KÖPRÜ (Dizi Film)
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Bron / Broen
Puan: 8.5
Yönetmen: Henrik Georgsson, Charlotte Sieling, Kathrine Windfeld
Ülke: İsveç-Danimarka
Tür: Suç, Gizem, Gerilim
Vizyon Tarihi: 01 Eylül 2011 (Danimarka)
Danimarka ve İsveç’i birbirine bağlayan köprüde bir ceset (aslında iki ceset, bir yarısı başkasına ait) bulunmasıyla birlikte, her iki ülkenin de cinayet masası dedektifleri harekete geçer. Tam bir işkolik olan İsveçli Dedektif Saga Noren; kaba, mekanik garip bir kadındır. Danimarkalı Dedektif Martin Rohde, ameliyat olması (şeyinden) sebebiyle fiziksel olarak zorluk çekmektedir. Orta yaşlı ve hasta haliyle suçluların peşinde koşmaya çalışmaktadır.
İşlenen cinayetin faillerini bulmak üzere iki ülke polisi beraber çalışmaya başlarlar. Zaman geçtikçe cinayetler artar, olay daha da girift olur. Üstelik Saga ortağı Martin’e de pek güvenmiyordur...
Güneşe bakıp suçlunun kişiliğini çözen Amerikan dedektifleri aklımda olduğu için polisiye dizilerinden uzak durdum. Bu dizi bana polisiye dizilerine ısındırdı.
Çekim teknikleri, mekânlar, renkler karakterler ve soğuk yüzlü İskandinav halkı muhteşem. Herkesin suçlu olduğu sanısına kapılabiliyor insan.
Film iki sezondan ibaret. Bizdeki gibi uzatmamaları çok akıllıca. Sofia Helin ve Kim Bodnia başrolde. İkisi de iyi oyuncu. Ama benim favori oyuncum Kim Bodnia. Neden mi dersiniz? Çok samimi ve içten bir oyunculuk sergilemiş.
Dikkatimi çeken bir başka konu filmi İngilizce yerine kendi dillerinde çekmeleri. Bence doğru bir seçim. Artık İngilizce filmlerden midem bulanmaya başlamıştı zaten. Bazı kesimin dizinin İngiliz diliyle çekilmesi daha çok ilgi görmesini sağlardı, sözlerine katılıyorum. Ama bu dizi filmi daha iyi yapmaz, hatta kötü yapardı.
Bizde bile kapalı alanlarda sigara içmek yasakken İsveç’te serbestmiş havası verilmesi (herhalde kanunen yasak) yasaların aslında en uygar ülkede bile zaman zaman uygulanmadığının göstergesi. Polis merkezine gelenler ve memurlar fosur fosur sigara içiyor! özellikle değinmek istediğim başka bir konu ise; filmde Müslümanların ırkçı bir hava ile filme konu olmaması. Olabildiğince doğal işlemişler Müslümanları. Çarşafın yasaklanması, ezilmişlerin dövülmesi filan... Takdir edilmesi gerekiyor bence.
Kadın polis memurunun (Saga) yoğun bir iş gününden sonra yattığı erkeğe teşekkür ederek göndermesi, Danimarkalı mesai arkadaşının (Martin) ‘Si. ağrıyor’ demesi samimi şekilde beni güldürdü. Kopenhag’ın gece görüntüleri bana aşırı bireyselleşmiş toplumların kokusunu burnuma getirdi. Her şey mükemmeldi ama hiçbir şey Amerikan dizilerindeki gibi harika değildi. Hiçbir şey harika değildi.
Kopenhag’da da delinmiş asfalt vardı. Çamur, pislik, çöp vardı. Yollar şekilli değildi. Galiba biz de biraz Amerikalıyız. Neden mi? Bizim dizi filmlerdeki yollar harika, Kız Kulesi mükemmel, Boğaz’ın hoş bir manzarası var. Tinerciler Boğaz’ın figürüdür.
Hakikatte kimse tinerci değildir. Bizim dizileri takip eden Afganların Türklerin hepsinin zengin olduğunu düşünmesi düşüncemi destekliyor.
Amerikan versiyonu da çıkmış. Ne kadar iyidir, bilmiyorum. Son olarak; gerçekten harika bir dizi film. Ve Saga harika bir bayan (Arka Sokaklar’da oynayan şu mankenden daha iyi, dudağının kenarında iz olmasına rağmen).
YORUMLAR
Filmler bile gerçek hayattaki suçluları yakalayabilmek için, defalarca günlük hayatı rollerle önumüze sermeye çalışıyor. Düşünebiliyor musun, her günü tekrarlayabilmek için insan kendini ,ya romanlarda ya tiyatroda yada sinemalarda buluyor. Geçmişini çalan zamana inat, o sahnelerde ya bir kahraman, ya bir katil yada en iyi insan rolünde. Gercek hayat kadar olamasada ,akıllardan çok, hatıralarda kalma şansını belki yakalıyor.
Daha çok sinema, daha çok tiyatro, daha çok kitap. Sonuç ise daha iyi bir insan olmak.
Saygılar