- 1121 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
Yüreğimde bir kurtuluş duası/ Aşk,sen ölme!
Griye bulanmışsın, tanıyamadım.Yüzündeki izler bir yerden tanıdık.Gizlediğin avuç içlerine hangi parmakların izlerini sakladın? Bir kere bile uykundan uyanıp ellerinle başına başına vurup;
-yeter, çık aklımdan!
dediğin olmadı senin. Bilmem kaç şehir gezmiş olsan da her yüze beni kazımadın. Hangi şarkıyı duymuşsan radyoda silik bir geçmişin rüzgarı esip geçti yanından.
Sözüme,
Ah ki sözüme!
Dilime kilit vuran taburlar geçiyor yanımdan.Biri ilacımı uzatıyor bunu yazarken, diğeri işaret parmağıyla "sus" mührünü vuruyor dudaklarıma.
Arkası kesilmeyen mahkemeler kuruyorum içimde;
içimden savaşı tanımayan ülkeler işgale uğruyor,
saltanatlar yıkılıyor,
şehirler yakılıyor.
Müebbetler veriliyor sol yanıma.
Şehrini de alıp gidiyorsun yanında.
Bütün güzelliklerinle birlikte kavgaların da görünmeyen sokakların da siliniyor haritalardan.
Geride kalan o gri boşlukta sallanıyorsun.
Üstün mahşer karanlığı.
Diplerde gözyaşlarının sardığı bir çukurcuk.
Bütün öldürdüklerini sakladın orada.
Ve ben o ölümlülerin arasından bakıyorum sana.
Kimisinin gözüne kan damlamış, kiminin dili kurumuş kendisiyle konuşmaktan.
Kimisinin kalbi eskisi gibi olamayacak artık.
" Kaç kez diş biledim nefretime,
ve kim bilir kaç kez savaş hükmü verdim kendime?"
Korkaklar da sever mi?
-"Sever." dedi bütün şahitler yeminleri üstüne.
Ah ki yalancılığım!
Hep kendime, hep kendi kendime.
Ne zaman o uzun geceler başlasa ve bu evrendeki her can başını yastığına koysa başlar benim uzun günlerim. Önce başımdan elini çekmeyen o aydınlık bulur beni, perdenin yetmediği yerde ay ışığından yansıyan. Sonra karanlığa hükmeden o özlem duygusuna;
savaş ilan ederim.
Hükmen yenik düştüğüm gecelerde boynumu bükmem; çünkü yenilmeyi de kabul ederim.
Sonra yenile yenile, avuç içlerimdeki keder kurur,
gözbebeklerimdeki resimler silinir,
kalp atışlarım normale döner.
Normal bir insan oluveririm.
Bilirim,
sonra cehalet denilen o kör karanlık yutar beni.
Her şeyi unutuveririm.
Unutmak da insan gerçeği değil mi?
Değil!!!
Çünkü unutmak benim gerçeğim değil.
Her tarafın karanlık olmuş , kanımın her damlasında geziniyor yüz hatların, parmak izlerin. Sonra davalar kaybediyorum mahkemelerde,her idamda öldürüyorum seni.
Her uykum uyanışlara gebe.
Rüyalarıma gelme!
Griye bulanmışsın ,gittikçe kararıyor gördüğüm.Ellerinin kiri düşüyor imzanı attığın yere.Gözbebeklerinde biriktirdiğin acıların saklanıyor.Kalbinde kendine itiraf edemediğin gerçeklerin var.
Ölüyorsun, yaşayarak hem de.
Yaşamak da ölmek değil mi bir yerde?
Avuç içlerindeki kederi kurut, sonra kararmış kalbine aydınlık vursun, dumanı tüten sigaranı küllüğüne bas ve dua et ki,
kalbin dayansın.
" Herkesin harcı değil kalbine söz geçirmek,
Kimi ilaçlarla susturur onu,öldürür kimi."
Ah ki ömrüm!
Kim bilir kaç yıl, kaç saat, kaç gün.
"Yüreğimde bir kurtuluş duası, dilim suskun.
Ve ölüme dek keyfi keder sürecek böyle."
Ama aşk, ömrüne ömür!
"Sen ölme..."
N.K-2014
İZMİR-19.00
Patetik Bir Hayatın Senfonisi(Aşk) adlı yazısından etkilenerek yazmamı sağlayan Maybull’a teşekkür ediyorum.
YORUMLAR
Kusura bakma değerli kalem dostu.
Ne güzeldir yazdıkların aslında.
Ne güzeldir hayat verdiğin cümleler.
İlk harfinden son noktasına kadar, inanılmaz bir ahenkle dans eder kelimelerin cümlelerin kucağında.
Kalem , eline yakışır senin.
Ne yazarsan, ne söylersen, ne sunarsan güzeldir.
Şüphesiz,
bu gün bizlere sunduğun bu aşk esintileri de muhteşem şeyler.
Ancak,
bizim coğrafyamızda yasaklar vardır sevda türkülerine,
aşk fırtınalarına.
Okumak yasaktır, yazmak yasak, koklamak yasak.
Bu nedenledir ki, şiirlerden uzak yaşarız, sevdaları anlatan efsanelerden de.
Yorumumuz yarım kalsın bu gün, cümlelerimiz dağarcığımızda,duygularımız yüreğimizde saklı kalsın.
Sen, güzel şeyler yazmaya devam et.
Sevda şiirlerinin okuyanı çok olur.
Bir tutam hayat tarafından 9/29/2014 9:18:17 PM zamanında düzenlenmiştir.
Bende bu güzel, hoş cümlelere yazdığım yazıyı yorum olarak yazıyorum...
Yeryüzünde tek bir adam için dünyanın en güzel kadını olan birinin kelimeleriydi bunlar.
Dünyası o adam olan bir kadın …
Kadının adı? Ne fark eder…
Peki erkek? …!!!
Aynı güneşin altında, aynı günahları işleyen bir kadın ve bir erkek. Aynı sevapları ,dolunayda aysar-sızca takas eden ,firavun aşkına değil, ölümsüz ruhlarına, ölümsüz bedenlerini de ekleyen , düşüncenin değil; duyguların sürüklediği ebedi aşk tutkunu, sen ve ben !
Sesler, hani boş bir dünya, çığlık çığlığa yükselen kelimelerin uzanabildiği o yüksek tepeler; hasut, hüsrana uğramış ve yine çaresizce yorgun adımlarla geri dönmeleri var ya! İçini eşyalarla dolduramadığımız dünya, ama bir çığlığımın sığamadığı dünya ! Benim olan, hangi dünya ?
Mırıldanmaların, çığlıkların ardından pencerelerimi, kapılarımı kapadım, kilitledim. Dışarıdan gelen soğuk hava, zindanıma giremedi. Oysa sesin, kimseyi dinlemedi, kapımı, penceremi ezdi geçti. Kulakların, ince bir istilanın ayak seslerine kurban, kalbim savaş çanlarını çalarken, giderek hızlanan ritimlerin ardından, vücudum savat savat !
Aşk, giderek çoğalan duygularımın, tel örgülerle sarılı sınırında. Sınırın öbür tarafı sen, Oysa beni bu sınıra getiren sen, her mayın patlayışında bedenimden kopanlar bana hiç ! Sana dokunamayan gözlerimin isyanı, sınırın öbür yanı ! Bir yasın katliamına düşen yaşlarım ,koca bir Nil nehrinin suları gibi. Her taştığında, seni diliyorum. Al getir bana ,bir köle misali ,uzun uzun yalvarıyorum…
Borç bir dünyanın, alacaklı aşklarına feda edilen duygular, bedenimi esirleştiren her düş, ruhumu özgürleştiren her hayalimin ardına saklanıyor. Aşk ,savaş meydanında, beyaz bir at üstünde savaşıyor. Halbuki sen ve ben; birer savaş esiri, tel örgülerin sınırında ,bir tarafta sen, bir tarafta ben.
" Tarifsiz bir melankoliyi sürekli içimde taşıyorum. Öyle bir duygu ki, kelimelerle açıklanamaz. Korkuyla karışık, ne olduğunu ancak şeytan bilebilir..."
Saygılar, Sevgiler Değerli Dostuma