- 526 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
GOETHE 1
’Bütün insanlığın payına düşen ne varsa tümünü iyisi ve kötüsüyle sevinci ve acısıyla, içimde toplayıp biriktirmek isterim’ diyen Alman yazarı Goethe,1749-1832 yılları arasında yaşadı. Krallık danışmanı Johan Caspar Goethe ile Frankfurt belediye başkanının kızı Katherina Elisabeth Textor’un oğludur. Çocukluğunu aile çevresinde geçirdi. İlk öğrenimini, özel öğretmenler yönetiminde yaptı. Latince, Yunanca, İtalyanca, İngilizce, Fransızca, müzik, resim, hatta Alman Yahudicesi ve İbranice öğrendi.
Babasının üstelemesi üzerine, hukuk okumak için 1765’te Leipzig’e gitti. İlk şiirlerini orada yazdı. Pansiyon kaldığı evin kızı Katchen Annette Schönkopf ile zaman zaman hırçınlaşan bir ilişkiyi sürdürürken resim öğretmeninin kızı Friederike Öser’e de daha sakin bir aşkla bağlandı. Goethe’nin o dönemden kalan yapıtlar Annette’deki şiirler, Aşığın gel geç hevesi ve Yardakçılar adlı klasik bir komedidir. Goethe, 1768’de Frankfurt!a hasta olarak döndü, annesİ ve Susanne Von Klettenberg’in etkisiyle Pietist tarikatının toplantılarına katıldı, öte yandan çatı katındaki odasını laboratuvar haline getirerek kimya deneylerine girişti. Yeni Türküler işte bu sırada yayımlandı. Sağlığı düzelince hukuk öğrenimini tamamlamak üzere, 1770 martında Strasbourg’a gitti. Ağustos 1771’de de diplomasını aldı. Bu kentte geçirdiği günlerde üç önemli olay yer alır: katedralin etkisinde kalışı, Herder ile daha sonraki yapıtlarına yeni bie yön verecek olan bir dostluk kurması, Sesenheim rahibinin kızı Friedirike Brion ile sonu belirsiz bir ilişkiye girmesi.
Frankfurt’a dönüşünde Strassburg’da tasarladığ ıDemir Elli Götz von Berlichingen adlı dramı Herder’in ısrarıyla yeniden ele aldı. 1774te yayınlanan bu mensur dram ile Strum und Drang adlı yeni edebiyat önderlerinden biri oldu. Bu dönemde en önemli yapıtı olan Faust’u tasarlamaya başladı. 1772 yılının mayısından eylülüne kadar Wetzlar’dakalarak avukatlık yaptı. Bu arada arkadaşı Kertnes’in nişanlısı Charlotte Buff’a aşık oldu. kızın paylaşmadığı bu umutsuz aşktan esinlenerek Genç Werther’in Acıları’nı kaleme aldı. Frankfurt’a dönüşünde, bir kaç dram yazdı.
1775 yılı ünü zaten dört bir yana yayılmış olan Goethe’nin hayatında yeni bir dönemin başlangıcı oldu. Weimar grandükü Carls August, şairi yanına çağırdı. Danışmanlık görevini büyük bir ciddiyetle benimseyen Goethe, siyaset ve iktisatla ilgilendi, bir yandan da bilimsel çalışmalarını yürüttü. Edebiyat tek kaygısı olmaktan çıkmıştı:sırasıyla temsilciliğe ve maliye bakanlığına getirildi, bu arada soyluluk ünvanını aldı.
Goethe bu dönemde ana yapıtlarından bazılarını yazmaya başladı ve tam gelişimi için şart saydığı İtalya gezisini bu arada gerçekleştirdi. 1876 da Weimor’dan yola çıktı, Venedik, Boloğno, Fersara’dan geçerek 1 Kasim’da Roma’ya vardı VE 1788 Martına kadar orada kaldı. İtalya gezisi Goethe’nin düşüncesinde yeni bir dönemi belirler: Eski Yunan ve Roma’ya dönüş başlıca kaygısı haline gelir. Bununla beraber Roma’da, bitirdiği Egmont adlı oyunda İtalya etkisi pek sezilmez. 1789 da Weimor’da tamamladığı Torquato Tasso’da Roma etkisine rastlanmakla birlikte, Faust’un ilk kısmında bu etkiden hiç bir işz yoktur. Buna karşılık Roma Ağıtları, ölümsüz kentin anılarıyla doludur: öte yandan bu şiirlerde, Goethe’nin ancak biri yaşayan beş çocuğunun anası olan ve neden sonra 1806’da nikahlandığı Christiane Vulpius ile o arada kurduğu ilişkinin bıraktığı izlenimlerde yer aldı. 1790 Baharında Venedik’e ikinci gidişiyle Goethe’nin yetişme çağı son bulmuş olur.
Artık 41 yaşındadır. 1792 ile 1793 yıllarında, Prusya orduları safında dövüşen grandük Carl August’un maiyetinde, Goethe, Fransa’ya karşı açılan sefere katıldı. Valmy savaşında ve Mainz kuşatmasında bulundu. Bu olayları 25 yıl sonra Fransa Seferi adlı yapıtında gerçeğe uygun bir biçimde anlattı. 1794 yılı, Schiller ile dostluğunun aydınlattığı on yıllık mutlu döneminin başlangıcı oldu.İki şair arasında gerçek bir dostluğun kurulması hayli zaman aldı. Ama, bir kez Goethe’nin çekingenlik duvarı yıkıldıktan sonra, bu dostluk her ikisi içinde alabildiğine verimli oldu. 1796 da Schiller ile Diş Kirası adıyla topladığı iğneli epigramları yayınladı. Ardından 20 yıl üstünde çalıştığı ve büyük bir kısmını kendi hayatından aldığı Wilhelm Meister’in Çıraklık Yılları adlı romanını bitirdi. Bu romanın sonradan bulunan ilk taslağı 1910’da Wilhelm Meister’in Tiyatroculuğu adıyla yayınlandı. 1797 de Werther’denberi bir türlü kendine çekemediği halk arasında da çok tutulan bir çeşit burjuva destanı olan Herman ile Dorothea’yı yayınladı ve en iyi baladlarından bazılarıyla da halka seslenmesini bildi:Büyücünün Çırağı , Korinthas’lı Nişanlı, Gayrimeşru Kız, Tanrı ile Rakkase temsil edildi. Grandük’ün izniyle bütün resmi görevlerini bırakan Goethe, bundan böyle, hemen hemen bütün zamanını edebiyata ayırma olanağını buldu. Fakat bu arada Weimar tiyatrosunun yönetmenliğini bırakmadı, boş zamanlarında da botanik ve jeoloji araştırmalarını sürdürdü.
Geçirdiği ağır bir hastalık ve Schiller’in ölümü, 1805’te Goethe’nin kendi içine kapanmasına yol açtıysa da şair, 1808’de Faust’un ilk bülümünü yayınladıktan sonra Erfurt’ta Napolyon’un şerefine düzenlenen şenliklere katılmaktan geri durmadı ve imparatorla aralarında geçen ünlü görüşmenin sonunda kendisini Wieland ile birlikte, 12 Ekim 1808 tarihli fermanla ’Legion D’honneuer’ nişanının kartal rütbesi verildi. Ertesi yıl Goethe, Minna Herzlieb ile evlilik dışı aşkın öyküsünü 1909 da yazdığı Ruh Yakınlıkları, adlı kitabında dile getirdi. Daha sonra lirik esin damarını egzotizmine de açarak Şark-Garp-Divanı, adlı şiirlerinde Marianne von Willemer’e aşkını ölümsüzleştirdi. Daha sonra yayınladığı Wilhelm Meiser’in Yolculuk Yılları ile Goethe günlük gerçeklerden uzaklaşmaya yüz tuttu ve bu eğilim Marienbad Ağıdı ve özellikle Aşk Üçlüsü yapıtlarında iyice belirginleşti: şair bu kitaplarında bir ihtiyarın 18 yaşındaki bir kıza , Ulrike von Levetzov’a karşı duyduğu tutkuyu güçlü bir vakar duygusuyla karıştırarak dile getirmektedir. Bundan sonra Goethe, kendini son iki büyük yapıtına verdi:ilk bölümü 1811’de yayınlanmışolan ve dördüncü bölümü ancak 1833 ’te tamamlanan kendi hayatıyla ilgili Şiir ve Gerçek ile ölümünden bir kaç gün önce bitirebildiği Faust II. Bölüm. Bu evrensel zeka, hem derin bir duyarlılıkla donanmış şair kişi, hem görmüş geçirmiş devlet adamı, bu hem bilgin , hem bilge insan, bütün yeteneklerini, verilerini, tam bir denge içinde oturtabilen gerçek bir dahiydi. Düşüncenin ve sanatın her çeşidine ve her biçimine açık olmasına karşın hiç bir okula bağlanmadı, ama bütün Alman edebiyatına damgasını basan ve Avrupa edebiyatını bütün ağırlığıyla zenginleştiren yapıtlar bıraktı.
Büyük ustayı Ayrılık adlı şiiriyle selamlıyoruz.
Aksine tatlıdır, verilen bir sözü tutmamak,
Hayli ağır kanıtsanmış bir hatırın vebali,
Ve heyhat, hiç vaat bile edilemez hak,
Gönlümüzle öylesine ters düşerse bedeli.
Bilinen sihirli besteleri çalışıyorsun pekiyi,
Büyüleyip çekiyorsun yine, susmamış birini,
Tekrar salıncak tekneye, sarhoş deliliğin tini,
Tazeliyorsun, ikiye katlıyorsun tehlikeyi.
Kendini gizlemeni mi saklatacaksın bana!
Mert ol, bakışımdan asla kaçma!
Er geç fark edecektim pekala,
Ve al işte o lanet ahdini, aha!
Yapmam gerekeni bitirdim nihayet;
Benden sana kalan hiç bir şey mani olmasın;
Yalnız, senden ayrılan şu Arkadaşı af et,
Bırak artık o da sessiz sedasız utansın.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.