- 559 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Sevgi Aldatmacası
Sevgi Aldatmacası
Sevgi nedir?
Güncel Türkçe Sözlük: isim; İnsanı bir şeye veya bir kimseye karşı yakın ilgi ve bağlılık göstermeye yönelten duygu.
Sevginin tanımında bile ikilik var! “Diğeri” anlayışı saklı sevgi tanımında! Tanımdan bakınca bir ikilik görünüyor!
Sevgiyi özgün olarak açmak isterim!
İnsan neden, neyi sever; sevgisizliğin nedeni nedir?
Evvela, insan kendini sever! Tüm bebeklerde bu görünür! Evrende sadece kendisi vardır! Ve kendini sevdiği için kendini besleyeni, işlerini yapanı ve onu koruyanı, eğlendireni de sever! Bebeklerdeki sevgi görüntüsü tamamen yalın, perdesiz ve riyasızdır!
Aklı geliştikçe, kurnaz ve riyakar olmaya başlar! İlk aşamada sadece kendini sever, ağlar ve ister! İsteklerini yerine getirenleri kendi menfaati adına sever! Aklı gelişince de başlar kurnaz davranmaya; kimi seviyorsun? “Annemi seviyorum!” der, kurnaz tabi ki onun her ihtiyacını gören annesi, ilk riyakarlık bu sözle başlar! “Sonra babamı severim!” yani para getiriyor; işlerini görüyor! Sonraları daha da kurnaz davranır; “Okulumu, öğretmenimi seviyorum” bundan sonraki sevgilerin tamamı öğrenilmiş sevgi kapsamındadır! Bazı çocukları miting alanlarına götürürler, ellerine bayrak verirler; çocuk orada, toplumun sevdiği ya da ondan kimi sevmesini istediğini öğrenir!
Dedesi, nenesi, anası, babası çocuğa neyi sevmesi gerektiği konusunda yön verir! Büyükler neyi severse, o da onu sevdiğini söyleyerek prim toplamaya alışır! Kabul görmeyi öğrenir! Bebekken de büyüdüğünde de menfaatinin gereği ne ise onu yapar! Bebeklikte çok daha yalansız ifade eder kendini, sonraları işin içine riyakarlık da girer!
Bir söylem toplumda prim yapıyor ise “Vatanımı seviyorum!”, “Tanrıyı seviyorum!” gibilerden; hatta eski zaman din büyüklerini de bilmese, görmese de toplumda prim yaptığı için seviyor, yoluna ölüyor gibi görünür!
Zaten kendini sevmeyen asla başkasını da sevemez! Kimse, kimseyi kandırmasın! Sevgi kişinin kendinden yansır! Yani birini ben seviyor isem onda bana dair bir menfaat ya da güzellik vardır!
Ahmet, Hatice’yi neden sever?
Gayet basit Ahmet, Hatice’deki Ahmet’e hitap eden, çeken her ne ise (Güzellik, menfaat, güler yüz, yetenek, para, asalet; liste çok uzun!) onları kendi için sevdiğinden ve Hatice’de onları gördüğünden sever! Yani aslında Ahmet, “Hatice’ye bakmaz, neticeye bakar!”
Tekil bakış ile yani karşılık beklentisi olmaksızın seven, bunu başaran; sevgiyi zirvede yaşar, hisseder! Karşılık beklentisi konusu, evet çok komik ve küçük düşürücü. Şöyle açınca anlaşılıyor! Biri diyor “Beni sev!”; “Niye seveceğim?” sorusunun cevabı, “Ben seni seviyorum da ondan!” oluyor. Gerçekten seviyorsan, sen seviyorsun; sevgini benim seni sevmeme bağlamaya çalışınca ikilik çıkar! Bırak ben de seni seveyim ama sen bunu benden sevgine karşılık olarak isteme. Seversem, severim. Sen sevmene devam et! Bu tür hastalıklı sevgi yüzünden sevgilisini öldüren manyakların durumu; “Onu çok seviyordum, karşılık alamadım!” oluyor. Hastalık durumu ikilikte saklı.
“Allah’ı seviyorum!” diyen, aslında neyi sever?
“İlim kendin bilmektir!” ışığında Allah’ı kendinde bulabilir ancak başka bir çaresi yok! Yani kendi “Ben” liğinde algılayabilir O’nu! Kendini sevmiyor olsa Allah’ı nasıl sevecek? Söylemesi kolay toplumda prim yapıyor ise herkes bunu sıkça dile getirir! Ben, kendini sevmeyen bir kişinin, hiçbir şeyi sevemeyeceğini biliyorum; kendini seven birinin de evrendeki her şeyi sevebileceğine inanırım. Yani ben kendimi severim, kendini sevenleri de bu doğrultuda severim! Allah’ı da kendim için severim! Benim tüm gelecek endişeme bir çözüm getirebilecek bir güç lazım ve aciz yanlarım için de bir dayanağa ihtiyacım var, o halde bunu kim karşılar ve kim karşılayabilir diye inanmışsam onu severim! Allah bu konumda olarak zihnimde yerleşmişse O’nu kendi açımdan severim. “İlahi aşk!” edebiyatına hiç girmeyeceğim. İlahi aşktaki maşuk, aslında kişinin kendisidir! Bunu süslemişler, süsleyebilirler; sorun değil! Ama bunun üzerinden prim yapmaya kalkışmak da mümkün! Hepsi sonuçta kişinin kendine yarayacak! Yani insan, ister gelecek kaygısı ile sevsin, isterse toplumsal alanda prim yapmak için sevsin; sonuçta insanın kendine yarar bu sevgi! Yani “İlahi aşk!” dahi kişiseldir!
Zaten sevginin ispatı işi bozar! Sevgi kanıtlanmaya çalışılınca işler karışır! Diyelim birini seviyorsunuz, bunu kanıtlamak için çalıştığınızda işin içine riya kendiliğinden girer! Sevgi soyut ispatı somut olmak zorunda! Bu nedenle sıkıntı çıkar! Bir demet çiçekle sevgi somutlaşır ama asıl manası bir demet çiçeğe sığmaz! Sevginin ispatı da kişiye görecelidir! Bakın sır şurada; bir kişinin sevgisini çekmek istediğinizde aslında o kişinin menfaatine doğrudan hitap etmek istersiniz! Çiçek sevene çiçek, pırlanta sevene pırlanta vermek! Yani aslında av ve yem ilişkisi var sevgi celp işinde! Yani sevgi isteyen, bunu bir şekilde elde etmek için sevgisini istediği hedefin isteklerine hitap edecek! Olay gayet basit! Ya sevgi istemeyecek kişi akışa bırakacak işi, kendinde güzellik varsa zaten taliplisi ona koşar! Ya da sevgi peşinde koşacak! O da sevilenin menfaatine hitap ederek sağlanabilir! Burada işin hakikati şöyle, aslında gerçek sevgi şudur, karşılıksız, beklentisiz olmalı türünden sevgi geyiğine girmiyorum. Yalın hali budur!
Son tahlilde;
Yunus ne diyordu hatırlayalım;
“Sevelim sevilelim, dünya kimseye kalmaz
Yunus sözün anlar isen, mani’sini dinler isen
Sana iyi dirlik gerek, bunda kimseler kalmaz” Yunus
Sana iyi geleni sev işte; aklını kullan!
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.