İkiz ruhlar 7 arkası yarın deneme öykü
-Akşamdan beri telefonlar susmak bilmedi sen hiç duymadın mı?
Hayır ben ölü gibi uyumuşum
Haydi teyzem hazırlandı sen de bir şeyler giy üstüne hastaneye gidiyoruz.
Alelacele giyinip çıkıyorum biniyoruz arabaya direksiyona Hülya geçiyor.
Erken bir saat olduğu için yollar oldukça tenhaydı, ama hastane bir hayli kalabalık
Mine Taner bizim okuldan Atıf’ların okuldan öğrenciler oldukça kalabalığız.
Mine Suat gelip boynuma sarılıyorlar, uzun süredir tuttuğum hıçkırıklarıma mani olamıyorum göz yaşlarım sicim gibi akıyor.
Okullar henüz açılmadığı için daha bir çok arkadaşımız da olayı duymuş değiller.
Berrin teyzenin odasına hepimizin girmesinin doğru olmayacağını düşünüyoruz. Teyzem Hülya ve ben bir de Mine kapıyı aralayıp baktığımız da odanın zaten yeterince kalabalık olduğunu görüyorum.
Atıf’ın babası herhalde cenaze işleriyle uğraşıyor olmalı,Berrin teyzeye oğlunun yaralı olduğunu ameliyata alındığını söylemişler.
Yanınına gittiğimiz de zavallı kadının solgun yer, yer morlaşmış yüzündeki gözleri bizi gördüğünden olacak hafifçe parlıyor
Baş ucuna kadar yaklaşıp geçmiş olsun derken ağlayıp üzmek istemesem de dayanamıyor ellerini tutup üzerine kapanıyorum.
ellerimi sımsıkı kavrıyor minnettar bir ifadeyle gözündeki yaşları gizlemeye çalışıyor oldukça bitkin kadıncağız.
-Geçecek yavrucuğum bu günler de geçecek buna da şükür diyor mecalsiz sesiyle..
Bir melek kadar güzel kadının beti benzi solmuş ölü gibi renksiz olması normal olmasına rağmen beni yine de şüpheye düşürüyor.
Arkadaşların koridordan sesler geliyor, gidip kapıyı kapatıyorum.
-Atıf’ı gördün mü Rüya kızım ondan bana haber getir lütfen. Bana iyi olduğunu söylüyorlar ama ameliyatı ağır geçmiş hemşireler beni uyuyor sanıp fısıldaşıyorlarken duydum.
Berrin teyze sen kendini üzme lütfen, o genç nasıl olsa kısa sürede atlatır kalkar ayağa. Yalanım gerçek olsaydı Tanrı’ım ahh Tanrı’ım diyor yeniden göz yaşlarımı tutamıyacağımı anlayınca
Berrin teyze ben yine gelirim şimdi gitmem lazım.
-Güle güle kızım sağ ol sağ ol evladım bizi yalnız bırakma!
Arkamdan mecalsiz bir bakışla göz bebeklerindeki belli belirsiz bir umutla uzun uzun bakıyor.
Okulların açılmasına bir hafta kaldı, bu gün canım kimseyle görüşmek istemedi, odamda tembel tembel otururken Atıf’ın mektuplarını alıp okuyorum.
Kartlarına fotoğraflarına bakınırken hatıralar canlanıyor gözümde yeniden. Sonra Atıf’ın çok beğendiği bir fotoğrafımızdaki saçlarım dikkatimi çekiyor. Aynaya bakmama sebep oluyor.
Uçuk mavi olan gözlerimle aynı renkteki sabahlığımdan rengimin pek de farkı yok.Gözlerimin altı mor halkalarla çevrili..
Dudaklarım renksiz, saçlarım sa inadına canlı mı canlı başımın üzerinde kaynaşan bir şelale gibi...
İlk fırsatta kestirmeliyim.
Bu yıl yatılı okumamaya karar veriyorum, dışarıda güzel bir Eylül sabahı Eylül’ün son günleri...
Teyzemle Hülya okul ihtiyaçlarımız için alışverişe çıktılar.Hülya’nın yalvarmaları boşa gitti. İyi ki evde kalmayı tercih ettim.
Teyzemin bir tepsi içinde getirdiği kocaman bir bardak sütle kahvaltı öylece duruyor, canım hiç bir şey istemiyor.
Alpina da üzgün,üzgün arada bir bana bakıp sonra yeniden uyuyor. o da biliyor ki şımaracak zaman değil; ne kadar hassas canım köpeğim.
Mektupları yerlerine yerleştirip uzanıyor, hayallere dalıyorum
Berrin teyzenin Atıf’ın vefatını duyuşu benim bayılmalarım. kendisini hastaneden taburcu etmemiz; mezarlık ziyareti derken günler bir birini kovaladı.
Son günlerde zamanımı hemen memen sevgilimin annesiyle geçirişim arkadaşların normalden daha sık beni arayıp sormaları tesellileri derken her şey ne çabuk geçti..
Onu her hafta ziyaret ediyor sevdiği sarı güllerden götürüyorum. Genellikle peşime kimseyi takmadan tek başıma gidiyorum.
Karaca Ahmet mezarlığının yola bakan hafif tümsek bir tepeciğinde Selvi ağaçlarının gölgesinde uyuyor aşkım.
-Uyu sevgilim bir gün öldüğümde ben de senin yanına geleceğim bekle beni!