- 656 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
HİÇ Mİ ÜMİT YOK?
An ve an ilerlerken zaman denen düzenek bir bir kıymete biniyor duygular. Bir bir gerçek yüzü ortaya çıkıyor saklı ve örtülü gerçeklerin.
Ne zaman ki gereksinim duysam haricimde birine istisnasız yanılıyorum hem de ilk günden beri. Çocukluğumdan beri ömür tükendi tükenmesine de akıllanamadım gitti.
Korkmak da değil benimki ya da ardından kuyu kazmak. Ah, akılsız başım: Girizgâhtan sonuca kadar bir bir yansıtılan nasıl da aksediyor dolaylı yollarla ve endirekt fiiliyatlarla.
Çok oldu demeyeceğim yitip gidenlerin arkasından döktüğüm gözyaşı zira tarih hep ama tekerrürden ibaret. Kalanların farkı yok gidenlerden. Ya da yansıttıklarımın hiçbir farkı yok içte kalanlardan. Ne zaman ki ellerimle sunsam iç dünyamı altın bir tepside ya da zikretsem üç beş kelam hep ama hep kabak benim başıma patlıyor.
Ne acı, Tanrım ne acı… Hiç mi ümit yok? Hep mi sürecek bu döngü?
Neden diye asla sormuyorum çünkü biliyorum ki; insanlardan yana şanssızım. Ve ne zaman aralasam kapıyı ya sinsice doluşuyorlar gömdüklerimin arasında yer bulup ya da saf ve aptalca bir yanılgıyla kabulleniyorum ve inanıyorum. Demeye kalmadan ne varsa paylaştığım dolaylı ya da dolaysız, hesabını faiziyle ödüyorum.
OkuL hayatımda da durum bundan ibaretti iş yaşantımda da…
Özel hayatla ilgili elimdeki tüm soyut dokümanlar zaten sonun başlangıcını hazırladı; üstelik tastiklendi noter tarafınca.
Ne külfetmiş Yarabbim, nasıl ağırmış gerçeklerin geri dönümü.
Karmaşık olduğumu sanırdım. Hayır, asla tam tersine kafası farklı bir mekanizma ile çalışan ve göründüğünden farklılık arz edenler karmaşık olanlar. Bir de akıllı addederdim kendimi. Nerede… Bırakınız zekâ seviyemi bazen şüpheye düşüyorum bu kadar dirsek çürüten ben miymişim diye…
Yine de suçlamıyorum kendimi. Haricimdekileri de suçlamak ya da yargılamak gibi bir hakkım da yok. Yok ama gözlemlerim içimi çok acıtıyor.
Anlatmak ve anlaşılma gayesi. Bunu da artık attım şıkların arasından. Çözümsüz bir sorunun cevabını neden aramaya devam edeyim ki. Anlamak da istemiyorum artık. İç hesaplaşmalarının peşinde ve küçük hesaplarla iştigal edenler hiç mi hiç ilgilendirmiyor şahsımı.
Gerçek olan bir şey varsa; zoru seviyorum ve hayatım boyunca hep ama hep zorluklarla mücadele ettim. Çocukluğumdan bu yana üstelik…
Dışarıdan görünen ise; şanslı ve mutlu bir çocuk olduğum yönündeydi. Ne de olsa; dışı seni içi beni yakar. Şükretmediğimi söyleyemem ama şu da bir gerçek ki; zor bir babanın evladıydım daha doğrusu evlatlarıydık. Herkesi tenzih ederek şunu söylemek istiyorum ki; hiçbir müdahale söz konusu değildi. Bir eli yağda bir eli balda bir çocuk ve bir dediği iki edilmeyen. Ama ne sokakta top oynamam söz konusu idi ne de ergenlik yılarımda arkadaşlarımla dolaşıp gezmem. İnsanlara istediğim kadar yakın ya da uzak olayım hiçbir önemi yok. Çünkü sadece kısıtlı imkânlarım oldu insanları tanımak adına.
Çok rağbet gören bir terim var, sıklıkla da rastlıyorum…
Hayat okulundan mezunum, diye.
O okulu bitiremedim ben. Çok da gülüyorum kendime. Çok insan tanımış olabilirim bu güne değin ama onlar gerçek anlamada benden üstünler. Yaşama teknikleri olsun, davranış kalıpları olsun ya da gerçekleri algılamaları.
Aslında bu kadar geri planda tutulmam ailem tarafınca tek bir gerekçeye dayanmakta: Sadece ve sadece hayattan ve kötülüklerden koruma gayreti güttüler. Nereye kadar koruyabildiler ki. Sonuçta adımlarken yolu üstelik tek başıma; sudan çıkmış balık misali debelenip durmaktayım.
Pes etmek ise literatürümde en üst sırada yer alır. Yaptığım işi beğenmemek bir yana tuttum sayısız mesleğe yönelip bir de ekstra kafa patlatıp eğitimini aldım. Strateji uygulayamamak da benim nihai sorunum. Zira gerçek hayat ne doğallığı kabul ediyor ne de samimiyeti. Olmadık insanlar, olmadık tutumlar.
Yok, yok ben adam olmam.
Yaşıtlarım torun torba sahibi, ben hala kararsızlık içerisinde arayışımı sürdürmekle meşgulüm. Ne zaman ki gayemden ya da hayallerimden bahsedeyim bu sefer işler daha arapsaçına dönüyor. Çenem de inanılmaz düşüktür. Bilen bilir. Hani gelen telefon faturalarının haddi hesabı yok. Ne de olsa faturaları ödemekle mükellef değilim. Ben sadece tüketici olarak ekonomiye katkı sağlamakla meşgulüm. Sonuçta döngüye müdahale edilmesi lazım.
Baktım ki işler böyle yürümüyor ben de hem faturaların meblağsını azaltmak hem de dert yanmak için yazıyorum. Ama gelin görün ki; şimdi de internet limiti aştığı için hane halkında darboğaz yaşanmakta. Yok, yok ben adam olmam.
Zaten adam olmak gibi bir niyetim yok. Hem halimden hem de cinsiyetimden memnunum. Adam olmayanlar düşünsün.
Nereden nereye geldim…
Pes etmekten bahsediyordum, değil mi?
Çalıntı bir hayat sürmüyorum ve sadece bahşedilen bir yolu adımlamak tüm gayem ama çarpık bir yönelim değil; düzgün ve emin adımlar. Yalpalasam da zaman zaman koşmak geliyor içimden mütemadiyen.
Hayallerimi terk etmek ise kendime yapacağım en büyük ama en büyük haksızlık.
Gerçi bazı konularda oldukça demoralize oldum ama bunun da yaşanması gerekiyormuş ki sahip olduklarıma dört elle sarılayım.
Kavramlar olmadık zamanlarda farklı bir seyir takip etse de kanıksadıklarım sarsılamayacak kadar sağlam. Müphem insanlarla ve konularla da artık ilgilenmiyorum. Her ne kadar kafa yormadan duramasam da. Çünkü açılımım ivme kazanmakta tartışılır zihniyetlerin farklı izdüşümleri ve kıymet verdiklerim daha da değer kazanıyor.
Benzemek ya da örnek almak ise ne derece önem arz edebilir ki. Bu yüzden tüm mücadelem benliğimi vakıf kılmak ister istemez. Kaygım yok bu yüzden. Tek kaygım sürdürülebilir bir hayat mutlulukla eşgüdümlü. Tabii ki de huzur ve vicdanın işbirliği neticesinde…
Normal ya da farklı olmak ise göreceli bir kavram. Madem ki benzemek kaygım yok demek ki normal addedilen tutumlar geliştirmek mecburiyetinde de değilim. Durduk yerde de asla yükselmez sesim ama yapılan haksızlıklar girdi mi işin içine sakin kimliğim bir anda değişime uğrayabilmekte. Bazen sesli bir taarruz bazen sükunetimi koruma içgüdüsünün eşliğinde. Asla sükût ikrardan gelir, diye de bir tutum değil tam tersine gücümü arttırmak adına kendime yaptığım telkinler. Doğrusu bu konuda oldukça yol kat ettim. En azından teknik itibariyle irademi sınamak konusunda kimseler elime su dökemez. Yaşanmışlıklar ve zamanında getirilen uçsuz bucaksız sınırlamalar taş gibi bir irade ile sonuçlandı. Taş kalpli olmasam da sağlam ve güçlü bir iradedir içimde saklı tuttuğum. Bu yüzden de yeri geldi mi disiplinli yeri geldi mi bir o kadar umarsız.
Mizaç ve karakter girdi mi işin içine akan sular durmaz mı. Her ne kadar set çekenler ellerinden geleni ardına koymasalar da…
Alışkınım da ve bir o kadar korunaklı önüme bariyer çekenlerin varlıksız varlıklarına. Önceleri kendimi silik bir gölge olarak kanıksamış olsam da işin gerçeği şu ki ne eksim var diğerlerinden ne de yanlışım. Doğrularım benim için ne kadar önemliyse bir o kadar onları korumakla mükellefim ve bundan da inanılmaz mutluluk duyuyorum her ne kadar tek kişilik mücadele zor olsa da.
Zor bir insan olmak kadar zorluklara göğüs germek. Ama hayatı yaşanılır kılan bu benim için. Zira bir o kadar alışkınım illa ki bir takım şeylerin yolunda gitmemesine. Eğer ki her şey yolundaysa bu sefer bende bir sorun var demektir.
Katlanılması zor bir insan ve bir o kadar dirençli her ne kadar görüntü itibariyle zayıf ve incinebilir dursam da. Büyük ihtimalle gündelik telaşların ve maddiyatın adımlarca uzağında. Yoksa şu an bu satırları yazıyor olmazdım. Büyük ihtimalle müdür koltuğumda ve yüklü bir gelirin hazzıyla yaşayıp gitmekteydim.
İşte bu yüzden seviyorum kendimi: Farklı, alışılmışın dışında ve zorun peşinde… Bir o kadar uzağında kanıksananların ve kendi düzenini kabul ettirmekle uğraşan. Hayal gücümün eşliğinde bir o kadar yalıtmış kendini çağın gereklerinden.
Hayallerinizi hep kollayın. Ve asla izin vermeyin hayallerinizin çalınmasına. Ne çalıntı bir hayat ne de çalıntı hayaller. Bizi biz yapan her ne ise sevip, koruyup kolladığımız.
Sevgilerimle…
YORUMLAR
Gülüm Çamlısoy
Hoş geldiniz sayfama. Mutlu olmamak mümkün mü...
yürekten teşekkürlerimi sunuyorum lütfen kabul buyurun.
Kesinlikle ne zaman çıkmaza girsek bir şekilde feraha çıkıyoruz. Hem de en beklenmedik anda. Bu yüzden ümidi yitirmemeli. Gerçi yitirmediğim zamanlar da olmuyor değil ama bir şekilde mucizevi bir kuvvet:''Hadi, kalk ve devam et kaldığın yerden'' diyor.
yüreğiniz dert görmesin. beğeni ve katılımınız çok yüreklendirici.
Sevgiler ve saygılar...
Bence,
Allah'ın sevimli kulunsunuz.
Bir çok insan depresyonlarla uğraşıyor.
İçlerindekini dışarı atmayı beceremiyorlar,
bir kısır döngü içinde,
kendileri ile savaşıp duruyorlar.
Size,
Allah,
yazma becerisi vermiş.
Yaz demiş...
Yazabildiğince...
Anlatabildiğince...
Paylaşabildiğince...
Çok güzel bir meziyet bu...
Kendini, hem kendine, hem de başkalarına tarif edebilmek.
Gülüm Çamlısoy
Sağ olun. Gülümsettiniz.
Depresyon mu dediniz? Bir yerden hatırlıyor gibiyim...
Daha çok sözüm var. Zira gözlemleme yeteneğim fazlasıyla olgunlaştı.
Kısır döngüye gelince, yeteri kadar vakit kaybettim. Bu yüzden hayallerim henüz bitmedi. hep ama hep derim: İflah olmaz bir hayalperestim, diye. Üstelik çocukluğumdan mirastır. Ne de olsa, eve tıkılı bir çocuktum ve bana düşen mümküne mertebe yaramazlık yapıp hayali oyun arkadaşlarımla vakit geçirmekti. bir de okumak. Tabii ki esir aldığım hane halkını da işin içine kattık mı tam bir panayır yeri.
Ne yani; yaş aldım değişiklik mi oldu? Bilakis ivme hız kesmedi, hala avutuyorum kendimi.
Sağ olun, var olun.
Selam olsun çok uzaklara...