- 1878 Okunma
- 7 Yorum
- 1 Beğeni
NEDEN ‘’ ORDULAR İLK HEDEFİNİZ EGE DENİZİDİR İLERİ ‘’ DEĞİL DE ‘’ORDULAR İLK HEDEFİNİZ AKDENİZDİR İLERİ ’’
Bu gün 26 Ağustos 2014.
Türk tarihi için oldukça önemli bir gün.
Ne kadar güzel bir tevafuktur ki Türk Milletine Anadolu’nun kapılarını açan Malazgirt Zaferi 26 Ağustos 1071 de kazanıldığı gibi 1071 de açılan o kapıdan milletimizi gerisin geri göndermeye çalışanlara karşı ‘’ Bu topraklar ebediyen benim yurdumdur.’’ Diyebilmememizi sağlayan ve Büyük Taarruzun devamı olan Başkomutanlık Meydan Savaşı da 26 Ağustosta başlamıştır. ( 26 Ağustos 1922 )
26 Ağustos 1071 de Büyük Selçuklu Devleti Hükümdarı Başbuğ Alparslan Ordusuna şöyle hitap etti:
"Burada Allah’tan başka bir sultan yoktur; emir ve kader tamamiyle O’nun elindedir. Bu sebepten benimle birlikte savaşmakta veya savaşmamak için uzaklaşmakta serbestsiniz."
"Ey askerlerim! Eğer şehit olursam bu beyaz elbise kefenim olsun, Zaferi kazanırsak önümüzde çok hayırlı günler olacaktır.
Ey askerlerim ve kumandanlarım! Daha ne zamana dek biz azınlıkta düşman çoğunlukta olmak üzere, böyle bekleyeceğiz. Düşmanı yenersek arzu ettiğimiz netice olacaktır. Yoksa şehit olarak Cennete gideceğiz. Beni izlemek isteyenler gelsinler. Geri dönmek isteyenler serbestçe dönsünler. Onlara hiçbir ceza verilmeyecektir. Bugün burada ne emreden bir sultan, ne de emir alan bir asker vardır. Ben de sizlerden biriyim ve sizinle birlikte savaşacağım."
1071deki bu büyük zaferden 851 sene sonraki askere hitap bir emirdir ve oldukça kısa ama kesindir : ‘’ Ordular İlk Hedefiniz Akdenizdir İleri ‘’
Tam 851 sene sonra Türk Milletinin o günkü başbuğu Mustafa Kemal ordularına kısaca bir hedef göstermiştir : Akdeniz.
Bu gün Malazgirt Zaferinin üzerinden 943, Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Savaşının üzerinden ise 92 sene geçmişken bazı sefiller, gafiller ve hainler ‘’ Atatürk o emri verirken her halde yine kafayı çekmişti. Adam Akdeniz ile Ege Denizini karıştırmış’’ Diyebilme öküzlüğünü gösterebilmekte, akılları sıra o mercimek kadar bile olmayan güdük beyinleriyle bir de utanmadan sıkılmadan sözüm ona espri yapmaya, tarih ve coğrafya dersi vermeye kalkmaktadırlar.
İyi hoş da aslında Yunanlıları döktüğümüz deniz yani onları yurdumuzdan atmayı düşündüğü bölge Ege Denizi olmasına rağmen neden böyle demiş Atatürk?
İşte cevabı:
Cumhuriyet döneminde basılan harita ve atlaslarda yer alan Ege Denizi’nin XV. yüzyıl sonrası Osmanlı İmparatorluğu dönemi haritalarındaki adı Akdeniz ( Bahr-ı Sefid )’dir. Piri Reis’in 1520 yılında tamamladığı Kitab-ı Bahriye adlı eseri de dâhil olmak üzere aynı bölgeye “Adalar Denizi” de denilmektedir. Ege (Aegean) deyimi, Yunan mitolojisinden kaynaklanmaktadır.
Yunanlılarca önce Midilli civarına, daha sonra da tüm adaların yer aldığı bölgeye Ege Denizi adı verilmiş ve bu isim tüm kendi ürettikleri haritalarda bu şekilde yer almıştır.
Sadece İlkçağ dönemine ait bazı haritalarda, Midilli Adası güneyine Ege (Aegean) adının verildiği görülmektedir. 1803 yılında Türkiye’de basılan ilk Türk Atlasında aynı bölgeye Anadolu Denizi denildiği, ancak, 1850 yılı sonrası Fransızca olarak basılan bazı haritalarda söz konusu bölge için “Mer Egée” adının kullanıldığı gözlenmektedir. Orijinali Fransızca olarak hazırlanan Lozan Antlaşmasının, Türkçeye çevrilerek 24 Ağustos 1923 günü Büyük Millet Meclisinde onaylanan metninde, anılan bölge için “Adalar Denizi” tanımı yer almaktadır.
Atatürk, 26 Ağustos sabahı verdiği “Ordular İlk Hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!” emri ile de, Cumhuriyet Döneminin ilk yıllarına kadarki evrede anılan yerin adının “Akdeniz” olduğunu doğrulamaktadır.
"Yunanlılar, Akdeniz’in bu kısmına ’Ege Denizi’ adını takmışlar, bölgedeki Yunan egemenliğini ve haklarını belirtmek maksadıyla ısrarla Ege Denizi deyimini kullanmaya başlamışlardı. Mustafa Kemal Paşa, özellikle bu adı kabul etmediğini belirtmek için ’Akdeniz’ deyimini kullanmıştı"(Artuç, İbrahim, Yeniden Doğuş-Türk Kurtuluş Savaşı, Kastaş Yayınevi, 2.Cilt, s.471)
Yine bu insaf ve iz’an yoksunlarına göre Kurtuluş savaşı da öyle büyütülecek bir savaş değildir çünkü hep belirtildiği gibi yedi düvele karşı değil sadece ve sadece daha düne kadar Osmanlı’nın basit bir şamar oğlanı olan Yunanlılara karşı kazanılmıştır. İngiliz, Fransız ve Ruslarla hiç bir çarpışma yapılmamıştır. (!) I. Ve II. İnönü diye bir savaş ve kazanılan bir zafer de yoktur(!)
Kısmen doğrudur. Kurtuluş Savaşında (1918-1922) İngiliz ve Ruslarla herhangi bir savaş olmamıştır. Ermenilerin hakkından Kazım Karabekir gelmiştir. (Kazım Karabekir’e gelince tek başına Ermenilerin hakkından gelen kumandan olur da her nedense Mustafa Kemal’e gelince ‘’ Sanki tek başına mı kazandı o savaşları ‘’ olur.) Güneyde Sütçü İmamlar, Şahin Beyler, Karayılanlar ise tamamen unutulmuştur. Fransızların şehit ettiği on yaşındaki Kamil’in adını bile duymamışlardır.
Evet..Daha düne kadar Osmanlı’nın şamar oğlanı olan Yunan ile savaştık Kurtuluş savaşında. ‘’ Haydi sen de şimdi yine daha düne kadar aynı Osmanlı’nın şamar oğlanı olan ve bu gün dünya üzerindeki yeri toplu iğne başı, nüfusu ise bize nazaran bir elin parmakları kadar az olan İsrail’in hakkından gel madem.’’ Desem hemen mazereti patlatacaktır ‘’ Ama onun arkasında ABD, İngiltere, Fransa, Almanya vs. Var ‘’ diye...Yani yedi düvel...Eee..O zaman? Demek ki Kurtluş Savaşı da öyle zannettiğin gibi g.t kadar Yunan’a karşı kazanılmış, sonra da şişirildikçe şişirilmiş bir zafer değil yedi düvele karşı kazanılmış bir zaferdir. Bilmem anlatabildim mi kuş beyinli.
Hemen bir noktayı daha belirteyim: Ben -Atatürk de dahil- hiç kimsenin eleştirilemez, dokunulamaz olduğuna inanmıyorum. Eleştirecek, sorgulayacaksın elbette. İlle velakin insaf, vicdan, sağduyu çerçevesinde... Öyle işkembeden atmayacaksın. Gelenin hatırı için geçmişe kalkıp da sövmediğin gibi geçmişin hatırı için gelene de sövmeyeceksin.
Uzun sözün kıssası:
Türk Milletine Anadolu’nun kapılarını açan Malazgirt Zaferinin Dokuz yüz kırk üçüncü, Anadolu’nun ebediyyen Türk yurdu olarak kalmasını sağlamış olan Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Savaşının Doksan ikinci yıl dönümü Türk Milletine , kendini Türk hisseden herkese kutlu olsun. Allah (C.C) Bu millete bir daha Kurtuluş Savaşı yaşatmasın.
Gelin dedi koduyu, salakça demagojileri bir tarafa atıp şöyle bir bir dua yapalım bu gün:
DUÂ
Biz, kısık sesleriz.. minareleri,
Sen, ezansız bırakma, Allah’ım!
Ya çağır şurda bal yapanlarını;
Ya kovansız bırakma, Allah’ım!
Mahyasızdır minâreler.. göğü de
Kehkeşansız bırakma, Allah’ım!
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu
Müslümansız bırakma, Allah’ım!
Bize güç ver.. cihâd meydanını
Pehlivansız bırakma, Allah’ım!
Kahraman bekleyen yığınlarını
Kahramansız bırakma Allah’ım!
Bilelim hasma karşı koymasını:
Bizi cansız bırakma, Allah’ım!
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu
Müslümansız bırakma, Allah’ım!
Yarının yollarında, yılları da
Ramazansız bırakma, Allah’ım!
Ya dağıt kimsesiz kalan sürünü
Ya çobansız bırakma, Allah’ım!
Bizi Sen sevgisiz, susuz, havasız
Ve vatansız bırakma, Allah’ım!
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu
Müslümansız bırakma, Allah’ım!
Arif Nihat Asya
Not: Meraklısı için : Yukarıdaki resimde yer alan gazete 5 Eylül 1922 tarihli tevhid-i Efkar Gazatesidir. Bu gazetede zaferle ilgili olarak yazılmış olanlardan kısa pasajlar:
"Düşman İzmir’i boşaltmaya başladı. Yüz elli bin kişilik Yunan ordusu on günde perişan ve imha edildi -Bozguna uğrarayan düşman kuvvetlerinin takip ve imhası devam ediyor. -Simav zapt olundu- Akıncı kollarımız Salihli’de."
Gazetenin askeri yazarı Yunan bozgununu "Yunan Ordusu Tam Bir Bozgun İçinde" başlığı altında şöyle yorumlamaktadır:
"On gün evvel dünyanın en iyi harp’ malzemesine sahip olan ve yüz elli bin kişiden oluşan bu ordu 10 gün içinde yarı mevcudunu kaybetti ve bir tavşan sürüsü gibi Anadolu dağlarına, ovalarına, köylerine dağıldı. Askerleri 10 gün evvel bir Fatih gibi girdikleri Türk köylerine şimdi bir dilenci gibi girip ekmek dileniyorlar. Subayları, süngümüzden kurtulmak için erlerimizin tozlu ayaklarına yüz sürüyorlar. Ne bozgun, ne sukut! Hiç bir ordu 10 gün içinde öyle müthiş bir felakete uğramamıştır. Cenab-ı Hakk’a şükürler olsun ki, bu melun düşmanın kahredildiğini gördük. Başkumandan Mustafa Kemal Paşa’nın 1 Eylül 1922 günlü orduya hitaben yayınladığı günlük emrine de yer verilmektedir. Atatürk günlük emirde şöyle demektedir:
"Büyük meydan muharebesinde zalim ve mağrur bir ordunun asli unsurlarını inanılmayacak kadar az bir zamanda imha eyleyen büyük ve necib milletimizin fedakarlıklarına layık olduğunuzu ispat ediyorsunuz. Sahibimiz olan büyük Türk Milleti geleceğinden emin olmaya haklıdır. Savaş alanlarındaki fedakarlıklarımızı yakından müşahede ve takip ediyorum... bütün arkadaşlarımın Anadolu’da da daha başka meydan muharebeleri verileceğini nazarı dikkate alarak ilerlemesini ve herkesin kuvayi akliyesini ve menabi-i celadet ve hamiyetini müsabaka ile ibzale devam etmesini talep ederim. Ordular, ilk hedefimiz Akdeniz’dır. İleri!.."
Kaynak: Türk Basınında Mustafa Kemal Atatürk, İstanbul Gazeteciler Cemiyeti. Hazırlayanlar; Recep Bilginer, Niyazi Ahmet Banoğlu, Hüsamettin Bozok. Sayfa:63
YORUMLAR
Çok çok gerekli , bilgilendirici , uyarıcı , öğretici bir yazıydı değerli dost.. Yüreğinize kaleminize sağlık... Tarihin gerçeklerini bile saptırarak insanlara suçlar, kusurlar isnad etmeyi marifet sayan bu günün soysuzlarının sapkınlıkları asla birmeyecektir. Ama , tarih , kayıtlara da geçmiştir. Kendi savunmasını daima başarıyla yapacaktır elbette ...
Saygılar.
Kendi geçmişine sövmeyi -sövgüyü başlatanların kimleri olduğunu ve maksatlarını araştırmak zahmetine katlanmadan ve akıntıya kapılarak- modernlik ve bilimsellik adına bir övünç gibi gören kuşbeyinliler oldukça siz daha çok böyle aydınlatma yazıları yazmak zorunda kalırsınız Sami Hocam.
Kaleminize Allah (C.C.) zeval vermesin.
Ömrünüze bereket.
Evet..Daha düne kadar Osmanlı’nın şamar oğlanı olan Yunan ile savaştık Kurtuluş savaşında. ‘’ Haydi sen de şimdi yine daha düne kadar aynı Osmanlı’nın şamar oğlanı olan ve bu gün dünya üzerindeki yeri toplu iğne başı, nüfusu ise bize nazaran bir elin parmakları kadar az olan İsrail’in hakkından gel madem.’’ Desem hemen mazereti patlatacaktır ‘’ Ama onun arkasında ABD, İngiltere, Fransa, Almanya vs. Var ‘’ diye...Yani yedi düvel...Eee..O zaman? Demek ki Kurtluş Savaşı da öyle zannettiğin gibi g.t kadar Yunan’a karşı kazanılmış, sonra da şişirildikçe şişirilmiş bir zafer değil yedi düvele karşı kazanılmış bir zaferdir. Bilmem anlatabildim mi kuş beyinli.
Savaş denildiği kadar kolaysa, hadi İsrail'i kaldırsınlar ortadan, koskoca İslam ülkeleri arasına sıkışmış bir nokta olduğu halde. herkes görmek istediğini, duymak istediğini duyuyor, gerçekleri değil!
Bayramınız mübarek olsun hocam. güzel bir yazıydı.
Türk Milletine Anadolu’nun kapılarını açan Malazgirt Zaferinin Dokuz yüz kırk üçüncü, Anadolu’nun ebediyyen Türk yurdu olarak kalmasını sağlamış olan Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Savaşının Doksan ikinci yıl dönümü Türk Milletine , kendini Türk hisseden herkese kutlu olsun. Allah (C.C) Bu millete bir daha Kurtuluş Savaşı yaşatmasın.
Gerçekleri ve çarpıklıkları; anlamlı ve etkili yazınız ile anlattığınız,yanlışlıkları gösterip
görülmesini sağladığınız için sonsuz saygı duyuyorum.Anlamlı göndermeydi yazınız
anlayana tabi.//Anlayana sivri sinek saz,anlamayana davul zurna az// Cumhuriyet
ve Atatürk düşmanlarının olduğu zamanımızda ümitsizliğimi bir parça hafifletti bu güzel
yazı.Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük devlet adamı Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü bu
güzel Ülkeyi bizlere Cumhuriyet olarak bıraktığı için saygı ve rahmetle anıyorum.
Çok söze hacet yok,ne dersem öz'de çok.Tebriklerimle.
Saygı ve selamlarımla.