- 652 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
401- avara mu- ard. öyk. yeniyazım
Raj Kapor’a yaslatıyordu nağmeleri.
"Avara Mu" kısmını vurgulayınca bölge okulunun salon yıkıldı.
Bir daha dikildi.
AVARA MU...
Düğün yeri çökecek.
Millet nakarat geldi mi muharrik oluyordu.
"-Dunyaaaaaaa!.."
Şaban Arıkan hocanın düğününde cemaat az ferahlanır gibi...
Cavit Polat hareki kıvamına getirdiği izleyiciyi çoşturdu.
Avara Muuuu....
"- Kağh ola çıkah. Bura uçacah!"
" - awaara hoon, ya gardish mein hoon
aasman ka tara hoon
awaara hoon…"
-AVAREYİM
GÖKYÜZÜNDE BİR YILDIZIM
EVSİZİM
SEVENİM YOK.
Fransızca öğretmeni Şaban Bey Artvinlilerden evlenmişti. Melih’in ablasıyla anlaşmıştı. Nişan ve evlilik gelip çattıydı.
Yakışıklı, krem tuvalet giyinirdi. Kundurasını dahi takıma uydururdu. Fransızcası iyiydi. Bir keresinde pipo içtiğini görmüşlerdi. Kısa saçları sarı ve dalgalıydı. Sarkozy’nin saçları gibi arkaya dalgalı saçlarını tarardı.
Siyah saçların beyaz yüzlü gelini, kısa minyon boylu ama çok güzel bir gelinlik giymiş ayın ondördü bir kız.
Şaban Beyin kollarında dansederken seyrediyoruz.
Kaç can? İzliyoruz?
Tıklım tıklım salon.
Bölge okulunun kapısı, pencereler insan yığını.
Milletin eğlencesi ne gezerdi ki.
Gidilecek yer, geçirilecek vakit ne arardı?
Bölge okulu düğün ve cemiyetlerde vatandaşın imdadına yetişirdi.
Okul eğitim, kışın barınmanın yanında bir yurttu, yuvaydı. Burayı herkes konuşur, herkes irdelerdi. Çünkü yemişli ağaç taşlanırmış!
"-ghar baar nahin sansar nahin
mujhse kisi ko pyaar nahin
us paar kisise milne ka iqraar nahin
mujhse kisi ko pyaar nahin
anjaan nagar sunsan dagar ka pyara hoon
awaara hoon…"
Millet kırıldı, Vallahi billahi... Şarkıcı mikrofonu ağzına götürüpte Hintli Kapoor’un şarkıyı yekine yekine meletmiyor muydu.
Düğün salonu balon gibi şişti, şişti:
"- Bommmmmm!...."
Nağmelerle tahrik olan duygular sallana, sallana salonu nefes alır adam haline çevirdii. Az gayret: Salon da bommmmlayacaktı!...
Kâtip Cavit nüansı bezemesi fevkâlede. Vurgular. Sazlar. Müziği tonlaması kırk yıllık Hintli sanki.
Lise de katipti. Teatral yeteneği allah vergisiydi. Skeç sunumu, parodi yazması harikaydı. Şaban Beyi sevdiğinden geceye renk kattı. Ama ne katmaklığı bey kardeşim?
"- abaad nahin barbaad sahi
gata hoon khushi ke geet magar
zakhmon se bhara seena hai mera
hansti hai magar yeh mast nazar
duniya maein tere teer ka
ya taqdeer ka maara hoon
awaara hoon…"
- Birisini sevmek gibi bir niyetim hiç yok
sevdiğim yalnız bir şehir, bilinmeyen bir yoldur
hiç muvaffak olamadım ama mutluluğun şarkısını hep söylerim
kalbim yaralarla dolu ama yüzüm gülümser
dünya, dünya ya keder oklarınla vurdun beni, ya da kaderimle...
Akşamdan kafayı demleyen gençler de buradaymış:
"- Heyttttt! Ulan, Ardahanın bağlarındaaaa!"
Ehh gerisi? Gerisi yok.
Söyleyen: Cavit gibi olur. Düğün cemaatını hop hoplatıp hop kaldırıyordu.
" Vuran oğul babaya bakar mı?"
"Torbada bişey varsa var. Yoksa yoktur."
"Dunyaaaaaaaaaa!"
Ayağa kalkan yürüyor pist ana baba günü:
"At kaçtı torba düştü":
Hint müziğiyle millet halay çekiyor.
Allahıma, dinime!
Yeminlen söylüyorum!
Hiç beis teşkil ettirmeden bir güzel, halay başının elinde kırmızı mendil; salla kurban salla, gene mi gelcez dünya’ya?
" - Hopppaaa! "
" - Teyyyyyy! "
" - Hey! Naree! Hey!.."
Salonu eni, uzununa gezerek dolduruyor Ardahan’ın Raj Kapooru, başında yırtık fötürü essah olsun diye geçirmişti.
- Avara Muuuuu!
- Ardahanın bağlarında
Bir kız sevdim .....
- Medet abi bu gitmedi!
- Açık vermeyin ulan, eskidikçe şarkı oturur!
- Ele mi?
- Ele tabiii.
Gelin, güveyin yanına geldi. Cavit Abi ara nağmeleri uzattıkça uzatıyor. Yirmi dakikadır söylüyor. Ritim ve ezgi güzel ya kimse de annamıyor...
Saz heyeti sanki Erzurum’lu Emrah’tan kayde vuruyor.
Sözler de: Duniyaa, Avara Mu, arada, derede bir iki kelime....
Takılar takıldı.
Molanın arkasından "Nerede kalmıştık? " diyalektiği.
"Duniyaaaaaaa!"
"Aaaa Aaaa!..."
"Çok güzel hareketler isimli " televizyon dizisinde Pelin tipi vardı. " Tamam" kelimesini tombul vücudundan şişkoluğa uydurarak çıkarıyordu sanki.
Balon gibi kafasına asılı iki tane örük, havuçun püskülü...Tamam diyemiyordu:
"- TAAM MI?" diyordu.
Erkek arkadaşı BOĞAÇ da aynen:
"- TAAM MI?" diyordu....
Sanat formasıyla yetenekli kişiler şekille, dramayla, nağmeyle nesneleri işaretleyip, yansıtırlar.
Ardahan’dan göç edip gidecekken Cavit Polat sırrını ifşa etti.
" - Avara Mu’yu hep uydurdum. Her söylerken ana ezginin etrafında araru mumumu. Dunyaaaaa, hansing, mansing gibi Hintçenin doku karakteristiğinden bir kelimeyle bezedim."
"-UUUU, MUUU hansing, GH çok bu yapı da vire, vire uydurdum."
Daha zoru... hiçten, sıfırdan kurmak.
Yeteneğin bir yaratımı böyle doğdu, söyledik, eğlendik...
Virâna kalan göç neleri götürmedi ki,
Cavit Polat’ı da alan, göçüren göç!..
Herşeyi aldı götürdü taam mı?
17-03-2010
yalçıner yılmaz