EKONOMİK EGEMENLİK-I.BÖLÜM/2.
LOZAN ANLAŞMASI:"YAŞASIN İKTİSADİ BAĞIMSIZLIK!"
Kurtuluş Savaşının finali Lozan Anlaşmasıdır. Lozan Anlaşmasının finali ise EKONOMİK BAĞIMSIZLIĞIMIZDIR.Bu devlet kurulurken, olmazsa olmazının, EKONOMİK EGEMENLİK ilkesi oluşunu düşünebiliyor musunuz? Bu durum dahi, Ekonomik Egemenlik ilkesinin, 7.ok olarak Altı Okun yanında yer almasını gereğini göstermez mi? (ikili ve çoklu anlaşmalar yoluyla ekonomik bağımsızlığımızı peşkeş çeken politikacıların kulaklarını çınlatalım mı?)Lozan Anlaşmasıyla Kapitülasyonların kaldırılmış olması, sadece ve sadece, EKONOMİ BİLİMİNİN ÇOK ÖNEMLİ BİR KURALINI işletmek içindi. Enteresan, değil mi? Bir ekonomik kuralı işletilebilmek için savaşlar yapılıyor, binlerce şehit veriliyor, savaşlar kazanılıyor, yenilen ülkelerle kıran kırana sürdürülen pazarlıklar ve hatta restleşmelerle masadan kalkmalar yöntemiyle anlaşmalar yapılıyor...Neydi bu büyük mücadelelerle yürürlüğe konulmak istenilen kural biliyor musunuz? Ben söyleyeyim: "EKONOMİYİ DIŞ ALEMİN MAL, HİZMET VE FİNANSAL AKIMLARINA KARŞI KORUMAK!""Bak şu Allah’ın işine, benim dedem bu kadarcık bir şey için mi yedi düvelle birden savaştı yani, diyenleri ve hatta, bu günkü büyüklerimiz bu işi daha az biliyorlar da onun için mi el ele verdikleri Gümrük Birliğiymiş, Avrupa Birliğiymiş, ımf imiş, Dünya Bankasıymış, v.s. ile beraber dış aleme tüm kapılarımızı açıyorlar, yani...Global ekonomi kardeşim, Atatürk zamanında global ekonomi mi varmış? Haydi şimdi yaşasın da geçsin ekonominin başına, göreyim onu. Oyarlar adamı, oyarlar..." diyenleri duyar gibi oluyorum. . .Lozan ile ülkemizi kurtardığımız bir boyunduruk da, DÜYUNU UMUMİYE’nin kaldırılması ve Osmanlı Devletinden kalan borçların, Osmanlı İmparatorluğunun parçalanmasıyla kurulan 16 devlet arasında paylaştırılması ydı. Bu paylaşım sonucu Osmanlı borçlarının 1912’ye kadar olanlarının %62.34’ü, 1912’den sonraki borçlarının ise %76.53’ünü Türkiye Cumhuriyeti üstlendi. Kalan borçları da öteki 15 ülke paylaştı. 13 Haziran 1928’de ödemenin taksitleri ve hangi para ile yapılacağı belirlendi. 1929 krizi sırasında borçların TL ile ödenmesini istedi. Uzun görüşmelerden sonra 22 Nisan 1933 de Paris anlaşmasıyla yıllık taksitleri düşürüldü. Ve vade 50 yıla uzatıldı. Borç miktarı ise 65 milyon dolar olarak belirlendi. Üç ay önce ihbar şartıyla erken ödeme hakkı da alındı. Türkiye Cumhuriyeti bu borçları 1954 yılında sıfırlamıştır. Osmanlı Devletinin Düyunu Umumiye’ye ihraç ettirdiği 7 tip kağıt parası mevcuttu. Bunlardan 1.tertip kağıt paraların karşılığı olan altınlar, Lozan anlaşması ile Birleşmiş Milletlere devredildi. Böylece 1.tertip paralar karşılıksız duruma düştü. Bu tertipe düşen tediye zorunluğu da kaldırıldı. Türkiye,İtilaf devletlerinin Osmanlı devletin’den alacaklarını müttefiklerine ya da birleşmiş milletlere devir edebilmelerini kabul etmişti. Bütün borçlardan Türkiye sorumluydu. Böylece Türkiye, Osmanlının ekonomide bulunan karşılıksız yaklaşık 159 milyon lirasını da üstlenmişti.Lozan anlaşmasına ek Ticaret anlaşmasıyla kabotaj hakkı da elde edilmişti.1929 yılından itibaren Gümrük düzenlemeleri başlatıldı.Evvelce ayrıcalıklı duruma getirilmiş yabancı şlirketlerin durumu Lozanla çözülememiş, bu konu ileri bırakılmış ve nitekim bunlar millileştirilmek ve bir takım ek düzenlemeler yapılmak suretiyle çözülmüştür.ATATÜRK, Lozan sonrası, Dolmabahçede ziyaretine gelen Hukuk Talebe Birliği öğrencilerine şöyle hitap etmiştir. 26.07.1927: "Lozan Barış Anlaşmasındaki hükümleri öteki barış te4klifleriyle daha fazla karşılaştırmanın yersiz olduğu düşüncesindeyim. Bu anlaşma, Türk Milletine karşı yüz yıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Anlaşmasıyla tamamlandığı sanılan büyük bir suikastın sonuçsuz kaldığını bildirir bir belgedir. Osmanlı tarihinde benzeri görülmemiş bir zafer eseridir!"
ONDAN SONRA;
Sonuç olarak, Lozan’ı kısaca özetleyip Ekonomik Egemenliğimizle alakasını belirlemiş olduk. Şimdi sıra İZMİR İKTİSAT KONGRESİNİN, EKONOMİK EGEMENLİK İLKESİYLE İLGİSİNİ YAZMAKTA...
YORUMLAR
Sevgili Kemal.
Ekonomik Egemenliğin önemini anlatıyorsun. Lozan Antlaşması gibi bu günkü Türkiye Cumhuriyetinin temeli olan bir antlaşmada karşımızdaki devletlerle en sıkı pazarlık ve tartışmayı yaptığımız konunun bu olduğunu ifade ediyorsun lakin okuyucu sayısı bir elin parmakları kadar bile yok. Hani nerede bu Atatürkçüler? Yoklar...Niçin? Çünkü slogan atmıyorsun. Defalarca ameliyat görmüş gözlerce saatlerce okuyup araştırma yapıyorsun ama kolay yol olan slogan atma yerine bilimsel gerçekleri ortaya koyma çabalarına dönüp de bakan yok.
Ben kendi adıma üzülüyorum.
Şimdi şurada. altmış yaşında olup hâla düz duvara tırmanan bir zamparanın hayat hikayesini anlatsan gör bak okuyucu sayısını.
Bu milletin şu halde olması üzücü ama yılma sen yine de. Devam et.
Kolay gelsin. Yazının devamını bekliyorum.
Selam ve sevgilerimle.
Kemnur
" Neydi bu büyük mücadelelerle yürürlüğe konulmak istenilen kural biliyor musunuz? Ben söyleyeyim: "EKONOMİYİ DIŞ ALEMİN MAL, HİZMET VE FİNANSAL AKIMLARINA KARŞI KORUMAK!"
Şimdi içinde bulunduğumuz durumu düşününce yazının devamını daha çok merak etmeye başladım inanın.
Emeğiniz için teşekkürler Kemal Bey
saygılar
Kemnur
Emine UYSAL (EMİNE45)
Kemnur
Kemnur
İnce işler bunlar.
Bu ekonomik meselelere hiç kafam çalışmıyor.
Çalışaydı,
ömrüm boyunca deli danalar gibi başkalarına hizmet etmez,
oturup kendi şirketimi kurar,
kendim için çalışırdım.
Olayların, genellikle siyasi yönlerini irdeliyoruz biz.
Oysa,
ne değişik gelişmeler olmakta göremediğimiz kısımlarda.
İlgi ile okudum çalışmayı.