Beyin Beslenme ve Yargılarımız
İnsan gelişimini incelersek,ilk cenin oluşumunun baştan(beyinden)başladığının görürüz.Bu gelişim iki aylık bir bebekte %80’ler civarındadır.İnsanın fizyolojik gelişimi yaklaşık 21 yaşına kadar devam eder.Bundan sonrasını sorarsanız, fazladan kilolar,yer çekim kuvvetimizin dibe vurmasına hep yardımcı olur.
Beynimiz on binlerce yıldır insanlığa ve çevreye doğru hizmet edebilmek için farklı süreçlerde eğitilmiştir.Doğal bir zeka olgusu kendi başına yeterli midir?Zekayı geliştirebilir miyiz? Ya da mevcut koşullarda iyileştirme nasıl yapabiliriz?Psikoloji biliminin son yüz yılda gelişmesi,insanoğlunun ivmesini beyne çevrilmesine neden olmuştur.Son elli yıldır, dünya literatüründe ve ülkemizde kalp sağlığı,yaşam ünitelerimizin sürekliliğini artırma yönünden
olumlu gelişmeler yaşandı.Fakat son araştırmalar gösteriyor ki,kalbimizin ahengini bozan maddeler,bileşenler aynı zamanda bu olumsuz katkılarının beynimiz üzerinde de göstermektedir.Hollanda Beyin Araştırma Enstitüsü’nde bir araştırma; insan beyninde sekiz saatten uzun süre ölü olan sinir hücrelerini dirilttiler.Şöyle bir yorum yapabiliriz:en önce gelişmeye başlayan organımızın dayanıklılığı daha güçlüdür.
Toplumlar insan zekasını anlama ,yorumlama,çözümlemek için çeşitli testler geliştirdiler.Bunlar genellikle batılıların geliştirdikleridir.Ama bir gerçek vardır ki,bir veri olarak kullanılabilirler.Bizde de zeki ile akıllı ilişkisi,ya da kurnazlık birliktelikleri hep karıştırıldı.Zeka bir beyinsel olgudur.Akıl,zekayı işletme sanatı ve genellikle öğrenme süreçlerinin bir sonucudur.Kurnazlık ise,akıl stratejisinin birey açısındaki çıkar(bu egoda olabilir) yeridir.
Dünyanın en uzun ömürlü toplumu Japonların olması bir olasılık mıdır?Ana okulu,ilköğretim,lise ve dengi okullar arasında Japon öğrenciler ile Kuzey Amerikalı öğrencilerin bilişsel düzeylerindeki farklılıkların Japon öğrenciler lehine olması da bir olasılık mıdır?Yine, topraklarının en işlevsel olarak kullanılması,denizlerini verimli kullanması,kalabalık bir teknolojik toplum olmalarına rağmen geleneksel beslenme tarzlarında taviz vermeden yaşamlarını sürdürmeleri,depresyon ve intihar vakalarında diğer ülkelerin gerisinde olmaları da bir tesadüf müdür?Yine ,1976 yılında Japonya’da ,Amerikan fast food(hazır dondurulmuş yiyecek)kuruluşu Tokyo’da değil,dünyanın en uzun yaşam merkezi olan Okinawa’da açılması da mı bir tesadüftür?
Şu anda Amerikalıların % 60’şı obez olarak kategorize edilmektedir.Uyku bozukluklarının oranı gün geçtikçe artmakta.Psikolojik rahatsızlıklardan dolayı harcanan parasal miktar ,ulusal gelirlerini sekteye uğratacak güçte.Teknoloji gelişimi ile birlikte doğal beslenme yollarımızın tıkanmasına, hazır gıda tüketiminin artmasına,fiziksel hareket kabiliyetlerimizin körelmesine adeta çanak tuttu.Şimdi,ekonomik olarak dünya ölçeğinde üst düzeyde olan toplumlar bunun ciddi sıkıntılarını yaşamaktadırlar.
Şimdi bu soruları hep birlikte soralım?
İnsan zekası doğuştan mıdır?Zekayı geliştirebilir miyiz?Beslenme- zeka ilişkisi ne düzeydedir?Depresyon ile beslenmenin bir ilişkisi var mıdır?Unutkanlığım doğuştan mı?
Derslerimde ve akademik yaşantımda nasıl bir iyileştirme yapabilirim?
Tüm insanların gen dizilimi açısından % 99,9’u aynı olduklarını,dizilimdeki % 0,1’lik değişkenin saç ve derinin rengini belirlediği araştırmalarla kanıtlanmıştır.Beynimizin % 60’yağlardan oluşur.Yine beynimiz, bütün enerjimizin % 20’sini tek başına harcamaktadır.
Beynimiz milyonlarca beyin hücresi ve milyonlarca nörondan oluşmaktadır.Nöronların uçlarındaki sinir iletkenleri olan sinapsisleri bir vidaya sıkıştırılan contaya benzetebiliriz.
Bütün mesele bu iletkenlerdeki verilerin işlevi,iletenlerine sağlıklı ulaşması, yolda hedefe giderken gereksiz enerji kayıpları yaşamaması gerekiyor.Bunlar olmazsa yukarıda sorduğumuz sorulara olumlu yanıtlar verememiş oluruz.Öğrenme, sinir hücrelerinin içindeki genleri canlı tutar ve bunun karşılığında canlanan genler sinir hücrelerine giden lifleri ve sinapsisleri üremeleri için uyarırlar.Bu oran ne kadar düzenli ve çok ise beynimizin dinamik kalması,hafızamızın işlevsel olması yönünden çok olumludur.
Taş devri insanları meyve,kökler, baklagiller, kabuklu meyveler ve deniz hayvanları ile besleniyorlardı.Şimdi, günümüz insanı ise batı tarzı beslenmeye geçti.Yediğimiz besinlerdeki yağlar çok önemlidir.Omega-3 yağı ve omega-6 yağını biraz irdeleyelim:Eğer beynimizde omega-3 yağı yetersiz olursa ve omega-6 yağı çok yüksek olursa ,beyin hücrelerimizin çalışması aksar, ya da hücreler hiç çalışamaz hale gelirler.O halde omega-3 yağı bakımından zengin olan som balığı,sardunya,uskumru,ringa balığı(eğer balık yiyemiyorsak bu yağın değişik kapsüllerini kullanmak gerekiyor).Sebze ve meyve ,kümes hayvanlarından dersiz olarak yenmeli,kuru fasulye, baklagil,tuzsuz yer fıstığı,ceviz ,badem yemeliyiz.Şeker ve tuzu azaltmalı,işlenmiş yiyeceklerden kaçınmalıyız.Doymuş yağların alınması, öğrenme ve hafızamızı olumsuz yönden etkiler.Doymuş yağlar bütün memelilere zarar verdiği çokça deneyle de ispatlandı.
Beynimize zarar veren yağlar;doymuş hayvan yağı,yağlı süt,tereyağı,yağlı peynir,margarin mayonez(hidrojenle birleştirilmiş sebze yağları),trans yağ asitleri(işlemden geçirilmiş yağ asitleri),omaga-6 yağının aşırı alınması(mısır yağı,ayçiçeği yağı)
Aldığımız bütün besinler bağırsaklarda sindirilmez.Vücuda giren zararlı maddeler(serbest radikaller)beynimize ve diğer organlarımızın düzenini bozarlar.Bu serbest radikallerle savaşımı veren ise antioksidanlardır.Bütün metabolizmamız antioksidanlar ile serbest radikallerin savaşımına sahne olur.Hücrelerimizin ölmesi, ya da hücre bölünmesinin zayıflaması, yavaşlaması,hafıza kaybımız,öğrenme bozuklukları ve yukarıda saydığımız birçok etkeni tetikleyen faktörlerdir.Biraz da antioksidan(oksit gidericileri) sayalım:kuru erik,kuru siyahüzüm,böğürtlen,sarımsak,karalahana,kızılcık,çilek,adududu,ıspanak,erik,brokoli….
Bunları çoğaltabiliriz.Ama bu yiyeceklerde alacağımız baz,koyu renklerde olmaları.Yani koyu renkli meyve ve sebze tüketmek,hem beynimize ,hem de bütün vücudumuzun sağlıklı olmasında etkendir.
Biraz da mineral ve vitaminlerden bahsedelim:E vitamini oksit giderici,alzheimer tedavisinde kullanılıyor:olumlu sonuçlar alınıyor.Folik asit(vitamin B); depresyonda olanlarda folik asit seviyesi oldukça düşük,eğer beynimizin üst seviyede çalışmasını istiyorsak dengelemeliyiz.B6 viatimini; bu vitamin serotonin ve dopamin gibi hormonların sentezlenmesi için gereklidir.C vitamini almak zekice ve üstelik daha zeki olmanızı sağlayabilir.Bu vitamin beyin dokularının içinde yoğunlaşır ve dopamin gibi sinir iletkenlerinin üretilmesine yardımcı olur ve serbest kök tahribatını önler.Selenyum;yaşlanmayla birlikte seviyesi düşer.Azlığı sinir iletkenlerinin yavaşlamasına neden olur.Lipoik Asit; süper bir oksit giderici.Oksit gidericilerin lideri sayılır.Hücrelerin enerji fabrikaları olan mitokonriaların verimliliğini artırır.Beyni ve vücudu serbest radikallerden korur.Lipoik asit bakımından en zengini ıspanaktır.Fakat yiyeceklerden çok az lipoik asit alırız.Bu da takviye almamız gerektiği sonucu doğurur.Ayrıca koenzimQ10,ginko ,fosfatidilserin(hafıza güçlendirici),kolin(hafıza mimarı(en etkini anne sütü,eğer bebeklikte yeteri miktarda almışsanız endişeye gerek yok) gibi enzimleri de sayabiliriz.
Son bilim çevresi verileri zekanın % 50’si kalıtımsal( bu saatten sonra anne ve babamızı değiştiremeyeceğimize göre),gerisi çevre,eğitim koşulları ve beslenme tarzımız belirliyor.Sağlıklı beslenme sadece beynimiz için değil yaşam için de gereklidir.Victor Hugo’nun bir çözümlemesiyle “İnsan sağlığını ve gençliğini yitirmeden değerini anlamazmış” der.Muhteşem bir donanımla yaratılmışız.Evrendeki hükümdarlığımızı,sabrımızı,dostluğumuzu heder etmeden bedenimize ve beynimizin rotasını bilme yönlendirmek en güzel insanlığın hazinesi olsa gerek.Yeter ki,yaşam gücümüzün bilincinde olalım.
nake
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.