Meyrik Hikayesi
MEYRİK HİKÂYESİ ve AĞITI
1)HİKÂYEYE GİRERKEN
Hikâye Maraş’ın Pazarcık ilçesinin Damlataş(Kurtdere) köyünde yaşamış olan Meyrem adlı gelinin hazin bir şekilde ölümü üzerine zamanla anlatıla gelmiştir. Bu hususta diğer hikâyede olduğu gibi bu hikâyede de çevre şartlarını ele almak hikâyeyi ve ağıtın asıl menşeini tespitte önemli olacaktır. Çünkü bu hikâye hakkında da farklı yörelerde hikâye ve ağıt versiyonları farklı kişilerce yorumlanmış ve ağıt içerisindeki sözlerin birbiri ile kaynaşmasını bu bilgiler ışığında aydınlatmak doğru olacaktır. Özellikle Osmaniye yöresinde yaşanan hikâye ile Meyrik hikâyesi günümüzde iç içe alınmış bir vaziyettedir.
2)KURTDERE KÖYÜ
a)Sosyal Yapı
Genelde Alevi-Kürt kökenli insanların yaşadığı köy, bugün hikâyede bahsi geçen eski dönem şartlarından uzak bir görünümü vardır. Bölge eskiden üç köyün birleşimiyle meydana gelmiş olan ağalık sistemine dayanıyordu.(Damlataş-Memişkahya-Hasankoca).Zamanla bu anlayış ortadan kalkmış tek köy hüviyetine bürünmüştür. Köyde yaşayan insanlar yarı göçebe halinde yaşarlar, yaz gelince yaylalara akın ederlerdi. Herkes yaylaya gittiği için köyde ya bir bekçi bırakırlar, ya da bir aile her yıl köyde kalırdı.
Köyün açık bir kültürel özelliği -yani serbest bir aile- vardır. Köyde Alevi ve Sünni tarikatını kabul eden insanlar bir arada yaşar. Köyde okul yoktur. Eskiden bazı öğretmenler köye gelerek insanlara ders verdiği söylenir. Ancak yaşlı olan insanların çoğunun okuma yazması yoktur.
Köy Atmi (Buvan) aşireti, Topalan ve Horikan adlı sülalelerden oluşmaktadır. (Buvan, Atmi, Sinemili) Bu nedenle akraba içi evlilik ya da birden fazla eşle evlilik sıkça görülür. Köy dışına veya aşiret dışına kız vermek yoktur. Yörede toplumsal normların getirdiği kurallara itaatlik, bu ailevi unsurlar içinde değerlendirilir ve ona göre hareket edilir. Kültürel özelliklerini temsil eden günlük ihtiyaçlarını,(yemek, giyim, sözlü ürünler vs.) bugün de muhafaza etmektedirler.
b)Coğrafi Yapı ve Ekonomi
Pazarcık’ın kuzeyinde yer alan köy, ova konumundadır. Dere yatağına kurulmuş ve yatağa inen kurtlar nedeniyle bu isimle anılan köyde, Akdeniz ve Karasal iklimin etkileri görülür. Daha çok toplu yerleşmenin hâkim olduğu köy, Pazarcık’a oldukça yakındır.(5 km) Köye en yakın yerleşim yeri Memişkahya köyüdür.
Köy de yaşayan insanların çoğu tarım ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Köyün Pazarcık’a yakın olması sebebiyle az yoğunlukta insan ilçede çalışmaktadır. Daha çok küçükbaş hayvancılığın egemen olduğu köyde, eskiden konargöçer yaşam sürdükleri için ilkbahar sonlarından itibaren hayvanlarını otlatmak amacıyla Engizek yaylasına gidilir, orada Eylül ayı sonlarına doğru kalınırmış. Ancak gün geçtikçe teknolojik imkânın artması konargöçerlikten yerleşik unsura geçmelerine etken olmuştur. Özellikle 80’li yıllardan sonra göçebe anlayışı azalmış olup, günümüzde bazı aileler bu yapıyı devam ettirmektedirler. Bölgede yer alan Kartalkaya Barajı bölgenin ve köyün su imkânını karşıladığı gibi tarımsal çeşitliliğin de atmasında önemli bir faaliyet olmuştur. Bu sayede köy halkı tarım sektörüne ağırlık vermiş, zirai ürünler ekerek geçimini sağlamaya çalışmaktadır. 1970 yılından sonra Pazarcık yöresinden birçok insan yurt dışına iş için gitmiş, köyde genç nüfusun azalması, yaşlı kesimin tarımla uğraşmasında başka bir etken olarak göze çarpmaktadır.
c) ENGİZEK YAYLASI(DAĞI)
Kahramanmaraş’ın kuzeydoğusunda yer alan dağ oldukça engebeli yeryüzü şekillerine sahiptir. Kurtdere Köyü ile arası 60 km yakındır. Hikâye ile olan münasebeti dolayısıyla bu dağ ihtivai bir unsur taşır. Çünkü Meyrik burada yaşamını yitirmiş, ağıtta burada söylenmiştir.
Eskiden Damlataş halkı ilkbahar gelince hayvanlarına otlak bulabilmek için her yıl Engizek Dağına doğru yol alır burada 4-5 ay kalırlarmış. Konar-göçer özelliklerini bugün devam ettirmeyen bu üç aşiret bir olur uzun bir yolcuğa çıkarlar, köye bu süre zaafında da geri dönülmezmiş. Aşiret halkı, dağın en zirve köşesinde yer alan Çevirme ovasına otağını kurar, burada hayvanlarını otlatarak ve onlardan faydalanarak yaşarlarmış. Oldukça yüksek ve engebeli bir yapıya sahip olan dağ 2815 m yüksekliğindedir. Dağa çıkılması ve dağdan inilmesi alışkın olmayan insanlar için tam bir çiledir. Bu sebeple ulaşım katırlarla sağlanır, en yakın yerleşim yerine gidecek olan bir kişi 5-6 saatlik yolu göze alması gerekmektedir. Dağa en yakın yerleşim birimi Başderviş ve Kale köyleridir.
2) MEYRİK(MEYREM KURTYOLU 1933? – 15.07.1963)
a)Meyrik Adı
Kürtçe de Mayrê olarak gözüken Meyrik adı, zamanla halk tarafından farklı şekillerde telaffuz edilerek Meyrik haline gelmiştir. Yörede yaşayan insanlar Meyrem ismini de bu şekilde söylemektedirler. Yine kaynaştırıcı ünsüz olan ‘y’nin yumuşaması sonucu Meyrik adı ‘Merik’olarakta söylenmeye başlanmıştır.
b)Hayatı
Doğum tarihi kesin olarak belli değildir. Mezar taşında 1933 yazmasına rağmen kaynak kişiler, genç yaşta öldüğünü(25-26) ve 6-7 yıl evli kaldığı söyleminden hareketle doğum yılı 1936 -1939 aralığında olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü yörede yetişen kızlar 15 yaşından sonra genç yaşta evlendirilir, Meyrik’in de 18 yaşında evlenmesinden hareketle bu yargıyı kabul etmek mantıklı olacaktır.
Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinin Kurtdere köyünde dünyaya gelen Meyrik, henüz küçük yaşlarda yetim kalmıştır. Babası Bilal, Kars’a askeri görevini yapmaya gittikten sonra bir daha kendisinden haber alınamamıştır. Kimilerine göre esir düşmüş, kimilerine göre de bir çatışma esnasında şehit olmuş, kimilerine göre ise bir başçavuş tarafından öldürülmüş söylemi vardır.(1939-1940)
Kocasından uzun yıllar haber alamayan, onun akıbetini bilmeyen Meyrik’in annesi Hatun, daha sonra kayını Kelo Mehmet ile evlenir. Meyrik’in annesinin kocasının sonunun belli olmamasından dolayı içine kapandığı, sessiz bir hüviyete büründüğü söylenmektedir. Bu nedenle Meyrik’in hayatı oldukça maddi anlamda sıkıntılı geçmiş, bu da sağlığını olumsuz yönde etkilemiş, annesinden de gerekli şefkati ve ilgiyi görememiştir.
Hatun’un Mehmet’le evlenmesinden sonra amcasının evinde yaşamaya başlayan Meyrik’i annesinden ziyade halası Meyrem büyütmüştür. Meyrem de abisinin evinde yaşamakta çocuğu olmaması nedeniyle Meyrik’e yakın olmuştur. Çocukluğu hakkında yeterince bilgi sahibi olamadığım Meyrik’in, oldukça güzel biri olduğu söylenmektedir. Sarışın, orta boylu zayıf bir yapısı olan Meyrik; çok yardım eden, cömert, hareketli bir yapısı vardı. Annesinin amcasıyla evlenmesinden sonra birde üvey kardeşi (Mehmet) olan Meyrik’in, tahminen 17-18 yaşlarında amcasının oğlu Kadir ile evlendirilir. Annesi Hatun sessiz oluşundan dolayı, halası Meyrem, Meyrik’in Kadirle evlenmesinde ara buculuk eder. Meyrik önceleri bu ilişkiye sıcak bakmasa da daha sonra bu evliliği kabul eder.
Meyrik evlendikten sonra kaç yıl yaşadığı hususunda da kesin bir bilgi yoktur. Bazı kaynak kişiler evlendikten 3 ay sonra Meyrik’in vefat ettiğini, ağıtta ise evlendikten 6 ay sonra vefat ettiği belirtilir. Ancak kaynak kişi Emine Kunduru Meyrik’in evlendikten 6-7 yıl sonra vefat ettiğini söyler. Emine Kunduruya göre Meyrik genç yaşta evlenmiş,25-26 yaşlarında da vefat etmiş, bu süre zaafında hiç çocuğu olmadığını dile getirir. Diğer bir hususta Meyrik’in hastalığı evlendikten sonra peyda etmiş olmasından hareketle ve güzelliği ile herkesin cazibesini kazanan birinin kısa zaman içerisinde hastalığının bu kadar ilerlemesi ve kısa bir sürede ölmesi mümkün gözükmemektedir. Çünkü 30 yaşında ölmüş olsa,29 yaşında evlenmesi kabul edilir değildir. Bu nedenle Meyrik, Kadirle birkaç yıl evli kaldığı, Emine Kunduru’nun anlattığından hareketle daha uygun gözükmektedir.
Yıl 1963.Her yıl olduğu gibi köy ahalisi baharın gelmesiyle birlikte Engizek Dağına doğru giderler. Meyrik’te bu kafilenin içerisindedir. Aylardan Temmuz. Saat 10-11 aralığında köyün genç çocukları kendi aralarında oynarlarken Meyrik’in kan kusar bir şekilde pınar başında yere yığıldığını görürler. Hemen etrafta bağrışmalar, koşuşturmalar başlar. Herkes Meyrik’in başında toplanmış onu son defa görme fırsatını bulmuşlardır.(Bekir Sarıaltun)
c)Meyrik’in Hastalığı
Henüz genç yaşlarda(2) yetim kalan Meyrik, hayvancılıkla geçimini sağlayan amcası Kelo Mehmet’in yanında halası tarafından büyütülmüştür.Bu süre zaafında köyün geçim kaynağı,beslenme gibi şartları düşünüldüğünde Meyrik’in hastalığı daha net anlaşılacaktır.
Evliliğinden hemen sonra hastalığı peyda olan Meyrik’in hastalığı hususunda da kesin bir teşhis belirtmek güçtür. Bekir Sarıaltun verem, Mehmet Kunduru ve Emine Kunduru kanser olduğunu söylerler. O dönemde tıp ilminin yeteri düzeyde olmaması Meyrik’in hastalığı hususunda kesin yargı vermemizi engeller. Ancak Bekir Sarıaltun, köyde o zamanlarda verem hastalığında birçok kişinin öldüğünü söyler. Ağızdan kan gelmek de tıp literatüründe tüberküloz olarak bilinmesinden dolayı, bu da bizi Meyrik’in veremden öldüğünü kanısına ulaştır.
Hikâyede diğer önemli bir husus Meyrik’in ölümünden bir gün önce rüyasında öleceğini görme rivayetidir. Meyrik bunu halasına anlattığında halası ona: ‘Saçmala, nerden çıkarıyorsun bu sözleri, bir daha böyle bir şey duymak istemiyorum’ şeklinde tepkisi olmuş, ancak Meyrik ertesi gün vefat etmiştir.(Emine Kunduru)
Meyrik’in hastalığı hususunda hastaneye gittiği aşikârdır. Meyrik, Maraş ve Antep’e muayene için gitse de doktorlar kesin bir teşhis koymamışlardır. Emine Kunduru, Maraş’taki doktorların kendisine ‘güzel viran’ adı verdiklerini söyler. Meyrik’in beslenme şartlarından ve çocuğunun olmaması sebebiyle hastalığının gün geçtikçe ilerlemesene etken olarak gözükmektedir. Mehmet Kunduru sürekli kan kustuğunu, temiz havanın yarayacağı düşüncesiyle Engizek ‘e onu da götürdüklerini söyler. Ancak Meyrik burada da kan kusmaya devam eder ve yaylada vefat eder, köye getirilir ve amcasının yanına defnedilir.
d) Meyrik ‘in Ölümünden Sonraki Çevre
Meyrik, herkes tarafından sevilen, arzu edilen alımlı bir gelindi. Meyrik ölmeden bir gün önce Bekir Sarıaltun’un amcası vefat etmiş bu nedenle yaylada kadın, çocuk ve çobanlardan başka kimse kalmamıştı. Meyrik’in halası yıllarca kendi çocuğu gibi baktığı Meyrik’i o halde görünce, cenazeyi köye götürmek ister. Hemen kavak ağacından iki dal ve ortasına bir kilim ayarlayarak Meyrik’in diğer halaları ile yola çıkarlar. Yaklaşık olarak 2 saat düz vadiden sarp yere gelince, katırla cenazeyi götürmeye karar verirler. Tam o sırada cenazeden dönen insanlar bunları bu halde görünce çok şaşırırlar. Aşiretin ileri gelenleri cenazeyi buraya defnetmeleri gerektiğini söyleseler de, Meyrik’in halası Meyrem buna itiraz eder ve cenazeyi köye götürmekte kararlıdır. Bunun üzerine aşiretten biri üç köyün ağası İbrahim Özdağ ’a haber iletir. Emine Kunduru, o anı şöyle anlatır: ‘İbrahim Ağa geldiğinde Meyrem ve kardeşleri yolu yarılamıştı. İbrahim Ağa onları o vaziyette görünce çok sinirlendiğini ve Meyrem’e tekme attığını söyler.’Meyrem de ona şunları söylemiştir:
Lê lê li tapê dayê li tepê (Tepede, tepede anne tepede)
Rindê dêgerê lê bi xapxapê (Güzelim geziyor terlikle)
Axa tu kere lê ez pendirim (Ağam sen bıçak ol, ben de peynir)
Bile ez Mayrê xa daxima jerê (Bırak Meyrik’i aşağıya indirem)
Bunun üzerine ağa ve insanlar Meyrem ve kardeşlerine cenazeyi köye götüremeyeceklerini bildiği için izin verir ve ardından develer ve atlarla onları takip ederler. Yaklaşık olarak 6 saatlik bir yolculuktan sonra Engizek’ten düz bir alana inerler. O dönem en yakın yerleşim yeri olan Kale köyüne gelirler ve cenazeyi kamyano yükleyerek Kurtdere köyüne gelip defnederler. Bu olaydan sonra Engizekte ölen insanlar Kurtdere mezarlığına defnedilmeye başlanmıştır. Meyrik ‘in ölümünden sonra kocası Kadir 1 yıl sonra Fatma adlı biriyle evlenmiştir.
e)Yapılan Çalışmalar
Meyrik hikâyesi ve ağıtı üzerine ilk çalışma 1970 yılında Âşık Ali Nurşani tarafından yapılmıştır. Nurşani köye gelerek ağıtı Kürtçeden Türkçeye çevirmiş, daha sonra bu esir besteleyerek, seslendirmiştir.
Ağıt ile ilgili ikinci çalışma 1971 yılında köye gelen Âşık Mahsuni Şerif tarafından yapıldığı söylenir. Mahsuni, ağıtı derleyerek günümüzde okunan halini meydana getirmiş, Trt sanatçıları tarafından seslendirilmeye başlanmıştır.2004 yılında Mehmet Cafer Can, Meyrik adlı bir kitap yazmıştır.(Berdan yy)
2005 yılında Memleket Hikâyeleri adı altında kanal 7 de Meyrik adlı film çekilmiştir. Ancak bu filmde Meyrik’in kan kusma hadisesi dışındaki diğer özellikler Meyrik ve ağıtı yansıtmaz. Ağıt bölümünde bu konu daha detaylı işlenecektir.
Meyrik hakkında son çalışma Bekir Sarıaltun tarafından yapılma aşamasındadır. Ancak Bekir Sarıaltun sadece ağıt kısmına ve köyün tarihi ve sosyal yapısı üzerinde çalışma yaptığını vurgulamıştır.
2)AĞIT
a)Yapılan Çalışmalardaki Ağıt
Meyrem Kurtyolu tarafından yakılan ağıt Kürtçe olarak söylenmiştir. Bu nedenle Türkçeye çevirirken kelime, cümlelerde anlam ve yapı bozuklukları göze çarpmaktadır. Ağıt, Meyrik öldükten hemen sonra Meyrem tarafından irticalen yakılmıştır. Bazı söylentilerde ağıta Meyrik’in annesi de katkı sağladığı söylense de, ağıtta bu hususa değer bir belirti yoktur. Meyrem Kurtyolu, ağıtı yaktığı esnada çevresinde bulunan bazı ozanların ağıtı ezberleyerek günümüze ulaşmasında önemli katkıları olmuştur.
Meyrik hikâyesi üzerine ilk çalışmayı yapan Âşık Ali Nurşani ağıtı şöyle yazıya geçirmiştir:
Açıldı cennet kapısı
Levha cevherdir yapısı
Aman Maraş neylesin ki
Kurban olam Meyrik sana
Oy Meyrik Meyrik Meyrik
Ben kurbanın sana Meyrik
Kurtdere’nin dağı meşe
Yaz baharım döndü kışa
Dediler ki Meyrik ölmüş
Âlem şaştı böyle işe
Oy Meyrik Meyrik Meyrik
Ben kurbanın sana Meyrik
Yüreğimin dost bağına
El uzattım yaprağına
Şu mezarın toprağına
Saram dedim saramadım
Oy Meyrik Meyrik Meyrik
Ben kurbanın sana Meyrik
Doktor yarayı kesiyor
Gene Meyrik kan kusuyor
Dediler ki Meyrik ölmüş
Bilmem o kime küsüyor
Oy Meyrik Meyrik Meyrik
Ben kurbanın sana Meyrik
Noldu Meyrik noldu noldu
Sarardı gül benzin soldu
Bu davamız böyle kaldı ( Maraş’tan bir haber geldi)
Dediler ki Meyrik öldü
Oy Meyrik Meyrik Meyrik
Ben kurbanın sana Meyrik
Fakirdir yokluk parası
Açıldı Meyrik’in yarası
Doktor tabip neylesin ki
Dediler kanser yarası
Oy Meyrik Meyrik Meyrik
Ben kurbanın sana Meyrik
Ağıt ve hikâyeye ilgili önemli bir hikâye de Osmaniye’nin Kadirli ilçesinde yaşanmıştır. Bu hikâyede söylenen ağıt ise şöyledir:
‘’Pazarcığın panbuğuna
Yağmur yağdı yaprağına
Kele Meyrik kurban olam
Mezarıyın toprağına
Noldu kele Meyrik noldu
Noldu sana Meyrik noldu
Bu davamız nasıl oldu
Ellerin koynumda kaldı
Dertlerine bakılaydı
Bana hançer sokulaydı
Keşke Meyrik ölmeyeydi
Evim barkım yıkılaydı
Şu Meyriğin bacısına
Dayanılmaz acısına
Dediler ki Meyrik öldü
Sabır onun kocasına
Ne ağladı ne de güldü
Vurunca bağrımı deldi
Maraş’tan bir haber geldi
Dediler ki Meyrik öldü.’’
Ağıt ve hikâye ile ilgili diğer önemli çalışmayı yapan Âşık Mahsuni Şerif’in ağıta son halini,-yani günümüzde söylenen şeklinde- verdiği söylenir. Ancak TRT repertuarına kim tarafından geçirildiği belli değildir. Ağıt şöyledir:
‘’Maraş’tan bir haber geldi
Dediler ki Meyrik öldü
Keşke Meyrik ölmeseydi
Kesileydi elim kolum
Oy Meyrik Meyrik Meyrik
Ben hayranım sana Meyrik
Doktor yarayı kesiyor
Yine Meyrik kan kusuyor
Dediler ki Meyrik öldü
Anası kime küsüyor
Şu Meyriğin acısına
Çarşaf serin gecesine
Dediler ki Meyrik öldü
Sabır onun kocasına’’
b) Asıl Ağıt
Asıl metin olarak bilinen ağıt Meyrem Kurtyolu’nun söylediği ağıttır. İki hikâyedeki ağıtlar daha sonra karşılaştırılacaktır. Meyrem Kurtyolu’nun söylediği ağıt Kürtçe olması sebebiyle diğerlerinden ayrılır. Ağıt şu şekildedir:
Lê,lê Qersê dayê li Qersê (Ey Kars’ta, anne Kars’ta)
Sibê li talîmê, êvarê li dersê (Sabah talimde, akşam derste)
Lo, lo, lo werê, lo bira werê (Ey, hele gel, ey kardeş gel )
Ev nifir û tofan, ji ku hatîyê? (Bu beddua ile tufan nerden gelmiş?)
Ku zavayê şeş mehî bi dêmîne (Altı aylık damat dul kalırmış)
Qurbanê rındê, hayranê rındê (Kurban güzel, hayran güzel )
Îro min Mayrê kiriye qurbana gunde (Bugün ben Meyrik’i köye kurban etmişim )
Lê şevê, li nîvê şevê ye (Hey geceden, gece yarısı)
Îro Meyrik ê li ber tevnê ye (Bugün Meyrik dokuma önündedir)
Lê kanî kanî, lê Mayrê kanî (Pınardır, pınardır, Meyrik pınardır)
Bi ser min de hatî çîya û banî (Üstüme geldi dağlar bayırlar)
Hêla ji Ělê Kurdan pirskin? (Hele Kürt eline sorun)
Ma rindin hene? Li ser Mayrê min (Güzeli var mıdır, Meyrik’te üstün)
Qurbanê rındê, hayranê rındê (Kurban güzel, hayran güzel )
Îro min Mayrê kiriye qurbana gunde (Bugün ben Meyrik’i köye kurban etmişim )
Koçêrê Buvanî têye, lê renga renga (Buvan göçeri geliyo, renkli renkli)
Ketiye zuxurê Yunge yê tengê (Yunge’nin dar geçidine girdiler)
Hêla ji min ra, banî kêçik ê gundankin (Hele bana köy kızlarını çağırın)
Ma rindin hene? Li ser Mayrê min (Güzeli varmıdır?Benim Meyrik’te üstün)
Qurbanê rındê, hayranê rındê (Kurban güzel, hayran güzel )
Îro min Mayrê kiriye qurbana gunde (Bugün ben Meyrik’i köye kurban etmişim )
Lê hîv e,hîv e,le Meyrê hîv e (Ey aydır, aydır Meyrik aydır)
Ku hespi kire, zengu li zîv e (Gümüş eğerli, kır atlı)
E ku tê zavê bukê ye, çeke li pîyê (O gelen, gelinin damadıdır, omzunda silahı)
Ev nifi û tofan, li ku hatîyê (Bu beddua ile tufan nereden gelmiş?)
Ku zavayê şeş mehî bî demîne (Altı aylık damat dul kalır mı?)
Qurbanê rındê, hayranê rındê (Kurban güzel, hayran güzel )
Îro min Mayrê kiriye qurbana gunde (Bugün ben Meyrik’i köye kurban etmışim )
Lê ez xerîbim, lê ne livirim (Ben garibim, buralı değilim)
Ez li nav gundê we radibirim (Ben köyünüzün içinden geçiyorum)
Lê li hemberê, lê li hemberê (Hey karşıdan, hey karşıdan)
Min destiyek kilam, avite serê (Bir deste şarkı üstüne attığım)
Ku tu camêrê, ji binda dere (Sen yiğitsen, altında çıkasın)
Ku tu kotîyê, xwelî li serî (Yiğit değilsen, kül başına)
Qurbanê rındê, hayranê rındê (Kurban güzel, hayran güzel )
Îro min Mayrê kiriye qurbana gunde (Bugün ben Meyrik’i köye kurban etmişim )
Uyy uyy xelkino, gundîno (Oy, oy halklar, köylüler)
Meyrika min a ku dibem (Benim anlattığım Meyrik)
Ě gulî sorê, porî direj e (O kızıl saçlı, uzun örüklüdür)
Harîre Şam ê yî têl bi têl e (Şam ipeği gibi tel tel )
Qurbanê rındê, hayranê rındê (Kurban güzel, hayran güzel )
Îro min Mayrê kiriye qurbana gunde (Bugün ben Meyrik’i köye kurban etmişim )
Li Meraş ê gul dibînê (Maraş’ta gül olurmuş)
Dora wan gulan, sosin dibînê (O güllerin çevresinden zambak olurmuş)
Meyrê, kezaba min ê li ar ê (Meyrik çiğerim ateşleniyor)
Ez bi çîyan ketim, ku çîya sar in (Ben dağlara çıktım ki, dağ soğuktu)
Qurbanê rındê, hayranê rındê (Kurban güzel, hayran güzel )
Îro min Mayrê kiriye qurbana gunde (Bugün ben Meyrik’i köye kurban etmişim )
Mala vî derdî, bişewtînim (O derdin evini yakayım)
Doxtoran nedî, lê tu dermanê (Doktorlar ilacını bulamadı)
Xelkino Meyrika min a ku dibêm (Halklar anlattığı Meyrik ‘in)
Bi serda hatî, xwîna gulgulî (Üzerinde gülü gülü kan geldi)
Qurbanê rındê, hayranê rındê (Kurban güzel, hayran güzel )
Îro min Mayrê kiriye qurbana gunde (Bugün ben Meyrik’i köye kurban etmişim )
Lê mere mere, lê Meyrê mere (Gitme, gitme Meyrik gitme)
Lê mere mere, lê bûkê mere (Gitme, gitme gelin gitme)
Çîyayê Angizek ê pir bilindê (Engizek dağı çok yüksektir)
Felaka zalim, tu çito dîye (Zalim felek seni nasıl görmüş)
Ku tu ji hevalan veqetandiyê (Seni yoldaşlarından nasıl ayırmış)
Qurbanê rındê, hayranê rındê (Kurban güzel, hayran güzel )
Îro min Mayrê kiriye qurbana gunde (Bugün ben Meyrik’i köye kurban etmişim )
Zozanê Angizek, gul û hêşin vebûne (Engizek yaylaları yeşillenip gül açmış)
Lê Meyre rabe berîvan çûnê (Hey Meyre kalk, süt sağıcılar gitti)
Xuçno, birano ew nifira ji ku hatîyê (Bacılar, kardaşlar bu beddua nerden gelmiş)
Buka şeşmehî, bê mal çuyê (Altı aylık gelin, evsiz barksız kalmış)
Qurbanê rındê, hayranê rındê (Kurban güzel, hayran güzel )
Îro min Mayrê kiriye qurbana gunde (Bugün ben Meyrik’i köye kurban etmişim )
Li Meraşê xeberek hatiyê (Maraş’tan bir haber gelmiş)
Gotin, Meyrik kûr dênaliyê (Dediler ki Meyrik derin inliyor)
Li Lokman Hekîman geriyam (Lokman Hekimleri çok özledim)
Li derdê xezalê ra, ne tu dermanê (Ceylanın derdine ilaç yoktu)
Nalîna rindê, pir giran têye (Güzelin inlemesi çok ağır geliyor)
Qurbanê rındê, hayranê rındê (Kurban güzel, hayran güzel )
Îro min Mayrê kiriye qurbana gunde (Bugün ben Meyrik’i köye kurban etmişim )
Li Meraşa şewitî û li çola Bazarcıx’ê (Yanası Maraş ile Pazarcık ovasında)
Li ser çîyan, li ber çeman (Dağların başında, nehir boylarında)
Li derdê xezalera di gerime (Ceylanın derdi için gezerim)
Xwdê tu rindê min biparêzê (Allahım sen güzeli mi koruyasın)
Mi n nedî, ji ve ra, tu dermanê (Ben görmedim, ona ilaç)
Qurbanê rındê, hayranê rındê (Kurban güzel, hayran güzel )
Îro min Mayrê kiriye qurbana gunde (Bugün ben Meyrik’i köye kurban etmişim)
Koçerê me Atmî û Buvan ê (Göçerlerimiz Atmi ile Buvan’dır)
Cîranê me Sînemîlî û Şixreşan ê (Komşularımız Sinemili ile Şixreşan’dır)
Ev çi hal eku hatî, serê me yê (Bu ne haldır haldır başımıza gelen)
Buka şeşmehî, bê miraz çûyê (Altı aylık gelin, muradına ermeden gitmiş)
Qurbanê rındê, hayranê rındê (Kurban güzel, hayran güzel )
Îro min Mayrê kiriye qurbana gunde (Bugün ben Meyrik’i köye kurban etmişim )
Meriv û cîrano, rabin em herin (Akrabalar, komşular kalkın gidelim)
Doxtor, bi doxtor bigerînin (Doktor doktor gezelim)
Çarekê bibînin, li derdê rinde min (Bir çare bulalım güzelimin derdine)
Kê, mizgîneke ji min re vîne? (Kim bana bir müjde getirecek?)
Li dermanê, derdê delalê min (Güzelimin derdine ilaç)
Qurbanê rındê, hayranê rındê (Kurban güzel, hayran güzel )
Îro min Mayrê kiriye qurbana gunde (Bugün ben Meyrik’i köye kurban etmişim )
Li Meraşê û Antabê, doxtor neman (Maraş ile Antep’te doktor kalmadı)
Ez a rindêxê, bajar bi bajar bigerînim (Ben güzelimi, şehir şehir gezdiririm)
Ku Xwedê, destê xwê pê bide (Eğer Allah izin verirse)
Derd û kule, rindê min vedimirin (Güzelimin derdi ile yarası yok olur)
Qurbanê rındê, hayranê rındê (Kurban güzel, hayran güzel )
Îro min Mayrê kiriye qurbana gunde (Bugün ben Meyrik’i köye kurban etmışim )
Lê lê li tapê dayê li tepê (Tepede, tepede anne tepede)
Rindê dêgerê lê bi xapxapê (Güzelim geziyor terlikle)
Axa tu kere lê ez pendirim (Ağam sen bıçak ol, ben de peynir)
Bile ez Mayrê xa daxima jerê (Bırak Meyrik’i aşağıya indirem)
Qurbanê rındê, hayranê rındê (Kurban güzel, hayran güzel )
Îro min Mayrê kiriye qurbana gunde (Bugün ben Meyrik’i köye kurban etmişim )
Korta çavirme dor bi kanîyê (Çevirme ovasının etrafı pınardır)
Mayrê hala bi minra deng bikê (Meyrik hele benimle konuş)
Ev çi halî mim u te yê (Senin ile benim bu hali nedir)
Feleka zalim zorî te bûyê (Zalim felek seni yendi)
Rihala te di boxçeda mayîyê (Çeyizin bohçalarda kaldı)
Qurbanê rındê, hayranê rındê (Kurban güzel, hayran güzel )
Îro min Mayrê kiriye qurbana gunde (Bugün ben Meyrik’i köye kurban etmişim )
Li ser çîyayê Angizeg (Engizek dağının başında)
Li ber zinaran (Kayalıkların önünde)
Gulilke sor u zer vebûnê (Sarı kırmızı çiçekler açmış)
Dinya âlem nizanê (Dünya âlem bilmez)
Dil vebûn din av dilanda (Kalp açılır, kalp içinde)
Qurbanê rındê, hayranê rındê (Kurban güzel, hayran güzel )
Îro min Mayrê kiriye qurbana gunde (Bugün ben Meyrik’i köye kurban etmişim )
Mayrê havîn bi nîvî bûye (Meyrik yaz yarı oldu)
Li ber zinaran bef heliyê (Kayalıkların önünde karlar eridi)
Rabe li kanîye ave sar vînê (Kalk pınardan soğuk su getir)
Xwedê tu hese min bibîzê (Tanrım sesimi duyasın)
Bûka xeşîm li nav gulistanbê (Acemi gelin gül bahçesinde ola)
Qurbanê rındê, hayranê rındê (Kurban güzel, hayran güzel )
Îro min Mayrê kiriye qurbana gunde (Bugün ben Meyrik’i köye kurban etmişim )
Mayrê te kulak avit ser dilê min (Meyrik sen yüreğimin başına yara attın)
Erd u ezman bi ser min da hatin (Yer gök üzerime geldi)
Şev li min bûyê reş u tarî (Bana gece kap karanlık oldu)
Li hesrete te, xew naket çavê min (Hasretinde gözlerime uyku girmedi)
Qurbanê rındê, hayranê rındê (Kurban güzel, hayran güzel )
Îro min Mayrê kiriye qurbana gunde (Bugün ben Meyrik’i köye kurban etmişim )
c)Karşılaştırma
İlk ağıtta Âşık Ali Nurşani köye gelerek ağıtı Türkçeye uyarladığını söylemiştim. Nurşani’nin derleme yoluyla yaptığı bu çalışma da kendi duygu ve düşüncelerini de ilave ettiğini anlıyoruz. Asıl ağıt ile karşılaştırdığımızda ağıtı Meyrem değil, sanki Nurşani söylemiş gibi bir izlenim uyandırıyor. Şunu biliyoruz ki asıl ağıt, zamanla her ölüm veya yas töreninde farklı kişilerce dile getirildiğinden, Nurşani de muhtemelen ağıtı asıl oluştuğu zamandan geç bir sürede kayda geçirmiş veya ağıtı köyde değil de farklı bir yörede dinleyip yazıya geçirmiş olmalıdır. Çünkü Nurşani’nin beşinci dörtlükte söylediği:
‘Maraş’tan bir haber geldi – (Bu davamız böyle kaldı)
Dediler ki Meyrik öldü’
mısraları Osmaniye de yaşayan diğer Meyrik ile örtüşmektedir. Yine Emine Kunduru’nun ‘’Meyrik, Maraş’ta ölmedi, Engizek’te öldü’’ söyleminden hareketle Nurşani’nin diğer hikâyeye ve ağıtı bildiğini veya Osmaniye de yaşayan ve Meyrem geline ağıt yakan Âşık Mahmut Coşkuner’in bu ağıttan etkilendiği anlaşılmaktadır.
TRT tarafından Türk Halk Müziğine kazandırılan ikinci ağıt, daha çok ezgi ve şekil itibariyle Osmaniye deki ağıta yakındır. Ancak iki ağıtta da ortak nokta ‘kan kusma’ hadisesidir. Asıl ağıtta bu olay gerçekten mevcuttur, ama Kadirli de yakılan ağıtta bu ne kadar doğrudur bilinmez. Âşık Gül Ahmet, arkadaşı Âşık Mahmut’un ağzından bunları dinlediğini söylese de bu ağıtta Meyrik’in çocuğu olmamasından kaynaklanan bir hastalık peyda olmuştur. Asıl ağıtta çocuk meselesi vardır ama Meyrik’in hastalığı evlendikten 3 ay sonra başladığı unutulmamalıdır. Belki de Meyrik’in 7 yıl boyunca hiç çocuğu olmaması hastalığını ilerleten bir sebep olabilir, ancak kaynak kişiler böyle bir şeyin söz konusu olmadığını söyler.
Sonuç itibariyle iki ağıtta da ortak nitelikler bulunmaktadır. Asıl ağıtın kendini muhafaza ettiğini ve yanlış kişilerce yanlış yorumlandığını anlıyoruz. İkinci ağıt ise günümüzde söylenen Meyrik türküsünün kaynağını teşkil ettiğini ve bunu da diğer ağıta has bir özellik olarak göstermeye çalışmanın iki ağıtın da anlaşılmasını ve birbiri içinde kaybolmasına yol açacağını söyleyebilirim.
3) AĞITIN YAPI BAKIMINDAN İNCELENMESİ
1)Dış Yapı
a)Nazım Birimi
Ağıt serbest bir şekilde söylenmiş olup bentlerden oluşmaktadır. Ancak bazı bentlerde dörtlük birimi de kullanılmıştır. Toplam 20 bent ve 133 mısradan oluşmaktadır. Her bendin sonunda kavuştak denilen tekrarlanan bölüm vardır.
b)Kafiye
Ağıtın icra ortamını bilmediğimiz için bu konuda kesin bir bilgi vermek güçtür. Ancak ağıt söyleniş tarzı ve bent ve dörtlüklerin sonunda ki kavuştak bölümünden hareketle ve bağlam merkezli ele alıp incelemek, ağıtın kafiye yapısını doğru tespit için önemli olacaktır. Bu bakımdan incelendiğin de ağıt yarım ve tam kafiye örgüsüne göre söylendiği anlaşılmaktadır. Kavuştaklar aynı yapıda ‘’aa’’ şeklinde kafiyelenirken, bentlerde çoğunlukla ağıt şu şekilde kafiyelenmiştir. Kafiye kurgusu yönüyle ağıt mesnevi tarzına göre şekillenmiştir.
-----------a ----------b
-----------a ----------b
-----------a ----------b
-----------a ----------b
Dörtlüklerin bazılarında bu kafiye şekli devam etmekle birlikte, bazen koşma ve mani gibi kafiyelendikleri görülür.
-----------a ----------b
-----------a ----------b
-----------a ----------b
-----------a ----------c
Lê şevê, li nîvê şevê ye a (Hey geceden,gece yarısı)
Îro Meyrik ê li ber tevnê ye a (Bugün Meyrik dokuma önündedir)
Lê kanî kanî, lê Mayrê kanî b (Pınardır, pınardır, Meyrik pınardır)
Bi ser min de hatî çîya û banî b (Üstüme geldi dağlar bayırlar)
Hêla ji Ělê Kurdan pirskin? c (Hele Kürt eline sorun)
Ma rindin hene? Li ser Mayrê min c (Güzeli var mıdır, Meyrik’te üstün)
Qurbanê rındê, hayranê rındê d (Kurban güzel, hayran güzel )
Îro min Mayrê kiriye qurbana gundê d (Bugün ben Meyrik’i köye kurban etmişim )
Koçêrê Buvanî têye,lê renga renga a (Buvan göçeri geliyo,renkli renkli)
Ketiye zuxurê Yunge yê tengê b (Yunge’nin dar geçidine girdiler)
Hêla ji min ra,banî kêçik ê gundankin c (Hele bana köy kızlarını çağırın)
Ma rindin hene?Li ser Mayrê min c (Güzeli varmıdır?Benim Meyrik’te üstün)
Qurbanê rındê, hayranê rındê a (Kurban güzel, hayran güzel )
Îro min Mayrê kiriye qurbana gundê a (Bugün ben Meyrik’i köye kurban etmışim )
Lê li hemberê,lê li hemberê a (Hey karşıdan, hey karşıdan)
Min destiyek kilam,avite serê a (Bir deste şarkı üstüne attığım)
Ku tu camêrê,ji binda derê a (Sen yiğitsen,altında çıkasın)
Ku tu kotîyê,xwelî li serî b (Yiğit değilsen,kül başına)
Qurbanê rındê,hayranê rındê a (Kurban güzel, hayran güzel )
Îro min Mayrê kiriye qurbana gunde a (Bugün ben Meyrik’i köye kurban etmişim )
ê sesinin Kürtçe de ‘i’ ye yakın bir ses olduğunu söylemiştim. Buna göre ağıttaki kafiyeler şöyledir:
hemberê ê: redif er: tam kafiye
serê
dere
şevê ye ev : tam kafiye ê ye : redif
tevnê ye
Qersê ê: redif ers : zengin kafiye
Dersê
Werê ê: yarım kafiye
hatîyê
Quurbanê rindê, hayranê rindê dê: redif un: tam kafiye
Îro min Mayrê kiriye qurbana gundê
c) Ölçü
Bu konu hakkında yine, kesin bir bilgi vermek güçtür. Gerek Halk Edebiyatı, gerek Divan Edebiyatı ölçü birimlerini yansıtmadığı aşikârdır. Bu bakımdan ölçüsünü tespit etmek güç olduğu gibi hece yapısını da tespitte güçtür. Ancak yapı bakımından ve kafiye yapısı düşünüldüğünde Cumhuriyet sonrası Türk edebiyatı ölçü birimi olan serbest ölçüyle yazıldığı kanısına varırız.
d)Nazım Biçimi
Her ne kadar ağıtın kafiye, ölçü ve nazım birimi hakkında kesin bir bilgi vermek güçse de nazım biçimi hakkında da bilgi vermek güçtür. Bent ve dörtlüklerin sonunda tekrar edilen nakaratlar, ağıtı Türkü nazım biçimine yaklaştırır. Bilindiği gibi türkü de hece sınırlaması olmaz ve ağızdan ağza söylenerek zamanla yöreden yöreye farklılaşan Anonim Halk edebiyatının önemli ürünüdür. Türkü genellikle kendine has bir ezgisi olan ve dörtlük, üçlük, ikilik, gibi dizelerden sonra kavuştak (bağlama) bölümüne sahip bir türdür. Hemen hemen her konuya ilişkin türler zamanla Türkü içerisinde ele alınmış ve melodileştirilerek halk edebiyatına kazandırılmıştır. Bu nedenle ağıt diğer nazım biçimlerinden ziyade Türkü nazım biçimine yakındır. Bu yakınlık ezgi, bentler, kavuştak vs. sağlanmıştır.
2) İç Yapı
a)Konu
Ağıt, yaşanılan acı bir olayın toplum üzerinde etkisi sonucu ortaya çıkan ve o toplumun kültürel, manevi değerlerini yansıtan Türk Halk Edebiyatı ve Âşık Edebiyatı’nın önemli türlerinden biridir. Hikâyede yaşanılan olayın temel konusu, Meyrik’in acı bir şekilde ölümünün halası Meyrem üzerindeki etkisidir. Bilindiği üzere Meyrem Kurtyolu, 8 yıllık evliliği süresince hiç çocuğu olmamış, kocasının ölümünden sonra da yalnız kalmış, çocukluk hasretini de Meyrik üzerinde göstermiştir. Bu nedenle hikâyenin yan konusu olarak Meyrem Kurtyolu’nun kızının ölümü desek hiçte yanlış olmaz. Çünkü ağıtın konusu yanında, ağıt yakan kişinin de bu olaylara etkide bulunduğu gerçektir.
b)Dil
Ağıtın Kürtçe yakıldığını belirtmiştim. Bu bakımdan Kürtçe bilmeyen ve ağıtı Türkçeye aktarmak isteyen birinin bazı problemler yaşayacağı muhakkaktır. Ağıtı Türkçeye aktaran Bekir Sarıaltun’da bunu ifade eder. Her şeyden önce Kürtçe’deki ünlü ve ünsüz seslerin karşılığını bilmek araştırmacılar için kolaylık sağlayacaktır. Buna göre Kürtçe’deki ünlü ve ünsüz değişimleri şöyledir:
Ünlüler: a e ê î i u û o
Ünsüzler: b c ç d f g h j k l m n p q r s t v w x y z
ê: Türkçe de yoktur. Türkçe deki e y ve i seslerine karşılık gelir.
î: Türkçede i sesine karşılık gelir ancak ondan yarım ses uzun okunur.
û: Türkçe’deki u sesini karşılar.
q: Türkçe’deki kalın k sesini karşılar.
w: Arapça’daki v sesini karşılar.
x: Türkçe deki ğ sesini karşılar.
Diğer ünlü ve ünsüzler Türkçedeki ünlü ve ünsüzlerle aynıdır.
Ağıt Kürtçe söylendiği için o yöreye ait folklorik özellikleri tespit etmek güçtür. Bu durum yörenin kullandığı kelime ve deyimlerde de ortaya çıkar. Bekir Sarıaltun çevirisinden hareketle bazı kelime ve deyimler de ağıtta yer alır. ‘örük, sağmak, sen bıçak ol bende peynir, yara atma, kalp açmak vs’’
b)Üslup
Ağıt, uzun hava tekniğine göre oldukça ağır ritimde söylenmiştir. Ağıt irticalen söylendiği için, anlatılan olaylar o gün yaşanmakla birlikte, geçmişte de yaşanmışlık hissiyatı uyandırır. Bu bakımdan ağıt, etkileyici, öyküleyici ve betimleyici şekilde Meyrem Kurtyolu tarafından söylenmiştir. Anlatım da geçmiş, yaşanılan an ve sonrası iç içedir. Öyle ki bunu her bentte görmek mümkündür. Mesela:
‘’Li Meraşê û Antabê, doxtor neman (Maraş ile Antep’te doktor kalmadı)
Ez a rindêxê, bajar bi bajar bigerînim (Ben güzelimi, şehir şehir gezdiririm)
Ku Xwedê, destê xwê pê bide (Eğer Allah izin verirse)
Derd û kule, rindê min vedimirin (Güzelimin derdi ile yarası yok olur)
Qurbanê rındê, hayranê rındê (Kurban güzel, hayran güzel )
Îro min Mayrê kiriye qurbana gunde (Bugün ben Meyrik’i köye kurban etmişim )’’
Bendinde ağıtçı, geçmişte Meyrikle yaşadığı anları anlatırken, ölümün verdiği boşluktan istifade ederek bugün onun yaşayabileceğini hüsn ü talil sanatı yoluyla anlatmaya çalışmıştır. Bu bakımdan ağıtta yaşanılan durum, geçmiş ve gelecekle birlikte verilmiştir. Bu veriliş gerek söz sanatları, gerekse benzetmeler yoluyla anlatınmış olup, okuyucuda etki edecek niteliktedir.
KAYNAK KİŞİLER
Bekir SARIALTUN
Emine KUNDURU
Mehmet KUNDURU
Âşık GÜL AHMET
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.