DALGINLAR - UYANIKLAR...
“Ben dalgın insanları çok severim. Bu, onların iyi ve fikir adamı olduklarını gösterir. Zira kötüler ve boş kafalılar her zaman uyanıktır.” - ‘Prens Ch. De Ligne’
Her zaman tartışmaya açık bir konu: İyi ve fikir adamı olanlar mı, yoksa kötüler ve boş kafalılar mı daha çok ‘dalgın’ olurlar?
Türk Dil Kurumu lügatlerinde ‘dalgın’ şöyle tanımlanmaktadır: Çevresinde olup bitenleri fark edemeyecek kadar düşüncelere dalmış olan veya dikkatini belirli bir konu üstünde toplayamayan, gafil.
Açıklamalı Tıp Terimleri Sözlüğü ise, Absence: Geçici olarak dikkatin dağılması hâli; şuur uyuşması, dalgınlık. ‘Prof. Dr. Utkan Kocatürk’
Dikkat eksikliği olan bireyler sıklıkla ‘dalgın kişiler’ olarak tanımlanırlar. Özellikle kendilerine sıkıcı gelen ortamlarda ya da fazla ilgilerini çekmeyen bir işi yaparken dalgın, yarı uykuda gibi olabilirler.
Dalgınlığın bir yansıması olarak ortaya çıkan ‘dikkatsizlik’ yüzünden, bazen sonuçları itibarıyla, ne denli büyük değerleri yitirilebildiğimizi anlatan iki söylem:
-“Bir çivi yüzünden bir nal, bir nal yüzünden bir at, bir at yüzünden bir atlı gidiverir.” - ‘Franklin’
-“Dikkatsiz bir adamın karısına dul desen, yeridir.” - ‘Macar Atasözü’
Telâş, öfke, stres, rahatsızlık, uykusuzluk, saplantılar, aşırı yorgunluk, ... gibi nedenler yüzünden aslında herkes, az ya da çok, dalgın olabilir... Kuşkusuz dalgın olmak ya da olmamak isteğimize bağlı olmadığı gibi, her zaman kontrol altına alınabilen bir durum da değildir.
Dalgınlık, esasen bir hastalık da değildir; ancak iyiyi, doğruyu ve güzeli olduğu kadar kötüyü, yanlışı ve çirkini de fark etmemizi engelleyen bir etken olabilir... Olumlulukları ve olumsuzlukları fark etmemek bazen bir ‘kayıp’; bazen bunları fark etmek bir ‘kazanç’ addolunabilir...
Aslında her insan ‘doğuştan’ iyidir, lâkin yaşanan bazı olaylar, karşılaşılan bazı olumsuzluklar ve zamanın kötü koşulları onu adeta ‘kötü’ olmaya zorlar. Yine de yüreğinde var olan iyi ve güzel duygular zamanla onun aslına rücu etmesini sağlayabilir.
Gerçekten iyi ve fikir adamı olanlar bencil, kıskanç, fırsatçı, zâlim ve kötülük üretme makinesi olamazlar. Esasen yüreği insan sevgisi, iyimserlik ve paylaşma duygusu ile dolu olmanın da bunda önemli rolü vardır...
Kurnaz, ‘Farsça’ kurnās : Kolay kanmayan, başkalarını kandırmasını ve ufak tefek oyunlarla amacına erişmesini beceren, açık göz.
Özünü yitirmiş, maddiyatçı ve aşağılık duygusuna sahip olanlar, genelde kötü ve boş kafalı olup, bunlar hep uyanıktır... Zira yürekleri ve beyinleri salt kendi çıkarları için sürekli olarak ego’larına ve efendilerine ‘!’ hizmet etmektedir...
Kurnaz ve uyanık olanlar, iyi insan ve fikir adamı imajı vermeye ihtiyaç duyarak, bazen mahsus dalgın gözükmeye çalışsalar da bu sahte vizyon ile sadece, saf ve iyi niyetli insanların yanı sıra, kendilerini kandırmış olurlar...
İngilizce’de bir deyim var: “A square peg in a round hole.’ Türkçe karşılığı: Mevkiine fazla gelen, yerini dolduramayan, yetersiz insan. Böyle bir yapıya sahip olanların yaptıkları hataları sözde dalgın ‘!’ olmaya hamletmek ne derece inandırıcı ve ikna edici olabilir ki...
Gerçek huzuru ve mutluluğu yakalamak, sahip olduklarıyla yetinmesini bilen iyiler ve fikir adamı olanlar için ne kadar kolay ise, kötüler ve boş kafalılar açısından o denli zordur...
Aptalın tesellisi ‘kurnazlık’ olsa gerek
Aklın düşmanıdır, bil, çaresiz kalır yürek;
Ucuz zafer kazanır korkunun ifadesi,
Çıkarının kölesi, akılsızın hilesi... ‘2007’
Her işe yarayan, ama hiçbir iş için yeterli olmayan kurnazlık asla ‘akıllık’ değildir. Zira kurnazlıkla yola çıkan günün birinde yarı yolda kalır. Zeki insan kurnaz olmaz; kurnaz insan zeki olmaz. Çünkü yapılan hile ve kolay kazanılan başarı eninde sonunda açığa çıkar. “Keser döner sap döner, gün olur hesap döner...”
Birilerinin hakkını yiyerek belki pek çok işimizi halledebiliyoruz, ancak başkasının hakkını yemek uyanıklık değil çok çirkin bir anlayıştır. Eğitirken, çocuklarımıza ve gençlerimize kendi hakkımızdan önce başkasının hakkını korumayı muhakkak öğretmeliyiz.
Hayatın bazen bir dayatmasıdır, diye düşünüldüğünde ‘Yapmazsan, salaksın!’ dedirten kurnazlık asla akıllılık değildir. Bilgilerle bezenmiş, yaptığı/yapacağı işi bilen, dikkatli ve tetikte olan ‘müteyakkız’ uyanıklar baş tâcımızdır...
En büyük akılsızlık; başkalarını aptal yerine koymak, salak olarak görmek, uyanık geçinmektir. Zira herkes muhatabını tıpkı kendisi gibi görür. Üslubu lisan aynıyla insandır...
Bütün dalgınlar ve dalgın olmayanlar, ‘uyanıklar hariç!’: Kendimize ve çevremizdekilere içten ve dürüst davranmak adına; ne kadar ‘iyi ve fikir adamı’ olursak olalım, gelin, her nevi dalgınlıklarımızı elimizden geldiğince kontrol etmeye çalışalım...
Gözündeki gözlüğü, elindeki kalemi
Arayan nice dalgın insanlar var; yüreği
Ve beyni hep iyiyi, doğruyu ve güzeli
Arayan, ilmeyleyen değerleri bilmeli... ‘2007’
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.