BALIKETLİ LALE
(Geçen gün paylaştığım ‘’Sıska Yasemin’in’’ yengesi, Huzur apartmanında oturuyor, ama huzursuz!)
Lale uyanıktı. Saate bakmak için yerinden doğruldu. Saat ikiyi geçiyordu. Hâlâ Harun eve gelmemişti. Kaç saat bu sinir bozucu koltukta uyumuştu kimbilir? Lavaboya gitti. Aynadaki yüze baktı uzun uzun, kötü kötü. Yaş yirmiydi ama her yeri bitmiş gibiydi. Göğüslerini elledi. Yeterince dik ve çekici değillerdi galiba. On sekiz yaşında falan değildi artık. Harun’un ısrarla çocuk istediğini hatırlayınca dudağını ısırdı. Çocuk sahibi olunca göğüsleri hepten bitip tükenecekti suyu çekilmiş bir meyve gibi. Kozmetik ürünleri kullanırsa veya bıçak altına yatarsa her şey daha iyi olacaktı kesinlikle. Aynadan yüzünü çevirdi, yerdeki çamaşır suyu bidonuna baktı. "Allah’ım ben kafayı mı yiyorum ne? Bıçak altına mı yatmayı düşünüyorsun? Göğüslerin yeterince büyük ve diri zaten. Bu yaşında böyle saçmalıkları düşündüğünü Harun bilse seni mahveder. Kendine gel!" Ölü gibi yürüyerek gitti mutfağa. Harun gelmişti sonunda. Mutfaktaki kap kacakları, dolapları, çekmeceleri, tezgâhın üstündeki poşetleri karıştırıp duruyordu.
"Harun! Sen bu saate kadar neredeydin?" dedikten sonra tombulumsu ellerini kalçalarında gezdirdi elbiseni düzeltirmiş gibi.
"Sus Lale, sus! Sinirliyim zaten. Bak su gibi olmuşum. Bana çabuk kuru elbise getir salona. Çok acımasızsın. Hadi git getir. Görmüyor musun üstüm başım su gibi olmuş. Tek derdin seksi bedenin… Büzülmüş göğüslerin de iyi olurdu farklı olsaydın…"
Lale’nin boğazına bir şey sıkışmıştı sanki! Yutkunarak yürüdü. Harun akşam bir kısmı içilen bir litrelik koladan bir yudum aldı. Bir parça ekmek daha tıkıştırdı ağzına ve mutfaktan çıktı. Geçtiği yerlerde ufak gölcükler oluşuyor, pıt pıt sesleri evin en ücra köşesine dağılıyordu. Bu gece evin içi ıssızdı az önce yürüdüğü ıslak sokaklar gibi. Harun ıslak elbiselerle oturdu oturma grubuna. Lale elinde atlet, don, pijama ile içeri girdi.
"Yatak odasında değiştirseydin canın çıkardı değil mi? Hep salonun ortasında soyunup giyiniyorsun. Ne ilginç adamsın ya! Oturduğun yeri de ıslatmışsındır… O takımı kaça aldık biliyor musun?"
Harun boğazındaki son ekmek kırıntısını yuttu ve ıslak çoraplarını çıkardı. "Sus Lale, sus! Ver o elbiseleri."
Lale elbiseleri hüzünle uzattı. "Son zamanlarda bana daha kötü davranmaya başladın…"
"Yanıma otur Lale." Islak olan beyaz renkli slip donundan başka bir şey kalmamıştı Harun’un üstünde. Derince soluk alıp verdi ve yanına oturan karısının saçların dokundu. "Bundan sonra ne sen beni üz, ne de ben seni üzeyim… Anlaşma yapalım tamam mı? Ben kocalığımı yapacağım, sen karılığını… Her akşam üç çeşit yemek pişireceksin… Gülümseyerek beni kapıda karşılayacaksın."
Lale cilveyle, "Tamam, kabul ama sen de eve erken geleceksin tamam mı?" dedi.
"Tamam. Bak, artık ağzıma tek bir damla içki bile sürmüyorum. Ben hep sözümde dururum. Babana içkiyi bırakacağımı söyledim ve bıraktım. Aslında ben iyi bir kocayım ama sen beni doğru biçimde şekillendirmeyi beceremiyorsun. Gerçi yaşın daha küçük, ilerde ’Karılığın Yüz Kuralını’ öğreneceğinden eminim. ’Karılığın Yüz Kuralını’ sana yumuşak bir dille ezberleteceğim. Birinci madde: Erkeklerin çoğu, hatta hepsi ’Karılığın Yüz Kuralını’ öğrenen, uygulayan kadınların kölesi olurlar; taş fırın erkekleri de dâhil. Bundan dolayı her evli kadın öğrenmeye, çözmeye meraklı olmalıdır. Bu maddeyi sakın unutma! Şimdi ikinci maddeye geçelim… Geçelim mi Lale? Beni dinliyorsun değil mi can kulağıyla? Evet, ikinci madde…" dedi Harun. Karısının başından öptü. Sonra beyaz donunu da çıkardı ve kuru elbiseleri giymek için ayağa kalktı.
Lale’nin gözleri sevinçle parladı. "Bundan sonra daha iyi bir eş olacağım. ’Karılığın Yüz Kuralını’ da öğrenip uygulayacağım. Lütfen şimdi ikinci maddeye geçme Harun."
Harun çamaşır suyuna batırılmaktan sararmış olan beyaz donunu giyerken, "Aferin, aferin! İşte böyle ol. Dalga geçtiğim yok. Bana öyle bakma. Her şey daha iyi olacak. Islak sokaklarda ıslanırken seni düşündüm. Aslında sen iyi bir insansın. Arada bir yaptığın cinslikleri saymazsak tabii. Aşkımız tekrar canlanacak," dedi.
Lale keyiflendi. Ayağa kalktı ve mutfağa doğru baktı. "Sana yemek hazırlayayım mı aşkım? Biliyorum saat çok geç ama… Hemen hazırlarım."
"Gerekmez. Bu saatte yemek yiyemem. Çok düşüncelisin!"
Harun’un az önce kuru ekmeği tıkınmasına üzülmüş gibi, "Yavan ekmek yiyordun az önce. Salt ekmekle mideyi doyurmak niye?" dedi.
"Ben yavan ekmekle mideyi doyurmayı severim. Eski günleri, çocukluk günlerimi hatırlamama yardımcı oluyor. Annem öldükten sonra hep kuru ekmekle karnımızı doyururduk Yasemin ile."
"İyi ama neden pizza falan satın almıyordunuz? Ekonomik durumunuz çok mu kötüydü?" diye sordu Lale. Çocukça bir duruşu vardı.
‘’Ne pizzası lan! Bizler çocuktuk! Yemekten sonra kahve, gece yarısından sonra içki içen babamızdan korkuyorduk o zamanlar!’’ dedi Harun öfkeyle. Yüzüne yoğun bir ifade geldi: ‘’Bundan sonra Yasemin’i samimi şekilde seveceksin, tamam mı? Ona çok sevdiği o kısa kollu uzun, çiçekli elbiselerden al, hediye et! O benim kız kardeşim. Tıpkı filmlerdeki gibi diyorum: O olmazsa yaşayamam!’’
Lale söylenenleri duymamış gibi etrafına baktı, gülümsedi: ‘’Harun bence artık şu seksi boxerlardan giy. Böyle dedelere benziyorsun!’’
‘’Başlatma şimdi seksi boxerından! Ben senin fantezi iç çamaşırlarına bir şey diyor muyum? Söyle yeterince seksi değil miyim böyle? Donumu değil, beni sevmen lazım, anlaştık mı? Şimdi acayip seksi olduğumu düşün!’’ dedi Harun, üstündeki donla, ciddi bir yüz ifadesi ile etrafında bir tur attı Lale’nin.
‘’Elbette seksisin! Kalçaların çok hoş, boynun mükemmel! Bir gay bu bedeni görünce bayılır. Gay diyorum çünkü onlar kadınlardan daha fazla erkekleri tanırlar. Tespitleri doğrudur, daha duygusallardır. Evet, acayip seksisin!’’
‘’O zaman sorun donum mu? Ben genç kızlık döneminde başındaki örtüye saygısızlık olmasın diye atıp gizli gizli baktığın playboy dergilerindeki erkek değilim! Bir gay beni çekici filan bulmaz sallama! Uçma, normal bir eşim! Lanet olsun, kafan nerede senin? Ben seni bu dergilerdeki kadınlarla kıyaslıyor muyum? Ha! Sence kıyaslıyor muyum? Kıyaslıyor olsaydım, daha fazla seks objesi olmanı söyler, sana tuhaf fantezi iç çamaşırları filan alırdım.’’
‘’Köylüler gibi giyinen kız kardeşini sevmeyeceğim tamam mı? Seviyorsan beni böyle sev! İstemiyorsan git, sıska bacaklı, entarili ateist kız kardeşinle takıl! Kendisi gibi ayakta kuruyan Afrikalı çocuklar için para topluyor bir de… Bu kadar mı şekilci olur insan? Allah’ım daha fazla dayanamayacağım! Neden sana bile inanmayan sıska bir kızı insanlara benden daha tatlı gösteriyorsun? Herkes onu seviyor, herkes ona inanıyor! Sen bile onu seviyorsun! Nasıl bir Tanrısın inan hiçbir fikrim yok!’’ dedikten sonra ağlayarak yatak odasına doğru koştu.
‘’Kız kardeşimin ateist olması seni ilgilendirmiyor geri zekâlı! Fatih’in en ünlü din âlimi Yakup Hoca bile kız kardeşimle müzakere ediyor meseleleri. Bilemezsin belki kardeşim semanın altıncı katına kadar yükselmiştir,’’ dedi Harun ağlamaklı bir yüz ifadesi ile.
‘’Kendi cinsine ilgi duyan kız mı semaya yükselmiş! Ağlarken yüzümde alaylı bir gülümsemenin oluşmasına sebep oldu dediğin şey!’’ dedi yüksek sesle, hıçkıra hıçkıra ağlayarak gözden kayboldu.
Harun mavi çubuklu pijamasını giydi hüzünle. Pijamanın lastiğini gevşetmeye çalıştı. Eskiden beri mavi çubuklu pijamaların lastiği çok sıkı olurdu. Harun en kısa zamanda mavi çubuksuz, biraz genç işi bir pijama satın almaya karar verdi lastiği çekmek suretiyle gevşetmek için var gücüyle uğraşmaya devam ederken. Ayrıca belki de giydiği don konusunda hata yapıyordu… Seksi boxer giyip aynanın karşısında kendisine baktığını düşündü. Hayır, normal donlar daha rahattı. Kız kardeşinin sorunlarını düşünmek istemiyordu… Çoktan gözleri yaşlarla dolmuştu. Yasemin dediğinde tüm akan sular dururdu.
…