Gülümse Hadi
Hayatı sıradanlaştıran her şeye geç kalmak mıdır bazen...
O yüzden midir giderek anlamsızlaşır hayat.Belki de farkında olmadan beklenti yumağına dönüştürdüğümüz çağ hastalığı düşüncesi mi kendimizi değersiz kılmaya yol açan.Kurtlar sofrasında kurt olmak ya da meze olmak mıdır yaşam.Çatırdamaya başlayan çatı mıdır bizi dışarıya atan.Yoksa bir sabah vakti ummadığımız selâmıdır yok oluşu hatırlatan.O an düşünürsünüz; Cüssesiyle oturan bir sevgili midir ya da yaşam. Senin savunmasız,O’nun acımasız manasız yanı ile seni içine çekmeye çalışan.Dört duvar mıdır bizi koruyan ya da yaşamak için sebepler aradığımız alan.Büyüdükçe hayaller küçülür derler ya;Fark etmeye çalıştığımız olgu değil midir asıl olan...
Bazen gözlerin dili keşkeleri çekme cesaretinde olsa da;Demirlenirken zaman, karanlıklar sarar bedenimizi.İmkansızlıkların peşinden koşar adım ayıklanır fazla gelen yanlarımız.Ağır aksak karelerde çekincelere sığınırız.Boşluğa düşeceğimiz anda.Avuç içlerinde paylaşılmayı bekler yürek törpüsü yanık ağıtlar...
Görmeden hayal etmez miyiz aklımızdaki senleri...Çığ gibi büyüse de hasret,tüm hücrelerimizde konaklar ölümsüz sandığımız sevgi.Nefesim dersiniz ince çizgi ile yazarsınız üşümeyen şiirleri...Zirve ve bulut misali...Kaybolursunuz koynunda geri dönüşümü olmayan sayılarını hatırlayamadığımız keşkelerin...Bağırmak istersiniz avaz avaz...Sesiniz yankılanır geri döner size, kimse duymamıştır sizi.Daha önce mutlu ettiğin ya da mutlu olduğun hiç bir şey yoktur çünkü...İçiniz daralır patlamak istersiniz bir yanardağ gibi...lavlar kendi kendine haykırmaya devam eder,duyan sadece kendinizi yaktığınız dağdır,gecenin ardında sürüklenen gölge misali...Ölüp ölüp dirilirsiniz sessizliğin ortasında bir ümitle ayağa kalkar ’Gülümse’ dersiniz sezenin şarkısındaki gibi...
Bizim sustuğumuz biçimde var mıdır başka seven , yandığımız biçimde yanar mı dağdan kopan buz parçası.Bizim yorgunluğumuz kadar umuda ışık olur mu tüm yollar...Bir anı,bir iz değil midir bizleri yaşatan sıradan bir hayattan baki kalan...Veda bilmeseniz de vuslatı imkansız kılan...Yanınızdayken bile uzak olan, yokluğuna düştüğünüz zaman.Çokluğunuz siyah beyaz bir filim karesinde;
Savurduğunuz sus kadar...
Bir şarkıda bahar ve hazan kadar ...
Güneşe küskün bahar kadar...
Zafer sabahlarında gece kadar ...
Bayram sabahlarında yas kadar ...
Size yakışan vedalar kadar...
Sol yanağınızdan düşen bir damla kadar...
Zaman çeşmesinden akan acılar kadar...
Gün gelir sığmaz olur kalbiniz göğsünüze
Ve yine de gülümse...Hayat aldığını vermiyor geri...
Ferda Özsoy
YORUMLAR
Yazınızı sevdim, içi daralan ve yanardağ gibi patlamaya hazır diye yazdığınız cümlede kendimi gördüm. Son günlerdeki ruh halimi, eminim herkesin zaman zaman böyle hissettiği anlar vardır mutlaka. Sonuçta hepimiz insanız. Her şeye geç kalmak belki bizlerin hatası bazen görsek de farketmeyebiliyoruz bazı şeyleri.
Yine de gülümsemek gerek, acılara üflersek belki arada iyi gelir.
Emeklerinize sağlık, güzel bir yazıydı. Bana iyi geldi.
Sevgilerimle
Ferda,ca
kaç hüzünlü gün var bu yüzde.
Yaşları belli olan yaşanmamışlıkların
Gülümseyişinde...
Eksik olmasın gülümsemeniz sevgiler değerli şair...
Üzgünüm ifade etmek istediğim için bunu ki; güzel yazınızı kırmızı renk gözü fena halde aldığı için güclükle okudum. Bu renk tonlaması resme çok yakışmış ama gözü yoruyor.
Şiir ise çok güzel...
Kaleminize sağlık :)
Ferda,ca
hani bazen karanlıkta oturursunuz bir parmak hareketi size aydınlık olacak ama yapmazsınız
kendinizin karanlıkta kaybolmasını istersiniz hiç te hakketmediğiniz bir hayat yada bir davranış
sizi karanlığa iter en savunmasız gibi görülen karanlık aslında tek savunmanız olur ya...
işte Ferda hanım bu yazınızı okurken zaman zaman ihtiyaç duyduğum karanlığın içindeymişim gibi
hissettim ve bir tek kendimize has olduğunu düşündüğümüz duyguları aslında herkezin yaşadığını bilmek
ister istemez bu yazınıza ortak etti beni
çok güzel bir yazı ve harika bir gözlem teşekkür ederim saygılarımla