YEŞİLÇAM FİLMLERİ VE ÖTESİ
Bu filmlerle ilgili diyaloglara geçmeden önce izlediğim ilk Yeşilçam filminden aklımdan kalanları anlatayım: Sanırım 1990 sonbaharıydı. Ablamlarla kavga ederek (‘Gelmeyeceksin’’, ‘’Geleceğim’’) zorbalıkla komşumuza televizyon izlemeye gittim. Daha önce televizyon izlemiştim ama bir filmi baştan sona izlememiştim. Belki de yerli veya yabancı bir film izlemişimdir ama unutmuşumdur. Neyse gittik ablamlarla beraber! Telefunken marka televizyonun başına geçtik.
Cüneyt Arkın’ın başrolde oynadığı bir filmdi. Birileriyle kavga ediyor, sürekli silah patlatıyordu. Aşırı derecede etkilenmiştim. Gözümü kırpmadan izliyordum. (Filmin hangi film olduğunu araştırdım ama henüz çözemedim.) Zevk almasına alıyordum… Dünyama hitap ediyordu. Ama o küçücük beynimle şöyle bir soru sormuştum o akşam film bittikten sonra, ‘’Galiba filmler hayatı filan anlatmıyor, hayatın ötesindeki bir şeyleri anlatıyor! Örneğin bir film bizim film seyrederken yerimizde kıpırdanıp durmamızı anlatamaz veya anlatmaz. Bunlar önemsiz şeyler.’’ Tarzında bir şeyler aklımdan geçmişti.
O zamanki çocuk aklımla yaptığım bu irdelemeyi yorumlamayacağım!
Zaman geçti. Babam önce renksiz bir televizyon getirdi eve (abimlerindi). O bozulunca paraya kıydı uzaktan kumandalı, Arçelik marka bir televizyon aldı. (Bassı vardı ve sesi de ses sistemlerini aratmıyordu. Hala köyde duruyor ve çalışıyor- her ne kadar ekran solmuş olsa da.) Orta bire giderken analog yayın alan uydu anteni aldık.
Böylece Hotbird üzerinden yayın yapan Avrupa’nın Kültür kanalı ARTE ile tanıştım. Sinemaya ilgim başladı. Türk sinemasını daha çok hafife almaya başladım. Anlamadığım dilde yayınlanan bu filmleri izlemeye başladım (İlk sıra dışı filmim diyalogların olmadığı, ilkel toplumların anlatıldığı Jean-Jacques Annaud’ın Ateş Savaşı oldu.)
İleriki yıllarda Rus kanallarında çıkan değişik filmlere baktım. TRT 2’de çıkan Uzak filmini izledikten sonra heyecanla tekrar Türk sinemasına yöneldim. Nuri Bilge Ceylan gençliğimin ilk dönemlerinde ruh halimi bir Batı ilinden anlamış, yüceltmenden aşağılamadan beni olduğu gibi anlatmıştı. Ceylan bir dahi idi.
O yerlerin göklerin prensiydi. Aristokrat filan değildi. Polyannacılık oynamıyordu.
Yeşilçam filmlerinden replikler:
1
‘’Babanı kim öldürdü kurt?’’
‘’Hav hav...’’
‘’Hain Kostok!’’
2
‘’Bedenime sahip olabilirsin ama ruhuma asla!’’
‘’Muhahahahhaaha.’’
3
‘’Senin annen bir melekti yavrum!’’
4
‘’Komiserim tecavüze uğramış galiba.’’ (Ölü kadına bakıyordur.)
‘’Nereden anladın?’’
‘’Yüzünde öyle bir ifade var…’’
5
‘’Benim olacak fıstık, vurucam, vurucam kırbacı.’’
6
‘’Yaz kızım 200 torba çimento, 20 kamyon çakıl...’’
7
‘’Bir dişiyi istiyorum, isterse bir köpek olsun!’’
8
‘’Saffet.’’
‘’Emine…’’
‘’Saffet!’’
‘’Beni affet!’’
9
‘’Yapma, ne olur yapma!’’
10
‘’Yeme onları, annemiz bir orospu!’’
11
‘’Bekâretini kutsal Bizans ordusuna armağan ediyorum!’’
(Sinemanın büyük üstadı İngmar Bergman 30 Temmuz 2007 tarihinde vefat etmişti. Onun anısına bir şeyler yazacaktım ama baktım epey anlatmışım (aslında anlatamadım) vazgeçtim. Bilen biliyor zaten! Mekanı geniş olur umarım! Sitede onunla ilgili bir paylaşım yapmamış admin arkadaş, üzüldüm! Edebiyat sitesi değil mi burası?)
YORUMLAR
''Elimden gelenin en iyisini anında yapmaktan başka bir ahlakî kaygım yok. Korku, kararsızlık ya da fosilleşme, sanat alanında yeteri kadar şeye damgasını vuruyor ya da çarpık teoriler doğuyor.''
Ingmar Bergman
hesaplaşmaların yönetmeni
toprağı bol olsun