasına güzel aktarılmış. çözümün intiharda aranması bile herşeyi yeterince açıklıyor. elinize sağlık diyorum. her zaman ki gibi çok güzeldi.
nitemtran
Teşekkürler....
Güzeldi, tebrik ediyorum sizi. İnsanların korku belasına bir selâmı dahi esirgemelerini çok güzel dile getirmişsiniz. Hikâyenizde benim en hoşuma gideni bu vurgu oldu, bir de Sami'nin kendisine getirdiği özeleştiri... Hayatımızın bir kesitini anlatmışsınız gibi idi. O kadar zorlanmamış yani. Bunları olumlu manada söylüyorum.
Selâm ile.
nitemtran
çok duygulandım, insanın aklına direk kendi ailesi, çocukları geliyor. tebrik ederim
nitemtran
Teşekkür ederim.
Yok yav, dedirten bir final oldu. Tayfanın intiharını anlamlı kılmak için, duygulanmasındaki azabı da anlaşılır kılabilseydik.Çok değişik, ilginç bir kurguydu. O günlerin İsrail zulmü bugün de devam etmekte ve dur diyemeyenler hep intihar mı etmeli?..Geride bırakılanlar ne olacak....TEBRİKLER....
NOT:saminin değil, tayfanın kafasındakileri olacak ek cevabımdaki cümle...
kemnur tarafından 10/12/2014 11:27:13 PM zamanında düzenlenmiştir.
nitemtran
Tabi asıl önemlisi anlatmak istediğimi iyi anlatamamışım, yoksa siz böyle bir sonuca gitmezdiniz.
Zira Sami'nin gösterdiği fotoğraflara Tayfa'nın aşırı duygusal tepkisi kanserinin son kerteye evrilmiş olmasını öğrenmesine denk gelen zamana tekabül etmesiydi. Tayfa'nın bu durumunu bilmeyen Sami ise, bu tepkiden bir ders çıkarıyor kendine. Bu ders, son zamanlarda da çok iğrendiğim bir durum. İnsanlar bu tür katliamlar olduğunda katliama nesnel tepki yerine, daha çok kendi propogandaları için kullanmaları. İşte Sami bunu farkediyor kendinde.
Tayfa'nın intiharı Filistinli çocuklara duyduğu üzüntüden değil, ailesinden irsi olarak gelen hastalığının umutsuz vaka olması ve eğer tedaviye başlasa tüm varı yoğu bitireceğini biliyor. Zira baba ve amcasında yaşamışlar bunu.
Yani geride kalanlar için kıyıyor canına. Bunu açıkça tekrarlamadım öyküde ki, pek güzel olmazdı ama yine de bu hissi daha net yaratabilirdim okurun aklında.
Teşekkürler eleştiriniz için. Bir daha gözden geçireceğim.
nitemtran
Cümlelerin karışık olduğu haliyle mi okudunuz acaba?