GAFLET Mİ.. APTALLIK MI.. YOKSA NEDİR BUNUN ADI ??
Üç kızı bir de oğlu olan yaşlı ve hasta kadın, iki aylık hastanedeki bakım ve tedavi sürecinin ardından vefat etti.
Oğlu, annesinin hiç de arzu etmediğini bildiği halde, önceki yıllarda vefat eden eşinin mezarına defnini gerçekleştirdi kadıncağızın.
Sonra, yeniden yaptırdığı mezar taşına hem annesinin hem de babasının fotoğraflarını da koyduktan sonra aynen şöyle bir vecize yazdırdı, herkes okusun ve alkışlasın diyerek, kendini..
“Değerli babacığım, sevgili anneciğim. Bana para yerine vicdan ve merhameti öğrettiğiniz için size minnettarım.. Oğlunuz”
Evet, aynen böyle yazdırmış bu zat-ı muhterem.
Babası ve annesini sağlıklarında hangi türden melanetlerle yüz yüze getirdiğini unutarak. Dahası herkesin de unuttuğunu varsayarak.
Oysaki evin tek çocuğu değildir. Üç de kız kardeşi vardır, hepsi hayatta olan.
Bu kız kardeşlerin her biri, kendisinin asla gönülden sevmeyi, saygı duymayı beceremediği gibi bunun için hiçbir zaman da gayret göstermediği anne ve babalarını canlarından çok seven üç kız. Onların yüzünde bir kırık çizgi gördüklerinde, yeri yurdu ateş olan diğer çocukları.
Özellikle biri. Anne ve babasının hastalığında, mutsuzluğunda kendinden geçen. Onlara can ilacı olmak için çırpınan. İki eli kanda olsa anne ve babasının yardımına koşan. Onlardan adeta bir anne, bir arkadaş tavrı ile ilgisini, sevgisini katiyen esirgemeyen.
İşte bu insanlar, mezar taşında dolaylı olarak paraya düşkün, vicdansız ve merhametsiz olarak anlatılıyor, “oğlunuz” imzalı vecize ile.
Peki, anne ve babasının mezar taşına “oğlunuz” imzası ile şu meşhur veciz kaydı düşürenin buna gerekçesi ne ola ki, diye merak etmez mi insanlar. Elbette eder.
Oğlan, babasının öldüğü zamandan beri yaklaşık 30 yıl süre ile annesinin dul maaşını her ay düzenli olarak kendi bildiğine harcamıştır. Bu konuda hiç kimse kendisine bir eleştiride de bulunmamıştır. Annelerinin giyim kuşam ihtiyaçları ise ekseriye kızları tarafından karşılanmıştır.
Babasından annesine ve kendilerine kalan, alt katında iki de bağımsız müştemilatı olan bir ev vardır, içinde uzun zamandır kimselerin oturmadığı. Hatta hırsızlar tarafından duvarının dahi delindiği.
Anne hastalandığında geleceği ve olabilecekleri gören dost ve akraba çevresi, ilgili belediyenin hatırı sayılır bir para vererek satın almak istediği bu evi günün rayicine göre belediyeye devrederek elde edilecek parayı annenin bakım ve tedavisinde kullanılmasını tavsiye ederler defalarca. Zira çocuklarının her birinin maddi gücü, kendi hane halkı ihtiyaçlarının ötesinde fazlaya yer vermeyecek ölçüdedir.
İşte bu nedenle zaten anneye ait olan evin değerlendirilmesi ve onun son zamanlarının huzurlu ve sakin geçmesi için bu imkanın yaratılmasının şart olduğu ısrarla tavsiye edilir oğlana.
Kızlar da kabul eder bu fikri ve sık sık seslendirirler de kardeşlerine karşı.
Ancak maddiyatçı yönü, hiçbir şekilde bir başkasına benzemeyen bu zat, ısrarla bu evi satmaya yanaşmaz. Yapmaya gayret ettiği şey, her zaman olduğu gibi, külfeti başkalarının üzerine yıkmak, nimeti ise aksırıncaya, tıksırıncaya kadar kendi paşa keyfine kullanmaktır.
Herkesçe bilinir ki, kendi yararına bir durum olduğunda en ön sıradadır. Ancak kendisi için bir mükellefiyet gerektiğinde ise kaf dağının da ötesinde, hatta kimselerin bulamayacağı cehennemin dibindedir. Böyle görmüştür, böyle yetişmiştir ve bu onun için vazgeçilmez bir hayat felsefesi halini almıştır bu hal, ne yazık ki.
Son derece muhterem, sevecen, sevgi ve şefkat dolu annenin iki ay bilinçsiz ve iradesiz bir şekilde, adeta bitkisel hayatta kaldığı hastanede çocuklarının her biri param parça olmuştur. Öyle bakılmıştır ki anneye, hastane personeli dahi hayretler içerisinde kalmıştır.
Ancak, hastanın tam da bakımevi safhasına geçmesi gerekirken yüksek bir aylık tutarlı bir bakım masrafı karşılığında bir başka hastaneye götürülmesi gerektiğinde zaten gergin olan ipler kopar.
Bu noktaya kadar herkes imkanlarının el verdiği ölçüde madden ve manen katılmıştır, ortaya çıkan maliyete. Üçü de evli olan kızların eşleri de asla yüz geri etmemişlerdir yapılması gerekenler konusunda.
Bu yeni maliyete kim ne kadar katılacak diye sorulduğunda, kızlar, eşlerinin de görüşü çerçevesinde aylık sınırlı bir tutar ile katılabileceklerini, bundan fazlasına bütçelerinin elvermeyeceğini ifade ederler.
Bu kargaşa ve kaos ortamında yeni hastaneye nakledilen ve zaten doktorların ifadesi ile her an ex olması beklenen anne, bu yeni yere gittiğinin dördüncü günü rahmetli olur.
İşte o gün bir başka ruh haline dönüşür oğlan. Herşeye rağmen kendisini canı gibi seven kız kardeşlerine düşman olmuştur adeta. Anne için verilen kırk yemeğine kızları sadece bir misafir gibi çağırır, mezarı da kendisi yaptırarak mezar taşına o meşhur vecizeyi yazdırır.
“Değerli babacığım, sevgili anneciğim. Bana para yerine vicdan ve merhameti öğrettiğiniz için size minnettarım.. Oğlunuz”
Söylendiğinde inanmamıştır çoğu tanıyan dost ve akraba çevresi.
Çünkü, oğlanın, anne ve babanın sağlığında yaptıklarına çoğu kez birebir şahit olan herkesin her şeyi unuttuğunu sanması aptallıktan da öte bir şey olsa gerekir diye düşünür herkes.
O yazıyı bizzat okuduğunda insanlar, böyle bir şeyin olabilmesi karşısında insanlığı adına utanır, sıkılır sınırsızca. Zira, bunu yazan, yazdıran iliklerine kadar bilinen, tanınan bir adamdır ne yazık ki.
Çoğu insanın, oğlanın, anne babasının sağlığında bizzat kendisinin sebep olduğu olayları yüzüne, daha da ötesi alnın tam da orta yerine yapıştıracağını düşünemeyecek kadar aymaz olması ise insanlıktan uzak bir başka boyutu gösterir ki, vay gele insanlığın başına.
Neler söylenir kendisine?
İşte bunlardan bir demet..
**Ulan ey vicdanlı ve merhametli olduğunu düşünen dangoz;
-Babanın yanında endazesi bozuk konuşmalara, yüksek sesle yellenmeyi de eklediğin,
- Babana hitaben kötü her türlü hal, hareket ve hakareti yaptıktan sonra araya girerek, “af dile elini öp, affetsin seni” denildiğnde, cehennemin dibine gitsin diye karşılık verdiğin,
-Babanı adeta düşman gibi görerek yaptığı ve konuştuğu her şeye muhalefet ettiğin,
-Bir tartışma anında babanın üzerine elinde bıçakla yürüyüp, “bırakın da şu namussuz herifi geberteyim, hepimiz kurtulalım” dediğin,
-Babanın, olaylar karşısında biraz nefes almak ve dertleşmek için gittiği dost ve yakın akrabalarına yaşadıklarını gözlerinden kan yaş akıtarak anlattığı,
-Babanın, bütün bu yoğun stres ve üzüntü altında olan bitenlere katlanamayıp henüz erken denilebilecek yaşta kalp krizinden hayata veda ettiği,
-Babanın ölümünden sonra tek başına yaşayan ve tüm imkanlarını sonuna kadar kendi lehine kullandığın annen kış aylarında evine gelir gelmez, “bizde 15 gün kalırsın, sonra kızlara gidersin” dediğin,
-Bir bayramda, bayramın ilk günü, ailenin büyüğü olması hesabıyla elini öpmeye gelecekleri bile bile anneni, nereye gittiğini bilmeden evinden kovduğun,
zamandan beri mi vicdan ve merhamet sahibiydin?
Bu mudur senin vicdan ve merhamet anlayışın?
Babana ve annene gösteremediğin vicdan ve merhameti bizim bilmediğimiz kimlere gösterdin de kendini bu kadar ahlaklı, haysiyetli ve huzurlu bir adam kabul etmeye başladın.?
Sana, “sen, vicdanlı ve merhametli bir adamsın” diyebilecek bir kul var da biz mi tanımaktan aciziz..?
Vicdanlı ve merhametli olmak, çevreye karşı duyarlı olabilmek demektir.
Senin gibi olanların dışında, çevrenden kaç kişi seninle irtibatlı, arayıp soran, derdini paylaşan veya derdine ortak olan?.
Demek baban ve annen sana parayı öğretmediler, vicdanlı ve merhametli olmayı öğrettiler.
Evet, onlar gerçekten paraya önem vermedikleri gibi, son derece vicdanlı ve merhametliydiler.
Ancak bu durumun, yani anne babanın bu güzel özelliklerinin senin hamuruna hiç yansımadığını cümle alem biliyor.
O, hiç kıymet vermediğini söylediğin para konusu başka bir handikaptır senin açından, bilesin.
Unuttu isen hatırla.
Tam tamına yaklaşık 30 sene yediğin annenin dul maaşından ne kadarını onun ihtiyaçlarına harcadın.
Babanın sağlığında, “bu herif öldüğünde yıkıp tarumar edeceğim” dediğin, annenin sağlığında, onun bakım ve tedavisi için satmaktan ısrarla kaçındığın evi, anne rahmetli olur olmaz satma girişiminde bulunman mı senin vicdanlı ve merhametli olduğunu gösteriyor.?
Biliyoruz ki, rahmetli annenden esirgediğin o parayı, bir yerlerde yine o hiçbir sınır tanımaz kendi şahsi ihtiyaçların için kullanacaksın.
Ve yine biliyoruz ki gerçekten vicdanlı ve merhametli olan diğer kardeşlerin, aslında hiç hak etmediğin halde bu evin satışından elde edilen paradan, kendi paylarına düşen miras payı tutarını talep etmeyecekler senden.
Nedenini biliyor musun peki?
Her türlü kötülüğü ve zulmü yaptığın annen, senin bütün bu melanetlerine karşın, severdi seni her nedense. Hem de kendisi için her türlü fedakarlığı yapan diğer çocuklarından ayırarak. Belki tek erkek çocuk olduğun içindi bu sevgi. Bildiğim başka bir artı değerin olmadı hiç. Tüm vicdansızlığın ve merhametsizliğin karşısında, hiç hak etmediğin bir sevgiydi sana verilen.
İşte annenin sana olan zaafı yüzündendir kızların senden pay istememeleri. Biliyorlar ki böyle bir talepleri olursa, annelerinin ruhuna ağır gelecek, incinecek, örselenecek hesapsız.
İşte senin vicdan ve merhamet dediğin şey tam da budur. Sende asla zerresi olmayan. Ancak sana peşin hesapsız gösterilen. Senin de her daim kötüye kullandığın, ısrarla.
Lafa bakar mısınız?
“Değerli babacığım, sevgili anneciğim. Bana para yerine vicdan ve merhameti öğrettiğiniz için size minnettarım.. Oğlunuz”
Bu nasıl bir natıradır ki, başkalarının, senin yüzüne tükürmelerine sebep olacağı, karşı çıkacağı böyle bir yalanı ve saçmalığı yazdırırsın mezar taşına.?
Sahip olduğun vicdansızlık ve haysiyetsizliğin üzerine böyle bir yalan, dolana, fiilinden en çok ve kötü şekilde etkilenen anne ve babanın mezarı taşını alet etmek, ahlaksızlığın ulaştığı en üst mertebeyi göstermez mi.?
Bunu yaparken bu kadar kendini rahat hissetmek ne demektir.?
Memlekette bu kadar yalan söyleyen var, herkes de yalan olduğunu bile bile inanıyor nasılsa, diye kendiliğinden oluşan dibi delik bir özgüven midir ortaya çıkan, acaba ?
Belli ki daha büyüyememişsin. İnsanda, iyiyi kötüden ayırabilme özelliği olan mümeyyiz olma hali sana çok uzak ve yabancı.
Sen her ne kadar kendi yüreğini soğutmaya çalışırsan çalış, hatta kendini kandırmaya. Durum değişmeyecektir.
Annenin, özellikle de ettiği beddualar herkesce bilinen babanın ahı bir yerlerde bekliyor olacak seni.
Eğer ilahi adalet var ise amelinin hayrını göreceksin..
Hep bir kötü örnek oldun çevreye.
Artık olsan da olur, olmasan da. Hatta hiç olmasan daha da iyi olur kabilinden birisisin.
Ne sen bizi gör bundan böyle, ne de biz seni arayalım, bir tanıdığımız var diye.
Kötülüğünle, vicdansızlığın ve haysiyetsizliğinle baş başa kal. Çok yakışıyorsunuz yan yana. **
dediklerini tahmin ediyorum, tanıdıklarının tamamının.
İşte, ne yazık ki insan ve insanlık böyle bir şey, hal ve duruma göre.
Kimse özgül ağırlığının farkında değil.
Çoğu insan ne kadar hacim kaplıyor uzayda, bilinçsiz.
Eni nedir, boyu ne kadar, kıymeti harbiyesi nereye kadardır, umarsız, bazıları.
Yaratılmış bir mahluktur da, ne kadarı insan ve ne kadarı gereklidir, aileye, çevreye, memlekete.?
Kendi içine bakma yeteneği ve farkındalıkları noksandır, dönüp aynaya bakma kimi özürlülerin.
Bunlardan ne kadar çok, hayatımıza dahil olan, etkileyen ve müdahil olan.
Tanrı yardımcımız olsun diyelim.
Ona sığınalım.
Akıl ve izan ihsan eylesin umuduyla, yarattıklarının tümüne.
Şu saatten sonra denilebilecek başka bir şey de yok..
YORUMLAR
Değişik bir yazı.
Okuyunca,
bir evlat bu kadar kötü olabilir mi diye geçti aklımdan.
Olabilir...
Buna benzer örnekleri yakın çevremizde görebiliyoruz.
Ancak,
yazıda bir boşluk var sanki.
Bir okuyucu olarak, benim gönlümü doldurmadı cümleler.
Kız evlatlar es geçilmiş biraz.
Merak ettim,
sağlıklarında anne-babalarına ne kadar yardımları oldu?
Onlarla ilgilendiler mi?
Bakıp beslediler mi?
Bu konu biraz kapalı geçilmiş.
AYDINK
Onların tavrı ve ilgisi ayrı bir yazı kosu.. Asla bir kusurları yok anne babaya karş..
Burda oğlanın o müthiş aymazlık, bencillk ve gafleti inceleniyor
Teşekkürle ilgi ve kakıya
AYDINK
Onların tavrı ve ilgisi, bir büyük iştiyakla kaleme alıncak ayrı bir yazı konusu.. Asla bir kusurları yok anne babaya karşı..
Burada oğlanın kedibi temize çıkarmak için sergilediği o müthiş aymazlık, bencillk ve gaflet inceleniyor sadece
Teşekkürler ilgi ve katkıya