Bir yudum hikaye
Dışarıyı gözetleyen içi umut dolu heyecan dolu bir çift göz, zaman geçtikçe içi içine sığmayan köşeyi gözetleyen ve belki başımı çevirirsem gelir diye başını defalarca çevirip tekrar aynı noktaya odaklayan bir çift göz… Nefes alışları gittikçe hızlanıyordu içindeki sevinç içine sığmıyor kocaman odayı ısıtmaya yetiyordu sanki… Karanlık iyice çökmeye başlamıştı. İdare lambası yakılmış odun sobasının üzerinde duran içi su dolu güğüm kaynamaktaydı. Tam umudu bitmişti ki sokağın başından babası belirdi ellerinde birkaç poşet ile heyecanla yerinden fırladı çocuk koşarak kapıdan nasıl çıktığını anlamadan fırladı babasının ellerinden poşetleri kaptı. Poşetleri yokladı aradığı şeyi bir türlü bulamadı…
İçeri girdiler önden babası, kendisi de babasının ellerinden kaptığı iki poşetle ardından içeri girdi. Babasını karşılamaya giderken giydiği ayakkabı kar suyuna batmış ıslanmıştı çorapsız minik ayakları üşümeye başlamıştı. Elindeki poşetleri annesine verip soba ile duvar tarafına oturdu yanmakta olan odun sobasına ayaklarını tutup ısıtmaya çalıştı. Babasının yüzüne baktı. Derin çizgiler belirmişti alnında o kocaman elleri sert fakat tuttuğunda ise sıcacık ve sevgi dolu oluyordu. Annesi akşam yemeğini sermeye başlamıştı. Bulgur pilavı saç ekmeği ve soğan…
İştahla yemeğini kaşıkladı çocuk babasının ağzına bakıyor bir şeyler duymak istercesine gözlerine bakıyordu. Babası onunla göz göze gelmemek için çaba sarf ediyordu sanki.
Çocuk dayanamayacak gibi oldu biran tam baba diyecekti ki annesine takıldı gözleri,
O sıcak o tatlı ve her zaman ki sevimliliği şefkatli hali ile huzur kokuyordu. Babasına baktı tekrar babası kaşığını bulgura batırıp batırıp çıkarıyor fakat yarım kaşık bile olsa ağzına almıyordu. Çocuk yarı aç kalktı sofradan sobanın yanına oturup babasının yemeğini bitirmesini bekledi. Çocuğun gözünde zaman geçmek bilmiyor bir türlü babası sofradan kalkıp müjdeli haberi vermiyordu. İyice sabrı tükenmişti çocuğun.
Baba dedi,
Babası çocuğa şefkatli gözlerle bakıp efendim oğlum dedi.
Baba bayramlıklarım diyecek oluyor sormuyor bu sorunun cevabını babasından duymak istiyordu. Ama bir türlü o sihirli sözcükler dökülmüyordu gecenin karasına ve gece gittikçe daha da kararıyordu.
Babası, Oğlum bu bayram da alamadım sana elbise dese kalbi duracaktı orada üzüntüden sanki. İki bayramdır aynı elbiseleri giyiyordu çocuk. Hani yine giyecekte ama artık biraz küçük gelmeye başlamıştı geçen senenin bayramlıkları. Hâlbuki komşunun çocukları yeni ayakkabılar yeni pantolonlar yeni kazaklar almıştı. Hem zaten iki bayram giymişti aynı elbiseleri artık yenisini giymek istiyordu.
Babası yatsı namazı için dışarı çıktığında çocuk annesine baktı. Gözleri dolu dolu olmuş annesinden cevap beklercesine baktı. Annesi anlamıştı zaten fakat o da bir şey diyemedi.
Babası dışarıda abdestini alıyordu Yarabbi’m bu bayramda sevindiremedim bu çocuğu sen bana güç kuvvet ver Allah’ım. Anlıyorum benden elbise istiyor. Ama bu bayramda çocuğuma elbise alamadım. Allah’ım sen çıkar bir yol göster oğlum üzülmesin o üzüleceğine benim canımı al Yarabbi’m diye içten içe ağlıyordu. Çaresiz bir babanın çaresizliği düşüyordu geceye, içerde çaresiz bir annenin sessiz çığlıkları ve umutlu bir çocuğun yıkılmak üzere olan umutları…
Babası içeri girdi çocuk babasına seccadeyi serdi. Bu sefer namaz uzun sürmüştü.
Namaz bitmişti babası çocuğunu çağırdı yanına gel oğlum dedi yanıma dizine oturttu saçlarını okşadı ve öptü. Oğlum dedi. Bu bayramda alamadım sana elbise param yetmedi akşama kadar çalıştım odun kırdım milletin evinde ama yine de param ancak bayrama şeker alacak kadar yetti. Sen bu bayram giy eski bayramlıklarını olur mu oğlum.
Çocuk babasının bu sözleri karşısında içinden geçirdiklerine utanmıştı.
Olsun baba dedi giyerim hem zaten onlar daha yeni. Kazağımın kolları kısa üzerine mavi montu giyerim belli olmaz. Pantolonun paçalarına da çorap geçiririm kısa olduğunu kimse anlamaz. Zaten hava yağışlı kar olmayan yerlerde çamur oluyor ya millet paçaları çamur olmasın diye çoraba geçiriyorlar ya bende öyle yaparım babacım. Birde ayakkabımın altı su alıyor ona da bir çözüm buldum çorabın üstüne poşet giyerim ayaklarım ıslanmaz dedi.
Annesi yatakları seriyordu çocuğunun konuşmasını duydukça içi içini yiyor sessizce gözyaşlarını içine akıtıyordu.
Babası çocuğun büyük konuşması karşısında ne yapacağını ne diyeceğini bilemiyordu. Çocuk babasına sanki her şey yolunda dermiş gibi yanağını öptü sonra gidip annesini öpüp yer yatağına yattı. Annesi ise çocuğunun ıslanmış olan yamalı siyah lastik ayakkabısını sobanın yanına koyup kurutmaya çalışıyordu.
İdare lambası sönmüş o gün sabaha kadar hiç kimse uyuyamamıştı. Çocuk bayram heyecanından anne ve babası ise çocuklarına bir bayramlık elbise bile alamamaktan.
Sabah ezanıyla annesi kalkıp sobayı yaktı. Dışarıda hafiften kar atıştırıyordu. Babası da kalkmış namaz için abdest almıştı. Çocukta gözlerini açıp pencereye yaklaşıp dışarıya baktı daha çok var dedi. Yatağın içine girdi tekrar sonra tekrar kalktı yataktan. Annesinin akşamdan hazırladığı elbiseleri üzerine giydi. Babasının çoraplarından bir tanesini annesi hem küçültmüş yırtık yerlerine de dikiş atmıştı ve küçültmüştü. Çocuk çorabını da giydi.
Annesi kahvaltıyı hazırlıyordu çocuk ise annesine yardım etmek için diğer odaya gitti. Bir an bayram şekerlerinin olduğu poşetlere gözü ilişti iki tane şeker alayım dedi şekerlerden…
Poşeti açınca gözlerine inanamadı. Yeni bir pantolon, yeni bir kazak, yeni bir çorap ve yeni bir spor ayakkabı hem de lastik ayakkabı bile değil…
Çocuk sevinçle annesine koştu anne babam elbiseleri almış bize şaka yaptı dedi. Annesi olanlara anlam vermeye çalışıyordu. Çocuğun hayal gördüğünü sandı biran aklını yitirdiğini bile düşündü sonra çocuk gidip poşetleri alıp geldi.
Babasına koşup kocaman sarıldı babacığım dedi. Bana şaka mı yaptın sen dedi. Canım babam benim.
Poşetleri açınca yeni elbiseleri görmüşlerdi. Elbiseleri çıkardığında içinde küçük bir not vardı.
‘’ sevgili kardeşim Mehmet biliyorum sen onurlu adamsın çocuğuna elbise alacak paran olmadığı için bu elbiseleri ben sen fark etmeden koydum. Biliyorum sana söyleseydim almazdın. Fakat hem komşum hem kardeşimsin benim çocuğum elbise giyip senin giymeyecekse bu bayram bayram değildir. O yüzden bu hediyelerimi kabul et.’’ Hayırlı bayramlar kardeşim
YORUMLAR
adaş sanırım ilk okuyan ben oldum, ilk yorumlayan da ben olmak istedim. bu senenin de parolası "kimsesizlerin kimsesi olmak" idi diyanet başkanlığı'nın sloganı.
alın teri, emek, sıcak yuva hikâyenin anahtar sözcükleri.
ve mutlu son da hikâyeyi okuyanları mutlu kılmıştır.
tasvirler ile canlandı gözümüzde baba, çocuk, anne, ev ve yüzlerdeki mutluluk...
devam etsin kalemin yazmaya...
eyvallah adaş :)
sevgiler...
=========================================== e d i b / a h m e t