- 638 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
METRO VE BİR ROMAN AİLESİ
Metroda bir aile gördüm. Roman diyeyim. Çünkü onlar çingene adıyla bilinen bir kavim olmalarına rağmen bu tanımlamadan rahatsızlar. Üç erkek; iki kız çocuk ve bir anne. Birisi kadının kucağında.
Eski kirli bir bebek arabası. Çocuklar devri daim halinde arabaya biniyor. Tıka basa dolu tekerlekli bir pazar arabası. Üst baş kirli, yırtık pırtık.
Nereye bakayım bilemiyorum. Öylece yerime mıhlanıp üzülüyorum. Herkeste, bir görüyor, ama görmez; duyuyor, ama duymaz hâlleri.
İki erkek çocuk 10-12 yaşlarında. Büyük ensesinde bir kuyruk bırakmış, çok muzip çok neşeli ve gürbüz. anne ben 13 yaşındayım de mi? diye soruyor. Annesi: "Hee on beş..!?" diyor alaylı. Ayakkabılarını giymiyor. Annesi uyarıyor ikide bir: "Badi, ayakkabını giysene..!" Kadın çevreye karşı mahcubiyet içinde. Aslında, ayakkabısı var, giymiyor işte, mesajı veriyor.
Ortanca olan zayıf, küçük çipil gözlü. bir maske takıyor, hani meşhur Vendetta var ya, ondan. Sık sık dalaşıyorlar. Metroda acayip bir hareket var bu aile nedeniyle.
İkisi dalaşıyor. Oğlanların ortancası büyüğe öyle bir şey yaptı ki, oğlan acısından sinirlenip arabaya vurdu eli acıdı. Ağlıyor, ama ses çıkarmadan ağlıyor. Ağzı açık, danalar gibi bağırıyor aslında; ama ses yok. Bir vatandaş bant verdi, onu yapıştırdılar parmağına, sustu.
Ortanca gülüyor onun hâline. O da iyice sinir oluyor. Ağabey, o ağlarken bir yandan da gülüyor ortancayla beraber. Sonra o da gelip ortancaya vurdu, bu sefer öteki ağladı; büyük güldü. Ağlama şekli aynı yine, bağırıyormuş gibi, sessiz.
Kadıncağız ne yapsın, onları ayırıyor. Bir yandan 5-6 yaşlarındaki kızlar yanından uzaklaşınca onları haşin bir hareketle yanına çekiyor.Bu hareket rutin olarak tekrarlanıyor. Kucağındaki bebeği emziriyor bir yandan yaşmağını göğsüne örtüp.
En arkada yer boşalınca oraya geçtiler. Bir kadın gidip onların yanına oturdu. Gözlemlerime göre halkımızda ırk ayrımı, ötekileştirme yok, ama bu insanların sosyal, ekonomik ve eğitimde belirli düzeye ulaşamadığından diğer bireylere göre geri kaldığı da ortada.
Oraya birkaç kişi gelince kadın ayağa kalktı.Karşımdaki yaşlı adam keyifle gülüyor onların hallerine, yanındaki karısı ayıplar gibi, bu devirde, diyor. erkekler kadınlara göre daha geniş açılı böyle durumlarda. kadınlar hemcinslerinin en büyük eleştirmeni. bu devirde ne yani? bu kadar çocuk mu yoksa bu kirli, kokulu sefalet mi?
Düşünüyorum, acaba okula giderler mi, evlerinde suyu sabunu, yiyecekleri var mı? 5 ekmek alıp sadece ekmek yedikleri geliyor gözümün önüne. bir parça somunu çekiştire çekiştire iştahla yedikleri. Yanımda üzüm var, versem diye düşünüyorum; sonra bu hareketlilik içinde bir kapışma ve üzümlerin yerlere döküleceğini, mahcubiyete sebep vereceğini düşünerek vazgeçiyorum. Yanımda şeker, sakız da yok.
Bu arada, maske elden ele dolaşıyor. Yandaki bir bayan çocuğun maskeli fotoğrafını çekti. Öteki çocuk, ben de poz vereceğim, dedi; maske için kavga ettiler bu sefer.
Maske bazen kızlara geçiyor. Maskeyle hepsi de acayip komik oluyor. İnmelerine yakın kızlar arka arkaya arabaya oturdular. Anne ayağa kalktı. Beline yandan oturttuğu çocukla şakalaşıyor. O annesine bakarken annesi bir fiske atıyor, çocuk kıkırdıyor. Bu şaka tekrarlanıyor. Ona da zaman ayırıyor bunca kargaşa arasında yani.
Kadını beş çocukla dişi aslana benzettim. Yanında oynayan yavru aslanlara nasıl davranıyorsa kadın da öyle. Kimi zaman ensesinden ısırıp öte yana koyuyor, kimi zaman ilgisiz gibi gözükse de takipte, kimi zaman çizmeyi aşana kükrüyor.
İndiler ve gözden yittiler. Bazıları arkalarından uzun uzun baktı. Herkeste bir sessizlik, bir suçlanma, bir eziklik. Bu insanları her zaman görmüyoruz bu araçlarda. Çünkü onlar at arabalarıyla, çöp arabalarıyla...
Anlaşılan o ki uzun bir süre kulaklarımda ve vicdanımda çınlayacak bu ses: Badi, ayakkabılarını giy..!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.