- 662 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Pazar Günlüklerim 6
Sevgili Günlük,
Bugün pazardayım yine.,
Pek dinlenemediğim için mi bilmiyorum, erken kalkıp gelmek, pazarcılarla birlikte börek yemek, tezgahları kurulurken onlara yardım etmek istememe rağmen, gene uyanamadım erken.
Ömer Abi’nin yanındayım.
Güneşli bir gün. Ama sonbahar kokusu var pazarda. Kış sebzeleri daha çok var bu hafta. Güneşte olgunlaşan yaz sebze ve meyveleri de çekiliyor yavaş yavaş.
Komşumun tezgahında da yeşillikler azalmış, kuru gıdalar, bakliyat ve kabak baş köşeye kurulmuşlar. Dün paketlenen mısır, mısır unu, mısır kırığı, nohut fasulye, tarhana. Hepsi yerli, birinci kalite
‘Mısır iyi patlar mı?’ diye soran müşterinin gözü önünde, elektrikli mısır patlatma makinesine mısırlar konuluyor, mis gibi kokusuyla önündeki kaseye boşalıyor, bembeyaz mısır patlakları. Soruyu sorup, almadan dönen olmadı.
Ömer Abi, karşıdaki balıkçı tezgahına bakıp, ‘Hey yüce Allahım, seni inkar edenlere ne demeli? Suyun içinde, çeşit çeşit balık, çeşit çeşit yaratık’ deyip, dua gibi bişi okuyo. Geçen hafta da yapmıştı, bu hafta da..
İlginçtir itici gelmiyo bana.
Sakalı ve iri cüssei ile yaşı var gibi gözükse de, 30 larının son yıllarını yaşıyor olmalı. Bana sıcak gelen tarafı, sanırım açık renk teni ve mavi gözleri..
Ona dedim bu sabah; ‘Gelmeye çekiniyorum, kira ücreti vereyim mi?’
‘Yok be abla, tezgahta yer olmadığı zaman, ben sölerim, başka bi yer bul diye, rahat ol’
İki haftadır, ayıklanmış barbunya isteyen müşterileri için, birlikte barbunya ayıklıyoruz. Epey hız kazandım
Bir müşteri geldi az önce, Morganium saksısını eline aldı. ‘Bunu 5 liraya ver, alayım’ dedi. Yaşlı, tonton bir amca..
‘Sedum mu bu?’
Cevap verirken gözlerimin parladığını hissettim. İşte… bu bitkileri tanıyan biri..
‘Evet amca, sedum cinsi’
‘Türkçe adını biliyon mu? Dağ koruğu derler buna’ Ziraat mühendisi imiş meğer amca.
’Bayan !! Bayaaannn !!!’ diye duyduğum sese, duyarsız kalıyorum, çay içerken.
Bakıkçının sesi bu. Sanırım biri yine para üstünü unuttu. Ya da aldığı balıkları.
’Çiçeeekkk!!! ’diye seslendi bu kez. Bu ilgimi çekti işte. Sesin geldiği yöne bakınca, balıkçının bana seslendiğini anladım.
’Allah allah. Ne oldu ki?’
Gittim. Tezgahın arkasına çağırdı.
Plastik bi kasayı ters çevirmişler gazete sermişler. Önce bembeyaz soğanlar gözüme çarptı. Sonra da, ortada yusyuvarlak duran, mısır unu ile pişirilmiş, nar gibi kızarmış, hamsi tava. Haaaa…yuvarlak olan tava değil. Tavayı ters çevirmişler gazetenin üstüne. Özenle dizilmiş balıklar..Acı turşu ve soğan eşliğinde yemek yiyorlar.
’Hımm, nefis olmuş, elinize sağlık’
’Ye abla be, bi tava daha var’
’İnsan önceden söyler. Ben de tost yemezdim o zaman’
‘Tamam ekmeksiz yiyeyim’
Balıkçının, geldiğimden beri haykırdığı gibi hamsi; Bir bebek kadar taze… (Çok sevdim bunu)
’Ömer abi ye de götüreyim bi kaç tane’
’Onu da çağırdık ama, gelmedi’
Hımmm, bir şeyler seziyorum ama, tam sebebini bilmiyorum. Balıkçıyı pek hazzetmiyor Ömer Abi.
Öğrenirim nasılsa. Götürdüğüm balıkları da yemedi zaten.
Şövalye yüzükleri (tam 4 tane yüzük) , ağzından düşmeyen sigarası, önünde upuzun, rengi kaçmış balıkçı önlüğü ile, hem her gelen müşterisiyle sohbet ediyor, hem diğer pazarcılara laf yetiştiriyor, hem de gerçekten taze, her türlü reklamı hak eden balıkları için, çığırtkanlık yapıyor Balıkçı. Gözleri, turkuaz mavi. Saçları simsiyah. Ama sanırım peruk. Bi dedikodu geldi kulağıma, galiba kulağı kesikmiş. Hem de karısı kesmiş güya. Haftaya Ömer Abi’ye soracağım çok şey var demektir.
YORUMLAR
Çok hoş bir yazı.
İsmi ve girişi çekici değil ama.
Pazar günü, yan gelip yatışını kaleme almış yazanı diye düşündüm önce.
Sonra,
günlük geçti ya,
sıradan şeylerdir anlatılanlar diye düşündüm.
Tüm olumsuzluklar,
okumama engel olmadı.
İyi ki de olmamışlar.
Gerçekten nefis bir çalışma.
Mükemmel bir gözlem,
maharetle yazıya aktarma.
Tebrik ediyorum.