NEREDESİN HAYAT? NEREMDESİN?
Doktor, vücudunda olmaması gereken bir nesnenin var oluşuyla seni tanıştırdığında başlıyor gerçek hayat. Senin sen oluşun o zaman şekilleniyor. Çok sonra anlasan da…
Tanışmanın ardından ilk ziyaret eden “Neden ben?” sorusu oluyor. Öyle ya onlarca insan, yüzlerce kötülük varken neden ben? Bu soru aslında sadece Tanrıya bir sitem. Ardından sitemi destekleyen ağlamalar, kendine acımalar…
Zamanla bu soruyu kendine sormaya başlıyor insan. Neden ben? Farkım ne? Neler yanlış gidiyor?
“Nerede hata yapıyorum?” sorusuna takıldığın anda da başlıyor gerçek hayat. Bu noktada ilk önce pişmanlıklar, keşkeler sarıyor her yanını. Bu örtüyü kaldırmak çok önemli. Örtü kalktı mı pişmanlıkların ardındaki gerçek “sen” ortaya çıkmaya başlıyor. Yavaş yavaş tabi. Öyle keyifli ve mutlu mutlu da olmuyor bu çıkışlar. Acıtarak, kanatarak, hırpalayarak. Ama içinin bir yanı biliyor, o “sen”ler mutlaka açığa çıkmalı.
Bu çıkışlar, hayatında önem verdiklerini, değerlilerini, sorgulatmaya başlıyor sonrasında. Her sorgulama, tutunduklarının aslında bırakman gerekenler olduğunu haykırıyor sana. Sıra onların salıverilmelerine geldiğinde ise büyük çoğunluğunun kendiliğinden oluverdiğini fark ediyorsun. Gerisi de tamamlanıyor bir şekilde.
İçindeki “sen”leri açığa çıkarış acıları ile içindeki fazlalığı yok etme çabalarının verdiği acılar birleştiği nokta seçim noktası oluveriyor. Tamam mı? Devam mı? Ya derinlerdeki hayatı çıkaracaksın ortaya ya yaşadığın hayatı kabulleneceksin. Seçim zamanı.
Kendine kandırmadıysan eğer, becerebilmişsen “sen”lerini ortaya dökmeyi, gerçek hayatınla tanışman ile içindeki nesnenin yok oluşu aşağı yukarı aynı zamanlarda oluyor. Ve hoş geldin HAYAT!
Peki, ya başardığını zannedip yıllarını geçirdikten sonra hayat ikinci kez karşına dikildiğinde…
“Hoş geldin HAYAT!” deme gücü yaklaş yanıma.
YORUMLAR
Anlatılan öykü hep yakınlarımda bir yerlerde duruyor aslında. Engelli ailelerinin yaşadığı psikolojik ivme bu. Son safha en önemli olanı bu ivmelenişin. Çünkü tam orada duruyor yaşamın gizemli anahtarı. Ya içine gömülüp acıma duygusunun acımasızlığıyla kavrulunacak, ya da acımakdan gayrı duygular türetilip hayat kucaklanacak. Söylemesi kolay evet. Fakat yapması da öyle. Tecrübe ile sabittir. Kutladım yazıyı.