- 1080 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
İnanılmaz fırsat (!)
Şimdi, böyle bir başlığı neden seçtim? Diye soracaksınız birçoğunuz; Ya da neyin fırsatı?
Ha işte! Ben de onu anlatmak için buradayım…
‘İnanılmaz fırsat! Mevsimin son fırsatı! Bu fırsatı kaçırmayın!’ Gibi birçok yazı görürüz/görürsünüz mağazaların vitrinlerinde.
İyi güzel de, bu indirim, pardon fırsat olacaktı değil mi? Ne zaman başlamış, ne zaman bitecek kimsenin bir bilgisi ya da fikri yoktur. Olamaz da zaten (!)
Çünkü o yazı vitrin camına bir yazılır, ta ki mağazayı başkalarına devredene kadar orada kalır (!) bazen orasından burasından tek tük harfler zamanla silinir, öylesine çirkin bir hal alır ki, yine de onların müşterilere uyguladıkları zulüm kadar çirkin olamaz tabii…
Gelelim şu zulme…
Efendim, iş yerime giderken yolumun üzerinde yeni yapılan büyük bir AVM var. Bu AVM de her türden marka ürünlerini müşterilerine siz deyin satma, ben diyorum; Kakalama çabasında.
Bu kakalama nasıl oluyor; anlatayım şimdi onu da.
Bu AVM de büyük büyük (!) markalar var dedim ya, işte onlardan biri de birçoğumuzun bildiği bir marka ama ben yine de isim vermek istemiyorum onlar kendilerini gayet iyi bilirler.
Aslında benim o marka veya bu marka ile alıp veremediğim yok, asıl onların var bizden haksız aldıkları, hala da almaya çalıştıkları paralar(!)
Az önce demiştim ya, iş yerime gelip giderken bu AVM nin önünden geçiyorum diye, işte o zaman dikkatimi çekmişti o yazı.
Mağaza vitrininin en üstüne kocaman harflerle; ‘ % 70 İNDİRİMİ KAÇIRMAYIN’
Ben de kaçırmamak için iş dönüşü servisimizi mağazanın önünde durdurup indim. Amacım, vitrinde gördüğüm keten pantolonların birini almaktı, ama onlar satılmak için değil, deri ceketlerin altına kombine olsun diye koyulmuşmuş güya.
Hazır buraya kadar gelmişken şöyle bir mağazayı kolaçan edeyim dedim. İlk dikkatimi çeken tezgâhın önüne yığılmış ayakkabılar oldu. Öyle itinayla sıralanmış falan değildi gerçekten, resmen çuvaldan dökülmüş gibi yığılmıştı. Bu ayakkabı yığınının arasında bir sandalet dikkatimi çekti. Ayakkabıyı elime alıp etiketine baktım. İlk fiyatı, yüz yirmi lira, ikinci fiyatı elli dokuz lira, son fiyatı da yirmi dokuz lira idi.
Ayakkabıyı giydim, rahattı. Fiyatın neden bu kadar düştüğünü sorduğumda, mevsim geçişi olduğunu o yüzden fiyatının düştüğünü, bazılarının da tek tek kaldığını söyleyip beni almam için ikna ettiler. Böyle rahat ve ucuz bir ayakkabı bulduğum için bir çiftte arkadaşıma aldım.
Daha önce de böyle bir mağazadan aldığım ayakkabının altı birkaç ayda çıktığı için ısrarla ayakkabıda bir sorun çıkarsa değişim olur mu diye de sordum.
‘Aman efendim, biz büyük bir mağazayız, her türlü garantiyi veriyoruz sorun çıkarsa faturası ile birlikte gelin değiştirelim,’ dediler. Ben de inanıp aldım.
Ayakkabıyı aldığım tarih, beş mayıstı. Ülkemizdeki birçok bölgede, bizim bölgemizde de olduğu gibi bu yıl mayıs ve haziran ayının bol yağışlı geçtiğini söylememe gerek var mı bilmem. Neden böyle söyledim; çünkü aldığım ayakkabı sandalet olduğu için yağmurda giyilemezdi. Giyilmedi de zaten. Ancak haziranın son haftası ile temmuzun ilk haftası olmak üzere on beş gün kadar giyildi ve bu sürede arkadaşıma aldığım ayakkabının altı parçalandı.
Ayakkabıyı değiştireceklerini söylemişlerdi ya, ben de gönül rahatlığı ile faturamı ve ayakkabıları alıp mağazaya gittim. Mağaza sorumlusunun biri, ‘Biz bu ayakkabıyı değiştiremeyiz çünkü seri sonu,’ dedi. Diğeri, ‘Merkeze gönderelim bakalım sonuç ne olacak,’ deyip benim ayakkabımı aldılar.
Aradan dokuz gün geçmişti ki bana telefon edip, ayakkabının kullanım süresinin dolduğunu değiştirilemeyeceğini söylediler. Ben de susmadım, kaç ayda sizin ayakkabılar eskiyor? Pazar ayakkabısı bile en az altı yedi ay giyilirken sizin ayakkabı on beş günde eskiyor, sorun çıkarsa değiştireceğinizi söylemiştiniz şimdi niye çark ediyorsunuz diye sert çıkınca, ‘Yarın gel, değiştirelim,’ dediler.
İşte tam bu noktada beynime binlerce soru gelip kemirmeye başladı. Biri değişir derken, öteki değişmez diyor, az önce değişmedi derken, ben söylenince gel değiştirelim diyor. Bunda bir tezat yok mu?
Elbette var! Laf kalabalığından başka bir şey değil yaptıkları(!)
Vakit geçirmeden mağazaya yeni ayakkabıları almaya gittim. Bana söyledikleri aynen şu; ‘Dilediğin ayakkabıyı seç, beğen üzerini ver.’ İyi de, mağazada yüz elli liranın altında ayakkabı bulmak mucize. Bulsan da senin tarzın değil. Durum böyle olunca madem bire bir değişmiyor verin benim paramı pazardan bari alayım dedim.
Ona da karşı çıkıp; ‘Para iadesi yapamıyoruz, ancak hediye çeki veririz onu da altı ay içinde bu mağazada harcamak koşulu ile.’
Şimdi sorum; bunun neresi indirim?
Bu gibi mağazalar yılın hangi aylarında indirim yapar?
Eğer indirim belli aylarda yapılıyor ise o yazılar yılın her gününde neden mağazanın camlarını süsler?
Bir de benim düştüğüm durumdaki duruma düşen bir müşteri nereye müracaat edebilir?
Yoksa yediği indirim kazığı ile ortada kalır mı?
15.08.2014 /Emine UYSAL
YORUMLAR
Evet!...
Tam üzerine basılmış olayın.
Hepimizin böyle bir derdi vardır ama,
çeşitli sebeplerle dile, ya da gündeme getiremiyoruz.
Aslında ben Türkiye'de olsam, çok cazgırlık çıkarırım da,
uzak düştük işte olayın merkezinden.
Benim de, aldığım tişörtlerin yakasından sorunum var.
Bir yıkamada deforme oluyorlar.
Güya marka alıyoruz.
Var bir problem ya, hadi neyse.
Konu güzeldi. Güzel de ele alınmış.
Çok hoş da sonulmuş.
Emine UYSAL (EMİNE45)
sorgulayınca suçlu, sorgulamayınca cahil oluyoruz bu da başka bir gerçek...
fikir bildirdiğin için teşekkür ederim
selam ve saygımla
Güzel bir yazı ve sanırım çok kişinin derdine derman olacak gibi, halk oylamasına açılacaktır okurların gözünde az sonra (tahmin ediyorum ki bu tip olaylar sadece sizin sorununuz değil, tüm halkın sorunudur ama yazmak pek akla gelmez.)
Aynı şekilde ünlü mağazalardan birinden bende bir ayakkabı almıştım, eve gelip giydiğim zaman kenarındaki tokası çıktı. Vakit bulamadığım için geri götüremedim, götürdüğüm zaman da vakti doldu diye iade almadılar. Başka bir şey olsa haklılar ama ayakkabı bu, giyilmediği altından belli zaten. Üstelik tanınmış bir marka ve devamlı alış veriş yaptığım bir yer.
Bana göre önemli değil. Tokayı tamirciye verip yaptırdım ama onlar bir müşterilerini kaybetmiş oldular. Bunu da müşteri temsilcilerine söyleyip, şikayette bulundum.
Teşekkür ederim şahsım adına Sevgili Emine arkadaşım, güzel bir yaraya parmak bastınız.
Sevgi ve saygımla.
Emine UYSAL (EMİNE45)
Ucuz ya da pahalı olması önemli değil, madem ki indirim yaptılar o zaman sattıkları malın arkasında durup adam gibi mallarını desteklemeleri, böyle durumlarda müşteriye söz söyletmeden malı değiştirmeleri gerekir diye düşünüyorum.
Memnuniyetsiz bir müşteri bin müşteri kaçırır bunu gözardı etmemeliler.
Yazıma değer kattığın için teşekkürler
sevgiler
Bende bir seferinde böle bir tuzağa düştümde
mağaza sahibi dediki bir ata sözü varmış
kerizim olmazsa turizm kalkınmaz...
laz ata sözüymüş
bir birimizi nasıl kandırabilirizden başka düşündüğümüz bişey varmı
serbest ekonomi...
selamlar
Emine UYSAL (EMİNE45)
Ben de turizm kenti Antalya da bir antik tiyatroya gitmiştim. kapıdaki görevli yüklüce giriş ücreti isteyince; aman Yarabbi! bizim taşı bize parayla mı göstereceksin, demiştim de bana gülmüştü.
El birlik olup böyle mağazaların haddini bildirmek zamanı geldi de geçiyor bile
Görüş bildirdiğin için teşekkürler arkadaşım
selamlar
''İkna edici olmak, ister yazılı ister sözlü mesajla olsun, bir satıcının temel mücadelesidir. Bu yazıda, ikna edici mesaj hazırlamanın genel kabul görmüş prensiplerinden bahsedilecektir.
Başarılı iknanın ilk adımı, mesaja karşı tarafın olduğu noktadan başlamaktır.
Satıcının kendi duygu ve düşüncelerinden çok, mesajı aktaracağı tarafın sorunlarına çözüm bulmaya ve ona sağlayacağı faydaya odaklanması gerekir. Bu yüzden ikna edici mesaj hazırlarken dikkat edilmesi gereken ilk nokta, karşı tarafı tanımak ve anlamaktır. Hitap edilecek kişinin yönetim kademesi, eğitim durumu, kültürel kökeni, cinsiyeti, yaşı, satıcıya veya şirkete karşı önyargısı olup olmadığı, konu hakkındaki tecrübesi vb. hakkında olabildiğince çok bilgi, iletişim zeminini düzleştirir. Sıra ikna edici mesajı bilinçli bir şekilde organize etmeye gelir.''
Size ait edebi bir yazıların okunması için,sizde bir Strateji geliştirmiyor musunuz? Mesela attığınız başlık gibi. Eğer bir emek varsa, mutlaka bir Strateji olacaktır. Yoksa boşu boşuna zaman ve emek kaybı olmaz mı?
Saygılar
Emine UYSAL (EMİNE45)
Benim karşımdaki bir şahıs değil, bir marka, hem de tanınmış bir marka. Malına güvenen ve garanti veren bir marka. Hatalı, kusurlu malını da değiştirmek zorunda çünkü satarken böyle bir garanti vermiş çünkü.
Yazımın başlığına gelince; sadece vitrinden alınmış bir cümle, benim uydurduğum bir başlık değil.
Görüş bildirdiğiniz için teşekkür ederim
saygılar
Normal fiyatı 150 lira olan ayakkabıları satan, aşağısı olmayan mağazada aldığınız 29 liralık ayakkabının pek garantisi olmaz. Bir hafta içinde de yırtılabilir. 20 30 liraya ayakkabı alan bence yırtıldığında pek fazla da yakınmamalı.
Ha mağaza sahipleri filan haklı demiyorum. Sistem bu!
Emine UYSAL (EMİNE45)
Her gün mü indirim yapar bunlar, ya da fiyatını indirdikleri bir mal onların malı olmaktan çıkmış mıdır?
Ya da böyle adı sanı olan bir marka pazar ayakkabısı satabilir mi?
Kaldı ki pazardan bile almış olsanız satan kişi 15 günde eskiyen ayakkabısına sahip çıkar.
Sorular gayet basit ama biz toplum olarak yenilmeye alışmışız bir kere.
Cevap yok.
Fikir bildirdiğiniz için teşekkür ederim.
saygılar