- 508 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Atatürkçü Laiklik
Laiklik, hepimizin en büyük güvencesidir. Yeryüzüne gelmiş geçmiş tüm inanç ve etnik kökenlerin hepsini birden tanıyan ve koruyan tek rejimdir. Bu şekilde yazdığım için, çok abartılı bulmayacağınıza candan ve yürekten inanıyorum. Dinimiz ve etnik kökenimiz ne olursa olsun, nitelik ve nicelik bakımından eşit derecede hipimizi korumaktadır. Türk tarihini incelediğimizde; Türk milletinin yapısına uygun olacak en mükemmel olan tek yönetim biçimine sahibiz. Ancak; eleştirilecek yönler vardır, diye düşünürsebilirsiniz!.. Bunları da, laikliği zedelemeden ve Anayasamıza aykırı düşmeyecek şekilde ve uslüpta yapabileceğimizi hepimiz biliyoruz. Laiklik, Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ ün bizlere vermiş olduğu en büyük armağandır. Bunu, korumak ve kollamak tek tek ve birlikte, hepimizin en kutsal göreviidir. Bu eşitlikten korkanlar veya istemeyenlerin, bu eşitliği istemediği ve sadece kendi düşüncelerini dayatmak düşüncesinde olacakları mantık olarak ortadadır. Her vatandaşımız, kendi inancına sonuna kadar sahip çıkacaktır; bunun yanında da diğerlerini de kendi inançlarını yamalarına saygı göstermeledir. “Hayır, ben laik olmayı kabul etmiyorum!..”, diyenler de azımsanmayacak kadar çoktur. Herkes böyle düşünürse ve bu şekilde uygulamaya kalkışırsa karşısında Laik, Demotratik ve Çağdaş ve Atatürkçü Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nı bulacaktır. Bu konuda tüm vatandaşlarımız taraf olmakla mükelleftir ve de zorunludur. Bu konu ile ilgili işlenecek herhangi bir suç veya suçlara seyirci daha kalınması, çok tehlikeli ve çok vahim gelişmelere yol açabilecektir. Barış içerisinde yaşamak isteyen her vatandaş (ki hepimizin öyle düşündüğünü düşünmek istiyorum!..) birlikte yaaşamak için özel çaba göstermek ve çok duyarlı olmak zorundadır. Tüm vatandaşlarımızı bir anlık olmak üzere; gözlerini kapatmalarını ve çok kısa zaman zarfında tarafsız düşünmeye davet ediyorum; bunu hepinizin yaptığına candan yürekten inanarak varacağımız neticeyi açıklıyorum. “Aklın yolu birdir” diyerek!.. katılmak veya katılmamak kişiye aittir ve saygıyla karşılıyorum ki, “Herkes kendi düşüncesini dayatmaya kalkarsa ve sadece benim inancım bu topraklarda hakim olacak!..” diye düşünür ise ne olur?!.. Tabii ki, resmen iç ve dış düşmanların amacına hizmet etmiş oluruz. Neden mi?!. Çünkü; Anadolu, tüm medeniyetlere sahne olmuş ve tüm medeniyetlerle yoğrulmuş belki de tek topraktır!.. Mademki tüm medeniyetlerin vatanıdır, Anandolu; o zaman hepimiz birden sahip çıkmalıyız ve barış içerisinde yaşamalıyız. Ki zaten barış içerisinde yaşamaktan başkaca bir şansımız da yoktur!.. Konuyu biraz daha açarak sizinle hemfikir olduğumuzu belirtmeye çalışacağım, yüksek müsadelirinizle!.. Büyük bir tarihin torunları olduğumuzu hepimiz biliyoruz. Orta Asya topraklarında başlayan ve gelmiş geçmiş tüm Türk tarihine bir göz atarsak; hemen hemen tüm dinleri yaşamış ve hepsine tapmış ataların evlatlarıyız. Bu bile, hepimizin birbirimize saygı duymamıza yetecektir, umarım!.. Herhangi bir dine veya bir ırka herhangi bir söz veya davranışta bulunurken; mutlaka atalarımızın ne kadar asil ve barışçı bir ruha sahip olduğunu unutmamalıyız. Örnek vermek gerekirse; Osmanlı İmparatorluğu, küçücük bir şehir kadar büyüklükte iken, üç kıtaya yayılmıştır ve yüzyıllar süren bir hakimiyet kurmuştur. Yükselme devri boyunca, kazanmış olduğu tüm topraklarda, daima tüm ırk ve inançlara saygı ve sevgi göstermiş ve eşitçe haklar vermiştir. Bu böyle olduğu sürece hep zaferler kazanmıştır. Bu durum; daha sonra Anadolu’yu işgal edecek devletlerin nifak tohumlarını ekmesi ile tersine dönmüştür. Tüm etnik kökenlerin en hassas konularını kaşamaş ve birbirine düşman etmiştir. “Gavur Dölü!..”, “hainlen!..” şeklindeki karşılıklı hakaretlerin yaşanması ile aşırı din ve milliyetçilik ile bölünme süreci başlamıştır. Bu durum Anadolu’yu işgal etmek isteyenlerin, meşhur “İngiliz oyunlarının!..” eseri olmuştur. Şimdi de; tarikatları kullanarak aynı oyunları yapmak istediklerini görmezden gelemeyiz!.. Aklın yolu birdir!.. Yorumlarınızı en iyi şekilde ve “Barış” için çok iyi kullandığınızı düşünüyorum ve de düşünmek istiyorum!.. “Tekrar, tek tanrılı ve çok tanrılı dinlere inanmış ve en son olarak da İslamiyeti kabul etmiş Türk atalaramızın torunları olarak, barış ile dolu günlere tek yürek laik Türk olarak akalım yarınlara!..” Hepinizin özgür olarak; vardığınız sonucu saygı ve sevgiyle karşılıyorum!..
Bu nedenle; Laiklik, herhangi bir din veya dinsizlik değildir. İster inançlı, ister inançsız olsun her Türk vatandaşı eşittir ve özgünce inancını ifa edebilmelidir. Din, insanların en hassas ve en zayıf oldukları veya en güçlü oldukları konulardır ki bu yüzden bu duygularları fazla zorlamamak gerekir!.. Dindar olan kesimleri (her dinin kendi dindarı vardır), dinci olan kesimlerle bir tutmamalıyız. Gerçek dindar zaten başkasına karşı çok saygılıdır ve kimseyi rahatsız etmeden ibadetini yürekten yapan ve din ile devlet işlerini karıştırmayan dürüst insandır. Ancak, din ile imanı kullanmak isteyecek olan iç ve dış etkenlere çok dikkat edilmesi gerekir. Laikliği, dinsizlik olarak görmek ise yapılabilecek en büyük yanlış olacaktır!.. Din olgusunun etkisini hesaplamadan bu konuyu kişisel çıkarları için kullanmak isteyecekler de olaaktır. Makam ve mevkilerini korumak adına, dine karşıymış görüntüsü verenler de yok değildir!.. Bu “aydın” tipleri gerçek aydınlarımızdan (Aydınlatan aydınlarımızdan) ayıklamamız gerekmektedir. Çünkü; sepette bulunacak tek çürük elma, sağlam olan tüm elmaları arka arkaya çürütecektir!.. “Bence dinsizliğin merkezine, bilerek veya bilmeyerek yerleştirilecek olan laiklik kavramı, tamamen “dincilere” hizmet edecek ve masum olan “Dindar” larımızı yaralayacaktır!.. Bilim, kesinlikle ve kesinlikle insanlık adına olumlu işler yaptıkça ilimdir!.. Bu nedenle ve özellikle bilim adamlarımızın bu konuya özen göstermeleri ve dini duyguları rencide etmeyecek şekilde; kendi inançlarına da sonuna kadar sahip çıkarak bilim üretmeleri çok önemlidir!.. Bilim adamlarımızın da blimsel çalışmalarında çok özgürce hareket etmelerinin sağlanması gerekmektedir. Yani din ile devlet işleri ayrı olacak ve tartışma halinde olmayacaktır ki, barış içerisinde yaşayabilelim. Gösterilecek aşırı bir bilimsel tepki, insanları zoraki din olgusuna yöneltecektir!.. Hz. Ali, “Hayatta En Hakiki Mürşit İlimdir!..” demiştir. Daha sonra; Ulu Önder Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bu sözü tarihimize altın harflerle nakşetmiştir!.. “Laiklik, herhangi bir din veya dinsizlik değildir!..” diyerek; hiçbir ayırım yapmadan tüm insanlarımızı candan yürekten selamlıyorum!.. İnançlı ve bilim ile dolu günler dilerim!..
YORUMLAR
çok haklısınız ...
malesef dini siyasete çıkarlarına alet edenler bana göre (eğergünah varsa)en büyük günahı onlar işliyor.
din nedir?
bireyseldir...insanla inandığı her ne ise kimseyi ilgilendirmemeli kesinlikle...
çok yerinde özellikle bu çağda dinin hala bireysel ve siyasi çıkarlara alet edilmesine inanamıyorum...
yüreğinize ve ellerinize sağlık...