- 569 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ
İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ
İfadenin olabilmesi için fikir, fikir için düşünce, düşünce için insan olmak gerekir.
Charles Blondel der ki: ‘’insan sadece çift yönlü değildir. Üç yönlüdür; sadece fizyolojik veya ruhsal gerçek değil, aynı zamanda sosyal gerçektir.’’ Der.
O zaman aklıma şu soru gelir; insan sosyal olduğu için mi düşünür, düşündüğü için mi sosyaldir?
Jean Maıson-Neuve der ki: ‘’insanın özü. Eşanlı olarak sosyal olabilen bir varlık ve sosyalleşmiş bir varlık olmasıdır, buradan da insanın hem benzerleriyle iletişim kurmayı isteyen bir kişi ve hemde daha önce var, ister istemez, kendini kontrol eden, biçimlendiren
Bir toplumun üyesi olduğunu anlamak gerekir. Ve sosyal psikolojinin özü, insanı dışsal
Etkilerin ve kendiliğindenliklerin bu tür kavşağında kavramaktır.’’ Der.
O vakit ben diyebilirim ki insanlar gibi hayvanlarda benzerleriyle iletişim kurmak isterler,
hemde daha önce şekillenmiş toplu yaşayış kavramının içine girerler. Örneğin
kuşların göç ederken büyük kuş şeklini alarak uçmaları, antilopların
göç etmeleri gereken yolu bilmeleri, yüzyıllardan beri aynı yolu izlemeleri,
arıların başka kovandan gelen tek bir arıyı tanıyıp onu içeri almamaları geleneksel ve sistemleşmenin basit örnekleridir. Biz görürüz ki J. Maısonneuve ‘un sosyal psikoloji
anlayışını kabul etmek için insanı ele almak gerekmez hayvanlar da sosyaldir.
Lakin bilmekteyiz ki hayvanlar düşünemez o zaman sosyal olmak düşünmeyi getirmez
cevabı çıkar, çıkan bir diğer cevapsa düşünmek sosyal olmayı getirdiğidir.
Peki hayvanlar düşünemediği halde nasıl sosyal oldular?
O zaman şu düşüncemi ortaya atıyorum düşünmek için ruhsal yada sosyal olmak değil fizyolojik yeterlilik gerekir.
Fikrin fizyolojik yeterlikle ilişkili olduğunu öne sürdükten sonra söylemeliyim ki
İnsan fizyolojik yeterlilikle gerçekleştirdiği fikrini ifade etmek ister bunun sebebi ise
sosyal oluşudur, sosyal oluş düşünmeyi değil ifadeyi zorunlu hale getirir.
Ve bunu ispatını da hayvanların kendilerini ifade edişini göstererek yapıyor ve aynı
Zaman da onlarında sosyal olduğunu ispatlamış oluyorum.
İfadenin benim ağzımdan tanımı fizyolojik yeterliliğe sahip varlığın (DİKKAT:sadece insan değil) sosyal bir yapı içerisinde kalmasıyla duyulan ihtiyaçdır.
Özgürlük kelimesi siddhartha’nın sarayın duvarından atlayışı mı, pers imp.’nun, Cyresus’un iplerinin çözdürmesi mi yoksa Bilal habeşi’nin taşın altından kurtulmasıyla mı ifade edilse gerek bilemedim. Lakin kelimeyi fark edişimizi John Locke (olsa gerek yazarı tam hatırlayamadım)
şöyle anlatır ‘’ İnsanlar hayatını sürdürürken birisi çıkıp bir tarlanın etrafını çevirdi ve burası benim dedi diğer insanlarda ona kandı’’. Doğru bir söz,
özgürlük kelimesini özgürlüğün bizden alındığı zaman sözlüğe ekledik.
Özgürlük kavramı takvim yaprakları hangi tarihi gösterirse göstersin bir hareket duygusu
Oluşturmuş, oluşturuyor, oluşturmaya devam da edecektir.
Özgürlük sadece sosyal bir yapı içerisindeki insanın iktisadi bir mal bulunması içinde anlamlı değildir. Dünya’nın sistematik yapısında bulunan her canlının özgürlüğü kısıtlanma
altına girebilir yeter ki sistemle etkileşim içinde bulunsun.
Özgürlük; var olabilecek olan soyutsal ya da somutsal bütün kavramları
düzende ki gerçek tabana oturtulmuş şeyleri yine soyutsal yada somutsal kavramları
oluşturabilecek varlıklara etki etmeyecek şekilde kullanılmasıdır.
İfade özgürlüğü: fizyolojik yeterliliğe sahip varlığın (DİKKAT:sadece insan değil) sosyal bir yapı içerisinde kalmasıyla , var olabilecek olan soyutsal ya da somutsal bütün kavramları
düzende ki gerçek tabana oturtulmuş şeyleri yine soyutsal yada somutsal kavramları
oluşturabilecek varlıklara etki etmeyecek şekilde soyutsal olarak kullanılmasıdır.
İfade özgürlüğünün sınırı, yapmış olduğumuz tanımın içinde ki
‘’varlıklara etki etmeyecek şekilde soyutsal olarak kullanılmasıdır’’ cümlesinden çıkartılmaktadır. Özgürlükler daima sınırlarını kendileri ile birlikte getirirler.
Herbert Bradley der ki ‘’Sınırın bilgisi sınırı yok eder’’ yalnız zihinde geçerli
bu düşünce, tabi ki dünyayı gerçek var sayarsak.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİNİN TWİTTER KARARI
İnsanların ifade özgürlüğü insanlar tarafından değil de varoluşun getirdiği bir
etki olduğunu anlatmıştık ve bunun gibi bazı etkilerin sistemin (kainattan bahsediyorum) kabul ettiği sınırdan fazla sınırlarsanız, etkiler farklı içsel akımlarla size farklı yolla geri dönerler
bu bir çocuğun kardeşini kıskanıp etrafa zarar vermeye başlayarak ilgi çekmesi gibidir
küçük bir çocuğu örnek vermemin sebebi insanın başlangıç hali olarak görmemden kaynaklanıyor.
Ve insanlar tarih boyunca da sınırlamalara karşı dürtüsünü er yada geç kendisinde uyandırmıştır. Twitter, sosyal dünyanın oluşturduğu sanal alemin bir ifade özgürlüğü
parçasıdır bu özgürlüğün kısıtlanması insanlar arasında farklı hareketlerle karşı koymaya
yol açabilir, yakın zamanda gerçekleşen ‘’gezi parkı’’ adıyla bildiğimiz olay
toplumun daima ‘’özgürlük’’ kelimesinin etrafında ne kadar çabuk toplanabildiğini gösterdi.
Bu hareket kainatın getirdiği bir fizik kuralıdır. T.İ.B’ in engellemeye dayanak olarak
gösterdiği mahkeme kararlarının twitter.com isimli siteye erişimin tamamen engellemeye yönelik olmamasına rağmen sitenin tamamen kapatılması toplumun ifade özgürlüğünün
engellenmesine yönelik yapılan bir harekettir. Bu tutum karşısında toplumsal bir hareketliliğin
kaçınılmaz olduğunu yukarıdaki metinde ispatlamıştık. Bu halde kamu yararının bozulacağını düşünerek Anayasa Mahkemesinin twitter kararını yerinde görmekteyim.
AİHM’nin ifade özgürlüğü için yaptığı tanımın örnek gösterilmesi doğru bir karar olduğunu
Düşünüyorum. Anayasa Mahkemesi tarafından verilen bir kararın ardından hukuki olarak AİHM’ne başvurulabilmesi ve verilen kararın ülkemizce kabul edilmesini göz önüne
alırsak orada belirtilen bir tanıma dikkat çekilmesi doğrudur.
KAYNAKÇA
Hastalıklı Bilinç- Charles Blondel
Genel Fikirlerin Evrimi- Theodule Rıbot
Eylem- Maurıce Blondel s.14-15
Sosyoloji- William F. Ogburn –Meyer F. Nımkoff s.32-33 seçmeler
Sosyal Psikoloji- Jean Maıson-Neuve sy.12-14
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.