- 672 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
PARİS'TEN GEÇTİ SONBAHAR
Dün sessizce geçip gitti Paris’ten sonbahar
Saint-Michel’e çıkan bir sokağı iniyordu
Yürüyordu sıcaktan uyuklayan ağaçların altında
Kararlı, bana doğru geliyordu
Ağır adımlarla yaklaşıyordum Seine nehrine
İçimde ölmüş ormanların ateşi şarkı söylüyordu
Garip bir şarkı, acımasız, kan rengi
Bana kendi ölümümden söz ediyordu
Yanıma geldi sonbahar. Bir şeyler söyledi kulağıma
Saint-Michel Bulvarı korkudan tir tir titriyordu
Ve yol boyunca şen şakrak yapraklar
Neşe içinde dans ediyordu
Bir an sürdü. Umursamadı yaz, tınmadı bile
Ve güz gülerek ayrıldı Paris’ten ruh gibi bir anda
Geçip gitti. Ama bilen kimse yok olan biteni
O ağır ağaçların altında benden başka
Yazımızın da başlığı olan bu güzel şiir, Macar şair Endre Ady’e aittir.1877 yılında doğan Ady, zengin ve soylu bir ailenin oğludur. 1899 yılında, renkli bir entelektüeller kenti olan Nagyvarad’da gazeteciliğe başlamış; 1904 yılında da, şiirlerinde ’Leda’ adıyla övdüğü sevgilisi Adel Brüll’le Paris’e gitmiştir.
Birinci Dünya Savaşı’ndan önce sık sık Fransız başkentine gidecek ve oradan Budapeşte’deki gazetelerin çoğuna yazılar ve şiirler yollayacak olan Ady, 1906 yılında yayınladığı Yeni Şiirler başlıklı kitabıyla büyük ün kazanmıştır. Macar şiirini öz bakımından olduğu kadar şekil bakımından da değişikliğe uğratan bu yapıt, aynı zamanda, tüm Macar toplumunda devrimsel bir sarsılma yaratmaktan da geri kalmayacaktır. Bu arada, Nyugat dergisinde yayınladığı düz yazılarında yönetici sınıfların Macar halkını uçuruma sürüklediklerini göstererek kıyasıya eleştiren şair, ulusunun bütün ilerici ögeleri tarafından da ağır saldırılara uğramaktaydı. Bu saldırılar, 1908 yılında Kan ve Altın, adlı şiir kitabının yayınlanmasından sonra bir kat daha artmış ve sıklaşmıştır.
Gerçekten de, o dönem Macaristan’da ilerici entelektüel çevrelerin sosyalizm davasına en bağlı kişisi haline gelen Endre Ady, ülkesinin içine düştüğü çöküş karşısında duyduğu dehşeti büyük bir içtenlikle be birer kırbacı andıran sert imgelerle örülü dizeler halinde dile getiriyordu. 1905 Rus Devrimi’nin dünya proletaryası nasıl bir itici güç rolü oynadığını derinden kavramıştı. Nitekim, emekçi yığınların başkaldırışını gerekli gördüğünü belirtirken, Macaristan topraklarında yaşayan çeşitli uluslar arasında bir ittifak zorunluluğunu savunmaktan da geri kalmıyordu. Ayrıca, ülkeyi baştan başa kaplayan ’kudurgan ulusçuluk’ akımının yönetici sınıflar tarafından nasıl ve hangi amaçla tezgahlandığını gözler önüne sermekte;böylece, söz konusu akımın, aslında alçakça sömürülen Macar Proletaryasının dikkatini sosyal sorunlardan çelmeye yaradığını, şaşmaz bir mantıkla açıklamaktaydı. Yönetici sınıf beslemeleri tarafından sürdürülen propagandanın karşısına, geri kalmış bir küçük ülke haline sokulan Macaristan’ın korkunç gerçekliğini çıkarmakta ;yurdunu bir ’ölüler gölü’ne dönüştürmüş olan ’vahşiler alayı’na lanet yağdırmaktaydı.
Daha sonra yayınladığı, Sevmeniz Gerekiyor Beni, Kaçıp Gden Hayat, Öz Sevgimiz başlıklı kitaplarında kendisini halkıyla özdeş tutmaya yönelen şair, daha dingin bir eda içinde ve artık acılık dolu türküler söylemektedir. Henüz genç oluşuna rağmen sağlığı gittikçe biraz daha bozulan Ady, ülkesinin geleceğini çok karanlık görüyordu. Nitekim, 1918 yenilgisini dehşet içinde sezmiş ve, kendisiyle birlikte, tüm Macar halkının da ölüme sürüklendiği duygusuna kapılmıştı. Son kitabının adı, bu bakımdan pek anlamlıdır: Ölülerle Karşı Karşıya.
Denilebilir ki Macaristan’da hiç bir şair, polemiklerden titizlikle kaçınmasına ve zaten kısa ömrünün uzun bir bölümünü yurt dışında geçirmesine rağmen, bu derece hayranlık, hem bu derece düşmanlık uyandırmamıştır. Sosyalizme öğreti yoluyla değil, yüreğiyle gelmişti Ady, art arda aşklar, umutsuzluklar, şüpheler ve derin inançlarla örülü bir hayat sürdü. Kökenini hiç bir zaman aşıp geçmeyi denemedi Sınırsız bir yurtseverlikle çarpan devrimci şiirlerinin yanı sıra Macar dilinin en güzel erotik ve dinsel şiirlerini de yazmaktan geri durmamıştır. Nitekim işte bunun içindir ki, böylesine karmaşık bir kişilik ve böylesine derinden etkileme gücü karşısında, o günden bu güne değin yetişmiş bütün büyük Macar yazarları, en başta Babits, Krudy ve Moricz olmak üzere, tavırlarını ona göre belirlemekle işe başlamışlardır. Reval gibi ünlü marksist eleştirmenlerse , Ady’ye, belirli bazı noktalarda karşı çıkmakla birlikte , Petöfi ile Attila Josef’in yanı sıra, üç büyük devrimci Macar şairinden biri olarak bakmaktadırlar.
Ferenc Fejtö onun için,’Devrimin en gizli umutlarının habercisiydi o. Bugüne dek hiç bir şair halkını , Ady kadar umutsuzca bir aşkla kırbaçlamamıştır.’diyordu. Ferenc Fejtö haklıydı...