- 1444 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
SARDUNYA KOKUSU
Yıkımın kıyımın dönüşümün kapısına uğramadığı bir beldeydi Sardunya.
Adını sardunya çiçeklerinin bolluğundan almıştı besbelli.
Çoğu tek ya da iki katlı evlerin iş yerlerinin kapı önleri bahçeleri balkonları bilhassa cam önleri sardunyalarla bezeliydi. Göç de almış sayılmazdı. Sardunyalar gizlemişti bu gizemli beldeyi gözlerden sanki.
İnanılması zordu belki ama geçen zamana inat birçok şey eskisi gibi duruyordu yerli yerinde hala.
Evler komşuluk ilişkileri gelenekler ve de sardunyalar.
Zamanın koşulları az da olsa dokunmuştu bazı şeylere yine de.
Başta sardunya olmak üzere ıtır fesleğen ve diğer çiçekler teneke kutulardan çıkıp plastik saksılarda boy atmaya başlamışlardı biraz da sitemli.
Bakkal kokan dükkanlar orta boy marketlerle yer değiştirmiş. Ev telefonları yerini cep telefonlarına bırakmış. Gençlerin çoğu okullu olmuşlardı.
Salih Bey beldenin en güvenilir ayaklı saatiydi hala.
Dededen kalma iki katlı evlerinde eşi ve ondan olan küçük oğluyla birlikte yaşıyor baba mesleği olan ‘erkek berberliği’ işini sürdürüyordu eski usulle.
Eşi Saliha Hanımla sabah namazlarını kılar Kuran okuyup tespih çekerek yeni bir günün başlamasını beklerlerdi.
Daha sonra Saliha Hanım kahvaltı sofrasını hazırlamak için mutfağa girer Salih Bey de ekmek ve gazetesini almak üzere çarşının yolunu tutardı.
Evden çıkma saati dakika şaşmazdı.
Eve dönüş saati de hiç aksamazdı. Gazeteye yalnızca beş dakika göz atar gerisini kahvaltı sonrasına bırakırdı.
O gün de yıllardır süren bu alışkanlığını yerine getirdi. Fakat o da ne? her zaman aldığı gazetenin yerine bir başkasını almıştı.
Gülümsedi kendi kendine. Baş sayfaya göz gezdirdi. Haberlerde bir değişiklik yoktu. Fakat bir fotoğraf karesi onu çok şaşırttı. Gazeteyi daha da yakınlaştırdı. Dondu kaldı adeta.
Nasıl olurdu?
Bu resimdeki Neriman mıydı yoksa? Bu kadar benzerlik olamazdı.
Haberi okudu bir solukta.
Bir anne oğlunun kullandığı özel aracın kaza yapması sonucu hayatını kaybetmiş genç adam yaralı olarak hastaneye kaldırılmıştı.
Neriman…
Komşu kızı Neriman. İlk göz ağrısı ve ilk eşi.
Akça pakça al yanaklı güler yüzlü Neriman.
Pencereleri karşı karşıyaydı.
Zamanının büyük kısmını cam önünde oturup el işi yaparak geçirirdi. Arada bir de sardunyaların arasından gelip geçenlerle laflar tatlı tatlı gülümserdi.
Herkes birbiriyle akraba gibiydi.
Salih Beyin anne babası bir akşam oğullarının ağzını aradı. Komşu kızı Saliha’yı kendisine yakıştırdıklarını eğer o da “olur” derse gidip istemek niyetinde olduklarını söylediler.
Salih Bey başını önüne eğdi. Yüzüne hafif bir gülümseme ve memnuniyetin yayıldığı deneyimli anne babanın gözünden kaçmadı.
Söz nişan ve düğünü altı ay içinde tamamladılar.
Neriman baba ocağından karşı komşu evine gelin gitti.
On ay sonra da erkek ikizleri babalarının kucağına verdi.
Evliliklerinin üstünden beş yıl geçmişti.
Salih Bey oldukça asabi ve aldırmaz tavırları yüzünden Neriman’ı canından bezdirir duruma getirmişti.
Bir evin tek evladı olan Neriman’ı anne babası oldukça nazlamışlardı.
Salih Beyin ilk zamanlar “Sardunya kokulu karıcığım” sözlerinin yerini “deve dikeni kadın” sözleri almıştı.
Neriman ‘da kocasına eskisi gibi gülümsemez ve tatlı sözler etmez olmuştu.
Bir ara birbirlerini daha fazla kırmamak ve yüz göz olmamak adına ikizlerden birini alıp baba evine geçmişti.
Bir akşam vakti Neriman’ ın anne babası Salih Beylerin kapısına dayandılar.
Kızları yoktu ortada.
Karı koca dışarıdayken oğlunu da yanına alıp gitmişti. Akşam karanlığı iyiden iyiye basmış Neriman eve dönmemişti daha.
Salih Bey şaşkına döndü. Tez elden aramalar başladı. Polise haber verildi.
Günler haftaları haftalar ayları aylar yllıları kovaladı. Ne Neriman’dan ne oğlundan hiç bir ize rastlanmadı. Yer yarılmış içine girmişlerdi sanki.
Neriman’ nın dayılarından biri yurt dışında yaşamaktaydı. Orada da aramalarını sürdürdü her iki ailede.
Ama nafile…
Diğer kardeşi babasının babaanne ve dedesinin gözetimi ve himayesinde büyüdü.
Salih Bey daha sonraları Saliha Hanımla ikinci evliliğini yapmış. Bir oğlu da ondan dünyaya gelmişti.
Gazeteyi yanına alıp deli gibi fırladı evden. Bütün gününü sorup soruşturmakla geçirdi.
Kazada yaralanan gencin kendi oğlu olduğuna inanmıştı. Kaldırıldığı hastaneyi öğrendi.
Daha fazla dayanamayacağını anladı. Oğlunu görmeden heyecandan ölmek istemiyordu.
Evlenip kendi yuvasını kurmuş olan öteki oğlunu da yanına aldı ve bir başka şehirdeki hastaneye gitmek üzere yola koyuldular.
Gösterilen odaya birlikte girdiler.
Başında ve kolunda sargılarla yatan gencin yüzü açıktaydı.
İkisi de yataktaki gencin yüzüne baktılar bir süre. Sonra da birbirlerine…
Salih Bey hıçkırıklara boğuldu.
Bir elmanın yarısı yataktaydı. Öbür yarısı yanı başında.
Yanındaki oğlu “Çetin! kardeşim! “ diyerek yatağa atılırken.
“Metin! sensin değil mi?” dedi yataktaki geç adam da.
YORUMLAR
DEVRİM DENİZERİ
Bu da ne güzel bir yorum olmuş ..Doğru, her rengin bir dili söyleycek bir sözü olmuş...
Esenlikler dilerim..
DEVRİM DENİZERİ
ESENLİKLER SEVGİLER.