- 465 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
BİZİM ŞAİRİMİZ
Bir yerde:
‘’ Bir ufka vardık ki artık
Yalnız değilim sevgilim’’
diye yazıp, bir başkasında:
‘’tütün işçileri yoksul
Tütün işçileri yorgun
Ama yiğit pırıl pırıl namuslu
Namı gitmiş deryaların ardına
Vatanımın bir umudu’’
Diye devam eden sosyalist bir şairdir o.O işçi sınıfının dostu, Kürt yoksulunun kalemi ve dilidir.O bu ülkeyi bir baştan, bir başa sahiplenecek ’’Üsküdar ‘dan bu yan lo kimin yurdu’’ diye soran dizelerin sahibidir.
‘’ Canımda damıttım seni ey zulüm
Sancısı
İnceden
Kum gibi taşıdığım.
Kaşığımda Amerikan kemendi
Bağıra çağıra geceler boyu
Kaskatı kesilip kan işediğim’’
Dizelerinde de bir yanıyla zulmün kendi bedenine düşen kısmını,bir yanıyla da anti Amerikancılığını ustaca yazan şairimizdir.
O,öteden beri bir araya gelmesi gereken Anadolu insanını da dizelerinde kaynaştırandır.
‘
’Sepetçioğlu’ m bir kömür işçisidir,
Mavzer değil, kürek tutar Urfalı Nafiz’’
Onun için Zonguldak’ taki maden işçisi kim ise Urfada’ ki fırıncı Nazif’ de odur.O bir yanıyla Kürdü ve Türkü beyninde kaynaştırmış, öbür yanıyla da bunu dizelerinde işleyip düşüncesini, okuyucusuna da taşımıştır.
Özel sohbetlerinde en çok sevdiği şeyin Diyarbakır şivesiyle Türkçe konuşmak olduğunu sık sık vurgular.
1927 yılında Diyarbakır’ ın meşhur Gavur Mahallesinde , yani Hançapenk’ te Kerküklü Arif Hikmet Bey ile Erbilli Sare Hanım’ ın oğlu olarak doğmuş , babadan Türk, anadan Kürt bu coğrafyanın Nazım sonrası en büyük şairlerden biridir.Bebekliği Diyarbakır’ da , ilköğretim yılları Siverek’ te geçer.Kürtçe nin Zaza ve Kırmanç lehçelerini burada, Arapça’ yı da Harran’ da öğrendikten sonra , orta okul için Diyarbakır’ a,Lise için de Afyon’ a gider.Şairliği de Afyon’ da , gurbetli yıllarında başlar.Afyon Lisesi o zamanlar şair ve yazar öğretmenlerle doludur.Cahit Külesi, Muhip Dranas ve Behçet Necatigil bunlardan bazılarıdır.1943 yılı içerisinde dergilerde şiirleri yayınlanmaya ve haftada 10 lira teklif almaya başlar.
1945’ te lise biter ve yedek subay olarak askerlik yapar, ardından Ankara’3 ya gelir ve Dil ve
Tarih Cografya Fakültesinde felsefe bölümünde okurken TKP’ lilerle tanışır; onların kurdukları Türkiye Gençler Derneğin yöneticileri arasında Enver Gökçe de vardır.. O sıralar faşistlerce vurulan ünlü İtalyan komünisti Togliatti için yazdığı şiir, bir provakotör tarafından çalınıp çoğaltılarak Melahat Türksal’ın evine konuluyor ve polis bir baskınla şiirleri buluyor.Yargılama sonunda beraat etmekle birlikte deşifrasyon ve ardından da derneğin feshi geliyor.
1951 Tevkifatı’ nda işyerinden alınan Ahmet Arif, Can Yücel üzerine ifade vermeye zorlanır . Ağır işkencelere maruz kalır. 34 ay çok ağır koşullarda hapis yatar.Ruh salığı bozulur, şok tedavisi görür, ameliyatlar geçirir.Hapishane ve sorgu döneminde , ağır işkenceler ve ‘’ arkadaşlarına’’ kızgınlığı, bir süre için insanlardan uzaklaşmasına ve içine kapanmasına sebep olur. Ancak bu sıralar harıl harıl şiir yazmaktadır. 1943 yılında başlayıp 1958 yılında netlik kazanan Van’ ın İran sınırında Özalp Kaymakamı Hilmi Tuncel , jandarma kumandan yüzbaşı Vasfi Bayraktar ve hudut tabur kumandanı binbaşı Şükrü Tüter, şimdikilere çok benzeyen bir çete oluştururlar.Bu çete Kürt köylülerinden çapulcu bir kısım insanı da içinde barındıran ve İran’ dan hayvan çalıp Türkiye tarafında satarak çıkar sağlayan bir gruptur.Ancak İran ‘dan Mehmedi Mısto lakaplı Kürt , adamlarıyla sınırı bu tarafa geçip intikam sayılacak bir davranışla bir çok hayvan çalar, sahiplerini de öldürür. Olaylar büyür, Ankara’ ya sıçrar ve 3.Ordu Müfettişi orgeneral Mustafa Muğlalı görevli olarak bölgeye gelir.O sırada İran’ lı Kürtlerle işbirliği iddiasıyla 40 Kürt yargılanmaktadır. Beşi tutuklanır ve otuz beşi serbest bırakılır. Muğlalı Paşa bu otuz beş insanı tekrar gözaltına aldırır ve sanık olarak , otuz üçünü İran sınırındaki Çilli Gediğinde dizdirerek katleder.
Olay sırasında ilk öldürme emri alan yüzbaşı Vahet Yüzgeç , böyle bir şeyi yapmayacağını söyler, ancak yedek teğmenlerden Nejdet Bilgez ve Bilal Bali emre uyup infazı, yani katliamı gerçekleştirirler.Meclis Araştırma Komisyonu’nun dahi ‘’ Hiç biri suçlu değildi’’ dediği bu otuz üç insandan yaralıyken ölü numarası yapıp kurtulan ve olayın açığa çıkmasını sağlayan İbrahim Özay’ ın anlatıları ve basına yansıyanlar Ahmet Arif’ i derinden etkiler. Öldürülenlerin üzerleri aranmış, para ve kıymetli eşyaları katillerce paylaşılmıştır.Ahmet Arif’ in ‘’Otuz üç kurşun’’ adıyla yazdığı şiir daha basılmadan elden ele dolaşmaya başlar.Kürdün yaralarından birini olağanüstü ustalıkla anlatan bu şiir , artık kitabı dayatmıştır.
1968’ de ve ilk kez Bilgi Yayınevi’nce ‘’ Hasretinden Prangalar Eskittim’’adıyla yayınlanmış, daha sonraki baskılar Cem Yayın evi tarafından yapılmıştır. Kitap hala Türkiye’ de en çok baskı yapan şiir kitabıdır.
2 haziran 1991 günü sabahın erken saatlerinde geçirdiği kalp krizi sonucunda yitirdiğimiz Ahmet Arif bu ülke insanının ortak değeridir. Anti- Emperyalisttir, anti- faşisttir. Onu yitirişimizin 23. yılında , bu büyük şairimizi saygıyla anıyorken;
‘’ Bunlar
Engerekler ve çıyanlardır
Bunlar
Aşımıza, ekmeğimize
Göz koyanlardır
Tanı bunları
Tanı da büyü’’
Dizelerindeki engerek ve çıyanları iyi tanıdığımızı belirtiyor ve bir gün bu ülkeyi onlardan arındıracağımıza söz veriyoruz.
YORUMLAR
çetin altungüneş
hemen aklıma ahmet arif'in muhteşem sözleri ile muhteşem yorumuyla funda arar geldi. terketmedi sendan beni şarkısı
Terketmedi sevdan beni,
Aç kaldım, susuz kaldım,
.....
Tütünsüz, uykusuz kaldım,
Terketmedi sevdan beni...,
bu büyük şairi anlatan yazınız için teşekkürler, tebrikler