- 398 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Darbeler çalar,geçmişi de geleceği de.
34 yıl önce bir cuma günüydü.
Bir arkadaşımın davetlisi olarak Nusaybin’e misafirliğe gitmiştim bir gün önceden.Hava da çok sıcak olduğu için sınıra hemen "yapışık" sayılan evde zor uyumuş,sabahın ilk ışıklarıyla beraber de "anonslar" yapılmaya başlanmıştı.
-Asker yönetime el koymuştur,sokağa çıkma yasağı başlamıştır.
Gerçekten de evde misafir olmuştum.
.........................
27 Mayısta çocuktum ama darbenin olduğu günü dün gibi hatırlıyorum.
12 Mart ise gençlik dönemimizdi,üstelik siyaseten "taraf" olduğumuz yıllardı.
Sonra 12 Eylül.
28 Şubat ve
27 Nisan e-muhtırası.
.....................
Geçmiş çalınmıştır;çünkü her darbe süreci kendini "doğrulamak/doğrulatmak "için hakikati olduğu gibi değil,olması gerektiği gibi bize sunmuştur.
Gelecek de çalınmıştır;çünkü aşağıdaki sayılar duruma 12 Eylül bağlamında ışık tutmaktadır.
1.683.000 insan fişlenmiş,
517 idam cezası verilmiş,bunlardan "50" si infaz edilmişti.
14.000 kişi vatandaşlıktan atılmıştı.
İdam cezası istenenlerin sayısı 7.000’i bulmuştu.
Kaç insanın hayatı karardı ya da karartıldı sanırım çok da net değil.
Hele hele 28 Şubatın bir dökümü yapıldı mı bilemiyorum.Ancak ""Bin yıl sürecek "denildiği halde tarihin tozlu sayfalarına havale edilivermişti halkın iradesiyle.
Bütün bu sayılar ve mağduriyetler çalınan gelecektir/geleceğimizdir.
........................
Yaşayarak "öğrendim ki",her darbe aynı zamanda yoksullaşmamıza da sebep olmuştur.
Demokrasinin erdemi biraz da şudur işte:
Halka beğenmediği yönetimlerden,belirli bir süre sonunda ve barışçıl yollarla kurtulma şansı vermesidir,darbelerle değil.
Darbe özünde zor kullanımıdır,değil kurtarmak tam tersine ülkeyi daha çok "sorunla" baş başa bırakmıştır her darbe.
Halen sırtımıza "yük olan" ve toplumun taşımakta zorunda olduğu anayasa da bir darbe ürünüdür.Hem de değişmez,değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddeleriyle.
Oysa hayata başka türlü de bakmak mümkün.Mesela Thomas Paine’ne kulak vermek en doğrusudur bu konuda:
-Anayasalara değişmez hükümler koymak,ölülerin dirilere hükmetmesidir.
Diyarbakır olduğu kadar Mamak da bir 12 Eylüldür.
Hem de yarattığı travmalarıyla.
........................
Bir anı kitabında okumuştum:
- O günler gitsin, bir daha geri gelmesin diyordu Heranuş ya da sonraki adıyla Seher nine.
Bana da onu tekrar düştü/düşüyor.