- 1337 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
ATATÜRK DÖNEMİNDE TÜRKÇE YASAKLANDI (!)
Önce Bu yazıyı niçin kaleme aldım onu belirteyim:
2011 Yılında Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürü ( Nazif Yılmaz ) bütün İmam-Hatip Liselerine bir tebliğ göndermiş. Bu tebliğde özet olarak İmam-Hatip Liselerinde Arapça derslerine giren öğretmenlerin ve öğrencilerin- Arapçayı tam ve doğru öğrenebilmeleri açısından- ders esnasında ve hatta teneffüslerde bile Arapça konuşmaları gerektiğini belirtmiş.
Bunu biraz daha anlaşılır hale sokalım. Çünkü defalarca yazdığım halde bazıları anlamamakta ısrar ediyorlar. Öğretmenin adı Ahmet olsun diyelim ki. Ahmet Öğretmen Bir İmam-Hatip Lisesinde Arapça dersine girdiği sınıfta hep Arapça konuşacak. Öğrenciler de onun dersinde hep Arapça konuşacaklar. Öğrenciler teneffüse çıktıklarında Arapça derslerine giren Ahmet Öğretmenle Arapça konuşacaklar. Ahmet öğretmen de onlarla Arapça konuşacak…Neden ? Çünkü ikinci bir yabancı dil böyle öğrenilir de ondan. Ancak, Ahmet öğretmen okulun diğer öğrencileriyle Türkçe konuşacak. Diğer derslerde ve diğer tüm öğretmenlerle öğrenciler Türkçe konuşacak elbette. Ahmet Öğretmen de Arapça dersine girmediği öğrencilerle Türkçe konuşacak. Tebliğ aynen böyle diyor.
Bu tebliğde İmam-Hatip Liseleri dışındaki okullarla ilgili bir husus var mı? Yok. Din Öğretimi Genel Müdürü bir tebliğle Türkiye’deki tüm okullarda Türkçe konuşulmasını yasaklayabilir mi? Hayır. Bu tebliğde İmam-Hatip Liselerinde Arapça dersleri dışındaki derslerde de Arapça kullanılacak deniyor mu? Hayır. Müfredattan Türk Dili, Dil ve Edebiyat gibi dersler kaldırılmış mı? Hayır.
İşte bazı vatandaşlar 2011 tarihli bu tebliği 2014 yılında gündeme getirerek ‘’ Okullarda Türkçe kaldırılıyor. Bu vatan haini şerefsizi ( Din Öğretimi Genel Müdürü Nazif Yılmaz ) protesto edelim ‘’ diye adeta bir linç kampanyası başlattılar.( Yukarıdaki Resim ) Bunların Atatürkçü (!) olduklarını söylemeye sanırım gerek yok. ( İşin ilginci bu linç kampanyasına pek çok Kürtçü sosyal medya unsuru da olabildiğince destek veriyor )
Bir yanlış anlama mıdır peki bu? Protestocuların bazıları için ‘’Evet’’ diyebilirim. Olayın aslını astarını öğrenmeden gaza gelmişler. Bazıları ise olayın aslını astarını gayet iyi biliyorlar ama maksat yeni İskilipli Atıf Hocalar yaratmak olunca bildikleri gerçeklerin hiç önemi yok tabii ki.
Din Eğtimi Genel Müdürünün 2011 de yayınladığı bu tebliğden sonra Türkçe, bırakın tüm okulları, İmam-Hatip liselerinde bile yasaklanmış mıdır? Hayır…Ama bakın bakalım şimdi Türkçe müzik, Hem de Atatürk döneminde nasıl yasaklanmıştır:
Din ya da İmam-Hatip gibi kavramlar nasıl ki birilerini rahatsız edip zıplamalarına sebep oluyorsa Atatürk de bazılarını rahatsız ediyor ve zıplamalarına sebebiyet veriyor. O bakımdan da onlar dahi yalan ve düzmece haberler üretmekten geri kalmıyorlar. İşte şimdi de onların ürettikleri yalanı önce yazalım sonra da Atatürk döneminde Türkçe müziğin yasaklanması olayının gerçek öyküsünü anlatalım.
Atatürk döneminde Türk Müziğinin yasaklanması ile ilgili yalan şudur:
1934 yılında bir gün bir müzik etkinliği düzenlenir. Bu etkinliğe Atatürk de izleyici olarak katılır. Etkinlikte batı müziğini icra eden sanatçılar olduğu gibi Klasik Türk Musikisi icra eden Eyüp Musiki Cemiyeti de vardır ancak Eyüp Musiki cemiyeti sanatçılarının kılık kıyafetini beğenmez Atatürk ve ‘’ Bu ne pespayeliktir. Kaldırın bunu ‘’ der. Atatürk’ün ‘’ Kaldırın’’ emri üzerine o müzik topluluğu da Türkçe müzik de artık kaldırılır. Türkçe müzik icra etmeye yasak konur.
Bu haber koskoca bir yalandır çünkü Eyüp Musiki Cemiyeti ile batı tarzı müziği icra eden toplulukların aynı günde konser vermeleri olayı 1928 de cereyan etmiştir. Atatürk o tarihte ‘’ Kaldırın bunu ‘’ Demişse 1934 e kadar altı sene nasıl Türk müziği icra edilmeye devam etmiştir peki?
Bu durumda Atatürk döneminde Türk Müziğinin yasaklanması diye bir olay olmadı mı peki? Oldu maalesef. Onun döneminde 2 Kasım 1934 ten 6 Eylül 1936 ya kadar yaklaşık iki sene Türk Müziğine yasak kondu.
Peki bu nasıl oldu?
Atatürk 1 Kasım 1934 de 4. Yasama Yılı açış konuşmasının bir ye¬rinde "Bu gün dinletmeye yeltenilen musiki yüz ağartacak değerde olmaktan uzaktır. Bunu açıkça bilmeliyiz. Ulusal; ince duyguları, düşünceleri anlatan; yüksek deyişleri, söyleyişleri toplamak, onları, bir gün önce, genel, son musiki kurallarına göre işlemek gerektir. Ancak; bu güzeyde (sayede), Türk ulusal musikisi yükselebilir, evrensel musikide yerini alabilir." Demiştir.
Gelgelelim, Atatürk’ün sözleri ilk olarak, Kültür İşleri Bakanlığı yerine, İçişleri Bakanlığı’nı harekete geçirir. Muammer Sun’un birinci ağızdan aktardığına göre, Mat¬buat Umum (Basım-Yayın Genel) Müdürü Vedat Nedim Tör, vakit yitirmeden Dâhiliye Vekili Şükrü Kaya’yı ziya¬ret eder ve "Paşa bunu söylediğine göre herhalde alaturkanın yasak edilmesini istiyor. Yaparsanız hoşuna gider" der. Böylelikle de zincirin ucu Radyo’ya kadar ulaşır ve Türk musikisi yayınları durdurulur.
Kaynak: Tamer Kütükçü - Radyoculuk Geleneğimiz ve Türk Musikisi
İşin aslı bu…Türkçe müzik yasaklanmıştır. Bu yasağın radyo dışında yani tüm yurt sathında uygulanıp uygulanmadığı konusu üzerinde de çeşitli spekülasyonlar vardır. Hatta yönetmen Sinan Çetin konuyla ilgili bir senaryo yazıp küçük bir de film yapmıştır.( İlginçtir ki bu film de yasaklılar listesindedir .) O filme göre evlerde çalınıp söylenmesi bile yasaktır. Tabii ki o film işin mizah tarafı ve mizahta abartmalar her zaman olur. İşin siyasi tarafına bakmadan, propaganda boyutuna fazla takılmadan seyretmenizi tavsiye ederim zira finali oldukça neşeli bir film bu…Linki: www.youtube.com/watch?v=nzQ9kUF_OGQ
Evet..Sinan Çetin’in kısa filmi elbette ki tarihi gerçekler diye nazar-ı dikkate alınamaz ancak bu olayda benim oldukça önemsediğim bir başka husus daha var. Atatürk bir konuşma yapıyor, bu konuşma üzerine zamanın Basın yayın Genel Müdürü Harekete geçiyor ve ‘’ "Paşa bunu söylediğine göre herhalde alaturkanın yasak edilmesini istiyor.’’ Diyor, zamanın Dahiliye vekili ( İçişleri Bakanı ) Hemen harekete geçiyor ve radyodan Türk müziği kaldırılıyor. ( O konuşmanın hemen ertesi günü ) Eeee. Hani saltanat kaldırılmıştı? Her şey Atatürk’ün iki dudağı arasında mı? ‘’ Paşamız hoşlanmıyor kaldıralım, Paşamız hoşlanıyor koyalım.’’ Bu nasıl bir cumhuriyet, bu nasıl bir demokrasi anlayışıdır? Hani şimdilerde çok sık söylenen ‘’ Sorgulama ‘’ nerede?
İşin ilginç bir başka tarafı da şudur: Bu yasak neden kalktı?
O konuda da çeşitli spekülasyonlar vardır: Kimilerine göre halkın tepkisi ve yapılan yanlışlığın farkına varılması bu yasaktan dönülmesine sebep olmuştur. Kimilerine göre de bir gün Savarona yatında fasıl musıkisi dinlemek isteyen Atatürk’e Türk Müziğinin yasaklandığının söylenmesi üzerine ‘’ Böyle bir yasaktan haberim yok. Ben fasıl müziği dinlemek istiyorum’’ demesi üzerine yasağın kaldırıldığıdır.
Netice olarak kesin olan gerçek şudur:
2014 yılında, Din Öğretimi Genel Müdürünün tebliği yüzünden okullarımızda Türkçe konuşmak yasaklanmamıştır. Çatır çatır Türkçe konuşuyor öğrencisi de öğretmeni de ama Atatürk’ün 1 Kasım 1934 de yaptığı bir konuşmanın hemen ertesi günü 2 Kasım 1934 ten başlayarak 6 Eylül 1936 ya kadar Türkiye radyolarında Türkçe müzik yasaklanmıştır.
Şimdi…Atatürk döneminde meydana gelen bu Türk Müziğinin radyolarda yer almasının yasaklanması olayından hareketle onun döneminde Türkçe yasaklanmıştır diyebilir miyiz? Ezan ve Kur’anın Türkçe okunmasını ( 1932-1950 yılları arasında) sağlayan, Türk dilinin yabancı dillerin boyunduruğundan kurtulması için Türk Dil Kurumunu kuran, matematikte bile pek çok kavramların yerine Türkçelerini bizzat kendisi bulup uygulatan Atatürk için ‘’ Türkçeyi kaldırdı ‘’ Diyebilir miyiz? Bana göre hayır ama eski Leninciler, Maocular, günümüzün ise sıkı Atatürkçüleri (!) olmuş olan bu zevatın mantıklarına göre evet.
Allah feraset nasip eylesin diyorum. Söylenecek başka bir şey de yok.
YORUMLAR
'Türk, bu ülkenin yegâne efendisi, yegâne sahibidir.
Saf Türk soyundan olmayanların bu memlekette tek hakları vardır;
hizmetçi olma hakkı, köle olma hakkı.
Dost ve düşman, hatta dağlar bu hakikati böyle bilsinler.
Mahmut Esat Bozkurt.
(Lozan ‘ da doktora yaptıktan sonra Atatürk tarafından
” Hukuk Reformu yapmakla ” görevlendirilen eski Adalet Bakanı.''
Yorumu siz değerli hocama bırakıyorum...
Saygılar,Sevgiler Değerli Hocam
sami biberoğulları
Nevzat Tandoğan... Eski Ankara Valisi..Ankara'da bu gün eylemlerin en fazla yapıldığı bir meydana onun adı verilmiştir.
3 Mayıs 1944 yılında tutuklanıp huzuruna çıkarılan Osman Yüksel Serdengeçti’ye:
“ "Ulan öküz Anadolulu! Sizin milliyetçilikle, komünizm ile ne işiniz var? Milliyetçilik lâzımsa bunu biz yaparız. Komünizm gerekirse onu da biz getiririz. Sizin iki vazifeniz var: Birincisi, çiftçilik yapıp mahsul yetiştirmek. İkincisi, askere çağırdığımızda askere gelmek."
Selam ve sevgilerimle.
Hocam o nazif yılmazın Türkçe konuşmak yasak demesine bende tepki göstermiştim ve niçin yasak konulduğunu sizin yazınızda öğrenmiş oldum kaleminize sağlık saygılarımla
sami biberoğulları
Hiç kimsenin hele hele de bir Din Öğretimi Genel Müdürünün bu ülkede Türkçeyi yasaklaması mümkün değildir. Lütfen bir şeylere tepki vermeden önce biraz düşünelim ve araştıralım.
Selam ve sevgilerimle.
İlk olarak önyargı ve büyük bir kızgınlıkla okumaya başladıgımı acıkca ifade edeyim.. Fotografta bulunan detaylar dediğinz gibi haberi yapanların Kemalist zihniyete sahip olduklarını adeta bağırıyor..Ama şu an böyle güzel ve usulüne uygun bir yazı kaleme aldıgınz için teşekkür ederim..
Kaleminize kuvvet..Vesselam..!
sami biberoğulları
Sayfama şeref verdiğiniz ve yorumunu için çok teşekkür ederim.
Selam ve saygılarımla.
''Bana göre hayır ama eski Leninciler, Maocular, günümüzün ise sıkı Atatürkçüleri (!) olmuş olan bu zevatın mantıklarına göre evet.''
Olayın püf noktası burasıdır bence.
Başka hiç bir vatan evladı,(Ulusalcılar da dahil),
bu zevatın yaptığını yapmaz, düşündüğünü düşünmez.
Adamlar,
unutamadılar şu kuyruk acısını gitti.
Kuyruklarını da, kendileri kopardılar ha!...
Neyse...
Bu haberi okumuştum bir yerlerde, güldüm geçtim sadece.
Yabancı dil öğrenmenin, sık konuşmaktan geçtiğini her akıllı insan bilir.
Hatta, mümkünse konuşulduğu ülkede yaşayarak.
On küsür sene ingilizce okudum okullarda ama,şu andaki İngilizcem,
iki yıl yaşadığım Arabistanda öğrendiğim Arapçanın çok çok gerisinde şu an.
Sonumta,
güzel şeyler anlatmışsınız hocam.
Ama, boşuna yormuşlar bence sizi.
Atatürk dönemine gelince,
olağanüstü zaman dilimleri idi.
Uzun uzun incelemek ve öğrenmek gerek.
sami biberoğulları
Boşuna yoruluyorum çoğu kez çünkü ben diyorum Çanakkale Boğazı, bazıları diyor.... ( Bilirsin işte ) Ama yine de ''Konuşsam tesiri yok, sussam gönül razı değil
Selam ve sevgilerimle.
bu yazınız o kadar çok işime yaradı ki
paylaştım
tebrik ve teşekkür ederim
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.