Ruhumuz Bozuk Çıktı!
Medyada sık sık karşılaştığımız rutin haberlerden biri. Bazen haberi bile okumadan, sadece haberin başlığından ya da tanınmasın diye gözlerine bant çekilmiş bir vesikalık fotoğraftan içeriğini hemen anlayabileceğimiz ve bizi pek de heyecanlandırmayan ve daha da vahimi açtığı toplumsal yarayı sorgulamadığımız vaka-i âdiyeden bir haber.
İlk günkü haberin başlığı “ Gerdek Gecesinde Damat Cinneti ” idi. Haberi okuduk geçti. Bu memlekette bu tür olaylar sıradandı. Haberin altını deşmemize gerek yoktu. Çünkü sebepleri son derece tanıdık ve yakındı. Her birimizin bilinçaltını deştiğimizde, o karanlık dehlizlerde bu kalıntılara rastlamak mümkündü.
Aynı haberle ilgili, ikinci gün çıkan haber başlığı bu kez daha ilginç ve ilgi çekiciydi. “ O Gelin Bakire Çıktı ” diyordu. O anda, farkında olmadığımız, “ cinnetin tarafı olma ” duygusunu yaşadık toplumsal bilinçaltımızda. Derin bir acıma duygusuna gark olduk hep birlikte. Bu işte doğrudan parmağımız olmadığı halde, bir vicdan azabı muhasebesine giriştik. Günahımız yoktu ama yine de bakire bir kızın suçsuz yere vurulması hepimizi fena halde sarstı.
Kız bakire çıkmasaydı, bu derin teessürü yaşamayacaktık belki de. Her ne kadar namus cinayetlerine karşı olsak da, vahşi tarafımız, “ bozuk “ çıkan bir zavallının vurulmasına duyarsız kalabiliyor biz farkında olmadan. Oysa kızın temiz çıkması, kafamızdaki zindanların meşruluğunu sorgular hale getirdi.
Gerdek gecesi cinnet yaratan zavallı delikanlıdan fazla bir farkımız yok aslında. Toplum olarak bozuk olan hiçbir şeyi sevmeyiz. Yollar bozuksa, tüm enerjimizle kalayı basarız.
Trafikte, önümüzdeki sürücü bozuksa hem kalayı basar, hem de kornaya basarız. En iyi ihtimalle öndeki aracı geçmek için hışımla gaz pedalına basarız.
Bozuk olan hiçbir şeyi sevmeyiz biz. Bozuk olana bozuk atarız. Televizyon bozuksa tepesine vururuz, kız bozuksa kafasına sıkarız.
Kafamız bozuk çünkü. Sevgiden, nezaketten ve hoşgörüden nasibini en az almış bir toplumun fertleri olarak, bozuk düzenden sürekli şikâyet ederiz.
Sevgi gösterilerinden hoşlanmayız, büyüklerimizin yanında çocuklarımızı sevmeyiz. Birbirimize “ seni seviyorum “ diye asla hitap etmeyiz. Çoğumuz çocukluğunda kendini babasının kucağındayken hatırlamaz bile. Çünkü babalarımız bizi hep kaçak sevdi. İllegal sevgilerden legal mutluluklar çıkarmak mümkün olmadı bu yüzden.
Nezaketi, nezaket gereği yapar; hoşgörüye, hoşgörüyle bakmayız. Namus denen engebeli arazide dolaşmayı, aşk denen saf hülyaya tercih ederiz. Namusu insan bedeninde aramayı ve onu kafalarımızdaki gayrimeşru zindanlarda dolaştırmayı erdem sayarız.
Onun için, arabanın camından çöp atmayı, bir yakınımızın referansıyla bir kamu hizmetinden yararlanmayı, yarattığımız gürültüyle çevreye rahatsızlık vermeyi namus süzgecinden geçirmek aklımıza gelmez. Kaldı ki bunlar, küçük hak hırsızlarının marifetleri. Bir de daha namlı, daha büyük ve daha itibarlı hırsızlar var ki; küçük insanların küçük günahlarına ilham kaynağı oluştururlar. Ve tepemiz her attığında onlara da bozuk atarız umutsuzca.
Kafamız bozuk bizim, ruhumuz bozuk. Bir körpe bedene kıyacak kadar zavallı, korkak ve ruhsuzuz. Ne ruhumuz, ne beynimiz ne de hayallerimiz bakire değil. Ama yine de deli danalar gibi etrafımızda bakire ararız.
Ruhumuz bozuk bizim. Fahişe ruhların bakire bedenler aramasında da hiçbir erdem olmasa gerek.
YORUMLAR
yazınızın içeriği güzelde "bozuk"tanımı benim içimi acıttı nedense.biz kadınlar neden bize ait olan bizim olan bir bedenin bir tenin ve bir organın hesabını erkeklere ailemize topluma vermek zorundayız?bunun için neden dayatıyorsunuz.yatak odalarımız ortalıkla.aile ve toplum kadının cinsel hayatıyla yakından ilgili.televizyonlarda izliyoruz bütün gün.bakire eline erkek eli değmemiş kadınları tercih eden erkekler iki gün sonra boynuzu yemiş bir halde ekranda ağlaya zırlaya karısını arıyor.insan kendini bilmeli ve nasıl istiyorsa öyle yaşamalı.bir kadının ne olduğu ne yaşadığı bu insanları neden ilgilendiriyor.ne kadar meraklı ve burnunu herşeyin içine sokan bir toplumuz böyle.yadırgamak yargılamak kolay geliyor çoğumuza ama kimin ne yaşadığını bilmemiz imkansız.insanın beyni fikri bakire olmasın.bekaret zarı denilen şey kadını korumaya yönelik yaratıcının kadın bedenine vermiş olduğu bir zardır.yani namusun kadının kuytularında aranması ne çirkin bir tavırdır böyle.
bu,laboratuara verimiş bir şişe suyun tahlil sonucu gibi bir şey.."bozuk çıktı"
ahlaki çöküntünün altında gerçek nedenlerin savrulduğu,uyduruk hikayelerle toplumu yönlendirme gayreti birazda...
ne gariptir biz
anlamakta güçlük çektiğimiz olayları yaşar,sıkıntılarını çekeriz...
çıkar biri haykırır
"hep anan güzel mi derler,babamın hatırını soran kimse yok.."
belki burda kaybettik insan olma yanımızı..
namus kavramını bacak arasına ingirgeyen
et ve kemikten başka hiç bir şey düşünmeyen zavallılar....
bir defasında
12 eylülde tutukluyken
hücre koridorunda bir adamı şişleyerek öldürdüler...
sordum...
adam,kızı sevdiğine kaçtı diye ar etmiş
namus davası demiş kızını öldürmüş..
adli tutukluların içinde paşa gibi yaşarken
birgün şeytana uymuş ve sübyan koğuşundan bir çocukla
fiilivata dan yaakalanmış...
namus için öz kızını öldürmüş bir adamın düştüğü namussuzluk beni çok ürkütmüştü...
bu yazı beni çok etkiledi..
toplumsal bir sorun bu...
bu işin eğitimi falan yok...tamamen içgüdüsel bir davranış
diye düşünyorum...yüreğinize sağlık...
saygılarla...
Ne yapılmalı?.....nedir çözümler?........bir yerlerde bir şeyler yapılmalı..birileri bişiler yapmalı di mi? pippalar öldürülmemeli..kadınlar ikinci sınıf mumelesi görmemeli....aşk ,sevgi,evlilik yerine günlük lişkileri tercih edenler nasıl düzelecek peki..yere çöp atanlar..devamlı kornaya basanlar..geceyarısı evinizin önünde haykıranlar ..göbek atanlar..sahildeki bankı kıranlar..nolacak peki..gerdek geceleri cinayetlerine ..berdele..töre cinayetlerine ..kadının cinsel obje olarak istismar edilmesine kim karşı gelecek..80 yaşındaki dedenin 15 yaşındaki kızı almasına kim ne diyecek..vs vs vs..yazacak çok isyan edecekler yüzlerce..Cem Yılmaz mı olacağız..Eğitim ŞART:))..şartsa kim yapacak..eğiticileri kim eğitecek..yasakları kim kontrol edecek..neyse..yazınızı çok hem de çok beğendim..saygılarımla..:)