- 497 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Parçalı Yansıtma 2
Özeğe değinim yaptırılan senkronluma düşünce, bencilliği gütmekle birlikte; bencillik kaygılarından sıyrılıp; bağıntılar dengelenmeli süzülmesinin, seçme ayıklama kırpmalarıyla oluşur. Odak noktasında meşrulaştığı zaman, yine doğruyu değil de; doğru noktasına doğru en yaklaşışlarla hüccet etmiş olur.
Tüm dinlerdeki "Tanrı’nın istemi" tıpa tıp insanın istemiyle aynıdır. Neden? Parça yansıtmadan ötürü. Nedir parçalı yansıtma? Başta benciliğimiz ve bencilliği güden düşünce ve duygulardır. İkinci oluşla sosyo toplumsa sınıf bencillikti ideolojisel parçalı yansıtmalardır.
Bu bağlamda söz gelim; "birbirinizi sevin, birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmasınız" türü sözlerin sıkça söylenmesi daha ötesini aramadan (uyutuşla) tekrarlanması kişisi bencilliğe ve hem de sosyal bencilliğe; uygun düşer. Ya da; "sadaka verin, zekât verin. Bu konuda birbirinizi gözetmekle Tanrı’ya yaklaşırsınız", gibi empatiyi kaldırışla, sanki bir empatiymiş gibi hüküm söyletilmeler yapılmaktadır.
Bu söylemlerde de bencilliğe ters bir durum yoktur. Sosyal çalkantının da gazını alışla; alan elin alçalmasına katlanışla! sosyal bencilliğe de bir hayli uyar.
Veya "sevdiğinizden harcamadıkça iyi kul olamazsınız", gibi hükmü söyleyişlerden; "Bana kan ve et ulaşmaz ama benim adıma kurban kesiniz, bunu konu komşuyla yiyiniz, bunda yoksullara da bir pay veriniz" gibi söylemler, hem tamda insanın yoksunluklarına denk düşüşle o düzlem akışına göre doğru olan yansıtmadırlar!
Yansıtma bütünü yansıtmamakla, parçalı yansıtma oluşla doğrudur da dayanak kılınan özeğe, isnatla bu yansıtma doğru mudur? Totem düşünmeden beri hep savlıyorum. Sosyal oluşmanın ve insana dek öznel oluşmanın temelinde sizi kodlayan sizi senkronize edişle size doğru ve meşru olduğunu belirten bir eğilim oluşur.
Sıfır Etki
Bu eğim, sizin tutumu dayanak yapma noktanız oluşla; doğruluk ve meşruiyeti anlamanız oluşla, sizi gönül rahatlığı olan bir bilinirlikle davrandırıp senkronize edişle, birbirinizi birbirinize de anlaşılır kılar. İşte bu bağlamda böylesi bir değinim sel dayanak yaratmak öznel varlık için belli bir aşamadan sonra imleyen bir zorunluluk olur.
İmleyen bu zorunluluk iki halde oluşur. Birinci halde kaynak, kendi salınım osilasyonlarını düzenleyen bir muktedirlik oluşla size kendisini zorunlu dayatan doğallıktır. Bu doğallık sizin öznel olan keyfinizin üzerindedir. Üç kere üçün, dokuz olması gibi. Ya da suyun kaldırma kuvveti gibi kendilik kaynak salınımlı osilasyonlar böyle doğal zorunlulukla belirme ve totem alandır.
İkinci halde kaynağın bir kendi salınım osilasyonu baki oluşla; siz de bu baki salınıma istediğiniz gibi bir öznel anlama bindirişle, öznel anlamalarınızı bu salınımlara taşıtma yapabiliyorsunuz. Bu taşıtma size sanki kaynağın kendi öz güç salınımı gibi gelirler.
Söz gelimi suyun kendilik salınımı oluşla, osilasyon kaynaklı bu kaldırma kuvvetiyle kütük yüzer. Sizde kütüğün üzerinde seyahat edersiniz. Seyahatin demini sürerken kendilik düşünmelerle siz; seyahatin size verilmiş bir ayrıcalık ve rızk oluşla değerlendirip bunu ritüellere bağlayan seyahatlere çevirirsiniz.
Böyle düşünmenizin ne suyun kaldırma kuvvetine; ne kütüğün yüzmesine bir artı ve eksi etkisi yoktur. Yani bu totem alan içinde devinen öznelliğiniz totem alana sıfır etkidirler.
Ama totem alan içindeki totem alana sıfır etki olan anlayış, sizin dünyanıza, katmerli kazanç ya da katmerli bir kaybediş oluşla yansırlar. Sizi düzenlerler, sizi yaşantı aştırırlar, sizi senkronize ederler böylece kurallaşır. Kural kalkana dek uymak zorundasınız. Çünkü kural yasal bir etki gibi davranır.
Sıfır etki, totem alan içinde imleyen bir zorunluluk oluşla doğrudur. Yol tutturuş oluşla doğrudur. Bir devinim oluşturan alan kılmasıyla ve alanın her birinize aynı senkron lamayı vermesi bağlamında doğrudurlar. Senkronlun anlaşılırlık oluşla; eşgüdüm ve birebir eşleme oluşla; sizi kaostan kaçındırır. Bir karar kılmanın denge noktasına götürür.
Sıfır (Nötr) Etkinin Doğru Ve Yanlışlık Üst üsteliği
Ancak doğru olan şey, yaslanılan şeyden yansıma olmayışla (sıfır etki oluşla) doğru değildir. Yani sizin yansıttığınız tüm şey yansıtılan şeyden yansıyan değildirler. Yani totem alan içinde yansıtıp ta, Yüce Tanrı’nın isteğidir dediğimiz her şey, doğru olmakla beraber; yüce Tanrı’nın isteği olan bir yansıma olmayabilecektir.
Nesnel doğallık olan bu odak, sizin benci güdenli öznel noktanıza göre salınmaz. Fakat benci noktanız somut ve evrensel olandan bir yan taşır olmakla nesnellikti bir özel bağıntılı parça durumdur. Bu hal dış nesnelliğe göre hayli kayıtlanmıştır. Özne-nesnelliğin evrensel olandan taşıdığı bu ilhami olan yan, evrensel düzenli olan osilasyon kaynağına yapışmasına ve bencilliğin osilasyon kaynağında kendisini bulması için gerekli ve yeterli bir nedendir.
Bencilliğiniz, kaynak salınımına; kendi evrensel yanıyla çekimli ve eğimlidir. Şu halde önel bencilliğimiz kaynak salınımı ile senkronize olmuştur. Sizin ve diğer benci güdenli benlerin de, kendi bencillik duygu tevhitlerinizi aynı kaynak noktasında sıfır etkiyle yansıtmanız hem doğrudur. Hem de sadece sizin olan öznel bencillik, genel eğilimi yansıtmamakla da yanlıştırlar.
Yani Yüce Tanrı bize, kendi sosyo benci yansıtmamızdan ötürü hem; “kurban kesin” demiş olabileceği gibi hem de; genel eğilimi yansıtmıyor olma bağlamında bu konudaki, bu söylem; osilasyon kaynağı üzerinde tam da bir sukutlukla sıfır etki olabilecektir.
Bencillik, görece hal bulunuşuyla kendisine sağlama yapar. Görece bulunuş bir kayıtlılıktı (sınırlılıktı) gelişme aşamalı oluşla, zorunlulukların belirlediği kimi ön kabullü doğrulardır. Ne var ki insan her şeyi inorganiklerden ve farklı enerji sağlayışlarla ürettiği bir durumda, kurbanın esamisi bile olmayacaktır. Yani eti inorganiklerden üretiğinizde kurban, sınıfsal eşitsizliğin bir yardımlaşması gibi olmayacaktır.
Bu durumlarda kurban kesilmediği için Tanrı olmayacak mı? İşte bu nedenledir ki Yüce Tanrı, bizlerin dayanak oluşla yaslanıp yansıttığımız şeyden maada ve müstesnadır. Yani bizlerin Yüce Tanrı’yı esas alıp Yüce Tanrı’yı dayanak kılışla, kendimizce Yüce Tanrıdan meşruiyetleşişle (Tanrı ile bizim aramızda olan bağla); kendimize göre yansıttığımız şeyler, özel bağıntı içinde özel bağıntıyla geçerli ve doğru iken genel bağıntı içinde doğru olmayacaktır.
Yüce Tanrı genel bağıntıyla mutlak vardır. Özel bağıntıyla bizim anlamamız içinde ete kemiğe bürünür. Yani özel bağıntı içinde bizim zannımıza göredir. Zannımıza ve anlamamıza göre olan yansıtış özek kıldığımız dayanağına sıfır etkidir.
Nesnel gerçekler de özel bağıntı içinde ete kemiğe bürünürler. Bir farkla ki; nesnel özel bağıntılı belirmeler, kendi kaynak osilasyonları gerektirmeli bağıntılıma oluşla bizim yansıtmamıza bağlı olmamakla bizim dışındadırlar. Biz bu gerçekliği kendi zorunlu bağıntılarına göre ancak öğrenmekle ancak öğrendiğimizi başka dış bağıntıları içinde kendi yasallığına göre kontrollü düşünüp yansıtabiliriz.
Yüce Tanrı’yı bize göre ete kemiğe büründürüşle anlayış yapmak hiç te yanlış değildir. Ete kemiğe büründürdüğümüz dayanaklar özel ve öznel bağıntılı insan istemli olmakla doğrudurlar. Ve fakat sadece insana özgü bencillik istemi olmakla ve sürekli Yüce Tanrı istemi olmamakla, genel bağıntılı ve genel öznellikte olmamakla da, yanlıştırlar.
Dini anlatımın kul mantığı ile bakarsak ve Yüce Tanrı’yı kul olan insan anlamasına göre yansıtışla anlamlandırıp ete kemiğe büründürürsek; parça (benci) yansıtış olarak bu doğrudur. Parça yansıtma evrenin ya da genel bağıntının tam da umurunda olan bir şey değildir. O anın bir belirme akışıdır o kadar. Saltıklaştırmaz. Gerektiği yerde gerektiği sürecedir. İnançlarımız, inakları saltıklaştırır! Bu nedenle de bencilliğimiz genel akıştan bir yan taşımakla beraber, genel akış eğilimi değildir.
Bununla birlikte bu parçalı doğru akışın koşutunda (paralelinde), görmezden geldiğimiz büyük bir akıl perdelenmesi vardır. Canlı cansız her şey Yüce Tanrı’nın kuludur (boyun eğişle ram olucu akmaktır)! İnsan kulluk etmek için Yüce Tanrı’yı saygılıma için Yüce Tanrı’ya ineği, koyunu, kurban kesiyorsa; aynı şekilde inek te, koyun da, Yüce Tanrı’ya kulluk etmek, saygılı olmak için insanı kurban etmelidirler!
Bu nedenle size yaklaşıp bir çifte ile hayatınızı bitiren atın bu inançlı çiftesinden, Yüce Tanrı’ya kurban olduğunuz için memnun olmalısınız! Ve buna razı gelmeniz gerekir! At sizi yemeyecek ama sizi kurban kılmakla, kurdun, kuşun, böceğin, itlerin yemesine terk edişle, at; umulmadık sevaplar kazanacaktır!
Yani sizin kurban olmanız atın çevreye bir yatırımdır. Atın bir sevaplı davranışıdır. Bu sevap atı, atın inanmasına göre iyi bir mümin yapacaktır. Ve at sizin sırtınıza binip, sırat köprüsünden geçecektir!
Atla sizdeki ego, temelde aynıdır. Sadece bencilliği güden düşüncenin dışta organize olmada ve totem düşünce oluşturmasında sizden kısmen ayrılır. Ortak ego nedenle bu kabil yaşantılaşmaya at özeğinde bakalım. Şimdi bize göre olan öznel süreç, bizim dışımızdakilerin öznelliğinden ötürü, bizim öznelliğin aleyhine doğru akacaktır.
Kurban süreci tersine işleyecek. Süreç akışını ve süreç mantığını atın durumuna göre yansıtması, at egolu parçaya göre durumu yansıtma oluşla, çok doğrudur. Parça süreç, ya da parça öznellik başka bağıntılarla girişmeyip, direk totem merkezle ilintileyip, yansıtılıyor ki; bu da empati yapamadan bencilliğin merkez oluşla, merkezdeki “batağında” kalması demektir.
Ya da bir aslanın sizi kurban edip Tanrı rızası için sizin kurban etinizden diğer aslanlara da pay takdim etmesi, sadaka kabili yardımlaşma olup; aslanın, aslan egosuna denk parça yansıtmalı Tanrı anlayışına da pek uygun olacaktır!
Görülüyor ki bilmezliğimiz, empatiyle kısmen çevreye açılırken; köleci sınıfsal durum nedenle daha az empati oluşla Yüce Tanrı anlayışımızı yanlış yönden sınırlamıştır. Yüce Tanrı’yı biz gibi egoyla düşünme eylemli yaparken kısmen doğru bir iş yapmakla, biz gibi olmayan genel akışa göre de bu düşünmemiz bizi alabildiğine yanlış bir tutum içine sokmuştur.
Empatinin de her şeyi siz gibi görme, her şeyi sizleştirme (tek biçim yapma) gibi zaafları oluşla ikili yansımasının olacağı da unutulmamalıdır. Zaten olası, “evrensel Tanrı dinini” de, bizlerin insan özekli görmesi de bundandır. Din Tanrı’nın dini olup; yorumlu din olmaktan çıktığı zaman, sosyo toplumsa tevhidin yerini, evrensel nesne-öznel bilincin inanması olan; “evrensel din” alacaktır. Bkz. Empati yazı dizim.
02.08.2014
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.