- 564 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
ÇALINTI YÜZLER
Belli belirsiz bir tebessüm adamın yüzünde beliren. Olmaz mı… Başarılı bir tıp mensubu, duvarları sayısız diploma ile kaplı. Her ne kadar özel hayatında başarılı bir grafik çizememiş olsa da.
Umurunda bile değil oysa özel hayatının çetrefilli gidişatı. Kariyer odaklı bir geçmiş ve sunuma hazır ve nazır yığınla bilgi depolamış bir beyin eşlik ederken para musluğundan oluk oluk akan yüksek meblağlar.
Bir o kadar duygularından arınmış bir suret ne de olsa mesleğinin tecellisi.
Seneler süren mecburi hizmet ve gösterdiği sabrın neticesi şimdi meyvelerini toplamakta: Özel sektörün paha biçilmez seyrinde yüzerken çıkarmakta acısı o sefil geçen günlerin…
Paraya para demezken her ne hikmetse en sadık müşterileri (hastaları) hep kadın: Özellikle ikinci baharlarını yaşayan ve yeniden doğacaklarına duydukları inançla kapısını aşındırırken o ünlü estetik cerrahın.
Sayısız kadın, kocaları sağ olsun ya da cebi dolu sevgilileri. Adamın yaptığı her ameliyat adeta bir mucize ile sonuçlanmakta her ne kadar ara sıra falso verse de. Umurunda mı ki? Ne de olsa mesleğinin bir cilvesi üç beş başarısız operasyon.
‘’Son hastayı da görür, çıkarım ve atarım kendimi kollarına sevgilimin,’’ düşüncesiyle daha da yayılır koltuğuna adam. Bir yandan da ajandasını karıştırıyor. Kolay mı aklında tutmak gideceği o lüks mekânın. Hep ama hep lüks ve ihtişamlı mekânlar buluştukları ne de olsa kadın alışık değil böylesine şatafatlı yerlere. Gözünü boyamalı kadının yoksa nasıl çıkarırlar hayatın tadını…
Karısının umurunda bile değil adamın çapkınlıkları. O da gününü gün etmekte zahir: O alışveriş merkezi benim bu güzellik salonu senin. Tam bir ticarethaneye dönüşmüş evlilik müessesi sadece kâğıt üzerinde kalan iki imzadan ibaret.
‘’Şu ajandaya not almasam yandımdı,’’ diye de iç geçirmekte bir yandan.
Yirmilerinde hoş bir hatun son sevgili. Uçakta seyahat ederken tanıştığı bir hostes. Ve derken ilerleyen ilişkileri. Kadın gibi kadın, tam bir tabiat harikası tabir-i caizse. Fazlasıyla da gözü yükseklerde belki de mesleğinin bir cilvesi!
Gelen telefon ile irkilir adam:
‘’Son hasta randevuyu iptal etti, hocam. Yalnız acil sizi görmek isteyen bir bayan var yanımda. Gönderiyorum.’’
‘’Çıkıyorum, söyle yarına randevu ver.’’
‘’Acil olduğunu söylüyor, çok ısrarlı.’’
‘’Tamam, alıyorum içeri. Gönder hemen.’’
İçeri giren kadın oldukça tedirgin ve telaşlı…
‘’Hoş geldiniz. Evet, dinliyorum.’’
Başındaki eşarp fazlasıyla kadının yüzünü de gizlemekte.
‘’Nasılsın, doktor?’’
‘’Benim nasıl olduğum değil sizin ne istediğiniz mühim. Anlatın lütfen.’’
Ani bir refleksle eşarbını çıkaran kadın:
‘’Tanıdın mı bu hilkat garibesini?’’
Şafağı atan adamın gözleri yuvalarından fırlar bir anda.
‘’Yo, yo, benim hiçbir suçum yoktu, Didem Hanım. Sadece doku naklini kabul etmemiş bir vakaydı sizinki. Lütfen oturun ve ne yapabileceğimizi konuşalım. Sakin olun.’’
Attığı boğuk kahkaha ile doktora yönelir kadın çantasından çıkardığı bir şişe ile.
‘’Ben, bunu hak etmedim. Anlıyor musun Ve ödeyeceksin bedelini.’’
‘’Ahhhh…’’
Olaydan birkaç ay sonra…
‘’Aa, anne bak yine o adam. Neden o maskeyi takmış yine, söylesene anne.’’
‘’Gel buraya, bakma, uzaklaş onun yanından.’’
‘’Ama anne…’’
‘’Hayır, yaklaşma bize. Git be adam. Deli mi ne…’’
‘’Korkma, hanım. Zararsızdır, bizim hoca.’’
‘’Ne hocası ayol. Adam düpedüz deli. Baksana nasıl gülüyor. Hem ne o yüzünün hali öyle?’’
‘’Duymadın mı hikâyesini?’’
‘’Nereden duyayım, daha yeni taşındık bu semte.’’
‘’Oo, sen geç kalmışsın, bacım. Hadi, at bir onluk şu garibe. Bak, günlerdir lokma geçmedi kursağından.’’
‘’Hoca, dedin. Ne hocası? Şu okuyup üfleyenlerden mi?’’
‘’Sen ne diyorsun. Bildiğimiz doktor hem de çok ünlü bir doktordu aylar evveline kadar.’’
‘’İyi de ne bu hali böyle?’’
‘’Bir hastasının gazabına uğradı. Kadın adamın yüzünü kevgire çevirdi yüzüne boşalttığı bir şişe kezzapla.’’
‘’İyi de yok mu garibin evi barkı?’’
‘’Vardı, vardı da. Olaydan sonra aklını yitirince karısı vasisi oldu. Adamı da koydu kapının önüne.’’
‘’Neden ki?’’
‘’Ee, adam az buz çapkın değildi hani zamanında. Anlayacağın karısı aldı intikamını.’’
‘’Gel oğlum gel. Bakıp durma. Bak sonra rüyalarına girer…’’
YORUMLAR
Doktorlar hayat kurtarır. Minnet borcu vardır çok kişinin onlara. İçleri şefkat dolu olmalıdır...
Ama olmayanlar da oluyor.
Burada olan gibi...
Ve bir de açtığı tezgahla yasa dışı yoldan kürtaj yapan, organ satan v.s...
Yasa dışı olduğu için de paraya para demeyen...
Onlarda şefkat ne kelime, insana değer arama...
Tek değer verdiği para ve bir de uçkur...
Ve parası için ona katlanan zavallı karısı olur bir de...
Böyle bir adam karısıyla bir gece kulübüne gider.
"Nasılsın canım!" der masalarının yanından geçen güzel bir kadın gülümseyerek...
"Kim bu kadın?" diye sorar karısı.
"Metresim" der adam...
"Bir de utanmadan söylüyorsun" der karısı kızgınlıkla. "Derhal boşanacağım seninle."
"Sen bilirsin hanım" der adam... "Yatlardan, köşklerden, mersedesden ve hesabındaki nakitlerden vazgeçiyorsan boşanabiliriz."
Kadın sessiz ve düşünceli dururken uzak bir masadakiler dikkatini çeker.
"Şu masadaki senin iş arkadaşın Hasan Bey değil mi?" diye sorar kocasına.
"Evet" der kocası.
"Peki yanındaki kadın kim?" diye sorar.
"Metresi" diye cevaplar kocası.
"Hıh!" der kadın... "Bizimki daha güzel."
Gülüm Çamlısoy
Ne çok şeyin kölesi olmuşuz. Bir de gerçek anlamda sevebilmeyi öğrensek ve kıymet bilsek...
Umarsız, duyarsız ve gölge hayatlar yaşıyoruz. Kimin eli kimin cebindedir o da ayrı bir soru.
Ödün vermemekse çok zor belki ama kendimize duyduğumuz saygı ve sevgi her şeye değmez mi... Belki yalnız kalıyoruz ve bir o kadar itilmiş ama en azından vicdanımız sızlamıyor.
Çok anlamlıydı yorumunuz. Sağ olun, var olun sevgili Kadir Babam.
Yüreğinize dert ve tasa uğramasın asla.
Selam ve dua ile, efendim...
En derin saygılarımla...
Filmlik, seyirlik bi öykü ve ektiğini biçmiş... Hastaları sadece kadın değilde karma olsaymış yazık derdim fakat kadınların zaafından yararlanıp hem parasından hem de tenlerinden yararlandığı(çapkınlık) için "eden bulur" misali olmuş.
Parayla saadet olamadığı gibi bazen de parasız olmakta mutluluk getirmiyor fakat hayatın getirisiyle kannatkar olmak en ölçülü değeridir bence.
Didaktik türüyle öykü çok harika olmuştu, yüreğine sağlık can
Dostça kal can
Gülüm Çamlısoy
Yetinmeyi bilmek işin sırrı ama konu ne olursa olsun. Bunu gördüm öğrendim bu güne kadar. Kesinlikle kanaatkar olmak lazım. Paranın mutluluk getirdiği de koca bir yalan. Olduğu kadar en azından kimselere muhtaç olmadan ve sağlık en başta tabii ki.
Çok çok sağ ol eşlik ettiğin için.
sağlıcakla kal, mutlu kal, dostça kal.
nip/tuck diye bir dizi vardı zamanında. o dizide işliyordu bu zorla güzellik konularını. kariyerlerinin doruklarında iki estetik cerrah, ama hayatları berbat. ve suretler diye bir film vardı, izlemediyseniz onu anlatmamayım. aynı değil ama özünde benzerlikler var. velhasıl elinize sağlık.
Gülüm Çamlısoy
Bazen roller karışabilmekte. Kendimden bilirim en çok. Başarı her zaman mutluluk getirmiyor. Ya da mutluluğu parayla eş değer tutmak mümkün değil. Bu da sanırım kaderin tecellisi.
Ne kadar farklı hayatlar yaşasak da benzer olduğumuz çok nokta var.
Çok teşekkür ederim varlığınız ve getirdiğiniz yorum itibariyle.
Ve bahsettiğiniz dizi ve filme de göz atacağım. Merak ettim doğrusu.
En içten selamlarımla...
Oy!...
Çok etkileyici bir hikaye.
Şu çapkınlık meseleleri olmasaydı,
sadece işi ile teşrif-i mesaide bulunsa idi adam,
çok acıyacaktık herhalde haline.
Hak etmedi, mesleğinin cilveleri diyecektik.
Yuvası da dağılmayacaktı belki.
Ah şu çapkınlık...
Gözü dışarıda olmak...
Şimdi,
ona kızıyoruz,
hak ettiğini düşünüyoruz tüm yaşadıklarını.
Ders veren bir hikaye.
Gülüm Çamlısoy
keşke bu denli doyumsuz ve aç gözlü olmasaydı.
çok teşekkür ederim doğrusu ilk yorumu büyük bir heyecanla bekliyordum.
selamlarımla...