- 2888 Okunma
- 20 Yorum
- 7 Beğeni
Aç ağzını diyeceğim ona..
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Juan orada tam karşımda duruyordu. Beni görmüştü. Masadan kalkarak bana doğru gelmeye başladı. Arabanın kontağını çevirip geri vitese sardım. Alabildiğince geriye gidip vitesi hızla ileriye atarak onu arenaya davet ettim. Juan’ın havada kaç takla attığını hatırlamıyorum. Yüzü cama yapışmış olarak onu oradan alıp bilinmeyen bir yola koyuldum.
…
Gecenin ilerleyen saatinde etrafta kimseler yoktu. Uzaktan görünen birkaç çiftlik evinin ışıkları henüz sönmemişti. O tarafa doğru gitmek istemedim. Kimsenin beni görmesini istemiyordum. Düşüncelerim allak bullak olmuştu. Juan boylu boyunca arabanın ön kaputunda uzanıyordu. Saç ve sakalları birbirine karışmıştı. Hava oldukça sıcak nem kokuyordu.
Yol gittikçe daralıyordu. Juan’ı orada öldürüp geri dönmek istediysem de bunu yapmadım. Kendimi arabadan dışarıya attım. İçimde acayip bir şeylerin kabardığını hissettim. Fena üşüyordum. Yol kenarındaki portakal ağaçları, zeytinlikler ve ateşböceklerinin de üşüdüğünü düşündüm. Elimdeki tabancaya baktım. Parmaklarım mosmor olmuştu. Buna aldırmadım. Midem fena bulanıyordu. Buna rağmen canım sigara çekmişti. Parmağımı boğazıma sokup kusmaya başladım. Bir taraftan da gülme krizine yakalandım.
İstemsiz davranışlar içinde yerdeki yaprak öbeklerinin üzerine yuvarlandım. Delilere benziyordum sanki. Belki de deliydim. Gecenin bu saatinde çıplak ayaklarımla arabanın etrafında dört döndüm. Öfke nöbetim ağzımdaki tükürüklerin çoğalmasına neden oldu. Hızımı alamadım. Juan’ın yüzünü çevirip ellerimle ağzını açarak bir güzel tükürdüm. Belli belirsiz bir gülümseme vardı dudaklarında. Sanki benimle oyun oynuyor gibiydi. Hayır, buna tahammül edemezdim. Yeniden kafasını kendime çevirip dudaklarını alabildiğince ısırdım. Tırnaklarımı yanaklarına geçirip kafasını bir iki kez cama vurup bağırmaya başladım.
‘’ Aşk ve köpeklik ha…’’
Sesim dallarda uyuyan kuşların uyanarak kaçmasına neden oldu. Ağlamak istedim ama kızgınlığım ağır bastı.
‘’Senin etlerini bir blendere koyup köpek maması yapacağım Juan… Köpeğimle büyük mutlu aile tablosu çizeceğiz..’’
Birden kendimi seri katil Gary Heıdnık’a benzettim. Nedense titremeye başladım. Ürpermiştim.
Arabanın kapısını açarak içeriye girdim. Sakinleşmek istiyordum. Çantamdaki sigara paketinden bir tane çekip dudağıma götürdüm. Koltuğu hafifçe arkaya yatırıp farları söndürdüm. Dalların arasından süzülen ay ışığı Juan’ın kanamış yüzüne vuruyordu. İçime çektiğim sigara dumanını cama doğru üfledim. O’na yapacaklarım henüz bitmemişti. Yavaş yavaş tadını çıkara çıkara onu öldürmek istiyordum. Bir sigara daha yaktım. Cam terlemişti. Juan gözlerini açmış bana bakıyordu. Çenemi direksiyona koyup ben de ona bakmaya başladım. Aramızda kirlenmiş perde aralığından onunla konuşmaya başladım.
‘‘ Biliyor musun? Her zaman gözlerinin içine bakıp orada kalmak istedim. Her şeyi bırakıp orada ısınmak istedim. Ne zaman yol olmak istediysem bakışlarındaki bulanıklığı gördüm. Bana yol olmak istediğini söylerken oradaki serenatları biliyordum…’’
Sessiz konuşmanın bana iyi gelmediğini hissettim. İçimdeki öfke yeniden kabardı. Arabanın kontağını çevirip ıssız yolda ilerlemeye başladım. Saat epey ilerlemişti. Neredeyse gün ağaracaktı. Biraz ileride trafik levhasındaki ana yol işaretini görünce rahatladım. Eve gitmek istiyordum.
Otobanda uzun farları yakıp gaz pedalına sonuna kadar bastım. Juan’ın gömleği omuzlarına kadar sıyrılmıştı. Sanki beni rüzgara karşı koruyordu. Düşüncelerim bir yumağa sarılı kopuk ipler gibiydi. İlişkimiz boyunca durmadan aç ağzını diyordum ona, açıyordu ve tükürüyordum ağzına. Bundan mutlu oluyordu. Sanırım ben de mutlu oluyordum. Defalarca kapıların açılıp kapanması bu yüzdendi. Ona fena aşık olmuştum…
Karşıdan gelen arabanın yanıp sönen farları duygusallaşmama engel oldu.
‘’ Ah Wiktoria ..’’ dedim ‘’Allah belanı versin senin…O’nu ilk virajda savurmalısın…’’
Defalarca yol virajlarına girip yavaşça durdum. Juan’ın savrularak ölmesini istiyordum. Karanlıkta kaybolmasını istiyordum. Bunun işime yarayacağı fikri hoşuma gitti. Böylece elimi kana bulamayacaktım. Kan tutuyordu beni. Önümde pek çok viraj vardı. En sonuncusunda onu kayalıklardan aşağıya fırlatacak ve evime gidip bir güzel uyku çekecektim.
Bunu hayal etmenin keyfiyle müziğin sesini sonuna kadar açtım.
‘’ Ya kafa derisini kemerime asıyorum
Kar yığınlarının arasından eve dönüyorum
Ve yüreğim, içimde sımsıcak
Ve kanım ve kemiklerim sanki yenilendiler
Ve yıldız rüzgarları artık üşütmüyorlar’
Şarkı hoşuma gitmişti. Bu dünyada aşkını öldüren tek kadın ben değildim.
Aç ağzını diyecektim ona emir kipinde aniden açacaktı ağzını ve köpekleşmemiz yeniden başlayacaktı. Aşk ve köpeklik....
lacivertiğnedenlik
YORUMLAR
lacivertiğnedenlik
lacivertiğnedenlik
Buradaki kadın aşkı güller içinde bulan biri değil, gül bahçesinin ona sunduğu kokuları içine çekmiyor, öyle olsaydı musmutlu ve korkunç olmayan bir aşk sahnesi yazılırdı ki böylesi de yazılsın tabi, (yazarımda). Ben bir öyküyü yazmadan önce kafamda karakterleri belirliyorum ve onlara birer misyon yüklüyorum, edepsizse edepsiz, mutluysa mutlu, yani ruh dünyası nasılsa öyle yön veriyorum.
Ben kalemi devrik çevirenlerdenim bugün bunu yazarım yarın başka bir karakter olur, diğerinde ters köşeye yatar mizah öyküsü yazabilirim. İnsanların düşüncelerine göre değil kendi düşüncelerime göre kalemi oynatıyorum. İnsanlar ne düşünür diye değil ben ne düşünüyorum diyorum. Elbette bütün bunları yazarken, yazının benden çıkıp okuyucunun olduğunun da bilinciyle, bütün eleştirilere açık olduğumu belirterek diyorum ki keşke kurgu ve karakterlere göre bir eleştiri yazılsın. Duygular ve farklılıklar üzerinde konuşulsun.
Söz bir dahakine güller içinde yaşayan bir kadının mutlu aşkını yazacağım sana, bakalım ilişkiler gerçekten öyle midir.
sevgilerimle, teşekkürler
glenay
O zamanlar ilginç bile geliyordu.
Ben yazdığınız öyküye ıyy demedim.
Karekterin yaptıklarına dedim.
Bana ters geldiğinden.
Hayatım güllük gülistanlık geşmedi sevgili arkadaşım,
çok pislikler gördüm.
Bu pisliklerden iğrenmek de hakkım sayılır, göz önüne serilince.
Yazılara güller serpilsin istemiyorum.
Ben gerçekçiyim ve gerçekleri yazarım.
Yorumu beğenmemişseniz siz bilisiniz.
sevgiler,
ha sizde mi terzisiniz?
lacivertiğnedenlik
Evet ben Terzi'yim bilmeyen yok :))
glenay
ne güzel meslekdaşmışız:))
iyi geceler..
lacivertiğnedenlik
lacivertiğnedenlik
chaotica ile olan yorumlaşmanızdan ve siyah yazısını okuduktan sonra biraz daha gözümde canlandırabildim. eğer yorumlarınız olmasaydı biraz muallakta kalacaktı kafamda.
ancak yazıda öfkeyi ve karakterin dişiliğini tam anlamıyla hissettim. gergin sahneler de mevcuttu ki bu benim için önemli, korku ve gerginlik insanı hikayenin içine çeker.
elinize sağlık efem.
lacivertiğnedenlik
İlk paragrafta tasvir eksikliği yüzünden mekan gözümde canlanmıyor. "Masadan kalkan adam bir arabanın altında nasıl kalır?" sorusuyla başlıyorum hikayeye. (Etrafta kimse yoksa ve gecenin geç saatleriyse, adamımız Juan bir kafeteryanın yola attığı masalardan birinde oturmuyor demektir.) Sonrasında Wiktoria çarptığı Juan'ı kaputun üzerinde şehir ya da kasaba olarak algıladığımız yerden ormana götürüyor ve bunları kimse durdurmuyor, görmüyor. Ben de "Aysu yine şişirmiş." diyorum. Anlık bir sahne de yazsan, -daha önce de konuştuğumuz gibi- karakterlerin/nesnelerin mekana basması şart. Bunu sen benden daha iyi bilirsin; ki resimle uğraşıyorsun. Güne gelmesi yeniden yazmaya başlaman noktasında sadece motivasyonunu güçlendirebilir. Bu arada Juan'ı karakter olarak öldürmen iyi fikir. Bu yeni durum şiir ve öykülerinin rengi açısından yeni anahtarlar sunacaktır.
lacivertiğnedenlik
Eleştirilerin değerlidir ben de, bu dağınıklık ve mükemmel olma arası çatışmalarımız ve konuşmalarımız hep olsun isterim. eyvallah chao.
chaotica
lacivertiğnedenlik
lacivertiğnedenlik
sürüklendim, heyecanlandım ...
ah çok kısa sürdü, dedim sona geldiğimde...
sen bize böyle bir roman yazsan, bizde senle beraber psikopata bağlasak,
deşarj olur mu dersin içimizdeki depresyon hatunlar...
dün akşam okumuştum ve yazmaya vakit bulamamıştım,
güne gelmesine çok sevindim...
kutlarım Aysu :)
sevgimle...
lacivertiğnedenlik
lacivertiğnedenlik
lacivertiğnedenlik
SenAY.
ve dediginiz gibi Hayat bir sahne kendimizi sahnenin icinde buluyoruz.
hic alisik olmadigimiz istemedigimiz rollere giriyoruz.
asil ben tesekkur ederim
sayenizde bir sey ogrendim
saygilarimla
atlar susamış olmalı
rüzgar çıldırmış...
cılızlaşan ışık kümeleri
belli belirsiz sönükleşirken
dilimde nikotin elimde katran
kurşun şer şarkı söyledi serkeş
ağzından çıkarken namlunun
yarımağız camın kirli perdesinden
ürküşürken sesimin dalgası
ağaçlarda serçeler sıçradı
yağmur belki özledi
köpeği, aşkı
belki de bekledi
mavi dağlarda
kaç yıl
bayıldım nani'm :)
lacivertiğnedenlik
Aşk, olanaksızı umutlamaktır.
Aşk ve köpeklik bu derin gerçeği anlatır; aşkın göz kamaştıran yanılsamasını,
muhteşem bencilliğini,
karanlık cesaretini,
görkemli yıkıcılığını . . .
Öyküdeki aşk bir cinayetler serisi gibi. Aşk, bazen kanlı bir cinayet yöntemi için yeterli bir ipucu oluyor, bazen bir mucize, bazen çözümsüz bir problem, bazen bir ütopya, çoğu zaman da köpeklik.
Aşkı anlatırken gerçeklerden yola çıkıyor yazar. Abartısız, basit, yalın ama insanı sarsan gerçeklerden. Aşkın büyüleyici güzelliğinin yanı sıra, sevenin bencilliğinin çirkinliğini de dile getiriyor. İnsanı halüsinasyonlara sürükleyen heyecanı kadar, ruhumuzu karanlık labirentlerde koşturan kör coşkuları da gözler önüne seriyor.
Aşkın ne olduğunu açıklamaya kalkmıyor yazar, bu duyguyu bizimle tartışıyor.
kimsecik
Asıl ben teşekkür ederim . . . aşkın bütün hallerine.
Tutkunun aklımızı ele geçirmesi,
kötülüğün en güzel biçimi,
rezil olmaktan duyduğumuz haz,
kırılan umutlarımızın lezzetli kederi,
çiğnenen onurumuzun getirdiği kibir,
vicdan tutulması,
bencilliğin son kertesi,
yanılsamanın en derin anı,
olanaksızın çekiciliği . . .
Yani gönüllü kölelik,
yani insanoğlunun en masum hali,
yani bildiğimiz delilik,
yani . . .
en yalansız aşk öyküleri…
lacivertiğnedenlik
Şevval GÜRALP
Ben mesela +14 :)...
sustum...
bir korku filmi izliyor gibi değil de korku filmi çekiyormuşum
hissine kapıldım.
ve senin ruhunda vahşi atlar tepiniyor inandım buna:)
şaka bir yana ; kurgu zamanlama peysaj aktarım
oldukça iyi ve dişiydi.
tebrik ettim giderken ve juan'ın kulağına fısıldadım;
"dostum kaç kurtar kendini"
:))))
!.sean.!
kızgınlığımın ağır olduğu anlar bunu istediğim çok olmuştur:)
hikaye duygu süzgecinden geçerken,intikam öfke kızgınlık hatsafhada
aman öldür gitsin:)diyiverdim
gerilim çok severim,yazmayı düşünmedim değil kurgularım var ama kaleme alamadım.
hayranlıkla okudum ne desem az bu yazıya..
çok mutlu oldum niyese. acıyımı seviyorum ne:S
Ya Laci, ödüm koptu kızım bu ne böyle korku filmi gibi...
gibisi fazla, bence korku filmi olsa gişe rekorları kıracak kadar korkunç.
Bunu kusmadan yazdıysan kutlarım seni :( çünkü görüntüyü öyle canlı aktarmışsın ki, neredeyse ben kusacaktım :(
Tebrik ederim, sevgimle...