- 747 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
ANLAM ARZ EDEN NE VARSA...
Hoşça kalın ümitler.
Hoşça kal sevdiğim her ne ise ve her kim.
Anlam arz eden yankılarım elveda.
Dikenli gül bahçem ve renk renk o güller size de elveda.
Damga vuran ne varsa hayatıma birer birer soldu. Hiç solmayacak sandığım onca çiçek, onca duygu ve sevgiyle yoğurdum tüm insanlar içimde sakladığım, koruyup kolladığım onca hatıra başında nöbet tuttuğum size de elveda.
Bir bir yıkıldı duvarlarım ve bir bir terk edildim fütursuzca üstelik. Gözüne soka soka haykırdım insanların: Ne varsa sevdiğim ellerimle sundum ve göz göre göre ne çok ihanete uğradım ömür boyu. Ne aşk acısı ne sıradan bir duygu ya da öylesine bir mefhum. Bile bile yıktılar, bile bile ve büyük bir zevkle. Evet, isyan ediyorum ama sadece canımı yakanlara. Ne gündelik bir öfke ne de yadsıyabileceğim basit ve sıradan bir tezahürü yaşadıklarımın. Aslında koca bir özeti ellerimle dizdiğim o kelimeler alfabeden çaldığım.
İlk sırada çocukluğum ve mimarı tüm o yakınlarım beni seven ve gözeten. Ve derken aşırı korumacılığı ile bana kök söktüren onca insan. Ne isimleri önemli ne de sıfatları hatta kimlikleri bile o kadar önemsiz ki. Çocukluğumu çaldılar çünkü.
Ve derken hayallerimi kaybettim izbelerde. Kıyıda köşede kalmış sıradanlığımı yitirdim farklı olmanın telaşını yaşarken. Ve derken bir bir anlattım dost bildiklerime. Bir bir açtım içimi duyumsanmanın gölgesi düşmüşken çiçek bahçeme. Derken sınandım, defalarca hem de. Sınayan insanlardı. Ama O’nun ışığı üzerimde olduğu için hep kabullendim. Hep sustum. Ve asla çıkmadı sesim. Çıkamazdı ki.
Kime neyi ne şekilde doğru yansıtabildim ki…
Anlayan anladı üstelik. Ve acısını çıkardı yaşanmamışlıklarının. Oysa benim görüp göreceğim ne idi ki.
Kimine göre koca bir yetişkin ve bana göre zavallı küçük kız çocuğu.
Boyum uzadı değil mi sığındım gölgelere… Boyum arşa kadar uzadı üstelik güneşi bile göremezken. Yeri geldi karanlıkta el yordamıyla ilerledim fütursuzca, sersemledim bu sefer koyultulmuş yalnızlıkta. Bu sefer de yalnızlığım cezp etti asil geçinen o kalabalıkları. Suçluydum zira inanmıştım. Tekil bir yalnızlıktan çoğula giden ahenksiz bir devinim. Gölgelere sığınmak iyi gelmişti ne de olsa ben de bir gölgeydim. Çünkü gölge olmam işine geldi insanların. Oysa sahip olup olacağım yegâne varlığımdı beni terk etmeyen gölgem.
‘’Gölge etmeyin, başka ihsan istemem.’’ Tarihin sarı sayfalarından düştü bu gölge üzerime. Gölgem çiğnendi bu sefer. Yine kifayetsiz bir kimlik gölgesini aramakla meşgul. Neyi bulacaktım ya da ne sandım ki…
Sevdiğim ne varsa çalındı. Önce hayallerimi çaldılar. Çünkü biliyorlardı hayallerim olmadan bir hiçtim ben. Hey gidi hey hayallerim…
Tozlu okul sıralarından uzandı ellerim ihtişamlı plazalara. İhtişamlı koltuklarda oturmak çok önemliymişçesine ben de savdım sıramı ve yer aldım o bulutlara uzanan mekânlarda. Ve üzerine basa basa haykırdım; bulunduğum yeri ne çok sevdiğimi. Üzerine basa basa söylendim: ‘’Aranızda olmayı seviyorum’’ dedim. Kullanılmaksa beyaz yakalı bir işçi olarak kanımın son damlasına kadar sömürüldüm.
Derken attım kendimi başka yollara ve defalarca üstelik. Soluksuz arayışlarım bir türlü nihayete ermedi. Yine de yadsıyamadım ellerine nasıl koz verdiğimi. Serzenişte bile bulunmadım. Sadece izin verdim hükmetmelerine o duyarsız kimlikleri ile.
Son, dedim. Bu son, diye attım altına imzamı. Yıldım ve sil baştan.
Kumunu taşıdım, harcını yoğurdum, ne varsa içine kattım benden. Ne varsa can hıraş telaşlarla yüksünmedim de. Yüksünmemeliydim, yüksünemezdim ki.
Yıllar yılları kovaladı. İnsanlar tanıdım: Farklı yüzler, farklı alt yapıları olan ve farklı kültürlerden gelen. Suçluydum çünkü saydım ve sevdim.
Ve bir kez daha suçluydum: Kendime değer vermedim ve kanıksadım tüm o sözleri, tüm o itham dolu duyumları duydum benliğimle. Bile bile ve göz göre göre acı çektim. Her seferinde yeni umutlara yelken açtım.
İşte yine oldu. İşte bir kez daha yanıldığımın ispatı. Ne kimlikler ne insanlar ne de sıfatlar. Tek suçlu benim. Cezam çoktan kesildi. Ama ne yazık ki göremeyecek kadar safmışım. Bir kez daha yanıldım içine düştüğüm o kısır döngüde bir kez daha yıkıldım.
Sevdiğim ne varsa çalındı. Ne bir insan ne de somut bir varlık.
Sadece hislerim çalındı. Anlam arz eden tüm hislerim. Duyu organlarım artık iflas etti.
Evet, hissetmiyorum: Duymuyorum, görmüyorum sadece yaşıyorum rüzgârın götürdüğü yere itirazsız sürükleniyorum.
Körelmiş bir benlik ve umutları sonlandırılmış. Çünkü suçluyum. Çünkü defalarca beyan ettim ve sevdiğim kim varsa ya da neye bağlandımsa ihbar ettim.
Suç teşkil ettiğini bilemezdim ki gözümden sakındıklarımın ne derece önemli olduğunu söylediğimde.
Bilemezdim de üstelik bunun bana karşı bir koz olarak kullanılacağını.
Başarılar dendi bana ve yeri geldi dolaylı yolla aşağılandım. Zira uyumsuzdum hatta en uyumsuzu. Çünkü sorumluydum kendimden ve bir o kadar sorumsuz ilerleyen gidişattan.
Belki de bir o kadar sorunlu. Ne de olsa insanım. Ama kime göre ne ya da kimdim. Sütten çıkmış ak kaşık ya da solmuş bir kâğıt parçası.
Ne önemi vardı ki ne ya da kim olduğumun. Keza herkes kendinden mükellefti en az benim kendimden mükellef olmam gerektiği kadar.
Evet, artık içsel yolculuğum an itibariyle tamamlandı. Arayışım nihayetlendi ya da nihayetlenmedi bu önemli değil ama en azından artık anladım özde ne ihtiva ettiğimi. Ve kimin ne ihtiva ettiğini de bariz görebilmekteyim. Bu yüzden kendime olan güvenim daha da arttı her ne kadar yılmam beklense de. Amaçsa amaç imkânsa imkân sonuçsa sonuç.
Anlıyorum ki; hayallerimin ölmesi benim ölmemle eşdeğer. Kimin ne istediği ise artık umurumda bile değil.
Ya ben ne istiyorum? Elbet sıram gelecek er ya da geç ve kanıksadıklarımı bir bir yüzüne vuracağım insanların. Sonuç itibariyle yalınım ve bir o kadar gerçekçi. Görmek istediklerim görmüyorum artık sadece görmem gerekenler önümde bir bir dizili. İçten pazarlıklı bir egom olmadığı için ayrıca mutluyum. Ne yaşım önemli ne cinsiyetim ne mesleğim ne de başarısızlıklarım. Sadece ben önemliyim bana ait olan bir kimliği özümsediğim için.
Defalarca denedim ve defalarca yolumdan döndürüldüm ve bilmekteler ki başarısızlıklarım aslında onların zaferidir. Umurumda mı? Ya da o kadar aptal mıyım? Ne kabul ediyorum ne de inkâr ediyorum zira kimseye hesap verme gibi bir zorunluluğum yok. Mademki başarılarım göz ardı ediliyor o zaman yenilgilerim kimi ilgilendirir ki…
Onlar avunsunlar gelip geçici zaferleriyle ve avutsunlar birbirlerini timsah gözyaşlarıyla.
Umudum kaldı ya da kalmadı artık şunu gördüm ki neye dört elle sarılsam rahatsız ediyor bazı zihniyetleri.
Sınavlara alışkınımdır ve bir o kadar temkinli. Ve bir o kadar durağan yeri geldi mi panikleyen. Sonuçta insanım. Biraz yitip gitmiş olsa da en azından körelmeyi kabul etmeyen. Ve her ne kadar amaçlarına ulaşsalar da…
Evet, pek çok şeye gücüm yetmiyor ve ben tüm beşeri duygularımla çırpınıyorum ve biliyorum ki kıs kıs gülüyorlar her tökezlediğimde. Gülen gülsün ve el de vermesin.
Ve sonuç her ne olursa olsun.
Yol uzun ve nihayetlenmedi henüz. Sebep ya da sonuç her ne olursa olsun hayallerimi yitirmedim ben. Her halükarda biliyor ve tanıyorum kendimi ve ellerimle kazıyorum toprağı temelimi daha da sağlamlaştırmak adına. İster yalnız ister izafi bir kalabalık.
O yanımda ve gerisi önemli değil. Üstelik bunu kimselerin bilip anlaması da hiç mi hiç önem arz etmemekte. Benim ve İlahi Gücün arasındaki bu erişimi ne anlayabilirler ne de hissedebilirler.
İçimden geçenler sadece O’na ait. Haricinde de hiçbir şey önem arz etmiyor artık zira anlam arz eden ne varsa farklı bir suskunlukla sadece içimde yankılanmakta. Ne iddia ederim ne de inkâr. Ne şüphe duyarım ne de suçluluk. Çünkü suçum sadece saf bir bencillikle dört elle sarılmak hayata. Herkes kadar ama herkesten farklı sebep ve sonuçlar gözeterek…
YORUMLAR
" Umurumda mı? Ya da o kadar aptal mıyım? Ne kabul ediyorum ne de inkâr ediyorum zira kimseye hesap verme gibi bir zorunluluğum yok. Mademki başarılarım göz ardı ediliyor o zaman yenilgilerim kimi ilgilendirir ki…"
Bütün yazının özeti bu iki cümlede saklı; başarılar gözardı ediliyorsa, yenilgiler de irdelenmemeli...
Kime ne...
Tebrik ederim Gülüm
sevgimle...
Gülüm Çamlısoy
merhaba, sevgili Emine Hanım.
Özeti evet hatta tüm yaşanmışlığın özeti. Belki de terk edilmişliğin ve terk edişin ne varsa ümit vaat eden.
Göze görünmeyen, göz ardı edilen ne varsa uğruna çaba verilen. Hayal kırıklığı ve pes ediş. Olması gereken ama ertelenen. Evet, bel bağlamamalı ve asla da hayal kurmamalı. Konu ne olursa olsun...
Sağ olun, dostum. sevgimle...
Kabullenmeli ve zorlamamalı da şartları.