- 906 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SARDALYA SOKAĞI
John Steinbeck, Amerikan Edebiyatı’nın en önde gelen yazarlarından biridir. Hem Nobel Ödülü’nü, hem de Pulitzer Ödülü’nü kazanmıştır. ’’Gazap Üzümleri’’belki de en tanınmış romanıdır ama onun, ’’Fareler ve İnsanlar’’, ’’Yukarı Mahalle’’, ’’Bitmeyen Kavga’’ gibi Türk okuyucu tarafından da iyi bilinen daha pek çok yapıtı vardır.
Steinbeck’in burada sözünü etmek istediğim bir başka romanı da,’’Sardalya Sokağı’’dır. Bu roman gençliğimde çok hayran olarak , bir solukta okuduğum kitaplardan biridir. ’’Sardalya Sokağı’’, iki yanında sıra sıra bina dizili, tek düze bir koridor, kuru bir yol değildir. O,Steinbeck’in deyişi, Orhan Azizoğlu’nun çevirisiyle, ’’bir şiir, bir koku, gıcırtılı bir ses, bir ışık huzmesi, bir renk, bir itriyat, bir hasret, bir rüyadır. ’’ Orada, orospular, pezevenkler, kumarbazlar ve eşşolueşşekler’’ya da bir başka açıdan bakacak olursanız, ’’evliyalar, melekler, mazlumlar ve mübarek insanlar’’yaşar. Bu insanlar Çinli bakkal Lee Chanc, Batı biyoloji laboratuvarı’nın sahibi Doc, ’’iriyarı koskocaman, ışıl ışıl yanan portakal kırmızısı saçlı ve nil yeşili elbiselere düşkün, uzun boylu bir kadın, ve genelev patronu olan Dora, Mack, Hazel, çok renkli tiplerdir.
Bu insanların mekanları da öyledir. Örneğin, Lee Chong’un küçücük bakkal dükkanı, giysilerle , içkilerle, balıkçılık takımlarıyla, terliklerle, purolarla,’’insanın yaşamak ve mesut olabilmek için aradığı’’ her şeyle; Batı biyoloji Laboratuvarı, her türlü hayvanla, süngerlerle, deniz yıldızlarıyla, deniz laleleriyle, istiridyelerle, sülüklerle , deniz kestaneleriyle, yengeçlerle, akreplerle, çıngıraklı yılanlarla, farelerle,bal arılarıyla, kertenkelelerle’’tıklım tıklım doludur. Buna karşılık , ’’Sefalet Palas’’, upuzun, tamtakır bir yerdir. İki küçük pencereden ışık alır;duvarları badanasızdır ve buram buram balık kokar.’’Sardalya sokağının yersiz yurtsuzları orayı mesken edinmişlerdir. Orada içeride duvar olmadığı için, herkesin odası Mack’ın yere tebeşirle çizdiği çizgilerle belirlenmiştir.
Ama bana sorarsanız ’’Sardalya Sokağı’’ndaki en ilginç mekan, Malloy ailesinin Hedionda Sardalya Fabrikası’’nın hurdaya çıkarılmış kazanından oluşan evidir. Evet, romanın kahramanlarından Bay ve Bayan Malloy, Lee Chong’un dükkanlarıyla Bear Flog Lokantası’nın arasındaki arsaya bırakılmış olan ve etrafı saran bitkilerin arasında, tekerlekleri çıkmış eski tarz bir lokomotifi andıran patlak kazanın içine yerleşirler. Steinbeck bu olayı şöyle anlatır:
’’Boruların, tüplerin hepsi çıkarılıp götürüldüğünden kazanın içi genişlemiş, mükemmel bir apartman dairesi olmuştu. Gerçi ateş kapağından girilecek olursa bir müddet sürünerek yürümek gerekiyordu, Ama bir defa oraya vardınız mı geniş bir odaya kavuşuluyordu. Bundan daha kuru, sıcak bir yer bulunamazdı doğrusu. Ateş kapısından içeri ite kaka bir şilte sokup kazana yerleştiler.’’
1937 sonuna doğru, şiddetli bir balık akımıyla, fabrikalar geceli gündüzlü çalışmaya koyulunca, Sardalya Sokağı’nda bir ev buhranıdır başladı. İşte o zamanlar, Mr Malloy büyük boruları ucuz fiyatla bekar işçilere kiralamaya başladı. Bir tarafını kağıt, öte yanının halı parçasıyla örterek birer rahat yatak odası haline sokmuştu. Yalnız kıvrılarak yatmak adetinde olanlar, ya bu huylarından vazgeçmek , yahut başka yere nakletmek zorunda kalıyorlardı.’’
Öykünün bundan sonraki bölümü, bir kadının içinde yaşadığı ve evi olarak kabul ettiği, ama gerçek bir evden çok farklı olan, tuhaf, aykırı, sefil, acıklı, gülünç bir mekanı gerçek bir eve dönüştürme arzusunu bir başka deyişle, insandaki ev duygusunu, traji-komik bir biçimde ortaya koyması açısından son derece ilginçtir:
Mrs Malloy, kocası mal sahibi olana kadar, halinden şikayetçi değildi;sonra yavaş yavaş değişmeye başladı. Önce bir halı, sonra bir leğen,renkli ipek abajurlu bir lamba tedarik edildi. Nihayet bir gün sürünerekten içeri girip doğrulduktan sonra nefes nefese: ’Holman’lar perdelerini satıyorlarmış’’ diye tutturdu. ’’Mavi pembe kenarlı, sahici dantelden perdeler. İki kağıttan aşağı. Hem de kornişleriyle birlikte veriyorlar.’’
Mr Maloy yatağının üstünde doğruldu:’’Perde mi?Perdeyi ne yapacaksın be karı?’’
’’Ben iyi şeyleri severim. Her zaman senin hatırın için güzel şeylerimiz olsun istedim.’’Alt dudağı titremeye başlamıştı.
Sam Malloy:’’Sevgili karıcığım’’diye bağırdı, ’’perdeler için sözüm yok, ben de severim. Ama burada perdeyi ne yapacağız? Hangi pencereye asacaksın?’’
Mrs. Malloy ağladı, ağladı. Sam karısını yatıştırmak için kolları arasına almıştı.’’
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.