- 740 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
CESARET VE YANILGI
Sevmek yeterli sanırdım sadece sevmek: Olabildiğince ve alabildiğince. Hatta ve hatta tüm gerçekleri elinin tersiyle itip, olanı farklı görebilmek belki de değişime ayak uydurmak hatta ve hatta kabul görmeyen yetisizliklere rağmen.
Cesaret örneği imiş sevgi ve bir o kadar tutarsız bir döngüye dâhil eden.
Umarsızca sevmek, yadsımadan yadsınma ihtimaline rağmen. Değil ihtimale, bile bile ve göz göre göre.
Sanmak mı, bilmek mi?
Görmek mi, var saymak mı?
Yoksa itile itile kıyı köşede kalmak mı?
Zaruret bilirdim bu mefhumu hatta inanırdım tek yanlı bir duygu selinin her şeye ve herkese yeteceğini.
Bildiğim ne varsa, bildiğimi sandığım ve emin olduğum…
Emin olmama rağmen benden emin olmayan o aciz varlıklar ki görünen tablonun çok çok gerisinde.
Hayat yine bir hipotezimi teori gerçeği olarak sundu önüme: Zayıf addettiğim şu ruhum ya da görünenin çok ötesinde kuvvetle muhtemel tüm öngörülerim ve acziyet tanımlanan saf yanım.
İyi miyim? Ya da ikiyüzlü?
Olan mıyım olması gereken mi?
Eğer ki koruyup kolladıklarımı halen muhafaza ediyorsam bu da Rabbimin bir armağanı tıpkı sahip olup da görmezden geldiğim diğer kapalı kutular gibi. En azından kapalı bir kutu olmadığım gerçeği ile teselli buluyorum. Her ne kadar kutunun da kasamın da kilidi ebediyen bende kalsa da.
Ne tuhaf bir duygu yanılmak ve ötelenmek ve bir o kadar hüzün ile dolduran. Durduk yerde sevinç çığlıkları atmıyorsam vardır bir nedeni. Durduk yerde gözyaşı döküyorsam bu da bir zayıflık olarak nitelendirilmemeli. Ben gülmeye ya da başkalarının acıları ile beslenmeye programlı değilim ki ve hiçbir zaman da böylesi bir ruh hali ile iştigal etmedim.
Yetmedi hiçbir zaman ve görünen o ki benim ne gücüm yeter ne de hayal dolu beklentilerim bazı insanları değiştirmeye. Zira öylesine güzel şekillendirmişler ki varlıklarını varlık diye bile nitelemek gelmiyor içimden. Onca zafiyet gömülü iken içlerinde yansıttıkları ve duyumsattıkları. Onca beşeri ihtiras ve dürtü ile arz ettikleri donanım ve bitmek bilmez talepleri ve doyumsuzlukları. Ondan sonra da ahkâm kesen o bitimsiz ve korunaklı söylemleri.
Bitimsiz işte hayal kırıklıkları ve görünen o ki bin yaşıma da gelsem aynı dürtü ve yoğunlukla yaşamaya devam edeceğim.
Fazla da bir beklentim yok ayrıca hatta artık hiçbir beklentim kalmadı onca şeye ve onca yalana tanıklık ettikten sonra.
Tanrım, ne kadar uyumsuzum şu düzeneğe dâhil olmamak adına. Hep kaç adım gerisinde durdum dünyevi gerçeklerden. Varsa yoksa duygularımın sentezi beni daha da akılsız kılan.
Duygu ve zekânın iş birliği ise afallatan bir ortaklık. Zekâm bir yandan isyan ederken çelimsiz duygularım da için için haykırmakta. Sefil bir yalnızlık ise hayatın dökümü. Uyumsuz ve sıkılgan bir ruh hali darmadağın eden.
Görünen o ki; hayatta karşılıksız onca duygunun sermayesi çoktan bahşedilmiş bana ve faizi de fazlasıyla yorgunluk ve kırgınlık.
Telaffuz etmekten imtina duyduğum tüm sanrılarıma ve yanılgılarıma selam olsun…
YORUMLAR
Sefil bir yanlızlık...
Hoş olmayan bir cümle.
Yani,
bu dünyada hiç mi güzel şeyler gerçekleşmiyor?
Tamam,
kötüler, kötü olaylar daha bir baskın olabilir hayatımızda.
İnsanların iki yüzlü, kötü, yalacı, daleveracı,sevgi yoksulu olanları da yoğunlukla etrafımızda var olabilirler.
Ama,
Allah bizi yaşamak için yaratmış.
Pisliklerin içinde,
iyiyi arayıp bulmaya çalışacaksın.
Bu yolda gayret sarfedeceksin.
kendine güvenecek, inanacak, mücadele edeceksin.
Günlerini yanıp yakınma, kendine acıma ile harcamayacaksın.
Bunlar da olacak bir bukle ama, tadında bırakacaksın.
Hayat,
mücadele demektir.
Savaşmak, önüne çıkanı devirmek demektir.
Güçsüz müsün?
Asla...
Sadece,
güçten düştüğünü zannediyorsun.
Yumruğunu masaya vurmayı bilecek, duygularının seni değil, senin duygularını yönetme becerisini yakalayacaksın.
Unutmamak gerekir ki;
her doğan gün, çok şeylere gebedir.
yeter ki, arayıp, bulmasını bilelim.
İşte,
benim hayat görüşüm de budur sevgili kalem dostum.
Gülüm Çamlısoy
Anlık yaşanan bir duygu yoğunluğu.
evet, bazen molalar da almıyor değilim ara duraklarda sanırım biraz yorgunluk biraz da tembellik.
Payıma düşen hep susmak ve kayıtsız kalma zorunluluğu olduğu için (sanırım insanlarla yüz göz olmayı sevmediğimden) yazarak haykırıyorum. Öncesinde bu da yoktu. Topu topu iki yıldır yazan biri olarak, çok şey birikmiş.
görmezden gelinenleri de ekleyince özelliklere olmayanı var olarak tasavvur etmek pek çok yanılgıya düşüyor insan.
Duygularımı koşturduğum bir mecra bu yüzden kalemle eşleştiriyorum içimden geçenleri.
asla da bitmedi arayışım ve her gün yeni keşiflerde bulunmak hoş bir duygu gerçi biraz yorucu olsa da...
Dediğiniz gibi sevgili kalem dostum: Her yeni gün yeni umutlarla başlamıyor muyuz yeni güne. Yazmış olduğunuz kıymetli yorum bile bir ışıktır benim için. Her gün yeni veriler elde ediyoruz, farklı bakış açıları ve ümitler.
Yürek dolusu teşekkürlerimle.
Gerçek anlamda pek çok anlam yüklü eşsiz bir yorum ve yazımı bütünlediğine göre mutlu oldum.
Sağlıcakla kalın.
Güller kadar gönlü de güzel Gülüm.
Her sayfanda hemen hemen bir gül ile karşılaşıyoruz. Yazından önce bize o selam veriyor, bilerek mi yapıyorsun, yoksa gönlünden geçerek mi bilmem. Önemli olan bir ev sahibinin içeri giren konuklarını güler yüz ile ağırlayabilmesi. Gerisi zaten kırık sandalyede de oturtsa önemli değil.
Sandalye onlara mutlaka çok güzel gelecektir.
Sevgiyle.
Gülüm Çamlısoy
Ve gönül sayfamda ağırladığım güzel insanlar hem de yüzümde açan güller eşliğinde zira paylaşmanın tadı duyumsadığım ve konuk etmek her ne kadar sandalye kırık da olsa.
Pek çok şeyin kırık olduğu gibi. Ama her şey biz insanlar için değil mi sevgili dostum...
yürek dolusu teşekkürlerimi sunsam kabul eder misiniz?
Ve eşliğinde tüm sevgimi gönderiyorum en içten selam ve de en iyi dileklerimin eşliğinde.
yüreğiniz dert görmesin sevgili yazarım.
:))