Ana Kavşak
Yolculuğumuz Antep’e.. Hiç hesapta yok Urfa işi..Gece boyu yol katetmişiz otobüsle ve Antep’e girmek üzereyiz. Bakıyoruz Urfa 120 km yazıyor tabelada..Yani çok çok iki saatlik yol diye düşünüyoruz anında..Vakit çok erken..Hızlı karar veriyoruz..Arkadaşımdan da aksi bir duruş yok..O da katılıyor düşünceme..Sağda solda nerede zaman geçireceğiz bu erken vakit diyor ve Urfa’ya intikal etmeye karar veriyoruz otobüsten hiç inmeden..Anlaşılan hızlı yol almışız ki bir iki saat zaman kazanmışız..Antep’te olmamız gereken vakit Urfa’dayız neredeyse..
……………………….
Ortalık yeni ağarıyor,sabah ezanı okunuyor ve biz arazinin ortasında virane bir terminale iniyoruz..Yaklaşık yirmi yıl önce..
Garipsiyoruz, neredeyiz diye. Bura bir şehir terminali olamaz diyoruz,hem de büyükşehir..Nüfus dört yüz binin üzerinde o zaman..
Soruyoruz Balıklı Göle nereden nasıl gidilir diye..Yolu hiç uzatmayın, şu kestirmeden ilerleyin işte şu ilerde görünen yer diyor vatandaş..Bakın minaresi de görünüyor camisinin diye ekliyor..
Kestirmeden araziden yani.. Diz boyu otun çöpün, çakır dikeninin içerisinden adımlıyoruz, paçamıza, çoraplarımıza pıtrak batarak.. Nihayetinde varıyoruz o hayalini kurduğumuz Balıklı Göl’e.. O güne kadar bize en çok anlatılan,en çok dinlediğimiz Balıklı Göl’e..
…………………………
Suyun içi balık kaynıyor gerçekten.. Kimi sapasağlam, kimi yaralı bereli harpten çıkmış gibi.. Hep farklı anlatılır.. Denilir ki; dokunulmaz, yenilmez, içilmez, ilişilmez bu balıklara.. Manevi bir pencereden bakılır onlara..Çanakkale’ye,Kurtuluş Savaşı’na katıldıklarından bahsedilir,en son Kıbrıs Harbi’nde yine yoklarmış bulundukları yerde ve ek kuvvet olarak gitmişler oraya ve dönenler işte yine hasarlı olarak dönmüş buraya.. Bir kutsiyet atfedilmek istenir balıklara böylelikle..
…………………………..
Ayrı bir dünya orası..Ayrı bir bakış tarzı..Farklı bir pencere..Onunla ilgili değilim..Başka şeyler anlatacağım gördüklerimle alakalı size..
..............................
Beklentim hiç karşılanmıyor açıkçası..Çok bakımsız buluyorum.Hiç ilgilenilmemiş,sahip çıkılmamış bir yer olarak geliyor bana..
Aynı tepkiyi arkadaşımdan da alıyorum..Aynı kanaatleri o da taşıyor..Hızlı hareket ediyoruz. Zamanı değerlendirmek durumundayız..Soruyoruz merkeze nereden gidilir..Hangi dolmuşla,durak neresi..
Şu sokağa girin ilerleyin diyorlar..Çok sürmez olsa olsa yirmi yirmibeş dakika yürüyerek..
Tarzım bu zaten.. Gezerek, adımlayarak şehri turlamak..
Belli başlı caddesinde turlayacağım, meydanında karar kılacağım bir şehrin..Şehri tanımam için bu yeter bana..En merkezi yeri görmek..Amaç o..Merkezdeki valilik binasını,belediye ve PTT binalarını,belli başlı bankaları ve tarihi bir okul binası gördüğümde bir kanat oluşur şehirle ilgili ve hafızama yerleşir..
Asfaltla toprak karışımı geniş olmayan bir kıvrımlı yol..Cadde üzerinde betondan ama sıradan binalar,bir arka tarafta yıkık dökük ahşap binalar..Sıra sıra küçük bakkal,manav ve kahvehaneler..Soruyoruz şehir neresi diye..
Burası işte, burası şehir diyorlar..
İnanamıyoruz olur mu farklı olmalı şehir diye düşünüyoruz..
Gerçekten burası diyorlar..En işlek olanlardan hem de diyorlar..Arada bir dolmuş geçiyor eski tip motor gürültüsüyle. Tek tük vatandaşa rastlıyoruz.
Nihayetinde meydana varıyoruz..Valilik ve belediye binasının olduğu yere..
Yine bir hayal kırıklığı..
Olmaz diyoruz..Bizim duyup dinlediğimiz Urfa bu değil diyoruz ama gerçek..
Gerçek, gördüklerimiz..
İşte meydandayız..Daha ilerisi yok..En merkezi yerindeyiz.
Tam valiliğin önünde bir kavşak var, hem de ana kavşak ama ortasında sadece metal bir direk var ve araçlar onun etrafından turluyor.. Yani günümüzdeki kavşak modelinden bütünüyle farklı..
Çarşıda pek kadına rastlamıyorum.. Entarili ve poşili vatandaşlar görünüyor arada bir.. Çok az hareket var alanda.. Anlatılın, dinlediğim Urfa bu olmamalıydı diye düşünüyorum..
……………………………..
Hep merak konusuydu Urfa benim için ama bir hayal kırıklığıydı gördüklerim..
Sağı solu şöyle bir kolaçan ediyoruz ama farklı değil hiçbir yer..
Yanlış bir yerdemiyiz yoksa diyorum ama hayır Urfa’da, tarihi çok eskilere yedi sekiz bin yıl öncesine hatta daha eskilere giden bir şehirdeyiz..
En eski şehirlerden.. Çok anlatılır. Diğer ikisini hala göremedim..Antakya,Mardin, ve Urfa..
………………………………
Anlaşılan şu olsa gerek..
Biz onu çözemedik o zaman..
Her tarihi şehrin bir eskisi bir de yenisi olur ya..
Herhalde eskisindeydik biz o gün..
Yenisi var mıydı sormadık ve bize de hiç söylenmedi..
Oysa her seferinde söylenir..Gidin bir Urfa’yı görün diye..
İşte ben hala o yeni Urfa’yı göremedim daha..
Bir çok kez yolum düştüğü halde..
Yine biz eski yerde turladık durduk ama her seferinde daha değişmiş ve yenilenmiş olduğunu görerek..
Metal kavşağın değişmiş olduğunu,Balıklı Göl’ün çok daha farklı bir görünüme büründüğünü..
………………………………..
Hizmet mi şehirlerimize?
Eski eserleri aslına uygun olarak onarmak,
Tarihi dokuyu korumak ve şehirlerimizi ışıltılı, yaşanılır yer haline getirmek..
İşte en güzeli…
Kemal GÜL
05.06.2014
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.