- 1433 Okunma
- 10 Yorum
- 1 Beğeni
Sen utanma
Toplum olarak her şeyi eleştirmeyi çok seviyoruz; çevremizin pisliğinden tutun da düzenin bozuk olmasına kadar her şeyi dedikodu seviyesine varıncaya kadar eleştiririz.
Eleştirmek güzeldir de, yapıcı olduğu, çözüm önerildiği, işin bir ucundan tutulduğu sürece…
Peki, biz bu düzenin neresindeyiz ve düzeltmek için neler yapıyoruz?
Etrafıma bakınca kimsenin bir şey yaptığını göremiyorum açıkçası, ben de dâhil (!)
Bir uzun yol otobüsünün şoförü her on dakikada bir onca yolcuyu görmezden gelerek seyir halindeyken sigara içiyorsa, özel bir otomobil sürücüsü küllüğünü yol ortasına çekinmeden boşaltıyorsa, bazen de tükenmiş sigarasını söndürme gereği görmeden camdan fırlatıyorsa ki, fırlatanları çok gördüm. Orman yangınlarının çoğunun bu şekilde atılan sigaralardan çıktığına da eminim (!) ne olur sanki kendi küllüğünüze atıp da arabanızı temizlerken küllüğünüzü de temizlemeye çalışsanız.
Aslında anlatmak istediğim konu bu değildi; ama bunlar da etrafımızda her gün görüp aşina olduğumuz sevimsiz hareketler değil mi?
Şimdi asıl konuyu anlatayım; konumuz bizim park. Severek yürüyüş yaptığım bu parkta bir arkadaşımın kocasını elinde çöp poşeti, parkın çöpünü toplarken gördüm ve ona karşıdan başımla selam verdim. O da selamıma kibarca karşılık verdi.
Parkımız öyle ufak tefek bir park değil hani; çevresinde bir tur atmak için en az bir km yürümek gerekiyor. Belediyemiz bizim rahat ve huzurumuz için her şeyi düşünmüş. Bu parkta, yürüyüş parkurunu asırlık çam ağaçları süslerken etrafındaki irili ufaklı çiçeklerin kokusu başınızı döndürecek kadar güzel. Yorulduğunuzda dinlenmeniz için yer yer tahta masa ve bankların olduğu gibi susayınca bedava içmeniz için çeşmeleri var. Ayrıca bedava tuvaletler de var ama gelin görün o tuvaletlerin durumunu (!) ben anlatmasam da siz tahmin etmiş olmalısınız.
Çocuklarınızı oynatmanız için oyuncakların yanı sıra acıktığınız da karnınızı doyuracak, ister soğuk, ister sıcak bir şeyler içecek bir kafeteryası da var. Her şey çok güzel de gelin bir de parkımızın görünümüne bakalım. Akşamüzeri hemen hemen her masa dolu oluyor. Belki gün içinde de dolu oluyordur da ben sadece akşamları gidebildiğim için akşam kalabalığını görüyorum.
Boşalmış masaların durumu içler acısı, neler yok ki… Boş kola şişeleri, kirli pet bardaklar, ucundan kıyısından artık kalmış sandviçler, pizzalar daha neler neler öylece ortada bırakılmış. Masalarda artıkları yemek için dolaşan kediler, köpekler… Bir de o hayvanların dağıtması… Yiyecek poşetlerinin, boş pizza kutularının etrafta uçuşması, öyle çirkin bir görüntü ki, görüntüyü anlatmak için kelimeler kifayetsiz kalıyor.
Bütün bu hengâmenin arasında o adam, elindeki çöp poşetiyle masadan masaya, oradan buraya koşup o dağınıklığı toplamaya çalışıyor. Belli ki, parkın temizliğinden o sorumlu.
Bu adam onca pisliği temizleyip toparlamak için ne kadar koşturursa koştursun nafile. Az önce temizlediği yer az sonra yine çöp deryasına dönüveriyor. Oysa her köşede bir çöp kutusu varken. Adam yorgunluktan ayaklarını sürüyor; ama kimsenin umurunda değil.
Ben, hayıflanarak yürümeme devam ederken adamcağız beni görünce bir çeşit utanma duygusuna kapılıp başını başka yöne çevirmeye çalışıyor. İşte o an içim acıyor. İçimden feryatlar yükseliyor.
Sen utanma! Çevresine karşı bu kadar duyarsız olan bizler varken…
15.05.2014 /Emine UYSAL
YORUMLAR
Emine hanım öncelikle duyarlı yazınızdan dolayı tebrik ediyorum.
Yıllardan beri sabah yürüyüşünü çok severim. ve yürürüm. yürürken de hem mavi kapak toplayıp hemde pet şişeleri toplayıp geri dönüşüm konulan yerlere koyuyorum.. nedense insanlarımız kirletmeyi seviyor. bizlere bir garip bakıyor tabi ki ,bunlara alıştık artık. Kendi evlerine temizleyen yüzlerce lira ilaç parası veren insanlar kapının önlerine çıktıkları andan itibaren her şeyi sokağa bırakıyorlar.. 50 metre ötede konteynırlar bulunsa bile..
sevgi ve selamlarımla.. tekrar teşekkür ediyorum. duyarlı kaleminize..
Emine UYSAL (EMİNE45)
Duyarlılığın ve fikir bildirdiğin için teşekkür ederim
sevgimle
Maalesef, İnsan dünya için aklını ter eder..Fakat kendi 'ben' duygularını tatmin etmek için binlerce dünya feda edebilir.Eğitim insanın kendini tanımasını sağlar.İnsan kendini tanıdıkça,dünyanın değerini kendisiyle eş değer tutmaya çalışır.Bunu başarabilen ben duygularını da kontrol edebilendir.
Bir gün, dünya kendisininde insanlar kadar değerli ve önemli olduğunu insana fark ettirdiğinde,sanırım vakit çoook geç olacak. Geçikmiş bir özür,artık gelecek bir gün kadar kıymetli olmayacak.Körlük hayvanların seviyesinde kaldıkça,görmek için daha çok eğitim,daha çok eğitimmmmm
Saygılar,Sevgiler İyi Yürekli İnsana
Emine UYSAL (EMİNE45)
Teşekkürler, saygımla
Çok güzel bir konuya değindiniz Emine hanım,
Eline geçirdiğini nefes almamız ve çocuklarımızın oynaması için olan parklara, yollara, denizlere rastgele oraya buraya hiç düşünmeden atan bu insanlardan resmen tiksiniyorum. Yeri geldiğinde bir de yabancı ülkelerin temizliğine, düzenine, yeşilliğine hayranlıklarını dile getirirler. Sanki onlar kendiliğinden oluşuyor.
Her şey eğitim meselesi. Küçük bir örnek vermek istiyorum yeri gelmişken.
Kız yeğenlerimden bir tanesi henüz 3 yaşlarında idi. Birlikte gezmeye çıkmıştık. Yolda ona bir ara paketli dondurmalardan aldım. Aradan bir saat geçtikten sonra eve geldiğimizde baktım elinde bir şey tutuyor. O ne Bilge'cim diye sordum. " Dondurmanın kağıdı " dedi. Dondurma eline akmasın diye ağız kısmını sıyırıp, kağıdıyla tutturmuştum eline. "Aa!! Hala elinde mi bu senin " dedim. Annem sokağa bir şey atılmaz çok ayıptır diyor" dedi. Ben bile unutmuşum o kağıdı elinden almayı, ama o bir saat elinde tutup, çöpünü eve getirmişti.
Yani daha çocuktan verilecek bu bilgi çocuklara.
Sevgiler,
Emine UYSAL (EMİNE45)
elinde bir torba çekirdekle oturduğu yeri tavuk deşinmiş gibi yapan insanlara
yurt dışı şöyle temiz, böyle temiz, deyip de o titizliği kendi vatanından esirgeyen insanlara, daha nelere nelere...
Bu konuda yeğeniniz güzel bir örnek, demek ki eğitim olunca küçücük bir çocuk bile yere çöp atmıyor.
Bir de biz büyükleri eğitmenin bir yolunu bulsak:(
Konuya duyarlılığınızı kutlar teşekkür ederim
sevgilerimle...
Emine UYSAL (EMİNE45)
inşallah!
teşekkürler, saygılar
Ve bir de bir yere oturup aile boyu çekirdek kabuklarını yere atmazlar mı? Oraya oturmaya utanıyorum, sanki ben attım sanacaklar diye... Dışarı rahatlamak için çıktığımda tam bir sinir harbine dönüp eve geliyorum. Bazılarına bak orada çöp var bile deyip, kocaman bir SANA NE ile ağzımın payını alıyorum...
Cennet gibi memleketi cehenneme çevirmekte üstümüze yok. Hassas bir konuyu ele almışsınız. Gönülden kutluyorum. Sevgiler-selâmlar...
Emine UYSAL (EMİNE45)
kısaca şunu diyeceğim
TÜRKÜM, DOĞRUYUM, ÇALIŞKANIM
diyoruz da nerede kalıyor bizim çalışkanlığımız?
70 yaşında dayım var, ailesi ile birlikte 25 yaşından beri Almanya'da yaşıyor ve ne zaman vatanına gelse ahlar vahlarla geri dönüyor.
sanırım orada ölecek ve ölüsünü bile göremeyeceğiz.
Oradaki düzene öyle alışmış ki, başta temizlik ve sağlık geliyor.
biz neden böyleyiz, temizlik imandan gelir diyen bir Peygamberimiz varken.
sevgimle...
Duyarlılığınız için tebrikler, Emine Hanım. Biliniz ki, benzer manzara her yerde ve ben de duygularınızı paylaşıyorum. Yazdığım yorum sayfaya yaklaşınca, silmek zorunda kaldım; teşekkürle yetiniyorum. Dün siteye girmedim, bugün de ilk sizi okudum, ama ben "Günümün yazısı bu!" dedim bile.
Selâm ile.
Emine UYSAL (EMİNE45)
bu konuda hepimizin söyleyecek sözü olmalı. hele konu temizlik, çevre temizliği ise...
Teşekkürler, sevgimle
Önemli bir konu işlenmiş bu gün yazıda.
Hassas bir konu.
Çok yazacak şeyler var da,
iki konuyu ilave edeyim, yazı genişlik kazansın.
Karadeniz bölgesinde güzel yaylalar vardır, bilirsiniz.
Memlekete yaz aylarında yolumuz düştüğünde,
muhakkak bir yayla ziyareti yapar, güzel havasını, suyunu, manzarasını yudumlarız.
Gerçekten güzel oluyor bu tür geziler ama,
insanlarımız o kadar kirletmişler ki doğayı,
canınız da sıkılmıyor değil hani bu durumdan dolayı.
Yav arkadaş,
zaten şehirleri, parkları, yolları, velhasılı yaşadığımız tüm ortamları pisliğe boğuyoruz.
En azından, nadiren gelip dinlendiğimiz bu cennet doğa parçalarını temiz tutalım.
Olur mu?
Keyfimize baktıktan sonra, illa çöplerimizi çevreye saçıp gideceğiz.
Sanki,
bir daha sefere gelmeyeceğiz?
Ya da, evlatlarımız, torunlarımız kullanmayacak burayı.
Akıllanmıyoruz bu konuda bir türlü.
Bir örnek de Azerbaycan'dan vereyim.
Tuhaf bir memleket burası.
Küçücük bir kürdan kağıdını atacak bir çöp sepeti bulamadım 5-6 kmlik yürüyüş parkurumda.
Yaşlı bayanlar temizliyor sakakları burada.
Karşılığında da oldukça cüzi bir ücret alıyorlar devletten.
Kimseye muhtaç olmasınlar diye mi kurulmuş bu sistem, bilemiyorum.
Evimden gözlüyorum,
arka avluda 4-5 adet çöp konteynırı var. Binaların çevirdiği avlunun ortasına yerleştirilmiş ve
her sabah erken saatlerde çöp kamyonları boşaltıyorlar.
Kamyon çalışanlarının içi çok olmalı ki, yere dökülenleri asla almıyorlar.
O iş, başka bir yaşlı teyzeye kalıyor.
Her gün mübalağasız öğleye kadar yere atılan çöpleri toplayıp, kutunun içine atmaya çalışıyor.
Ve,
onun çektiği bu zahmet bildikleri halde insanlar,
yine de çöplerini kutunun içine değil de, yerlere atıyorlar.
Üzülüyorum bu duruma.
Ne demeli?
Başta memleketimizde olmak üzere,
tüm dünya insanlarına akıl fikir versin yaratan.
Emine UYSAL (EMİNE45)
bu duyarlı yorumunuzla yaramı deştiniz.
bu kış çocuklarla birlikte kaplıcaya gitmiştim. kaldığımız bir hafta süresince her sabah düzenli olarak dağda yürüdük (kaplıca dağın eteğinde)
İnanın içim parçalandı gördüğüm manzaralar karşısında.
Boşalmış ve kırılmış içki şişeler, boş poşetler, kağıtlar daha neler neler. hele o cam parçaları...
yangınlara sebep bu kırık camlar değil mi?
o manzarayı görünce kendimce bir fikir geliştirmiş ve bunu belediye başkanına iletmeye karar vermiştim (Hala iletmedim (!) )
haftada yada 15 günde bir gönüllü çevrecileri belediye otobüsleri ile dağa götürüp ellerine birer poşet vererek çevredeki atıkları toplatmak.
gönüllü katılacaktım güya ama henüz gönlüm olmadı demek ki tembel tembel oturmaktayım :( ama ilk fırsatta bu görüşümü başkana ileteceğim, ciddiye alır almaz onun bileceği iş ben üzerimdeki yükü atmak, ciddiye alırsa haftada gidemezsem bile iki hafta bir gidebilirim.
Gelelim Azerbaycan'a; onlar da Türk değil mi?
başka sözüm yok.
yazıma renk kattığınız için teşekkürler, selamlar
Emine UYSAL (EMİNE45)
Teşekkürler Toprağım
sevgimle
Temizlik imandan gelirmiş ya arkadaşım ardımızda bıraktıklarımızdan belli.
Yıllardır pikniğe gitmiyorum çünkü oturacağım yeri temizlemeye çalışmaktan zevk alamıyorum.
Oysa ne çok severdim pikniği.
En çok da kırık cam şişelerinin oraya buraya atılması üzer, kedinin, köpeğin, insanların onların üzerine bastığında sakatlanacağını bile düşünmezler.
Duyarlı yazın için tebrikler.
Sevgimle.
Emine UYSAL (EMİNE45)
Yaklaşıp şişeyi aldım ve neden yol üzerine attığını sordum. bir araba üzerinden geçip kırar dediğin gibi bir hayvanın veya bir çocuğun ayağına batabilirdi.
kadın bana baktı ve oraya ben koymadım ki alayım, dedi.
şişeyi çöpe atmam bir dakikamı almadı.
biz ne zaman düzeliriz. inan bu duruma çok üzülüyorum ben :8
sevgimle
İnsanın içinde olacak.
Adam olmamız için daha çok ekmek yememiz lazım.
Adam, sigarasını asansör boşluğuna atıyor, bunu yapan da eğitmen.
Tebrikler emine, böyle bir konuda duyarlı olduğun için.
Emine UYSAL (EMİNE45)
saygılar