Devlet Dairesi ve Konsolos Köpekleri..!
Devlet..:
Arapça kökenli kelime olup .., Toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler topluluğunun oluşturduğu tüzel varlıktır. diye anlam ifade etmektedir...!
Günümüz genç nesilleri pek bilmezler... eskiden Devlet dairesinde işlerin nasıl yürüdüğünü...ancak o günleri görmüş kişiler günümüz deki işleyişiyle geçmişteki durumu günümüzle kıyas edebilir...
ve dönen "rüşvet" çarkının farklılığını anlayabilir.. çok fazla değil günümüzden yaklaşın on yada on beş yıl önce.., Devlet dairesine işin düşmüş ise hele de önemli hayatiyet arz eden bir iş ise o zaman deyim yerindeyse "ya ebenin ya da dedenin" boy ölçüsünü alırlardı..
Türk MİLLETİ oldum olası Devlet dairesi denildi mi içsel olarak ürker... bu çoğunlukla saygıya dayalı bir duygu olsa da zaman-zaman da korkudan dır..!
Tam da bura da Devlet Baba anlayışı zihinlere yerleşmiştir..
Sabah gün doğmadan evinden çıkar işinin görüleceği Devlet dairesinin yolunu tutar. genellikle çalışma saatlerinden çok zaman önce kapıda sıraya girer ve bekler "Hak’kı" olanı almanın "Haksızlığını" yaşayacağı sürece böylece dahil olmuştur...
Mesai başlar Memur beyler ve memure hanımlar peşi sıra gelirler masalarına otururlar vatandaş kapıda sırasında usturuplu şekilde sırasının gelmesini beklerken sıradan memurlar için sabah çayları makamdakiler için de kahveler gelmiştir... önce çay ve kahve keyfi ... bu süreç tamamlanınca nihayet kapı açılır ilk sıradaki vatandaş Mabede girer gibi son derece saygılı şekilde ilgili makama gider elindeki belge yada belgeleri abartılı bir saygı ile Müdür beye takdim eder.. müdür bey Makam da öylesine yayılmıştır ki sanki konsolos köpeği ... mübarek.. belge yada belgelere üstün körü bir göz atar.. sonra vatandaşı süzer işin önemine göre o an kararını verir... eğer iş de yağlı bir durum varsa ki genellikle de olur sert bir şekilde olmaz hemşerim olmaz burası dingonun ahırı mı ... diye tersler ki ne terslenmiş dir garibim... tüm umutları yerle bir olur... o pişmanlık yüreğine oturur...
Şimdi sırada ki. çarkın dişlisine doğru ilerlemektedir ki.. habersiz çaresiz... tam kapıdan çıktığı an pusudaki "değnekçi" zaten takiptedir gerekli işareti de almıştır.. usulca yanaşır dertli vatandaşa ve söze girer..!
"Hayırdır Hemşerim gemilerin mi battı nedir bu hal"... Çaresizliğin karanlığında ki garip vatandaş en saf haliyle halini arz eder Çarkın nasıl döndüğünden bi haber... çıkmaza giren işini en ince ayrıntısına kadar bitirim "değnekçiye" anlatır...
"Değnekçi" önce vatandaşın mali profilini bir analiz eder. durumuna göre reçete sunacaktır, emeğini kurtaracağına kani olursa ki genellikle de olurlar. ve söze başlar...
ya Amca senin derdin kolay sen buna mı üzülüyorsun..! Amcanın beyninde şimşekler çakar gözleri ışıl-ışıldır o an yüreğinde sevinç fırtınaları başlar... umutla dinler... artık söz "Değnekçidedir"...
Amca şimdi sen git evine ben bizzat müdür beyle görüşeceğim senin bu haline ben dayanamadım sen yarın bana gel ben sana neticeyi söylerim...!
Amca revan olur evinin yoluna kafasının içinde bin bir sorularla daha da önemlisi bir o kadar da umutla.. artık geçmez gece saatler eklenir saniyelere. sabahı sabah eder eder de gözleri hasrettir bir gram uykuya... erkenden çıkmıştır evden doğru gidecek sözleşilen yere heyecanla sabırsızlıkla bin bir umutla varmıştır sözleştikleri yere bekler dün ayak üstü tanıdığı adını dahi bilmediği "Değnekçiyi" ...
Nihayet uzaktan görmüştür kendisine umut aşılayan sözde (amcaya göre) iyilik Meleği...
Selamlar verilir selamlar alınır... acelesi var gibi hemen başlar söze "Değnekçi"
Amca tamamdır senin işin.. ben konuştum ama sakın haa kimseye söylemeyeceksin tamam mı..!
Amca bin bir yemin başlar yakarmaya...
"Değnekçiye" göre amca gelmiştir tam kıvama...
Amca şimdi beni iyi dinle ben senin işini halledeceğim... ama sen de şu kadar para getireceksin..!
Amca bir an yıkılır... o an dalar içindeki hesaplara... hemen "Değnekçi" girer tekrar söze.. ya sakın yanlış anlama kendim için istiyorsam Namerdim... içeriye vereceğim .. tamam mı.. şimdi senden almazlar ama bana güvenirler.. yoksa senin işin yatar...
Çaresizdir <VATANDAŞ> düşmüştür parangaya...üç aşağı beş yukarı pazarlık biter anlaşma sağlanır... alır "Değnekçi" evrakları .. düşer Amca yollara şimdi iş kaldı borç harç tamamlanacak paralara..
Amca parayı zar zor denkleştirmiş ve gelmiştir aynı yere "Değnekçi" gözleri yolda beklemektedir... ya amca nerede kaldın bak sabah beri işimi gücümü bıraktım senin derdine çare aramaktan... hadi benim acelem var.. ver şu parayı da vereyim içeri alayım senin evrakları... Amca parayı verir "Değnekçi" hemen sote yere çekilir ve başlar verilen parayı saymaya... Rüşvetin eksikliği racona ters dir..
"Değnekçi gider içeri alır evrakları her şey tamamdır.. teslim eder Amcaya...! Amca yüreği temiz Amca dilinde dualarla teşekkür eder bolca.. Minnettardır artık hayatı boyunca...!
Artık Amcanın yeni bir derdi vardır.. o da Rüşvet için edilen borçlar...!
Evet son on yılda çok şey değişti... TÜRKİYE de özellikle de Devlet Dairelerinde... daha bir Pratik hale getirildi... çarkın döngüsü... "Değnekçi" ler tarihe karıştı... Direkt temasla işler hale geldi...!
Devletim sen çok yaşa...!
Kenan SAYIN.