- 476 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
395-bakkal paşo dayı- ard. öyk.
Bakkal Paşo dayının dükkanı lise yolundaydı. Talat Özdemir’in evinin yanındaydı. Bir takım ev bir dükkandı. Ev çatılı ve bahçesi duvarlıydı. Dükkan tahta koşatlı, üstüde topraklıydı. 10-12 metre uzunluğunda, ışıksız ve loş bir yerdi.
Zemini toprak. Sanki şose bakkalın içinden geçiyor. Öyleydi. Kara ve diklemesine bir iki saltaş’ta ayağınıza değerdi.
Soldan bir tezgah: Çıtalı bir kafes gibidir. Birinci çıtadan başlayan, çıtanın azar - azar kısalması encamında üçgen bir kafesle şekil alırdı. İki tanede yatay uzun çıtalar üçgeni alttan ve üstten tutarak işlevi sağlam kılar. Açılıp kapanan birde tahta parçası vardı. İçeri girerken Paşo dayı onu sola kaldırıp öyle girerdi. Buna "Dahıl" derdi eskiler.
Paşo dayının kendisi allah selametlik versin dükkanın simgesiydi. O bakkalından daha çok bilintiydi. Hangi öğrenciler onun rahle-i tedrisatından geçmişti ki. Sizi sağolun. O gençler: Şimdi rektör... öğretmen... hakim... daha neler.
Paşo dayı paltosunu sırtından çıkartmazdı. Senenin dokuz ayı giyinikti.
Paltonun arkasında kalın kemer " Sürgü" gibi dururdu. En büyük desteği boynundan aşağı kılınç gibi asılı atkısıydı ara sıra ona göz atar sanki ondan moral alıyormuş gibi yapardı.
Cıgarası hep ağzındaydı. Ağzının ortasına katiyen getirmezdi. Sağ da veya sol yandaydı cıgara.
Öğrenciler burada sigaralarını içerdi. Bilirsiniz öğrenci kısmıyla kadın kısmının netameli işi çok olur. Sağolsun Paşo dayı. Bir esnaftan çok pedagog gibi davranırdı. Sadece ticari ilişkilerle öğrenciye bakmazdı. İngilizlerin araştırması: Okullarda öğretmenler, müstahdemler kadar pedagog olamıyormuş. Paşo Dayının pedagogluğu da o misal.
Semender, Ertekin, Hasan’ın içtikleri sigara yarısına gelmişti.
- Eye Semender o pareyi getir da !
Semender hırp diye cigarayı kesti. Paşo dayıya seğirtip kulağına. Ne pıçıldadıysa. Paşo dayı:
- Men ne dedim ki eye...
Semender cigara borcuna, helva ekmek yediklerinden doğan borcuna karşılık peynir getireceğini söylediğini, anlaştıklarını hatırlattı.
Tekrar sigaralar tellendirildi. Mevsim bahar ve eriyik’te başlamıştı. Duman kokusuyla birlikte toprak kokusu da geliyor. Baharda... eriyikte anlatmağa değer şey; yerden kalkan buhar, buğu, gözleri cezbediyor adeta... sanki... doğa; video çekimi yapıyormuş gibi... ve sis bombaları atılıvermiş gibi... öyle; güzel oluyor ki sorma gitsin!.
Adım atmıyor musun? Yerler çamur. Karagöl’ün çamuru bilinir. Her adıma bir "fırç " sesi. Fırç, fırç, fıırçç..
İki öğrenci içeri girdi. Kapı açıktı. Önünde dayağ. Dükkanın 8/1 ’ine ancak ışık giriyor. Sarzep’li öğrencilerin kitaplar koltuklarının altında.
- Paşo dayı bir ekmek, 250 gram şehir halvası ver. Parası peşin!
- Parası peşin olmayanda noyulacak ?
- Yok! Dayı sağol, veresiye almazuğ.
- Siz bilersiz!
- Geçen sene alduk ta vermemiştuğ. Ardımızdan taa köve tak gelmiştin !
- Eye ticarette her şey olar alınganlık göstermeyinnnn!...
...................
Sarzep’li iki öğrenci sıra masasına geçip ekmek- helva yemeğe başladılar.
O ara Fırtığlı İsmet içeri girdi. Oturdu. Sol paçasından, çorabından Bafra’ yı çıkardı. Yaktı. Bir tane de Paşo Dayıya uzattı.
Karanlıkta direğin dibinde dikilen çocukta bir cıgara istedi ama İsmet vermedi. Seslendi İsmet:
- Alsananıza oğlum
- Ne olurbir tane versen! İtooğlit!
- Yeminliyim vermem!
Titeleşme biter bitmez Ertekin; İsmet’ e sordu:
- İsmet! Sanat tarihçinin anlatdıkları doğruydu. Sen niye itiraz ettin?
- Nerden? Biliyor ki! Osman Bahar, Ressam Kazım Mugan’ı?
Ertekin:
- Hocanın anlattıkları doğru. Babam da anlattı aynısını. Kazım bey 1933 yıllarında yalan olmasın Ardahan Belediye Başkanıymış. Millet Bahçesinin tasarımını da o yapmış.
İsmet :
- Nasıl bilmişte yapmış?
- Kazım Bey Güzel Sanatlar Fakültesini Moskova’da bitirmiş. Ünlü Rus ressam Leo Pasternak ’ın atölyesinden mezunmuş.
Semender:
- Edebiyat dersinde Hatice Hanım’da anlattıya. Leo Pasternak, Boris Pasternak’ ın babasıymış. Oğul Pasternak Nobel ödülünü almış. Romanın adı; "Dr. Jivago " imiş unutmadıysam.
Paşo dayı:
- Gençler ne söylüyörsüz heç zat annamadım.
Gençler:
- Hiç! Dayı! Okulla ilgili senlen ilgili değil. Aklına birşey gelmesin.
Hasan :
- Kazım bey; Mugam’dan Moskova’ya, okumaya gitmiş. Moskova da resim sanatı eğitimi aldıktan sonra Ardahan’a geliyor. Kalan sanat hayatı da dahil Ardahan da geçiyor ömrü. Evi Avukat Emin Azeri’nin oturduğu belediyenin yanındaki iki ev var ya işte o. Belediye’ye doğru olan ilk ev.
Yazın bir günü: O evin pencereleri açıkmış. Çocuklar. Pencerenin önünde oynuyormuşlar. İçerideki boydan portreyi Kazım bey zannetmişler "Kazım amca!", "Kazım Amca" diye seslenmişler. Portre Kazım beyin kendi portresiymiş ama canlı olan kendisi değilmiş, yani anlatabildim mi? Kazım beyin kendi resmini kendisi sanmış çocuklar. O kadar benziyormuş ki.
Paşo dayı:
- Ne yaman adammış be!
Hasan devam etti.
- Gerçekçi tarz da resim yaparmış. Türk resim tarihinde belli bir yeri varmış. Yapı Kredi Bankası resim koleksiyonunda eserleri bulunuyormuş. Hoca sadece bir eskizini görmüş. " Menderesin" portresiymiş.
Semender :
- Çocuklar buradan soru gelebilir. Hazırlanalım!.
İki Sazara’lı Liseli daha geldi. Yarım kilo helva 3 ekmek aldılar. Sarzep’li çocukların yanına geçip oturdular. Ekmeği kırıp yemeğe başladılar.
Sarzep’li çocuklar. Önlerinde kalan az helva ile çeyrek ekmeği göstererek.
Sazara’lı liselilere; " Ağabeg KARIŞTIRIP beraber yiyelim mi? "
Sazaralılar :
- He! Ya! Yemiş yemiş bitirmişler! "Getirin karıştıralım! " diyorlar!
YALÇINER YILMAZ
08/02/2009 GEBZE
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.