- 342 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
7 Kasımdan 10 Ağustosa.
12 Eylül darbe yönetimi,kendine bir meşruiyet zemini yaratmak ve "icraatlarına" bunun üzerinde devam etmek düşüncesiyle 7 Kasım 1982 tarihinden "halk oylamasına" sunmuştu yaptığı anayasayı.
Bu anayasada,devlet kutsanıyor,halk da ona "mahkum" bir varlık olarak görülüyordu.Gel de bir Osmanlı Paşası olan (1807-1857) ve liberal değerlerle bu toplumu tanıştıran Sadık Rıfat Paşa’yı anma.
Bu ünlü "devlet adamı",daha 1840’larda ,"Hükümetler halk için mevzu olup,yoksa halk hükümetler için mahluk değildir." diye söyleyebilmişti.
Neyse,oylamada bütün baskı ve sindirmelere rağmen yüzde 7 oranında "hayır "çıkmıştı/çıkabilmişti.
Adı geçen anayasasının 104.maddesine göre,seçilen Cumhurbaşkanına Meclis’i feshetme yetkisi dahi tanınmıştı ki,"vesayetin kılıcı" halkın iradesi üzerinde sallandırılmıştı.
Ben de halen yürürlükteki bu anayasaya 7 Kasım günü yapılan oylamada Kütahya-Şevelli Camiinin zemin katındaki sandığımda "hayır" demiştim.
Hayır dedim ama 32 yıldır da uydum.
Artık bundan kurtulmak,yeni,demokratik ve insanı,insanın yaşama,düşünce ve düşüncesini ifade etme,inanma ve inancını istediği gibi yaşama haklarını öne çıkaran anayasaya kavuşmak istiyorum.
Toplum da istiyor.
Önümüzdeki sürecin birinci ve yakıcı talebinin "resmi ideolojisi olmayan "bir anayasa olduğunu hem biliyor,hem de görüyorum.
Lakin 10 Ağustos günü Cumhurbaşkanının halk tarafından "seçildiği" ilk seçimde,vesayetçilerin kendilerini korumak ve halk iradesini "denetlemek" amacıyla çıkardıkları anayasa ve bu anayasanın sağlıdığı yetkiler "halkın eline" geçti.
Halkımızın," Keser döner,sap döner,gün gelir,hesap döner." demesi gibi gerçekten de hesap da döndü,keser de...
Benim nazarımda bu yetkilerin kullanılması yerinde ve gerekli olup,bir tür "yarı başkanlık" sisteminin önü açılmıştır.Fransa gibi,Portekiz gibi,Finlandiya gibi.
Başkanlık,Yarı Başkanlık sistemleri de "parlamenter" sistem gibi bir yoldur ve en az onun kadar da meşrudur.Onları "şeytanlaştırmanın" hukuki ve insanı dayanağı yoktur,bu olsa olsa "statükonun" korkularıdır ve toplumun da bunlara "esir olmasını" istemeleridir.
Bu arada seçimler üzerinden "halkın tercihini" hakir görmenin de anlaşılır bir tarafı olamaz.
Evet,demokrasilerde, seçim,her şey demek değildir.
Fakat seçimsiz demokrasi de henüz bulunamamıştır/yoktur!
YORUMLAR
Güzel yazı.
En azından, ortada bir seçim olduğunun farkında olanlar var.
Demokrasi demek, çoğunluğun isteğini uygulamak demekse,
sonuca saygılı olmak gerekir.
Aşağılandıkça, millet Tayip'in arkasında duruyor.
Dünyada ardı ardına dokuz seçim zaferi kazanan başka siyasetçi var mı bilmiyorum.