SEVGİLİ TEYZEMMM,
Seni de anne kokunu da çok özledim. Biliyorum ki bana hasretin hiç dinmeyecek. Aslında senden gitmedim, farkındayım.
O kara köpek yavrusunu benim gelişimden bir ay sonra getirmişti dedem. Küçük karton bir kutuda. Sen önce bu da nesi demiştin, sonra banyoya götürüp bir güzel sabunlamıştın. Oto tamirhanesinden geliyordu garip, elbette kir pas içindeydi. Dedem bana adı ne olsun dediğinde kendimi büyük adam gibi hissetmiştim. Atılgan koymuştum adını .Birlikte büyümeye başladık Avcılarda giriş kattaki dairede.
Yan apartmanla bizimki arasında yüksekçe bir duvar vardı. Balkonumuz olmadığı için genelde bahçedeki masada yerdik yemeklerimizi. Duvarın öbür yanından sırasıyla dört çocuk kafası çıkar kaybolurdu. Genellikle dört çeyrek ekmek arasına ne yiyorsak ondan koyar usulca uzatırdın. Birer el uzanır mahcup tavırlarla alırdı ekmekleri. Çeyrekler bitti mi yine teker teker teşekkür edilirdi. Murat, Haydar, Ali ve Fadik. Trabzonluydular. Anneleri Naciye teyze tiz sesiyle mütemadiyen bağırırdı. Hiç birini korkutmazdı bu, zamanla bende alıştım.
Naciye teyzeannesiz oluşuma üzülür beni korumaları, benle oynamaları için sık sık tembihlerdi uşaklarını.
Recep amca sıhhi tesisatçıydı. Karısına ve çocuklarına karşı bitmeyen bir sabrı vardı. Kendi hallerinde kimi gün şen şakrak, kimi gün durgun yaşarlardı. Onlara gittiğimde bu kadar yokluk içinde mutlu olmalarına şaşırırdım. Bir yol bulup aç açık kalmıyorlardı. Sabah erken kalkan pantolon giyer diğerinin payına şort düşerdi.
Aslında seni kıskanırdım ama belli etmezdim. En çok da Haydar’dan. O sanki sana hizmet etmek için yaşıyormuş gibi davranırdı. Çöpe elim değmeden hemen kapar atardı. Bir gün ne gülmüştük ama . Haydar’a bir miktar para verip markete yollamıştın 2 kg patates alsın diye. Az sonra Haydar bir çuvalı sürüyerek geldi. Yerlere yatmıştık. Paranın hepsiyle patates almıştı. Biraz geç öğreniyorlardı. Sana saygıları ,sevgileri çok fazlaydı. Bundan ben de nasibimi alıyordum.
Evimizin bir yanı göl bir yanı denizdi. Göl tarafında olduğumuzdan daha çok o yöne giderdik. Okulumda oradaydı.
Okula ilk başladığımız gün sen de beni bırakıp gideceksin diye çok korkmuştum. Öyle çelimsizdim ki. Sen beni bırakıp gitmedin. Gündüz işe gidiyor akşam yemekten sonra hemen beni yanına çağırıyordun. Dersler bitince bana büyük haz veren sohbetlere başlıyorduk.
Bir Cumartesi günü divana uzandın, ben yerde oyun oynuyordum. Biraz uyuyacağım kalkınca oynarız dedin. Bir saat kadar sonra uyandın. Ben üstüne zıpladım, oynaşıyorduk, birdenbire saçlarımı yolmaya başladın . Elinle saçlarımı tutuyor eline gelip gelmediğine bakıyordun. Bazen bir tutam saç kalıyordu elinde. Çıldırmış dibiydin. Gitti çocuğun saçları deyip duruyordun. Neden sonra saçımı kestiğimi anladın. Gülmekle kızmak arasında gidip geldin. Ya bir yerin kesileydi diye hayıflandın. Sonra her zamanki sorun çözer halinle neyse olmuş, gider tıraş olursun demiştin. Berberler kapalı olduğundan bir gün okula gidememiştim.
Elinde hep ya bir kitap ya da bir ajanda olurdu. Seni tuşa bastığında bilinmeyeni cevaplayan bir kutuya benzetirdim. Yazı yazarken çoğu kez uzaklarda bir şey arar gibi bakar, buldum edasıyla eğilir din ajandaya. Mürekkepli kalemi sevmezdin, kurşun kalem bana sıcak geliyor derdin. Arada yazdıklarından bir parça okurdun. Ben sana hayran o koca kelimeleri anlamaya çalışırdım. Böyle zamanlarda içim ısınırdı, seni sadece bana ait hissederdim.
Dedem yani senin kocan bana ısınamadı . Çok üşürdüm yanında bazı. Eli başıma gitsin isterdim. Aranıza oturayım. Bir dizim onda başım senin göğsünde bir zaman kalalım isterdim, odama gitmem gerektiğini hatırlatırdı. Hele haber saatini unutup, Yüksek sesle sana bir şey sormaya kalktıysa m , sana derhal bu çocukla ilgilen derdi.Gözüne bakardım hiç yumuşama olmazdı. Bütün keyifli oyunlarımızı o olmadığı zamana denk getirirdin, ben anlardım sana bir şey hissettiremezdim.
Annemle babam anlayamadım neden boşandılar. Hep kavga ediyorlardı , kendimi suçlu hissediyordum. Annem beni çok dövüyordu. Sen dövmeyince soruyordum" neden dayak atmıyorsun " diye . Dövmeden öğrenemem sanıyordum.
İlklerin çoğunu birlikte yaşadık. Benim oldukça büyük bir problemim vardı sabrın ve sevginle çözdük. Üstelik bu başarıdaki en büyük payın bende olduğunu hissettirdin bana. Sorunlarla boğulmak yerine onların üstesinden gelmek gerektiğini çocuk olmama aldırmadan bana kabul ettirdin. Önüme düşüp kılavuzluk etmedin. Yanımda durup benim başarmamı sağladın.
Odanı topla deneme çok kızdım önceleri, sonra gerçek nedenini kavradım. Yıllarca yurt dışında yalnız kaldığım günlerde çok işime yaradı. Senin görmemen için bazı kirli çamaşırlarımı, yemediğim beslenme azıklarını ranzanın altına saklamıştım. Bulduğunda şaşırdın, bağırmadın ancak epey bir süre beslenme koymadın yanıma. Bir gün döner ekmekle sınıfa gelip cezamın sona erdiğini söyledin.
Mükemmeliyetçi bir yönün vardı. Her şey en iyi olmalıydı. Bir gün robot olmadığımı söylediğimde sevindin. Seni sorgulamam sana büyük keyif veriyordu.
Sendeki dünyaya farklı bakan, farklı algılayan işlek zekanın da bilincindeydim.
Kocaman yüreğindeki yerimin ne olduğunu da düşünebiliyorum.
Bir tanem ben sana oğul kokusundan başka ne verebildim ki? Kokunu çok özledim.
oğul kokulun