- 412 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İSTER İSTEMEZ
Mimlenmiş bir sanrının seyri ne ölçüde değişebilir ki… Ne mim sanatı icra edilen ne de durum komedisi. Olsa olsa farklı girizgâhla şekillenmiş bir betimleme.
Tasavvur dahi etmek ihtimal dışındaydı başlangıcında. Zira aşamadığım bir eşikte mıhlanıp kalmıştım. Büyük bir titizlik ve özgüven göstergesi altında uzandığını sandığım bir el: Tutup tutmamak arasında kararsız kalma ihtimalinin verdiği o huzursuzluk. Belli ki cahilce bir ön yargı ve bir o kadar duyumsanan dokunma içgüdüsü hem de görüntüsü dahi olmayan bir hayale.
Öncesinde öylesine silik bir gölge idi, gerçek mi hayal mi ayırt etmenin mümkün olmadığı. Bir o kadar vurucu ve dayanılmaz vurgulamalar gerçekçiliğinin ispatının telaşı içerisinde…
Ve diğer taraftan susturmanın imkânsız olduğu o iç ses. Ne zaman kısabilirsiniz ki o ayarını yitirmiş sesin tonlamasını…
Seyrelmiş zaman eninde sonunda öğretiyor size telafisi mümkün olmayan seçim sonuçlarının yüze tokat gibi ilişmesini.
Yoksa kelimelerde mi bu denli tasarrufluyuz yoksa tutumlarda mı? Belki de cimriyiz sevgi ve anlayışımızı esirgerken.
Uzun lafın kısası kısır bir döngüden çıkmak adına yeni bir düzeneğe dâhil olmak bir o kadar gizem esir almışken muhalif dünyanızı.
Derken ister istemez ispatlanmakta rüştünü tüm duygular siz içinden ayıklarken özellikle de güven denilen o istikrarsız yenilgiyi. Ya, gözümüzde büyüttüğümüz diğer mefhumlar çoktan reşit kılınmış ama bir o kadar çocukça korkularla çevrelenmişken…
Bir önceki müfredat nasıl da yoğundu demeye kalmadan yeni bir plan ve program elinizde şekillenen ya da sizin şekillenmek zorunda kaldığınız.
Yeknesak o devinim sonlandı sonlanacak derken süreç kaldığı yerden işlemeye başlıyor bir kez daha. Bahar yorgunluğu gibi maruz kaldığınız uzun bir nekahet dönemi sıyrılma ihtimalinin olmadığı.
Belki de bertaraf etmeye çalıştığınız tüm olumsuzlukların tokat gibi yüzünüze çarpması ve sönmek bilmeyen bir yangın üzerine benzin dökülen bilinçli bir tutumla hem de.
Işık var mı yok mu derken kamaşan gözleriniz: Karanlığa öylesine alıştınız ki büyük ihtimalle ve demeye kalmadan bir göz yanılması olduğunu anlıyorsunuz bir çırpıda ama bir ömür kadar uzun süren o sınırsız zaman zarfında aslında kısa bir ana denk gelen.
Sonsuz imgelerin savurduğu yeknesak bir hortumda debelenirken o sefil ruh, mülteci ve isyankâr bir coşkuyla beklentilerin arasına dâhil etmekte kendini. Zaman zarfında eksilen ne ya da kim ayırt edemediğiniz tüm belirsiz mefhumlar.
Geldi gelecek derken işte kesişti yollar bir kez daha. Belki de hiçbir beklentiye girmemeliydim derken çark eden ani bir terk ediş.
Anlaşılan şu ki; sarsıcı darbelerle cebelleşen bir kimliğin sancılı doğumu bir kez daha ölmek üzere hem de. Fazlasıyla örselenmek belki de buna sebep. Öykünürken güzelliklere sınır dışı edilmek ya da baş aşağı düşüp gerçeklerle yüzleşmek her ne kadar görmezden gelinseniz de ilk andan itibaren.
Bırakınız sebep sonuç ilişkisini. Tek gerçek; fazlaca büyütmek gözünüzde ve en üst makama getirmek hak etmediği halde ve siz paye biçerken bu yalan ve yalancı mefhumlara adlandıramadığınız ne varsa, üstelik ilk günden itibaren.
Ya, yerin dibine sokulan kimliğinize ne demeli hiçbir anlam arz etmeyen koca bir boşlukta savrulurken o bitimsiz yoksunluk nezdinde.
Ritim kaybetmiş çoktan ahengini, siz bin pişman ve arda kalan tek olgu adına hüsran ve kırgınlık denen.
Anı yakalamak adına geçmişe sünger çekmek ve uzanmak o çizgiye atlamak adına bulunduğunuz ortamdan. Fazlasıyla dile gelmiş ne varsa ya da her neyse içinizde palazlanmış bir yalnızlığa rest çeken.
Ne tek bir suç ne de bir suçlu. Olsa olsa algıda bir yanılsama ve yanlış seçeneği işaretlemek. Üstelik kötü diye tabir edilesi ne bir olay ne de tek bir insan. Sadece ve sadece belli kıstaslarla şekillendirilmeye çalışılan yumuşak bir hamur en bariz örnekle yumuşacık bir kalp ne hükmeden ne de hükmedilen üstelik elegant ve yoğun duygu ve duyumların eşliğinde.
Zihin ise kayıplarda en az kayıp varlığınız kadar. Paralel seyretmese de hissedilen ve görünen neye yarar ki bu saatten sonra. Anlaşılması mümkün olmayan derin bir ikilem hiçbir açılımın yeterli olmadığı. Ne bir denklem ne de formül gerektiren bir uzantı. Ezelden beri çözümü imkânsız ve bir o kadar olağan dışı tıpkı her birimizin içinde yaşattığı o müphem ışıkların yakıcı seyri yoksunluğu taşırken yavaş yavaş ve bitimsiz o derin yoğunluk eşlik ederken…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.