- 2412 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
TARİH DÜŞÜRME SANATI VE ÜSTADI ADANALI SÜRÛRÎ (Araştırma)
YAŞAR YILTAN
Herhangi bir olayın tarihini ebced adı verilen bir düzenin sayısal değerleriyle saptama işine “tarih düşürme” denir. Harflerin sayı değerlerinin toplamı belirli bir hicri yılı gösteren bir sözcük, bir tamlama bulmak; cümle, dize ya da beyit düşmek yoluyla yapılır..
Arap alfabesinde her harfe karşılık olarak bir sayı verilmiştir. Ebced hesabında harfler, Arap alfabesindeki sıraya göre değil, sayı değerlerine göre sıralanmışlardır: Bu sıralanışa “Ebced düzeni” denir. Ebcedte harfler, sözcükler halinde düzenlenmiştir. Arapça’daki bu düzenleniş şöyledir: “Ebced, Hevvez, Huttiy, Kelemen, Sa’fas, Karaşet, Sehaz, Dazagılen.”
Ebced düzenine göre harfler ve sayı değerleri : ا elif (=1), ب be (=2), خ cim (=3), د dal (=4), ه he (=5), و vav (=6), ز ze (=7), ح ha (=8), ط tı (=9), ي ya(=10), ك kef (=20), ل lam (=30), م mim (=40), ن nun (=50), س sin (=60), ع ayn (=70), ف fe (=80), ص sad (=90), ق kaf (=100), ر ra (=200), ش şın (=300), تte (=400), ث se (=500) , خ hı (=600), ذ zel (=700), ض dad (=800), ظ zı (900), غ ğayın (=1000).
Ayrıca ﭖ pe harfi ب be harfi ile; ﭺ ç harfi de خ cim harfi ile aynı değerdedir. ا elif harfi “a,e” diye okunur ve aynı değerdedir.
Sayı değerlerinden yararlanılarak, ebced, çeşitli yerlerde kullanılırdı: Günlük ihtiyaçlarda, kitap sayfalarında (Namık Kemal’in yazdığı “Celalettin Harzemşah” adlı kitabın önsözünün bütün sayfaları ebced harfleriyle numaralandırılmıştır.), yazı bölümlerinde (Bugün bunların yerine roma rakamları kullanılmaktadır.), matematikte ve fizikte ( Sa’fas sözcüğünü oluşturan dört harf “س, ع, ف, ص ” matematikte bilinmeyenlere karşılık kullanılmıştır.), büyü ve muskalarda, tarih düşürmede. ..
Biz bu yazımızda sadece “ebced hesabıyla tarih düşürme” üzerinde duracağız.
TARİH DÜŞÜRME: Herhangi bir olayın tarihini ebcedin sayı değerleriyle saptama işidir. Tarih düşürme sanatında hem tarih vardır, hem de çok güzel söyleyişler vardır.Yine geçmiş yüzyıllardaki kimi olayların tarihlerini de bu yolla öğrenmiş oluyoruz.
Bizde tarih düşürme ilk zamanlarda az da olsa, tek bir sözcük ya da iki üç sözcükle, düzyazı biçiminde yapılırdı.
Mevlana’nın ölüm yılı olan H.672 için “ibret” sözcüğü bulunmuştur. İbret sözcüğü Arap alfabesindeki “ع ayn (70)+ ب be (2)+ ر ra (200) + ت te (400)=672” harfleriyle yazılır. Ve Mevlana “ibret” yılında öldü denir.
Timur’un Sivas’ı yakıp yıktığı tarih H.803 için “harâb” sözcüğü bulunmuştur. Harâb sözcüğü de Arap alfabesindeki “خ hı (600), + ر ra (200), + ا elif (1)+ ب be (2)=803” harfleriyle yazılır..
Dize biçimindeki ilk tarihi Hızır Bey’in (Nasreddin Hocanın torunu, Fatih çağı bilginlerinden, İstanbul’un ilk kadısı) yazmış olduğu, çeşitli kaynaklarda ve söylenti olarak tekrarlanmakta, hatta, ebced hesabı ile tarih düşürmeyi Hızır Bey’in bulduğu söylenmektedir. Hızır Bey, Edirne’de yapılan bir cami için şu dizesiyle tarih düşürmüştür:
“Câmiun ziyde ömru men ammereh”(Bu cami yapanın ömrünü arttırsın.)
خ cim (3)+ا elif (1) + مmim (40) + عayn (70) + زze (7) +ي ya(10)+ د dal (4)+ عayn (70) + مmim (40)+ر ra (200) + م mim (40) + نnun (50) + عayn (70) + مmim (40) +ر ra (200) + ه he (5) = 850 (H.850)
Bundan sonra rastlanan ve İstanbul’un fetih yılı için Fatih’in düşürdüğü
“Feth-i İstanbul’a fırsat bulmadılar evvelûn
Fethedip Sultan Mehemmet didi tarih: âhirûn.”
beytindeki “âhirûn” sözcüğüyle tarih düşürmüştür H.857. Bu sözcükteki harf ve değerlerine gelince; “ا elif (1)+ خ hı (600)+ ر ra (200)+ و vav (6)+ ن nun (50)” =857 (H.857 M.1453) harfleriyle yazılır
Tarih düşürme sanatı, hicri 900’lü yıllardan sonra, ister Hızır Bey’in isterse Fatih’in etkisiyle başlamış olsun, fark etmez, sonuçta bunun bu yıllardan sonra,dize ya da beyitlerle yapılmaya başlanmış olmasıdır.
Yine bu sanat, usta şairlerin dizelerinde büyük gelişme göstermiştir. XVI.Yüzyılın büyük şairi Fuzûlî, Bağdat’ın Kanuni Sultan Süleyman tarafından fethi üzerine söylediği “Bağdat Kasidesi”ndeki
“Geldi Burc-i Evliyâ’ya Pâdişâh-ı nâmdâr”
dizesindeki bütün harfler toplanınca Bağdat’ın fetih tarihi olan H.941 sayısı ortaya çıkıyordu.
IV.Murat tarafından Bağdad ikinci kez alınınca, bizzat kendisi tarafından söylenen
“Feth-i Bağdad’a tarih oldu: gazam”
dizesinin sonundaki “gazam” sözcüğü ile tarih düşürmüştür. غ ğayın (1000)+ ز ze (7)+ اelif (1)+ م mim (40)=1048 (Hicri)
XVII.Yüzyılın ünlü şairi Nâbi, IV. Mehmet’in Lehistan seferinde Kamaniçe kalesinin fethi üzerine şu tarihi düşürmüştür. Nâbi, bu olayı ikinci dizede düşürmüştür. (Sözcüklerin altlarına o sözcüklerin sayı değerleri yazılmıştır)
“Târîhini felekde melek yazdı Nâbiyâ
Düşdi Kamançe hısnına nûr-ı Muhammedî”
324 + 198 + 203 + 256 + 102 = 1083. (H.1083, M.1672)
Bu tarih düşürmeyi çok beğenen IV.Mehmet, bu beyti Kamaniçe Kalesi’nin kapısına yazdırtmıştır.
Sultan lll.Ahmet de kendi adına yaptırdığı Ayasofya Meydan Çeşmesi için kendisi tarih düşürmüştür:
“Aç besmeleyle iç suyu Hân Ahmed’e eyle duâ”
4 + 177 +14 +116 +651 + 58 + 46 + 75”=1141(H.1141)
Bu dizenin harflerinin sayı değerlerinin toplamı bu çeşmenin yapıldığı yıl olan H.1141 yılını gösterir:”
Bir aralık düşman eline geçen Belgrad şehrini İvaz Mehmet Paşa,(anlaşma suretiyle içindeki askeri çıkarıp) yeniden fethedince Koca Ragıp Paşa, taşı gediğine koyarcasına bu dizeleri söylemiştir. Bu beyitte, tarihi bulmak için ”Belgrâd kal’asını aldı Muhammed Paşa” dizesindeki harflerin toplamından, ilk dizedeki “leşker-i küffârı”tamlamasının sayı değerini çıkardığımızda Belgrâd’ın alındığı tarih belli olur.
“Çıkarıp leşker-i küffârı dedim târihin
Belgrâd kal’asını aldı Muhammed Paşa”
1237 + 325 + 45 + 92 + 304=2003 sayısından, “kafirlerin ordusu” anlamındaki “leşker-i küffâr” ( 851 ) tamlamasındaki harflerin toplamı olan 851 sayısını çıkarmak gerekir. Zaten birinci dizede “çıkarıp” sözcüğü ile ne yapılması gerektiği söyleniyor. 2003-851=1152 Geriye kalan sayı Belgrad’ın geriye alınış tarihidir (H.1152).
Tarih düşürme, XVIII.yüzyılın sonlarında yaşayan Sürûrî adında bir şair, “tarih düşürme” sanatına altın çağını yaşatmıştır. Sürûrî ile ilgili ayrıntılı bilgiyi yazımızın devamında göreceksiniz. Şimdi de onun düşürdüğü tarihlerden birkaç örnek verelim:
Sürûrî, Rusya ile yapılacak deniz savaşı için Karadeniz’e açılan donanmaya şu tarihi düşürmüştür:
“Şekl-i girdab gelir fikre yazarken tarih
Sürdü yelken kürek a’dayı Kapudan Paşa”
beytinin ikinci dizesindeki harflerin ebced sayısıyla toplamı 1199’dur.Buna birinci dizedeki “girdab” sözcüğünden dolayı beş daha eklemek gerekiyor. Bu, girdab sözcüğünün sayısının toplamı değil, girdabın şekli yuvarlak(o) olduğundan,eski yazıda o=5 yazıldığından, Sürûri girdab sözcüğüne karşılık olarak beş sayısını kullanmıştır.Böylece 1199+5=1204 olmuştur ki,bu da donanmanın denize açıldığı tarihi gösterir.Bu söyleyişte zafer kazanılacak anlamı olduğundan dostlarının ”Ya sonuç tersi çıkarsa” diye şaka etmeleri üzerine Sürûrî: ”Benim tarihimde zafer ve yenilginin her ikisi birden vardır.” yanıtını verir. Bunun açıklanması istenince de dizeyi şu biçimde okumuştur.
“Sürdü yelken kürek a’da Kapudan Paşayı” 1199+5=1204
Yine Sürûri, Fransızların Mısır’a girişlerine de tarih düşürmüştür:
”Hıyanetle França girdi Mısra” dizesiyle 1213 tarihini bulmuştur.
Hatta Fransızların Mısır’a girişleri için on tane kadar tarih düşürürken, çıkışları için kırk tane tarih düşürmüştür:
”Kahire fatihi Sultan Selim oldu yine” dizesiyle de H.1216 (M.1802) tarihini bulmuştur. Bu olayın olduğu dönem lll.Selim zamanıdır ama, Mısır’ı ilk fetheden l.Selim’e de bir çağrışım vardır. Bunu da Sürûrî,”yine” sözcüğüyle yapmıştır.
Keçecizade İzzet Molla, III.Selim’in öldürülmesi üzerine şu beyti düşürmüştür:
“Târih i irtihâlin eşk ile yazdı İzzet
Oldı revan cinâna Sultan Selîm-i Sâlis”
Keçecizade, bu tarihi “eşk” ile yani gözyaşlarıyla yazdım, diyerek ve gözyaşlarının her damlasını birer “inci” saydığını ima ederek söylemiştir. Keçecizade, III.Selim’in öldürülmesinin tarihini, ikinci dizede geçen 9 (dokuz) noktalı harfle(ي , ن , خ , ن , ن , ن , ي , ث , ث ) yapmıştır. Bu Hicri tarih (H.1223) III.Selim’in ölüm tarihidir.
Şinasi de tarih düşürmüştür:
“Yaptı Han Abdülmecid-i yem-himem cisr-i cedid.” H.1261
Recaizade Mahmut Ekrem de kendi doğum tarihiyle ilgili tarih düşürmüştür:
“Elften kat’ı nazar mevlîdimin tarihi:
Mahlâsımdan bilinirdi bihesâb-ı ebced”
H.1261.Birinci dizedeki elf=1000(Arapça sayı sıfatı), Ekrem=261. 1000+261=1261
TARİH DÜŞÜRME TÜRLERİ
Ebcet hesabıyla çeşitli biçimlerde tarihler düşürülmüştür.
Kimi tarih düşürmeler, bir sözcüğün ya da bir dizenin bütün harfleri hesaplanarak yapılırken; kimi tarih düşürmelerde, dizedeki harflerin sayı değerlerinin toplamı, tarihi tam olarak göstermeye yetmediğinden, eksik kalan kısmı bir önceki dizede bulunan bir sözcüğün yardımıyla halledilirdi. Kimi tarih düşürmelerde ise, ya sadece noktalı harfler ya da sadece noktasız harfler hesaplanarak yapılırdı.
1. SÖZCÜK TARİH: Bir dize içindeki sadece bir sözcüğün (bir tamlama da olur) bütün harflerinin sayı değerleri toplanarak yapılan tarih düşürmedir.
“Feth-i Bağdad’a tarih oldu: gazam” (IV.Murat)
IV.Murat tarafından, Bağdad ikinci kez alınınca, bizzat kendisi tarafından söylenen bu dizenin sonundaki “gazam” sözcüğü ile tarih düşürülmüştür. H.1048
2. TAM TARİH: Bir dize içinde bulunan sözcüklerin tüm harflerinin sayı değerlerinin toplamı, o yılı tam olarak gösteren tarihlere “tarih-i tam” (tam tarih)denir. Bunda herhangi bir fazlalık ya da eksiklik olmamalıydı.
“Geldi Burc-i Evliyâ’ya Pâdişâh-ı nâmdâr”( Fuzûlî)
Büyük şair Fuzûlî, Bağdat’ın Kanuni Sultan Süleyman tarafından fethi üzerine söylediği “Bağdat Kasidesi”ndeki “Geldi Burc-i Evliyâ’ya Pâdişâh-ı nâmdâr” dizesindeki bütün harflerin sayı değerleri toplanınca Bağdat’ın fetih tarihi olan H.941 sayısı ortaya çıkıyor. Bundan dolayı böyle tarihlere tam tarih adı verilir.
“Sürurî’nin vefatı mucib-i hüzn oldu ahbaba” (Keçecizade İzzet Molla)
Keçecizade İzzet Molla tarafından Sürurî’nin ölümü üzerine söylenen bu dizedeki tüm harflerin sayı değerlerini topladığınızda da, Sürurî’nin ölüm yılı olan H.1229(M.1814)’a karşılık gelir.
3. TA’MİYELİ TARİH: Harflerin sayı değerinin toplamı, belirtilmek istenen tarihi tam olarak gösteremiyorsa, ve bu, başka dizedeki diğer sözcüklerle takviye edilerek “muamma”(bilmece) gibi yapılıyorsa, bu tür tarih düşürmelere “ta’miyeli tarih” denir.
(Ta’miye: a.Kör etme b.Kapalı biçimde anlatma c.”ebced” hesabıyla düşürülen bir tarihin, hesabı doldurulmak için çıkartılacak ya da eklenecek sayılarını işaret etme.)
“Çıkarıp leşker-i küffârı dedim târihin
Belgrâd kal’asını aldı Muhammed Paşa”
Bu beyitte, tarihi bulmak için ”Belgrâd kal’asını aldı Muhammed Paşa” dizesindeki harflerin toplamı olan 2003 sayısından, “kafirlerin ordusu” anlamındaki “leşker-i küffâr” tamlamasındaki harflerin toplamı olan 851 sayısını çıkarmak gerekir. Zaten birinci dizede “çıkarıp” sözcüğü ile ne yapılması gerektiği söyleniyor. 2003-851=1152 Belgrad’ın geriye alınış tarihi H.1152’dir.
Böyle tarih düşürmeler, bir bilmece gibi söylendikleri ve burada olduğu gibi “leşker-i küffâr” tamlaması yardımıyla çözüldükleri için, bunlara ta’miyeli tarih denilirdi. Yukarıdaki beytin ta’miyesi “leşker-i küffâr” tamlaması olmuştur.
4. NOKTALI YA DA NOKTASIZ HARFLERLE DÜŞÜRÜLEN TARİH: Bunlar ya sadece noktalı harflerle ya da sadece noktasız harflerle yapılırdı. Sadece noktalı harflerin hesaplanmasıyla yapılan tarih düşürmelere “tarih-i mücevher”, sadece noktasız harflerin hesaplanmasıyla yapılanlara “tarih-i mühmel” denirdi.
a. Tarih-i mücevher: Sadece noktalı harflerle yapılan bu tarih düşürmelerde, bunun nasıl yapıldığı, önceden bazı sözcüklerle belirtilirdi. Belirtmede kullanılan sözcükler şunlardır: “mücevher, cevher, gevher, menkut”
“Bir sebî-i reşît mektebde
Etti hatm-i tilâvet-i Fürkan
Şu hadîs oldu cevherin târih:
Hayruküm men taallemel Kur’an”
Sürurî’nin düşürdüğü bu tarihin üçüncü dizesinde geçen “cevherin” sözcüğü, bu tarihin sadece noktalı harflerle yapıldığını belirtmektedir. Tarih düşürülen kısım ise, dördüncü dizededir. Yani “Hayruküm men taallemel Kur’an” dizesindeki sadece noktalı harflerin( خ + ي + ن + ت+ ق + ن ) sayı değeri toplanmaktadır. 1210 (H.1210)
b. Tarih-i mühmel: Sadece noktasız harflerle yapılan bu tarih düşürmelerde, bunun nasıl yapıldığı, önceden bazı sözcüklerle belirtilir. Bu sözcükler de şunlardır: “mühmel, sade, bînukat”
“Huruf-ı sadelerle eyledim tahrir târîhin
Bekir Âğâ kurub sûr-i tezevvüc ber-murâd oldu.”
Beytinin birinci dizesinde geçen “huruf-ı sade” tamlamasındaki “sade”sözcüğü ile bu tarih düşürmenin sadece noktasız harflerle yapıldığını belirtiyor. Tarih düşürülen kısım ise, ikinci dizedir.”Bekir Âğâ kurub sûr-i tezevvüc ber-murâd oldu.” dizesindeki noktasız harflerle ( ك + ر + ا + ا + و + ر + و + س + و + ر+ و + ر + م + ر + ا + د + ا + و + ل + د ) yapılan ebced hesaplamasına göre, bu olayın belirtilen tarihi, 1192 (H.1192)’dir
5. BİLMECE YOLLU TARİH: Bir çeşit bilmece olarak kullanılan bu tarihlere, “Lûgaz”ı anlattığı için eskiden “lûgazlı tarih” denmiştir.
“Bir iki iki delik / Abdülmecid oldu melik” H.1255.
Kim tarafından söylendiği belli olmayan bu bilmecenin 1255 tarihinin içindeki sayılar, eski yazımızdaki şekillerine göre işaret ediliyor. 1255’teki 1 ve 2 sayılarından sonra gelen 55 sayısı eski yazıda oo biçiminde yazıldığından delikli sayı olarak söylenmiştir. İkinci dizede ise tarihe ait olay veriliyor. Sultan Abdülmecit’in H.1255(M.1839)’te tahta çıkışı.
Bu türlerin dışında, daha başka tarih düşürme türleri (Aktarmalı Tarih, Katıp Atma Yoluyla Tarih, Karışık Tarih vb.) de vardır, ama aşağı yukarı anlattıklarımıza benzer biçimde yapıldıkları için ayrıca bilgi verilmeye gerek görülmemiştir.
Tarih Düşürme Sanatının Üstadı: SÜRÛRî
Eski edebiyatımızın (Divan Edebiyatı) özellikle şairler ve tarihçiler arasında çok tutulan “tarih düşürme” sanatına “altın çağı”nı yaşatan “Sürûrî” adında bir şairdir. Asıl adı Seyyit Osman olan Sürûrî, 11 Şubat 1752(1165)’de Adana’da doğmuştur. Sürûrî, medrese eğitimi görmüş, genç yaşta da “Hüznî” mahlasıyla şiirler yazmaya başlamıştır(1773).
Ünlü bir şair olmanın yollarını arayan Sürûrî, 1779 yılında,Mekke mollalığından İstanbul’a dönmekte olan (Daha sonra şeyhülislam olacaktır) Yahya Tevfik Efendi’ye, bu isteğini açtı. Ve onunla birlikte İstanbul’a gitti. Yine Yahya Tevfik Efendi’nin yönlendirmesiyle altı yıl kullandığı Hüznî mahlasını bırakıp, ilk mahlasının tam karşıt anlamlısı olan, Sürûrî mahlasını aldı(1779).
İstanbul’daki ilk yıllarında çok büyük sıkıntılar çekmiştir. Bir yandan Adana’daki anne ve babasından ayrı oluşun verdiği özlem varken, diğer yandan kimi zaman yatacak yer dahi bulamayacak kadar sıkıntı çekmesi, Sürûrî’ye, bu sıkıntılarını 1781’de Sadrazam Mehmet İzzet Paşa’ya sunduğu bir kasidesinde dile getirmesine neden olmuştur. Sonunda aynı yıl, Anadolu Sadareti kaleminde kadılık görevine başladı.Yine Rumeli Kazaskerliği hizmetinde bulundu. Eskizağra, Yenipazar, Mostar gibi Balkanlardaki şehirlerde kadılık yaptı. Son görevi Anadolu Kazaskerliği’ndeydi. 2 Şubat 1814’te öldü. Mezarı İstanbul’da Edirnekapı dışında Sümbülzade Vehbi’nin yanına gömülmüştür. Fakat bugün üzerinden yol geçmesi nedeniyle yeri bilinmiyor.
Şiirlerinde herhangi bir başarı gösteremeyen Sürûrî, zekice, nükteli ve hünerli tarihler söyleyerek edebiyatımızda bu sanatıyla ölümsüzleşmiştir. Sürûrî, en önemsiz şeylerden en karmaşıklarına kadar her olay hakkında istediği kadar ve hepsi birbirinden farklı tarih manzumesi söyleyen tek kişidir. Divan edebiyatında bu alanda onun kadar çok sayıda ve konu bakımında çeşitli ürün veren şair çıkmamıştır. Hatta başka şairler bir olay hakkında bir ya da birkaç tarih düşürebildiği halde o, üst üste bir çok tarih birden düşürmüştür. Örneğin 1216(1801-1802) yılında Mısır’ın Fransızlar tarafından işgali üzerine, birbirinden farklı altmış sekiz tarih düşürmüştür.
Başka şairlerin sık sık başvurmak zorunda kaldıkları doldurmalar ve fazla sözler, onda hiç görülmez. Yine başkalarının elinde sadece yüksek tabakaya mensup kişilerin yaşam ve kişiliklerinin yer aldığı bu sanatı, Sürûrî, toplumun her kesiminin(dilenci ve çingenesine kadar) içinde yer aldığı bir sanat haline getirmiştir. Bu yönüyle baktığımız zaman, Türk şiirine “basit insan tipi”ni yeni şairlerden çok daha önce getirmiştir. 2000(iki bin)’e yakın düşürdüğü tarih manzumesi, askeri-siyasi büyük hareketlerden, intihar ve hırsızlık olaylarına, hatta hava durumuna kadar devrinin hemen her çeşit olayını, çeşitli kişilerin doğum, ölüm, evlilik, hastalık gibi durumlarının da anlatıldığı,”1733-1814” yılları arasındaki devirle ilgili önemli kaynaklardır.
Eserleri:
1.Divan: İçinde tarih manzumelerinin yer aldığı kaside ve gazeller bulunmaktadır. Yine bu kitapta devrin padişahı lll.Selim’e yazdığı bir kasidesi görülür.Yine İstanbul hakkında da çeşitli manzumeleri vardır.Divan 1839’da Bulak’ta basılmıştır.
2.Hezeliyat: Şairin mizah ve hicivlerinin yer aldığı bir kitaptır.Yalnız, Sürûrî, hicivlerinde Nef’i gibi yapmamış, devlet ricalini ve mevki sahiplerini hicvetmemiştir. Kendi seviyesindeki ve halktan kişileri hicvetmiştir. Ama özellikle de Sünbülzade Vehbi ile karşılıklı hem hiciv hem iltifatları de olmuştur. Bu karşılıklı atışmaları devirlerinde keyifle izlenmiştir. Bu kitap da taş basması ile ve matbaa harfleriyle basılmıştır.
3.Sürûrî Mecmuası: Süruri, bu mecmuasında kendisinin, kendisinden önceki şairlerle çağdaşı şairlerin şiirlerinden beğendiklerini bir araya toplamıştır. Ancak, ölümü üzerine bu seçmeleri Keçecizade İzzet Molla’ya kalmıştır. Keçecizade İzzet Molla ve daha sonra vak’anüvis Esat Efendi’nin yine kendi yaşadıkları devirlerinden de tarih eklemeleri yapmalarıyla mecmua genişlemiş, fakat bir türlü bastırılamamıştır. Ancak, Ahmet Cevdet Paşa, vak’anüvislik görevi sırasında elden geçirdiği evraklar arasında bularak bastırmıştır. Süruri’nin ölümünden 70 yıl sonra basılmıştır. Bu eserdeki 2300 tarih dizesinden 1091 tanesi Sürûrî’ye aittir
Sürûrî’nin düşürdüğü binlerce tarih arasında en çok beğendiği kendisi ile ilgili olan dizesi,
“Senin sinnin Sürûrî geldi kırka”dır. H.1205. Bu dizesini kırk yaşına geldiğinde söylemiştir.
Şeyh Galip’in ölümü dolayısıyla söylediği,
“Geçdi Galib Dede candan yahu” dizesinde Şeyh Galip’in H.1213’de ölümünü Ebced sayısından başka, her sözcüğünde büyük bir şeyhin ölümünü bildiren incelikler vardır.
Mevlevi şairlerinden olan Esrar Dede’nin ölümü üzerine de tarih düşürmüştür:
“Hayflar göz yumub Esrar Dede sırroldu” H.1211(M.1796)
Sürûri, Fransızların Mısır’a girişlerine de tarih düşmüştür. Hatta Fransızların Mısır’a girişleri için on tane kadar tarih düşerken, çıkışları için de kırk tane tarih düşürmüştür. Fransızların Mısır’ı işgal ettikleri yıl olan H.1213 ile ilgili düştüğü tarihlerine bir örnek:
”Hıyanetle França girdi Mısra” dizesiyle H.1213 tarihini düşürmüştür.
Yine Fransa’nın Mısır’dan H.1216 yılında çıkmaları üzerine düşürdüğü tarihlerden bir örnek:
“Basdı Nil âsâ akup Mısrı cünud-i Şeh Selim” dizesiyle de H.1216 tarihini düşmüştür. Bu dizede sözü edilen padişah III.Selim’dir. III.Selim’in askerlerinin Mısır’a tekrar aldıkları anlatılmıştır.
Süruri şu dizesini Katerina’nın (catherina ll.) ölümü üzerine yazmıştır:
Kıldı nâr-ı duzaha Çariçe-i Moskov sefer (M.1796). Ancak bu dize miladi takvime göre yazılmış tek tarih düşürmedir.
Sürûrî, basit olaylara da tarih düşürmüştür:
Numan adında biri, esmer ve çok zayıf biriyle H.1189’da evlenince şu dizeyi söylemiştir:
”Kara kuru karı aldı Numan” H.1189.
Yine bir delikanlı, sevgilisini H.1190’da öldürünce, şu dizeyi söylemiştir:
”Katleyledi dildanesini bir delikanlı” H.1190.
“Ödemişli” diye biri, borcunu ödedikten sonra öldüğü için aşağıdaki dizeyi söylemiştir:
“Can borcun eda eyledi gitti Ödemişli” H.1206,
H.1213 yılında ölü bir kedi görmüş, ona bir dize düşürmüştür:
“Farenin hasretinden öldü kedi” H.1213.
Sürûrî’nin ölümü üzerine Keçecizade İzzet Molla, şu tarihi düşürmüştür:
“Sürûrî’nin vefatı mucib-i hüzn oldu ahbaba” H.1229(M.1814).
Tarih düşürme sanatı onunla iyice yaygınlaşmış, hatta Divanlarda bile daha çok yer ayrılmaya başlanmıştı. Şu da bir gerçek ki, Sürûrî’den sonra onun yerini dolduracak hiç kimse çıkmamıştır.
Ancak,Tanzimat ve Servet-i Fünun edebiyatı dönemlerinde yine başarılı dizeler söylense de, edebiyatımızın aldığı yön(Avrupai Türk Edebiyatı) nedeniyle eskisi gibi değildir artık.
1928’den sonra ise, ebced’le tarih düşürme, bıraktığımız Osmanlı Türk Alfabesiyle birlikte tarihe karışmıştır.
SONUÇ:
Uygarlıkta ileri gitmiş uluslar, geçmişlerini en iyi bilen uluslardır. Geçmişe tümüyle bağlı kalarak yaşamak ne kadar zararlıysa, geçmişi tümüyle yok saymak da o derece hatalıdır. Bundan dolayı, eski edebiyatımızın (Klasik Türk Edebiyatı) bir özelliği olan, bize ait olan “tarih düşürme sanatı”nı bilmemiz gerekmektedir.
Ebuzziya’nın dediği gibi “düzenleyen ve hesaplayan için üstünlük ve olağanüstü bir yetkinlik sayılmayacak” bu hesap, bir ustalık işidir. Yine “tarih düşürme”yi söz sanatı sayanlar olduğu gibi saymayanlar da vardır. Sonuç ne olursa olsun, bildiğimiz söz sanatlarıyla doğrudan doğruya bir ilgisi yoktur, ama bir başka açıdan bakıldığında söz sanatı sayılabilir.
KAYNAKLAR:
1. “Türk-İslam Kültüründe Ebced Hesabı ve Tarih Düşürme” - Prof. Dr. İsmail Yakıt,
Ötüken Neşriyat, İstanbul 1992, 452 s.
2. “EBCED Hesabı” - Muharrem MERCANLIGİL, Doğuş Ltd. Şirketi Matbaası, Ankara -1960
3. Resimli Türk Edebiyatı Tarihi - Nihat Sâmi Banarlı; Milli Eğitim Basımevi
İstanbul -1971
4. Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat -Ferit Devellioğlu; Doğuş Matbaası
Ankara-1970
5. Büyük Larousse - “Tarih Düşürme” maddesi c. 22. Milliyet Gazetecilik İstanbul -
1992
6. Türk Edebiyatı-Ahmet Kabaklı
7. İslam Ansiklopedisi
8. İstanbul Ansiklopedisi
9.. Sanat Ansiklopedisi
YAŞAR YILTAN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.