Yaşamın Kör Kıyısı
Balıklar oynaşıyor mu anne?
Evet oğlum...
Nasıl, güzel yüzüyorlar mı yine?
-İnanır mısın oğlum, neredeyse hepsine tek tek baktım, hiç biri senin kadar güzel değil.
-Ben balık mıyım ki anne, neden bana baktın.
-Güzel olan ne varsa önce senin için ona bakıyorum. Sonra dönüp kendim için sana bakıyorum oğlum. Yarışı kazanan hep sen oluyorsun.
-Yaşamda pist belli değil ki anne. Yarış ve yarışmalar nasıl olsun. Şimdi diyelim ki ben bir paraşütçüyüm ama ülkelerin hiç birinde paraşüt atlayacak ne dağ var, ne yüksek bir yer, ne bir paraşüt, ne de paraşütçü. O zaman benim yarışçılığım ne işe yarar. Hadi söyle bana. Ya da ben ölümünü hep denizden olmasını isteyen usta bir yüzücüyüm ama ırmakları bile kurumuş bir ülkede yaşıyorum.
Oysa gün geliyor askere gidiyorum.Tıpkı o gün gibi.
Sonra bir mayına basıyorum, yüzümü sen tanırsın sanıyorken, ben bile tanımıyorum.
.
-Sus bakalım. Demek ki kaderde yaşamın kör bir kıyısında seninle yeniden tanışmak varmış oğlum.
Farz et ki, dünya yeniden ve yeni bir kıyıda kuruluyor...
Aslında bütün denizler sadece deniz kokulu, ama görünmüyor. Tıpkı şurada oynaşan balıklar, gökyüzünde uçuşan martılar yine sana çocukluğunda anlattığım masallar gibi... Şeffaf.
-O yüzden mi ben hiç birini göremiyorum anne.
-Evet oğlum.
-Ya onlar, onlar da mı beni göremediler anne?
-Kolumun gözü yoktu ki...Yoksa devletin malına zarar vermek ister miydim ki. Aslında o memur beni dinlemekten sıkılıp itmeseydi, kolum bankonun üstünde duran elektrik saatine değip düşmezdi.
-Evet oğlum düşmezdi, hem o düşmezdi, hem de sen. Sonra da bir gece hastanede yatmazdın. Ne yapalım kısmet.
-Seninle konuşurken çok kekelemiyorum değil mi anne? Ama o memurun karşısına gidip,
D e v l e t; Gazilere yüzde elli indirim yapıyormuş, doğru mu memur bey. Eğer doğruysa o hakkımı kullanabilir miyim demek için ö l d ü m. Öldüm de, dirildim anne. Konuşamadım, k e k e l e d i m. Zaten patlayan bomba beynimin konuşma hücrelerinin çoğunu yok etmişti, memurun suratıma doğru sesleriyle, kalan hücrelerimde o anda gitti.
Evrakların eksik dedi, ellerinle itti beni. Gözlerimin görmediğini bilmiyordu ki. Vücudumun, hastalığım yüzünden her yanı titriyordu.
O an da boğazıma bir el yapıştı...Sıktı, sıktı, sıktı. Ölüyor muyum derken, ölmek böyle birşey olmalı dedim. O el bilmiyordu ki. Ben daha önce, daha beter ölümden dönmüştüm, belki de bilse sıkmazdı öylesine, acıtmazdı diyordum içimden.
-Evet, güvenlik görevlisiymiş. Sen titreyip saati düşürünce, memura saldırıyorsun sanıp, boğazına yapışmış. Kör ve parkinson hastası, üstelik gazi olduğunu anlamadan yakana yapışmış. Çığlık seslerinle hastaneye yetiştirildin. Bir gece hastanede bedensel çaresizlikten yatırdılar.
İki gün sonra, evrak istemeden yüzde elli indirim uygulanmaya başlandı.
Sevindik...
O sevincin kursağımızda kalacağımızı nereden bilebilirdik ki oğlum.
Yedi ay sonra... Kapı yine çalındı.
Postacı elimize bir kağıt tutuşturup gitti. Hatırladın mı?
Hani ben okurken, sen yutkunuyordun.
Yine mi yutkunuyorsun?
Elektronik sayacı kırarak devlet malına zarar vermekten, görevliyi darp etmekten dava açılmış. Üç yıla kadar hapsin isteniyordu. Kağıtta duruşmaya gideceğin tarih yazılıydı.
-Boş ver anne. Sen balıkları anlat bana, nasıl görünüyorlar?
-Bilmiyorum oğlum. Galiba görünmüyorlar, ya da utanıp gitmişler.
.
.
Davi. Tarih yok.
...
Bu yazı, gerçek bir hayat hikayesidir. Daha önce yayınlanmış olup, okumayan okuyucularım için küçük düzenlemeler ile yeniden yayınlanmıştır.
YORUMLAR
Biz mi yanlış yerde bekliyoruz?
Yanlış olan yer mi beklediğimiz mi?
Yoksa biz miyiz külliyen yanlış olan?
Bazen bahsederim arkadaşlara "Köpek havlar,kedi miyavlar, serçe öter ise endişelenmemek lazım.Kedi havlar,köpek öter ve kuş miyavlar ise ;o zaman endişe etmeliyiz."
İnsandan beklenen davranışları insana benzeyen "öküz" den beklemek bizim hatamız.
Öküzün suçu ne?
Sevgisizlik üzerine "sevgi dolu hareketler" üretmek de çözmüyor içimizde bağlı öküzü.
Öküz orda.
Biz ?
Özlemişik sizin yazılarınızı...
Sİz de ..
Değerli yazar.
Selam ve saygı benden.
Davidoff
Hani bir türkü vardı...
"Sen Gelmez Oldun."
Neden bilmem, seni görünce aklıma geldi :)
Hoş geldin yani.
erolabi
ne güzeldir görünce sevinmek...
sevindirmek
hoş buldum..
hem de çok hoş...
samimi...
ve sade.
antakya'da geçen hafta içtiğim kahve gibi..
atalarımız diyor ki; deli ve devlet bildiğini okur.
yazıda geçen olay da buna güzel bir örnek değil mi?
bir annenin feryadı var satır aralarında :(
tebrikler Davi, sevgimle
Davidoff
Sizde mi duydunuz annenin sesini?
Sevgimle Emine Yazarım.
Düşündürücü bir hikaye.
Ve üzücü.
Şu üç kuruşluk hayatımızda, ne çok saçmalıklarla sarıp sarmalanmış dört bir yanımız.
Hele de bu salakça kurgulanmış devlet kuralları.
Askeriyede de daniskası mevcuttur.
Ve,
işgüzar insanların elinde,
komik ve acı hikayelere dönüşen uygulamalar.
Korkak devlet görevlileri.
İnsiyatifin negatifini dahi üslenmekten korkan insan yığınları.
Sevmem bu nedenle devlet sektöründeki çalışmaları.
Hep bir korkunun gölgesinde yaşarsınız.
İşte bu hikaye,
vatanı için özürlü durumuna düşmüş bir şerefli gazinin kişiliğinde,
söz konusu bu saçmalıkların gerçekten ilginç bir portresini çisiyor.
Yazı güzel olmuş da,
çok yakıyor işte insanın yüreğini.
Çok yakıyor.
Davidoff
Bizim sadece bir kaç satırla içimiz acıdı da Bir tutam hayat.!
Duyarlı bir yüreğin kaleminden okumanın ayrıcalığı.
Gerçeklerin, saptırılan istikametlerin ve ne yazık ki duyarsızlığı bir marifet sananların okumasını gereken eşsiz bir paylaşım.
yürekten kutlarım sevgili yazarım. Ne çok şey saklı şu yüreklerde ne çok acı ile yoğruluyoruz. Ve bilinmeyen hayatlar, anlamaktan aciz insanlar ki adları insan ya taşıdıkları vasıf itibariyle nasıl telaffuz edilebilirler ki?
Kutlarım can-ı gönülden. Defalarca okunası bir yazı. Yüreğinize sağlık.
Sevgilerimle ve en derin saygı ve selamımla...
Çok güzel kaleme alınmış.. Okumamıştım.
İyi ki tazelenip yeniden eklenmiş.
Sevgiler,
Davidoff
Okumadığımız, okumayı unuttuğumuz daha neler var hayatta Sevgili Billur.
Beğeniniz için Teşekkür ederim.
Billur T. Phelps
Ama en azından farkına vardıklarımızı yakalıyoruz böyle..
:)
Davidoff
Kekre hikayeler okuyunca, nasıl da yüzümüz buruşur değil mi MİM?
Teşekkür ederim.
Davidoff
İnsan oğlu dersleri pek sevmez aslında Sn. Fosil.
Ders vermeyi, hatta iz bırakmayı sever.
Teşekkür ederim.
ne kadar acı :(
ne kadar ön yargılı davranıyoruz aslında
bir sgk lı olarak içim sızladı ve düşündüm bizlerde böyle davranıyoruz dikkatsiz
gazi ve malüllerin de müracaat ettiği bir birimdeyim ve ne kadar haksızlığa uğruyorlar
oysa onlar bir parçalarını bizler için düşünmeden feda ettiler ki düşünmeden canlarını bile verecek yüreğe sahipler
devlet olarak daha çok sahip çıkmamız lazımken...
vay ki vay....
acıttı uzun bir süre o acıyı düşünüp kendime gelemedim :(
keşke kurgu olsaydı dedim bir insanın başına bu gelmemeli :(
Davidoff
"Bir denizin kirini en iyi balıklar anlar." Derdi, dedem.
Belki de o yüzden ara sıra sudan başını dışarı çıkarıp, tekrar dalar yunuslar.
Siz bulunduğunuz makamdan ötürü, hepimizden iyi anlamışsınızdır ne demek istediğimi.
Teşekkür ederim Nurefşan Hanım.