- 569 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
tezek kalağı yeniyazım ard.öyk. 392
Yalan olmasın 1942 yılları olsa gerek.
Baharın bitişine yakındı.
Yaz "geleceğim" diye haber yollamıştı.
Ardahan’da tek Farsça bilen kişi oydu...
İran’dan gelmişti.
İstanbul’a çalışmaya gitmiş tutunamayıp geri İran’a dönecekken Ardahan’a uğrar ve Ardahan’da kalmaya karar verir.
İbad ağa her akıllı insan gibi bir fırsat analizi yapar ve Ardahan’ı tercih eder. Küçük bir dükkanı işletmeğe başlar.
Meşhedi İbad ağanın dükkan yerini doğrultamadık. Başak otel’den, Sahil Palas’a sıralı yerlerden biri diye zannediyoruz.
Bekar olan İbad ağa burada yattı, kalktı. Burada çalıştı. Fantazi dükkanların başlangıcı burasıdır. Memet Işıklı’nın, Ebubekir Güngör’ün dükkanları sonradır.
Ankara Palas’a kaydını yaptıran turist, otel katibiyle konuşmak için çalışıp duruyor. Beceripte aralarında iletişim kuramadılar.
Katip zeki adam, koştu, İbad ağa’ya :
- İbad ağa! Bir turist var, ne söylüyorsa anlayamıyoruz!
İbad Ağa :
- Koymayın, kaçmasın, ola yetiştim!..
İbad ağa, Farsçayı tam İngilizceyi az biliyordu. Amerikalı turistte İngilizceyi tam Farsçayı az biliyordu. Asimetrik bir muhabere için şartlar tas ve tamamdı.
İbad ağa anlayışlı adamdı. Amerikalı sanat felsefecisini anladı... Bir kahve ikram etti bay Samuel Chaimson’a... Ankara Palas’ın camekan sarayı lobisinde kahveler içildi... İbad ağa, seyirci gibi duran otel müşterilerine:
- Bu kişi; ne soruşsa? Ey! Bilirmisiniz?
Otel müşterileri: On - On beş kadar insandı... Bunlar: Antep’ten gelen mes satıcıları, Maraşlı kadın - erkek bohçacılar, İspirli çerçiciler, Artvinli bostancılar, Angaralı celepler ve civar köylerden ev bezginleri. Hepsi koro halinde :
- NEEEEEEE!!!
- Kalak soruşur !
- Ne kalağı ?
- Mal Poğu var ya !
- HEEEEEE!...
- Ha bak onu soruşturur.
- Yok ya!..
İbad ağa, Kaptanpaşa mahallesinde Kara Binaligilin basma ve kalağı göstermek kararını verdi. Turisti de yanına kattı. Şimdiki Askeri Hastanenin oradan Kasap Dervişgilin oradan da geçtiler. Cabbar dayıgilin, "Tat " İskender dayıların evlerinin de içinde bulunduğu harmanlık sahana erdiler.
Basmalar jilet gibi öyle basılmışki basma atomuna değin sıkışmış lokum gibi olmuştu. Olursa bu kadar olur nevinden. Bir yandan da basmalar kesilmeğe başlanmış. Siz deyin, sekiz basma var, ben diyeyim, on basma var. Kuzu gibi yayılmış basmalar kol - boyun yanyana kurbanlık koyunlar gibi. Demek ki burası bahar da basmalık, sonbahar da harmanlık. O anlam çıkıyor anlayana!
Basmalar kesiliyor. Kesici delikanlılar kan ter içinde nice çalışıyorlar nice...
Kesen genç, kare tamamında ki basmayı " ÇİZ " dediğimiz çizgilerle çiziyor. Yirmi santim arayla belleyerek çiz tamamında çizildikten sonra enine kesip " parke " gibi beher tezeği kaldırıyordu. " V " Şeklinde ardarda zincirlenerek tezekler kurumağına bırakılır. Mahallenin bütün basmalığı buracıkta kelebekler gibi görünüyor tezekler, kahverengi kelebekler gibi.
Turistin altına sandalye verdiler.Turist yazıyor, çiziyor, fotoğraflıyor. İbad ağa’ya sorular soruyor. Amerikan profesör güzelde resim çiziyor. Alanı zaten sanat felsefesiymiş. Çektiği şekiller, basmanın aynı tıpkısının aynı, çızları, çız çeken uşakları, bel’in resmi, hepisini , hepsini çekmişti .
Herif herşeyi soruyor gardaş!
Herşeyi not alıyor!
MAZGAL’I
HERZAL’I
AHBUN’U
SANAZKAL’I
Ahbun ile kermenin farkını....
Ahırın çalğı ile süpürüldüğünü bile yazdı.
Tırnak içinde " MAL POĞUNU " onu da yazdı.
Çiz çekilir...
Parke dilimler gibi dizilir....
Zincirleme dayayıp kurumağına bırakılır...
... Profesör deftere her bir basma dilimini " Modül " diye yazdı: Birim manasında kullanır Amerikalılar. " V " harfi gibi bir-i ötekine dayanarak kalkıp kurumaya durmalarına da profesör şu terimi verdi: " Connecting "
İbad ağa :
" - Ola bu poğ’da neler varmış !" diye söylendi.
Profesör Samuel efendinin gözlediği basma ayağa kalktı sayılır... Çiz’ den sonra tezek modüllerinin " V " sistemiyle ritmize olduğunu da yazdı. Ona da: STUCTURE ismini verdi ve kaydetti. "Ölçüsüz ritm olmaz, ritmsiz ölçü olmaz " diye de kırmızı kalemle mökkem bir şerh düştü.
Başka "Töyür " kalakları da gösterdiler :
Ambar’ın yanındaki kalağı..
Çeperdeki kalağı..
Otluk’ daki ...
Profesör :
- Kalaklar BİRİM- BÜTÜN sistematiğine uydurularak dizilmiş. dedi. Alt yapının üstüne de " Yappa " ile tekstüre suvanmış, uydurulmuştur’u ekledi.
İbad ağa anlamaz birine :
- Tekstüre demek, UYDURELLEZİNE manasına gelir ay bala. dedi.
" İnfrastructure olan tek bir tezek alın elinize ki bir "Birimdir" neticede tekrar edin bunu yapıya erişirsiniz. Son yapı dış yapı yani textürdür." dedi Samuel adamı
İbad ağa profesöre niçin ispatlamaya çalışıyorsunuz.
dedi.
Samu el cevap verdi:
- Sistem analizi denen bir şey var bunu ben sanat’a dercederek yeni bir estetik kanun oluşturmak istiyorum.İcat yapmak istiyorum. Yani. Örneğin: Derya damladır, damla deryadır deriz . Deryadan bir damla alarak analiz yaparız mesala derya tuzlu mu, değil mi diye ama deryayı boca etmeyiz, bunun için bir damla kafidir. Bir damlayla tuzlu olup olmadığını anlarız.
Orda ki bir arkadaş :
- NAA ... dedi.
İbad ağa :
- NASIL MI ? demek istedin ay kardaş. diye sordu.
Adamcağız :
- Nadur ki ?.. diyerek anlamadığını gösterdi.
Profesör hala orda yani örnekteydi.
- Deryanın tuzlu mu, tuzsuz mu olduğunu anlamak için bir damla alıp tadarız değil mi arkadaşlar?
- EVEEET!
- Bir hükme varmak için de bütün bir denizi ummanı boşaltmayız dimi ?
- EVEET !
- ..........
- Hayır arkadaşlar. dedi, kendi yanıtladı kendisini:
- İşte bunu ben sanat nesnelerinde resim de, heykel de, gösteri de kanıtlamağa çalışıyorum. Tasarım- temel sanat ta " BÜTÜNÜ BİRİM OLUŞTURUR " diye bir teori kurdum. Onun için tezek birimiyle başlayan; kalak bütünü ile son bulan deneysel çalışmamı Kalak- Tezek modeline oturttum. Sizin komiğinize gidiyor anlıyorum, farkındayım, ama " HAYAT BU ! " n’aparsın?
İbad ağa sözleri çevirdi.
İbad ağa yaşasaydı, TEZEK - KALAK teorisinin, sanat dünyasını nasıl salladığını görecekti. Ne yazık ki ömr-ü yetmedi müteveffanın!
Bu olayı ancak hatırlayan birkaç kişi en çok şeyi hatırlar, profesörün teşekkür ettikten sonra:
- Tezeğin nasıl? deyip sorduğunda tezek yığını sahibine.
Yaşlı kişinin profesörü bile güldüren cevabı:
" TEZEK YIĞINI MI ÇOK BOKTAN? "
YALÇINER YILMAZ 22/04/2009 GEBZE
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.