- 739 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Aşkın Aynasında Yalnız Bir Yüzüm
Eksenini arayan sözlerin lavları, aşka düşer sonunda
Kırık bir yürek testisi olur o an dudağımızda damla
İçsel birlikteliklerin fiyakalı iklimlerini bekler aşk
Ruhumuza ilişen sevginin kapılarını hep aşka açarak
Suskun, kendine pus, hayata küs düşlerin satır aralarında iltica devrilişler biriktiriyorum, yüreğimde onlarca nasır. Kırık masallar biriktiriyorum sarı günlüklerde, dudağımda kir, ellerimde aşka ait bir safir. Dalgayla ovuyorum gönlümü, sular yanıyor içimde, saçlarımda yorgun ahir. Sevdanın raylarında sana geliyorum, tenimin sahralarında mevsim hep kahır.
Yanık gülüşlü başakların ışıkla dansına dokundum. Ruhani bir sessizlik devrilmişliğiydi tenlerindeki. Gün tepelerden aşarken aşikâr, ben yosma yaşamın dergâhında en koyu sohbetindeydim. Kuşlar yorgun kanatlarıyla geri dönüyordu uzaklardan ve ben aşkı aşırıyordum gagadan.
Günebakan bakışlarının o dingin telveleriyle aydınlanırdı benim için kâinat, susuşunun artçı dalgaları ruhumu süpürürdü. Değişen mevsimleri anlamakta güçlük çekerdi karıncalar, börtü böcek sığınaklarında ayraçlara bölünürdü. Kıyılarıma getirirdi bir rüzgâr efsunlu nefesini, bir kuşun gagasında yem olurduk, uzaklara ekilirdik. O toz bulutunun içinde belirirdi sevda, karalarla ovduğu yüreğini varlığımla doyururdu.
Kırık bir dalgayı okşuyor parmaklarım, yorgun kanatlarımda kâinatın en leylim sevdası. Hüznün çıralı derinliğine kulaç atıyorum, bazen bir buzdağı karşılasa da beni. Kuş olup yarıyorum ufku aşk rotamla, kimi bir hüznün derinliği içine çekse de beni. Sesine tutunuyorum kimi, örselenmiş, yağmalanmış kentler üzerinden geçerken. O garip ekseninde gezegenin ağaçlar ekiyorum yeniden yeryüzüne, çiçek polenleri sürüyorum kuşların kanatlarına ve sana geliyorum yar ruhumdaki sevinç çığlıklarıyla.
Korkuyla umudu seviştiriyor saçakta minik serçe, dil revan bir çığlık. Mevsim rüzgârı toz taşıyor uzaklardan, bir kedi bakışı yuvaya tehdit. Kanat çırp minik serçe, umuda uçmak uykusuz gecelere rest çekmeyle sırdaşçık. Hangi dalı istersen ona kon, ölüm düş ile umudu birbirine bağlayan o kıldan rastık.
Huzurun gelgitleriyle ovulur gönüller, tuz sıvarken yüzümüzün sırrına hazan. Dağlar kaygıyla taşını rüzgâra terk ettikçe o çıplak yelesini sarar geceler. Devrilen her gün kaybedilmiş bir ömürdür, sazın mızrabına ilham olur sevda denilen dem. Aşkın surlarından aşağıya düşer gölge ve işte tam o an kangren düşünüşlerden arınarak sulara dalar gövde. Umut yanık bekleyiş sızısı nicedir, şarkılar ezgin güfte, sevda ruhumun panayırlarında kahkahayla oyunlara dalan çocukça sobe.
Tütün yanığı parmaklarımın sırça çizgilerini suyla seviştiriyorum, akışkan bir yalnızlık damlasına dönüşüyor dün. Gölgeyle sevişiyor çıplak ovalarda güneş, ağaçlar huzurla rüzgârı kucaklıyor. Düşler biriktiriyorum uzaktaki bir kadına, avuçlarımda güneş yanığı dizeler. Derin bir nefesçe çekiyorum ruhuma özlemi ah? Kırık masalların efsunlu sayfalarında nicedir sarılmıyor seven bedenler.
Durdurulamayan bir yankıyla çalkalanıyor ruhum, sırrımın konaklarında efeler diz kırıyor. Dağların mor dumanı çörekleniyor toprak evli köylere, damakta türküler yangına sarılıyor. Devrilmiş kütükçe derbederim nicedir, kırık usumda aşk bakışlarımdaki özlemle tamlanıyor. Ağlıyor göğsümde nicedir sevda, hayatın masallarıyla devrimi sorguluyor. Aşkın aynasında yalnız bir yüzüm anlasana yar, kıyım devrilişlerin tahta masalarında sevdan kirli kadehlerde narama karışıyor.
Suyun rengini sadece mil değiştirir, aktıkça o billur yol dünyayı birbiriyle birleştirir. Nille milin kahırlı öyküsüdür hayat, kayıp balıklar mevsim dönencesi bitince ruhlarını devşirir. Dağları, ovaları ve denizleri yaratandan sormalı doyumsuzluğu, hangi anın resmi sevgisizliği kimliksizleştirir? Toprağın özüdür can ve asırlardır onu doyuramamışsa kan, düşünmek ve öylece susmak vaktidir hey? Yansımasını sularda göremeyenlere, yaşamın ve kul olmanın kadrini bilemeyenlere geçit olur eninde sonunda ahrete giden o ilahi yol.
Selahattin YETGİN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.