- 543 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Âşık Olsaydım
Darmadağınım şimdi. Senle olan yanım görünüyor mu iyice sana, yoksa olmayan yanlarımın gölgesi üzerine vurup çok mu kuytulara salıyor onu, belirsizleşiyor mu sınırları bu yüzden, bilmiyorum. “Burda kal, burda kal” diye tekrarlıyorum durmadan ona, ama diğer yanlarım o kadar farklı yerlere savrulmuşlar ki, tek başına bir tek onun burada olması yetmiyor karşında “ben” denecek kadar bütün kalmama.
Çay soğudu iyice, tıpkı ellerim gibi. Yoksa âşık olduğun yanım şimdi karşında var olduğum yanım değil mi, bunu sorguluyorum gözlerine kaçamak bakışlar atıp dururken.
Garip ama konuşmamızı engellemiyor tüm bu içsel gürültü. Ben görünürde de olsa tam olarak buradaymış gibi, beni bana yabancı kılacak en küçük bir falso vermeden bir şeyler söylüyorum. Ama bir şeyin gerçekten olmasıyla öyleymiş gibi olması arasındaki derin uçurum hemen yüzündeki hoşnutsuz ifadeden el sallamaya başlıyor bana, kendimi taklit etmekten vazgeçmemi söylüyor.
Bu demek oluyor ki, ne kadar kendimden uzaklaşsam o kadar daha azalacak yüzündeki “dürüst değilsin” diyen anlam. Her zamanki o tanıdık parıltıysa aksine belirginleşecek. Şimdiyse o kadar belirsiz ki, bomboş bir aynaya bakar gibi oluyorum. “Ben buradayım, niye göstermiyorsun ki beni bana” diye haykırmak istiyorum sana, ama aslında burada olmadığımı ben de en az senin kadar bildiğimden tek kelime bile etmiyorum.
“Ne oldu?” diyorsun birden, bu saçma sapan oyuna bir son vermek isteyerek. “Bilmediğim bir şey mi var?” Sevmiyor musun artık beni diyor gözlerin.
“Seni seviyorum.” diyorum. “Ama sana olan sevgim, şu an aramızda var olan bu uçuruma engel olmaya yetmiyor maalesef. Oysa daha dün o kadar yakındık ki! Çocukça şeyler söylemekten bile korkmuyorduk. Ne yapsak, ne söylesek asla biz olmaktan çıkmayacak kadar belirgindi şekillerimiz birbirimizin zihninde, sınırlarımızı koruma gereği duymayacak kadar güvendeydik.”
“Peki şimdi..?!”
“Şimdi aramıza koca bir dünya girdi. Tıpkı şu arkandan geçen vapur gibi gözlerimi üzerine çekiyor durmadan, bitmemiş hesaplar var diyor.”
“Dün tüm dünyan benmişim gibi bakıyordun oysa!” diye mırıldanıyorsun buruk bir tebessümle.
“Bunun sana hissettiklerimle en ufak bir ilgisi yok ki! Bu arkandan az önce vapurun geçmesi gibi tamamen tesadüfle alakalı bir şey… Şu an deniz gözümü almıyor, yüzün birkaç saniye öncesinden çok daha belirgin… Ama birkaç saniye önce vapur geçerken de ben yine aynen şimdiki kadar sevmeye devam ediyordum seni. Demek istediğim, bir şey zihnimi kurcalıyorsa ve onunla ilgilenen parçam bir parça uzağa savrulduysa senden, bu sana olan sevgimin azaldığı anlamına gelmez.”
Susarak cevap veriyorsun bana. Söylenmemiş sözcüklerini okumamı bekliyorsun parça parça senden… Çay bardağını sıkı sıkı tutuşuna yüklüyorsun sitemlerini; bir türlü bana yönelmeyen, küskün gözlerine… “Hayır, yanılıyorsun!” diyorsun onlar aracılığıyla bana. “Sen bana âşık değilsin!”
“Esas sen yanılıyorsun!” demek istiyorum sana. Ama herhangi bir parçamla yalanlamaktan korkuyorum söylediklerimi. En çok da gözlerimin sana söyleyeceklerinden çekiniyorum. “Evet, çok haklısın!” demelerinden… “Sana âşık değilim ben. Eğer âşık olsaydım değil arkandan vapur geçmesi, dünya yıkılsa ben yine merkeze seni koyardım. Diğer şeyler olsa olsa senin başkahraman olduğun bir filmin fonundan geçen görünümler olarak kalırlardı yalnızca. İster o an var olan şeyler olsun, ister zihnimden geçenler, fark etmezdi. Eğer sana âşık olsaydım, şimdiki gibi canım yanmazdı böyle… Çünkü merkezinde senin olduğun o resmin içinde hiçbir şey canımı yakacak kadar belirginleşemezdi. Yüzün her şeyin ortasında o kadar parıldardı ki bir an bile alamazdım ondan gözlerimi.”
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.