- 993 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
İç içe
Belki seni görürdüm. Gözlerin aynı renk ( Saçlarına ne yaptın? )
Sarı apartmanların altında... Önümde gece ayaklı çocuklar. Yine eski bir sarmaşık. Yine eski bir dokunmak. Ağlamak...
’Yaşamaktan korkuyorum’ dedi (Kötü bir şair). Düzelttim.
Beni öldürün !
Belki seni görürdüm. Gittikçe artan kuraklığı yüzümün, günde bilmem kaç litre suymuş. İçmiyorum.
Az sonra çay içerim. Seninle. Beşiktaş’ta...
Ellerin aynı mı? (Ellerine ne yaptın?). Tuttukça kanadım. -Köşeden bir kırmızı gül-
(Belki seni görürdüm)
Yürüdüm, Üsküdar’dan Beykoz’a doğru giden yolun üzerinde. Mavi kokusu bir yanım
bir yanım öyle bir acı.
Gidiyorum (Yaşamak) Geliyorum (Ölüm)
Eskiden bir çocuk gibi bağırdım buradan, buradan işte içimi gösterdim sana,
’Kanatları üşüyen martıyız biz’. Buradan bir Galata Kulesi işte
(Seni seviyorum)
Ve yemyeşil çocukların sesinden tuttum bu düşü. İçim yine o bahar sıcağı. Yavaşça dokundum yüzüne.
O eski avluda. O duamın harflerini tek tek söküp yalvardığım... Karadeniz’de.
Senin baktığın yerlere ben de bakardım belki
Senin olmadığın yerlerde ben de olmazdım.
Çok yalnızdım belki.
Belki seni görürdüm.
YORUMLAR
yâr, sevenin gözlerinde hapsettiği; hangi yöne dönse gördüğü; harflerini şiirlerce feda ettiği efsunkâr biridir.
bu yüzden içinin emrettiği şekilde görürsün. dünyayı layıkıyla algılarsın. mavinin kokusunu, çocukların sesini, istanbulu onunla bir daha keşfedersin.
bu yüden O'nun geçtiği her yer, baktığı her şey O olur.
gitse bile oradadır. bilmez.
belki de bilir.
varlığının ona bağlı olduğunu söylesen de
yokluğunda da yaşarsın elbet.
hiçbir aşk, hiçbir sevgili kalanı öldürmeyi başaramadı.
tabi buna yaşamak denirse...